13 Ocak 2014 Pazartesi

TÜRKİYE’DE ÖZELLEŞTİRME VURGUNU


Özelleştirme uygulamaları Türkiye’de, geri dönüşün, dışa bağımlılığın ve politik çöküşün kuramsallaştırıldığı; bilinçli ve planlı anti-ulusçu bir programın en son ve en üst aşamasıdır. Toplumsal yaşamı ulus birliği temelinde sürdürüp geliştirmenin gerçek unsurları olan kamusal işletmeler, azgelişmiş ülkeleri ayakta tutan ekonomik güç merkezleridir. Bu merkezleri elden çıkarmanın, ulus-devlet varlığının temel dayanaklarını ortadan kaldırma anlamına geleceği açıktır. Özelleştirme uygulamalarının, ulusal çözülmenin yolunu açan ve bu uygulamaları ister istemez ulus karşıtlığına götüren bir eylem olmasının nedeni budur.


Fruko-Tamek’ten ORÜS’e

Fruko–Tamek şirketinin yüzde 36 hissesi devletindi. Bu hisseler, 1995 yılında DYP–CHP Hükümeti zamanında satıldı. Ancak bu satışın iç karartıcı bir öyküsü vardı. Fruko–Tamek’in yüzde 36 devlet hissesine, 1991 yılında 70 milyar lira (16 milyon dolar) lira değer biçilmişti. Bu hisseler 1995 yılında, 4 yıl önceki değeriyle, yani yine 70 milyar liraya (1,7 milyon dolar) satıldı. Dört yıllık enflasyon göz önüne alındığında, Fruko–Tamek’teki devlet hisselerinin 1995’teki gerçek değeri bir trilyona yaklaşıyordu. Nitekim yüzde 36’lık devlet hisselerini satın alan şirket, 1997 yılında aynı hisseler için 100 milyon dolara (o günkü kurla 10 trilyon liraya) yabancı ortak arıyordu.1
KÜMAŞ, madencilik alanında faaliyet gösteren başarılı bir devlet kuruluşuydu. 1994–1995 yıllarında 45,6 milyon dolar kâr etmişti. Bu KİT, yarısı peşin olmak üzere 108 milyon dolara satıldı. Satış öncesinde değer tesbitinde bulunan firma, KÜMAŞ için 99,5, maden rezervleri için 82,1 milyon dolar değer biçmişti. KÜMAŞ’ın satış tarihinde devlet bankalarında 40 milyon doları bulunuyordu. Satış işlemlerinin gerçekleştirilmesinden bir gün önce bu paranın büyük bölümü alıcı holdingin bankasına devredilmiş, peşin ödemenin yarısından çoğu bu parayla gerçekleştirilmişti. KÜMAŞ kendi parasıyla satın alınmıştı.2
Orman ürünleriyle ilgili önemli bir KİT olan ORÜS, 1996 Ocağında 1.2 trilyon liraya (19,2 milyon dolar) satıldı. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (ÖİB) “danışman firmaları”, ORÜS’ün 1992 yılında, yani dört yıl önce ve yalnızca arsalarına 602 milyar lira (87,5 milyon dolar) değer biçmişti. ORÜS, üzerindeki onca modern tesise karşın, arsa değerinin dörtte birinden daha az bir fiyata satılmıştı.3

Santral Satmak

12 termik santralin işletme hakları, yap–işlet–devret “modeliyle” 1997 Kasımında 20 yıllığına ve 1.6 milyar dolar karşılığında “özelleştirildi”. Dünyada bir örneği herhalde olmayan bu “satışta” durum şuydu: Santralların yıllık kârı 750 milyon dolardı. Yani santrallar iki yıllık kârına karşılık 20 yıllığına elden çıkarılmıştı. Devlet, 20 yıl içinde santrallara 2 milyar dolarlık daha yatırım yapmayı kabul etmişti. Yani elden çıkarılma bedelinden daha fazla miktarda masraf yapılacaktı. Bunun anlamı santralların “üzerine para vererek satılması demekti.” Bunlardan ayrı olarak, santralların işletme hakkını devralan firmalar, elektrik tarife bedellerini diledikleri gibi belirleyerek, yeni ve büyük tekel kârları elde edeceklerdi.4

“Özelleştik Güzelleştik”: POAŞ

Ülke güvenliği için stratejik bir kurum olan Petrol Ofisi Anonim Şirketi (POAŞ) 3 Mart 2000 günü 1 milyar 260 milyon dolara satıldı. POAŞ’ı alanlar satıştan o denli memnundu ki gazetelere “özelleştik güzelleştik” diyerek ilanlar verdi. Yeniden kurulmasının 8 milyar dolarlık bir yatırımla gerçekleşebileceği hesaplanan POAŞ’ın, borsa değerinin bile 4 milyar 521 milyon dolar olduğu açıklandı. Bu büyük devlet yatırımı, 1999 yılında kârını yüzde 104 artırmış, vergilerini ödemiş ve kasasında 379 milyon dolar nakit para biriktirmişti. POAŞ bu parayla birlikte satıldı ve alıcılar peşinatın dörtte üçünü POAŞ’ın kendi parasıyla karşıladılar. Tıpkı KÜMAŞ gibi POAŞ da kendi parasıyla satılmıştı.5 Ayrıca, POAŞ son on yıl içinde ortalama yüzde 102 kâr artışı sağlamış ve bütün masraflar ve görev zararları düşüldükten sonra, yılda 180 trilyon lira, yani 315 milyon dolar kâr etmişti. Bunun açık anlamı şudur; POAŞ, kendi parası olan 379 milyon dolar düşüldükten sonra kalan 881 milyon dolara satılmıştır ve bu bedel, POAŞ’ın üç yıllık kârından daha az bir paradır.6

Satarak Yok Etme: Et Balık Kurumu

Et ve Balık Kurumu’nun (EBK) özelleştirilen 11 kombinasından dokuzunda, bir yıl içinde üretime son verilmiştir. İstihdam yüzde 88, üretim yüzde 94 düşmüştür. Özelleştirilen Süt Endüstrisi Kurumu’nda (SEK) durum farklı değildir. İstihdam yüzde 57, üretim ise yüzde 33 düşmüştür. Orman Ürünleri Sanayi Kurumu’nda (ORÜS), özelleştirme uygulaması yapılan sekiz işletmeden yedisinde üretim son bulmuş, toplam istihdam yüzde 78 azalmıştır.7 ORÜS’ün arsaları bugün TIR parkına dönüşmüştür. Özelleştirilen Sümerbank’ın altı fabrikası kapatılmıştır. Sümerbank, bankası mali açıdan çökertildiği için, bütün borçlarıyla birlikte devlet tarafından geri alınmıştır.

Altın Yumurtlayan Tavuğu Kesmek: TEKEL’in Satışı

TEKEL, her yıl yüksek kar eden ve hazineye önemli olanda kaynak aktaran bir kamu iktisadi kuruluşuydu; kolay satılabilirdi. Politikacılar, uzun süreden beri gözlerini TEKEL’e dikmişti. Devlet Bakanı Eyüp Aşık, “TEKEL’in çöpüne kadar her şeyini satacağız” diyordu.8 Eyüp Aşık’ın söylediği oldu ve TEKEL AKP yönetimince gerçekten “çöpüne kadar” satıldı.
İlk satış alkollü içkiler bölümünde oldu. 16 alkollü içki işletmesi, stokları ve tüm varlıklarıyla 2004 yılında 292 milyon dolara satıldı. Satış bedeli o denli düşüktü ki, alıcı firma MEY İÇKİ adını verdiği şirketi 2 yıl sonra 2006 da 810 milyon dolara sattı. Alıcı bu kez, Texsas Pasific Group adlı Amerikan ortak girişimiydi. Texsas Pasific, MEY İÇKİ’yi 5 yıl kullandı ve 2011 yılında İngiliz Diageo şirketine tam 2 milyar yüz milyon dolara sattı.9
Devletin çok düşük bir bedelle elden çıkardığı TEKEL’in alkollü içki bölümü birkaç yıl içinde aracılara tam 1 milyar 808 milyon dolar emeksiz kazanç sağlamıştı. Bu satış, özelleştirme denilen talanın boyutunu gösteren çarpıcı bir örnektir.
TEKEL’in; kaya ve göl tuzu üreten 8 tuzlası, 2004 yılında toplam 1 milyar 757 milyon dolara; deniz tuzu üreten 2 tuzlası 80 milyon dolara satıldı.
Yabancı sigara şirketleri, Türkiye’de Türk tütünü ve sigaralarıyla yarışamıyordu. Bu nedenle TEKEL’in sigara bölümünün satışıyla yakından ilgileniyor ve sabırsızlıkla açık eksiltmeyi (ihaleyi) bekliyorlardı. 25 Ocak 2008 günü yapılan açık eksiltmede, bir milyar 710 milyon dolar teklif veren İngiliz Brıtısh American Tobacco şirketi aldı.
Bu satışla Türkiye’de sigara sanayi devlet tekeli olmaktan çıktı ve uluslararası dev bir şirketin tekeline girdi. Sigara da sağlanan büyük boyutlu gelir yurt dışına gider oldu. Türk tütüncülüğü hemen hemen yok edildi ve fabrikalardan yoğun biçimde işçi çıkarıldı. TEKEL’in 2001 yılında 31 124 olan çalışan sayısı, özelleştirmeden sonra 12 000 düşürüldü.10
Binbir güçlükle yaratılan; altı büyük ve modern fabrika, 110 yaprak tütün işletmesi, 84 pazarlama müdürlüğü, 19 alkollü içki üreten tesis, 10 tuz işletmesi, 1 kibrit fabrikası, 1 ambalaj fabrikası, 1 viskoz fabrikası yabancıların iyeliğine (mülkiyetine) geçti.11
TEKEL’in Ankara’da yaptırdığı ve 2004 yılında tamamlanan İkiz Kuleler, 100 milyon dolara, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB)’ne satıldı. Oysa TEKEL, bu yapıyı yaptırmak için 210 milyon dolar harcamış ve yeni biten bu binaları hiç kullanmamıştı. TEKEL, bu satışla, Ankara’nın en değerli yerinde yaptırdığı iki gökdelenini TOBB’a yaptığı masrafın yarı fiyatına satılıyor, üstüne de 110 milyon dolar vermiş oluyordu.12

Eti Holding Satışları

Eti-Gümüş, 2004’te, 20,6 milyon doları peşin ödenmek koşuluyla 41,2 milyon dolara satıldı. Sözleşme tarihi olan 13 Ağustos 2004’te, kasasında; 17,9 milyon doları nakit, 2,67 milyon doları gümüş stoğu (11 ton) olmak üzere 20,6 milyon dolarlık taşınır değeri vardı. Bu miktar, peşin ödeme miktarı kadardı. Satış sözleşmesi sanki, peşinatın, Eti-Gümüş’ün kendi parasıyla ödenmesi düşünülerek yapılmıştı.13
Devletin en değerli işletmelerinden olan ve kuruluşu Atatürk dönemine giden Eti Holding’in diğer kuruluşları; Eti-Elektrometalurji, Eti Krom ve Eti Bakır’daki uygulamalar farklı değildi. Eti-Elektrometalurji, 6.128 milyonu peşin 15,320 milyon dolara satılmıştı. Kasasında 2,06 milyon dolar nakit, işletmede 3,4 milyon dolarlık stok vardı. Devlet ayrıca, “işten çıkarılacak işçilerin kıdem ve ihbar tazminatı ödemelerinde kullanılması”! için hesaba 5,42 milyon dolar yatırmıştı. Bunların toplamı 10,66 milyon dolar ediyordu; bu ise peşin ödemenin neredeyse iki katına yakın bir paraydı. Alıcı firma, Eti-Metalurji’yi almak için para ödemediği gibi üstüne para almıştı.14 13,2 milyon dolar peşinatla satılan Eti Bakır’a, devlet yine işçi ödemesi altında 5,06 milyon dolar aktarmıştı.15 Eti Krom, 29,025 milyon dolar peşinatla satılırken kasasında 18,9 milyon doları bulunuyordu.16
Eti Gümüş, Eti Krom, Eti Elektrometalurji ve Eti Bakır’dan sonra, Türkiye’de “birincil aliminyum üreten tek kuruluş” olan Eti Seydişehir Aliminyum A.Ş. de özelleştirildi. Aliminyum; kimya, otomotiv, tekstil, inşaat, uzay ve savaş sanayisi gibi alanlarda kullanılan önemli bir madendi. Türkiye’de çok bulunan bor madeniyle birleştirildiğinde, stratejik yeni bir alışımın, “milenyum metili”nin bileşeniydi. Mühendis odaları, sendikalar ve Seydişehir halkı, Eti Aliminyum’un özelleştirilmesine şiddetle karşı çıkıyordu. Kuruluş zarar etmediği gibi, 2004’de 26,5 milyon dolar kâr etmişti.17

Seydişehir Alüminyum: Büyük Vurgun

Eti Seydişehir Aliminyum A.Ş. tüm mal varlığı ve maden biriki (rezerv)siyle birlikte, 27 Temmuz 2005’te, yalnızca 305 milyon dolara satıldı. Satıştan bir süre önce (2003) alınan bir kararla Oymapınar Elektrik Santralı Eti Aliminyum’a devredilmişti.18 Satış bedeli, yalnızca fabrikanın ya da yalnızca maden birikisinin değerini bile karşılamıyordu. Üstelik Oymapınar Barajı da bu bedelin içindeydi. Koskoca baraj, Seydişehir Aliminyum gibi büyük ve önemli bir yatırımı çok ucuza alan şirkete, armağan olarak verilmiş oluyordu.
59.AKP Hükümeti’nin atadığı Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci, Seydişehir Alüminyum Fabrikası’nın özelleştirilmesine karşı çıkan işçi ve halk eylemlerinin hemen ertesinde, 26 Mayıs 2005’te, bir basın açıklaması yaptı. Kilci, bu açıklamada hiç çekinmeden şunları söyledi: “Bir ya da birkaç yıllık kârına satılıyor diye özelleştirmeden vazgeçmeyeceğiz. Üstelik kâr eden kuruluşlar daha kolay satılıyor. Ayrıca, özelleştirilen kuruluşların üretimi durdurmaması diye bir şey yok. Özelleştirme yalnızca çalışma potansiyeli olan kuruluşların satılmasından ibaret değildir.” 19

İletişim Haraç Mezat

Cep telefonlarının işletme hakkı, 1998’de 25 yıllık bir süre için Turkcell ve Telsim’e 500’er milyon dolara satıldı. Satış bedelini, devlete ait teşvik kredileriyle karşıladığı açıklanan bu iki firma, iki yıl içinde abonelerden “sabit ücret” adı altında tam 627 milyon dolar topladı. Mahkeme kararlarına da yansıyan bu durum, pek çok abonenin tepkisini çeken bir gerçeği ortaya çıkardı. Turkcell ve Telsim, 25 yıllık lisans anlaşması bedelinin tamamına yakınını iki yıllık kısa bir süre içinde ve yalnızca “sabit ücret” adı altında topladığı paralarla karşılamıştı. Devlet, kaynaklarının sınırlı olmasına karşın özel firmalara teşvik vermiş, verdiği krediyle kendi malını satmış ve iletişim alanında denetlenmesi güç bir tekel yaratmıştı.20
Ulus-devlet yapısı için yaşamsal önem taşıyan Telekom, 1 Temmuz 2005’te yapılan bir ihaleyle, Lübnanlı bir şirkete satıldı. Parasal yitikten ayrı olarak Türkiye’den çok şey götüren bu satış, 59.Hükümet ve Cumhurbaşkanı tarafından ivedilikle onaylandı ve devir sözleşmesi bir buçuk ay içinde yapıldı.
Türk Telekom A.Ş.’nin, karar yetkisine sahip yüzde 55’lik hissesi, yüzde 20’si peşin, kalanı beş yılda eşit taksitle ödenmek üzere satıldı. Telekom’un satış günü kasasında 2,2 katrilyon lira (1,64 milyar dolar) nakit parası vardı.21 Alıcı firma, 1 milyar 310 milyon dolar tutan peşinatı, Telekom’un kendi parasıyla karşılıyor, üste de 330 milyon dolar almış oluyordu.
Telekom, iletişimin can damarı, stratejik bir kurumdu. Güvenliğini düşünen hiçbir ulus devlet, iletişiminde yabancı egemenliğini kabul etmiyor, hisse satışlarıyla karar yetkisini kesinlikle başkasına devretmiyordu. ABD’de, iletişime giren küçük bir yabancı sermaye payı için, Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Direktörü Louis Freeh, Kongre’ye rapor üzerine rapor göndermiş, bu durumun, “iletişim ve ona bağlı olarak ulusal güvenlik için riskler ve tehlikeler oluşturduğu”nu söylemişti.22
Alıcı Şirket, peşinat dışında kalan 5,24 milyar doları, yılda 1,048 milyar dolardan 5 yılda ödeyecekti. Oysa Telekom’un yıllık net kârı 2,150 milyar dolardı.23 Kâr beş yıl içinde hiç artmasa bile, bunun 1,048 milyar dolarıyla taksit ödenecek, üstüne bir yılda 1,102 milyar, beş yılda 5,510 milyar dolar kalacaktı. Bunun açık anlamı, Telekom’un, bedavaya verilmesi değil, üstüne 5 milyardan çok para ödenerek, yabancılara verilmesiydi.

Üretimine Son Verilenler

Özelleştirme uygulamalarının başladığı 1985’ten 2005’e dek geçen 20 yıl içinde, toplam olarak 188 devlet işletmesi özelleştirildi. “Teknolojik yenilenme”, “Serbest ticaret gelişimi” ya da “üretim artışı” gibi söylemlerle yapılmasına karşın, bu işletmelerden 8’i tasfiye edildi, 65’inde üretime son verildi. “Üretim zorunluluğu”yla özelleştirilen 10 kuruluşun ise bu yükümlülüğü 2007’de sona eriyor. Özelleştirildikten sonra üretime son verilen devlet işletmelerinin bazıları şunlardır: Türkiye Zirai Donatım Kurumu; Manisa Kükürt İşletmesi, Sakarya Traktör Fabrikası; Et Balık Kurumu; Afyon, Kars, Bayburt, Bursa, Kastamonu, Gaziantep, Manisa Kombinaları; Gümüşhane Çimento Fabrikası; Orman Ürünleri Sanayi (ORÜS); Ulupınar, Pazarköy, Düzce, Ayancık, Bafra, Antalya, Bartın, Demirköy, Şavşat İşletmeleri; Süt Endüstrisi Kurumu (SEK); Afyon, Bayburt, Çanakkale, Erzincan, Erzurum, Havsa, Yatağan, Diyarbakır İşletmeleri; SEKA; Dalaman, Afyon, Akkuş, İşletmeleri; Sümerbank (Sümer Holding); Adana, Erzincan, Şanlıurfa, Denizli, Bakırköy, Çanakkale, Nazilli, İzmir, Beykoz Fabrikaları; TESTAŞ Aydın İşletmesi.24

Sonuç

Özelleştirmelerle, binlerce işçi–mühendis–teknisyen işsiz kaldı. Faiz kıskacında üretimsizliğin ağır sorunlarını yaşayan Türkiye; sonu ulusal tükeniş olan bir yola sokularak, uluslararası ekonomik mücadelenin girdabı bol bulanık sularında, korumasız ve rotasız bir gidişe sürüklendi. Türkiye’deki üretimsizlik öyle bir düzeye ulaştı ki, bir zamanlar yaptıkları üretimle övünen sanayiciler, hızlı bir biçimde ticaret, pazarlama ve mali spekülasyona kaydılar, kurdukları mega marketlerde yabancı malları pazarlıyorlar. KOÇ Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç, 24 Ocak 2000 tarihinde şunları söyledi: “Şimdi iş aleminde yapımcılık değil de, satıcılık ve pazarlama mühim oluyor. Bildiğiniz o mal üretme devri yavaş yavaş kapanıyor. Bizim de ağır sanayiden yavaş yavaş hizmet sanayisine kaymamız lazım. Migros her hafta iki tane mağaza açıyor.” 25

Masrafa Giden Gelir

Temeli 24 Ocak 1980 kararlarıyla atılan ve Turgut Özal hükümetleriyle uygulamaya geçilen “özelleştirme” girişimlerinin devlet bütçesine katkısı nedir? Çok düşük bedellerle de olsa satışlardan elde edilen gelirler nereye gitmiştir? Bu soruların yanıtlarıyla bir avuç yurtsever sendikacı, aydın ve bilim adamından başka ilgilenen olmadı. Özelleştirme uygulamaları, Türk halkının bilgisinden uzak tutulmaya çalışılan konular oldu.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (OİB), Özelleştirme Yüksek Kurulu’na (ÖYK) sunduğu rapora göre; 1986’dan 1999’a dek gerçekleştirilen tüm özelleştirmelerden, “masraflar” çıktıktan sonra devletin elde ettiği gelir, yalnızca 200 milyon dolardır.26 13 yılda 4.8 milyar dolarlık satış yapılmış bunun için 4.6 milyar dolar “masraf” yapıldığı bildirilmiştir.27
Özelleştirme ve devir satışlarının en yoğun dönemi AKP yönetimindeki yıllar oldu. Başbakan Recep Tayip Erdoğan “özelleştirme yapmazsak halka ihanet etmiş oluruz” diyordu. 2002-2013 arasındaki 11 yılda içinde rafineriler, demir çelik tesisleri ve limanların da olduğu tam 890 kamu malı değişik biçimlerle satılmıştır. Özelleştirme idaresi verilerine göre, 2002’den önce satılanlarla birlikte 56.7 milyar gelir elde edilmiş, bunun 15.5 milyar doları masrafa gitmiştir.28

DİPNOTLAR

1         “KİT Sisteminin İktisadi Değerlendirmesi Nicel İrdeleme, Özelleştirme Sorunları ve Politika Seçenekleri-Özet Rapor” KİGEM 1997, sf.33
2         a.g.e. sf.34
3         “KİGEM Özet-Rapor” 1997, sf.32
4         a.g.e. sf.32
5         Cumhuriyet 04,03,2000
6         a.g.g. 04.03.2000
7         “KİGEM Özet-Rapor” 1997, sf.34
8         Hürriyet, 12 Ağustos 1998
9         Ali Rıza Aydın, www.odatv.com
10       Ahmet Atalık www.karabasan.net
11       a.g.e.
12       “Tekel’in Kuleleri 100 Milyon Dolara TOBB’nin” Cumhuriyet 12.08.2005
13       “ÖİB Yardımıyla Özelleştirme” Murat Kışlalı, Cumhuriyet 20.06.2005
14       a.g.g. 20.06.2005
15       a.g.g. 20.06.2005
16       a.g.g. 20.06.2005
17       Makine Mühendisleri Odası Basın Açıklaması, 09.06.2005 http//www.mmo.org.tr
18       www.mmo.org.tr
19       “Karlı Şirket Kolay Özelleşir” Cumhuriyet, 27.05.2005
20       Hürriyet Ekonomi, 17.02.2000
21       “Telekom’da Özelleştirmenin Ardındaki Gerçekler” Erinç Yeldan, Cumhuriyet 06.07.2005
22       “FBI Yabancı Hisse İçin Uyardı” Cumhuriyet 03.06.1995
23       “Türk Telekom Oger’in” Cumhuriyet 02.07.2005 ve “Telekom’da Özelleştirmenin Ardındaki Gerçekler” Erinç Yeldan, Cumhuriyet 06.07.2005
24       “Özelleştirilen Kurum Kapanıyor” Emine Kaplan Cumhuriyet 26.05.2005
25       Sabah 25.01.2000
26       “Özelleştirme Sorgulanacak” Cumhuriyet 15.06.1999
27       a.g.g. 15.06.1999

28       www.oib.gov.tr.

1 yorum:

  1. NE YAPACAĞINA, NASIL YAPACAĞINA, NİÇİN YAPACAĞINA KARAR VERMEDEN ÖNCE BİLGİ SAHİBİ OL.

    YanıtlaSil