24 Aralık 2015 Perşembe

TEKNOLOJİ VE İNSAN EMEĞİ


Para bugün, yaşamın hemen tüm alanlarında belirleyici güç olmuştur. Toplumsal ilişkiler paranın tutsağı olunca, bilim ve teknolojinin de paranın tutsağı olması kaçınılmazdır. Tekel kazancı için her yolun geçerli sayıldığı bir ortamda, bilgi öncelikle ona sahip olan şirketlerin kazanç isteğine hizmet eder. Bu nedenle, bilgi çağı diye yüceltilen günümüz koşulları, toplumların gelişimine uyumlu ileri bir uygarlık düzeyini değil, bilginin insanlığa karşı kullanıldığı gerici bir düzeni temsil eder. Binaları yıkmadan insanları ve tüm canlıları öldüren bombalar ya da toprak altındaki hedefleri bulup yok eden ‘akıllı füzeler’, ileri teknoloji ürünüdür ancak bilimsel buluş değildir.

Teknoloji Çağı

İnsanlar ya da ülkeler arasında ayrıcalıklı konuma gelmek, güce, güç de teknolojik gelişmeye bağlıdır. Bu gerçek, tekerlekten bilgisayara, oktan nükleer füzeye dek, insanlık tarihinin her döneminde yaşanmıştır. Teknoloji her zaman üstünlük sağlamanın etkili bir aracı olmuştur.
Günümüz dünyasında her gün, insan beyninin düşünce sınırlarını zorlayan yeni “teknolojiler” ortaya çıkıyor. Dünün, tasarım gücü yüksek bilim kurgu senaryoları bugün kanıksanan gerçekler durumuna geldi. Her yeni buluş bir başka yeni buluş tarafından kısa sürede eskitiliyor. Bilim ve teknolojide baş döndürücü bir gelişme yaşanıyor.

Bilim ve Teknoloji

Teknolojik gelişmenin, yaşamı kolaylaştıran ve insana hizmet eden bir yanı vardır. Ancak, bu yan teknolojinin bilimle olan ilişkisinin tartışma konusu yapılmasını önlemiyor. Her teknolojik gelişme bilimsel midir? Ya da, teknolojik yenilikleri ne zaman bilimsel gelişme sayabiliriz? Bilimle teknoloji arasında ikilem nedir? Böyle bir tartışma doğru mudur?
Bilimi insana ve insanlığa hizmet ettiği sürece bilim sayan ve teknolojik her gelişimin bilim olamayacağını düşünenlerin sayısı az değildir. Elektrik üreten santraller, ilaca dönüşen kimya sanayi ya da ulaşımı kolaylaştıran sivil havacılıktaki bilimsel gelişmelerle, bu gelişmeleri öldürücü silahlara dönüştürülmesini bir tutmak kuşkusuz doğru değildir. Tüm teknolojik gelişmeler bilimsel çalışmaya dayanır ancak teknolojik her gelişmeyi bilimsel ilerleme sayamayız.

Teknoloji Kimin Elinde, Nasıl Kullanılıyor

Bugün dünyada, araştırma-geliştirme harcamalarına büyük fonlar ayıranlar, kapsamlı bilgi merkezlerine sahip olanlar ve teknolojik gelişmede söz sahibi olanlar; uluslararası şirketler ve ait oldukları gelişmiş ülkelerdir. Şirketler, çalışmalarını insanlığın hizmetine sunan kuruluşlar değildir. Tek amaçları vardır, o da kazançtır.
Her kuruluşun kendi amacına uygun davranması ve elindeki olanakları bu yönde kullanması doğaldır. Teknolojik gelişmeye egemen şirketler, böyle davranır ve teknolojiyi kazanç hırsının aracı durumuna getirir. Bu gelişmenin kaçınılmaz sonucu, teknolojinin bilimden uzaklaşmasıdır. Artık her yeni buluş, sağlayacağı kazanç oranında değer kazanır.
Bilim ve teknolojideki yenilikler, kazanca dönüşmesi oranında uygulamaya sokulur. Şirketler için yalnızca kazanç sağlayacak buluşlar iyidir. Bu anlamda örneğin suyla çalışan motor yapmak, dünya petrol tekelleri için büyük bir buluş değil, yok edilmesi gereken çekinceli bir buluştur. Uluslararası şirketlerin araştırma-geliştirme belgeliklerinde (arşivlerinde) uygulama sırasını bekleyen binlerce yeni buluş vardır.

Küreselleşme ve Çalışanlar

Yeni Dünya Düzenini kutlayan küreselleşme düşüncüleri (ideologları) dünyanın yeni bir bolluk çağına girdiğini, evlerin “elektronik villalara” dönüştüğünü ve insanların ara sıra “faturalarını ödemek” için çalıştıklarını söylemektedir. Bu durumda olan çok küçük bir azınlık kuşkusuz vardır. Şirket iyeleri (sahipleri), büyük hissedarlar, borsacılar, eğlence sektörü yapımcıları, politikacılar, pop şarkıcıları, küresel tanıtımcılar (reklamcılar), uluslararası yüzdelikçiler (komisyoncular), kara para varsılları, ünlü sporcular... bu durumda olabilirler. Çalışan kesimin durumu çok başkadır.
Bu kesimin en üst gelir kümesini oluşturan genel müdürler, pazarlama uzmanları ya da teknik yetkililer bol para alır ancak evlerinden uzak kalarak uzun süren yolculuklara çıkıp dururlar. Yaşantılarının önemli bir bölümünü havada geçirirler ve yaşama yabancılaşırlar. Kendilerine, çocuklarına ya da eşlerine ayıracak zaman bulamazlar.
Bunların altında çalışanların durumu kuşkusuz daha kötüdür. Bölüm şeflerinden, fabrika bantlarında her 1,5 dakikada bir cıvata sıkan işçilere dek; üretim sürecine katılan herkes, iş tutsaklığı, ezilmişlik duygusu ve ücret yetersizliği altında çalışır durur.
Günümüzün “şeytanları” bilgisayarlar beceri isteyen birçok iş yapabilir ancak kendi kendini yükleyen bilgisayar henüz bulunmadı. Gerçi tarayıcılar saatler süren yorucu okuma ve göz emeğinden artırım (tasarruf) sağlar ancak verilerin veri bankalarına aktarılması insan emeği ister. Bunu yapabilen ve eğitimli ücretliler olan profesyonel veri yükleyicileri, aynı otomobil endüstrisinin insanı aptallaştıran üretim bantları gibi, uzun saatler bir ekran karşısında sandalyelere “çivilenirler”. Verimlerini sürekli arttırma baskısı altında düşük ücretlerle, bilgisayarlara yükleme yaparlar.1

Bilgi ve Bilgi Toplayıcılar

Şirket kazancı açısından önemi her geçen gün artan bilgi, artık bilgi toplayıcı şirketler aracılığıyla fiyatı her geçen gün artarak pazarlanan mal durumuna gelmiştir. Bilgi şirketleri, gerekli basit işleri en ucuza yaptıracağı geri kalmış ülkelere üşüşmüştür.
İletişim teknolojisindeki ilerlemeler, ileri veri işlemlerinin taşınmasını bile basitleştirmiştir. Örneğin 1985 yılında bir Amerikalı tarafından kurulan Equidata Philippines Inc. bilgi şirketinin Uzakdoğu şubesi, saatte en az 10 000 karakter tuşlayan yüzden fazla yüksek öğrenimli veri yükleyici eleman çalıştırmakta, buna karşılık kendilerine ayda 150 dolar, ücretsiz tıbbı yardım ile hiç devamsızlık yapılmaması durumunda birkaç kilo pirinç vermektedir. Buradaki toplam ücret, Avrupa’da yeni başlayan bir veri yükleyicinin kazancının altıda biri kadardır.2
Filipinlerin en eski özel yazılım şirketlerinden Saztec’in çalışanları, Pomana, California, ya da Greennsboro hastanelerinin hasta dosyalarını, İngiliz vatandaşlarının tüketici kredi raporlarını ve ABD’deki Stride Rite ayakkabıları müşterilerinin isim ve adreslerini, bilgisayara yüklemekte, Mountain Bell ve Pacific Bell telefon dizgelerini (sistemlerini) bağlamakta; Playboy ile Christian Science Monitör dergilerinin yazılarını, ABD Başkanı’nın konuşmalarını, Fransız romanlarını, Avrupa patent kayıtlarını vb. çok düşük ücretlerle sürekli yazmaktadırlar.3

ABD’nde Durum

Teknolojik gelişmede dünyanın önde gelen ülkelerinden küreselleşmenin önderi ABD’nde, işçilerin çalışma koşulları birçok alanda, gelişmekte olan ülkelerden daha iyi değildir. 1980’lerden sonra Amerika’nın hemen her büyük kentinde atölye ve fabrikalar açılmıştı. Bu tür işyerlerindeki çalışma koşullarını inceleyen News Week şunları yazıyordu: “New York Manhattan’daki harap atölyelerde işçiler kemerlere boncuk takmakta ve bu işçilere El Paso’da (Meksika) blucin diken kadınların ücretleri ödenmektedir... Tıpkı yüz yıl öncesinde olduğu gibi, bugünün köle fabrikaları da bir emek-yoğun üretim alanı olan konfeksiyon işindedir”.4
ABD’ndeki işçi ücretlerindeki yetersizliğin bir belirtisi, hayır kurumlarının dağıttığı yemeklere istemin artmasıdır. Federal Hükümet’e göre, 1993 yılında Amerikan iş gücünün yüzde 18’i haftada 40 saat çalışıyor, buna karşılık yoksulluk sınırının altında yaşamalarını sağlayabilecek ücret alıyordu.5 Washington Post’ta yayınlanan bir araştırmada; çocuk işçi çalıştırmanın azgelişmiş ülkelerden, New York, California ve Teksas’a da taşındığı ve ABD’ndeki çocuk işçi sayısının hızla arttığı açıklanmaktadır.6

Teknoloji Gelişirken İşsizlik Artıyor

Yeni Dünya Düzeni’nin savunucusu ABD’li ‘kuramcılar’ bacalı sanayinin ölmekte olduğunu, buralarda çalışan işçilerin, yüksek teknolojiye sahip endüstrilerde, ‘iyi ücretli ve temiz’ işlerde çalışacağını söylüyordu. Ancak, sonuç ‘kuramcılar’ın, söylediği gibi olmadı.
Örneğin bacalı sanayi denilen fabrikaların kapandığı New England’da 670 000 işçi işsiz kaldı. Bunlardan yalnızca yüzde 3’ü ileri teknoloji sektöründe iş bulabildi. İş bulabilen diğerleri ise Kmart, Mc Donald’s gibi iş yerlerinde garson, bulaşıkçı gibi işlerde çalıştılar.7 Çalıştığı şirketin, fabrikalarını Uzakdoğu’ya taşıması nedeniyle işsiz kalan 25 yıllık Pennsylvanialı bir çelik işçisi neden lokantacılık okuluna gittiğini şöyle açıklıyordu; “Kim bir hamburger ya da tavuk kızartma için denizaşırı ülkelere sipariş verir ki?”8
1980 ile 1987 arasında ABD’nde bulunabilen yeni işlerin yarısını geçici işçilikler, yarım günlük işler ve sözleşmeli çalışma oluşturuyordu.9 Bunların büyük çoğunluğu erkeklerin kazandığının ortalama yüzde 69’unu kazanabilen kadınlardı.10 Seri üretim dönemlerinin sağlık sigortası ve başka ek haklar artık yoktur. Amerikalı işçilerin şanslı olanları, perakende satış elemanı, hemşire, hastabakıcı, hizmetçi, garson vb. işler bulabilmektedir.
Dünya işçi pazarında bulunan yüzmilyonlarca işsiz genci bekleyen son, eğer şanslı iseler; düşük ücretli, niteliksiz geçici işler bulabilmektir. Onların, ne küresel işyerlerinde ve ne de başka herhangi bir türden iş yerinde sürekli işleri olmayacaktır. Düzensiz ve düşük gelirleri nedeniyle endüstriyel ürünlerin tüketicileri de olamayacaklardır. İşsizlik, yoksulluk, az tüketim ve ulusal ekonomilerin güçsüzleşmesi aynı zamanda uluslararası şirketlerin oluşturduğu Yeni Dünya Düzeni’ni de sarsacaktır.

DİPNOTLAR

1            “Küresel Düşler” R.J.Barnet-J.Cavanagh Sabah Kitapları, sf.265
2            “Wall Street Journal” 10.05.1991, ak. R.J.Barnet-J.Cavanagh, Sabah Kit., sf.266
3            “Entangling Alliances Seven Locks Press” John Maxwell 1990, sf.27 ak. a.g.e. sf.266
4            Newsweek 10.09.1990, sf.51-52 ak.R.J.Barnet-J.Cavangh Sabah Kit., sf.261
5            “Küresel Düşler” R.J.Barnet-J.Cavanagh Sabah Kitapları, sf.261
6            Washington Post 06.03.1991 ak.R.J.Barnet-J.Cavanagh Sabah Kit., sf.263
7            “Küresel Düşler” R.J.Barnet-J.Cavanagh Sabah Kitapları, sf.232
8            “Washington Post” 04.04.1992, ak.R.J.Barnet-J.Cavanagh “Küresel Düşler” sf.232
9            “Future Work” Joseph F.Coates, Futurist Mayıs-Haziran 1991, sf.13, ak. a.g.e. sf.233

10         “State of Working America” Mishel - Frankel sf.266, ak. a.g.e. sf.233

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder