9 Aralık 2016 Cuma

FİDEL CASTRO VE ATATÜRK’ÜN GÜNCELLİĞİ



Bu ülkede; ulusal değerler tümüyle yok olmadıysa, ulus yaşam yeteneğini tümden yitirmediyse, insanlar kendi haklarına yabancılaşmadıysa ve gelecek kuşaklara acı çekecekleri bir gelecek bırakılmayacaksa; Atatürk bugün her zamankinden çok önem kazanmış demektir. Kurtuluş Savaşı ve devrimler, öncesi ve sonrasıyla dikkatlice incelenmeli, güncelliğini koruyan bu büyük eylem, günün koşullarına uyumlu kılınarak aynı anlayışla uygulanmalıdır. Bu ülkenin parçalanmasını önlemek isteyen herkes, Mustafa Kemal’e başvurmak, savaşımından ders almak zorundadır. Atatürk’ü incelemek, tarihle ilgili araştırma yapmak değil, yaşadığımız sorunlara çözüm aramak ve onun başarılı olduğu savaşımdan günümüze yönelik ders çıkarmaktır. Türkiye’de yükselmekte olan ulusal uyanış, geçmişteki benzersiz deneyimden, kesin olarak yararlanmalı, bu konuda bilgilenmelidir. Atatürk, bugün ona en çok gereksinim duyan Türk halkına anlatılmalıdır.

Devrimcinin Ölümü

“Yaşayan En Büyük Devrimci” ya da “Atatürk’den Sonra Yaşayan En büyük Anti-Emperyalist” olarak tanımlanan Fidel Castro, 90 yaşında öldü. Şekerkamışı üreticisi İspanyol göçmeni bir babanın oğlu olan, hukuk doktoru bu büyük devrimci; 90 yıla sığdırdığı eylemiyle, insanlık tarihindeki yüksek yeri şimdiden aldı ve uluslararası dayanışmanın simgesi olarak bu dünyadan göçtü.
Castro, 20.yüzyıl dünya siyasetine yaptığı etkiyle, ezilen uluslara ve dünya yoksullarına umut ve güç verdi. Küçük bir ülkede; insanlığa, örnek alıp yararlanabileceği büyük bir toplumsal gelişme deneyimi armağan etti. “Sosyalist” ülkeler, çürümüş yönetimleriyle ard arda yıkılırken, ABD’nin dibindeki, tecrit edilmiş “yoksul” Küba’yı ayakta tutmakla kalmadı, “paranın pisliğinden” sıyrılmış, kendine yeten bir ülke haline getirdi. Atatürk’ün 20.yüzyılın ilk yarısında Türkiye’de yaptığının benzerini, ikinci yarısında Küba’da yaptı.

Güncel ve Evrensel

Fidel Castro, Atatürk’ü emperyalizme karşı savaşan “en büyük devrimci” sayar ve eyleminin kendileri için esin kaynağı olduğunu söyleyerek, güncelliğini evrensel boyutuyla ele alır. Şöyle söyler: “Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptıklarını ben asla yapamazdım. Gerçek devrimci Atatürk’tür. Büyük bir devrim yaptım ancak Mustafa Kemal’in yaptıklarını başaramazdım. Devrimci Kemal Atatürk varken Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar... Atatürk 1919’da, düşmanları kovmak için Bandırma gemisiyle Samsun’a çıktı ve anti-emperyalist savaş verdi, zafere erişti. Biz Atatürk’ün devrimci savaşından etkilendik, esinlendik. Yaklaşık 40 yıl sonra, 1956’da Gramsi gemisiyle Havana’ya çıktık. Ülkemizde emperyalizmi ve işbirlikçi faşist Batista rejimini yıkmak için biz de zafere eriştik. Bizim ve tüm ezilen halkların esin kaynağı Mustafa Kemal Atatürk’tür”.1
Castro, Atatürk’ün ülkesi olarak Türkiye’yle yakından ilgilenmiştir. Örneğin, PKK kalkışmasını, “ABD’nin petrol bekçiliği” olarak değerlendirmiş ve şunları söylemiştir: “Türkiye’deki olayları yakından izliyorum... Umarım ve dilerim ki, sizin oradaki Kürt hareketi Yankee’nin petrol bekçisi olmaz. Ancak, gördüğüm kadarıyla bunlar ABD’ne bağımlı, ABD’nin denetiminde hareket ediyorlar. Kürtlerin hareketi bağımsızlık değil, ABD’ne bağımlılıktır”.2

Atatürk Güncel mi?

Atatürk’ün ölümünden günümüze dek yetmiş sekiz yıl geçti. Bu iki kuşak demektir. 1938’de yirmi yaşında olanların çocukları bugün yaşıyor ve ortalama yetmiş yaşındalar. Bu iki kuşağın yaşam süresi içinde Türkiye; özgüveni yüksek, geleceğe umutla bakan, sevinci ve üzüntüsü ortak insanların yaşadığı bir ülke olmaktan çıktı. Toplumun her kesiminde, yaygın ve etkili bir yozlaşma var. Bugün, Türkiye’de, çökmekte olan bir ülkenin sorunları yaşanıyor ve yaşanan sorunların tümünde, çözüm için karşımıza Atatürk’ün uyguladığı politika çıkıyor. O’nun yarattığı değerler, korunup aşılmadığı için, yüzyıl önceye geri dönüldü. Atatürk’ün güncel olmasının nedeni bu.
Büyük bir devrim gerçekleştirip güçlü bir ülke yaratılmışken, insanlar kula kulluktan yurttaşlığa yükselmişken ve aydınlık bir geleceğin yolu açılmışken; nasıl oluyor da bu denli geri, bölünmüş ve umutsuz bir ülke durumuna geliyoruz. Geriye düşmenin, karşıtına dönüşmenin ya da değerlerini yitirmenin bu denli yoğun yaşanmasının nedeni nedir? Bunun sorumlusu kimlerdir?

Eğitimsizlik

Geri dönüşün nesnel ve öznel nedenleri var. Öznel nedenden söz edeceksek, sorumluluğun, yöneticiler başta olmak üzere, Atatürk’ten sonraki iki kuşakta olduğu söyleyebilir. 11 Kasım 1938’de başlayan geri dönüş, sürekli artan bir ivmeyle, karşıtlıktan düşmanlığa, bireysellikten kitleselliğe evrildi ve bugüne gelindi.
Yetmiş sekiz yıl süren bu olumsuz sürecin temelinde Kemalizmden kopuş, bunun temelinde de eğitimsizlik vardır. Atatürk kendi ülkesinde kendi insanlarına öğretilmedi, ilkeleri tasarlı uygulamalarla ortadan kaldırıldı. Türk halkı, çoğunlukla, onu kurtarıcı kahraman olarak sevip saydı ancak ilkelerini öğrenemedi. Bir bölüm insan, yanlış ve kimi zaman kara çalmaya varan yakıştırmalarla, O’ndan uzaklaştırıldı ya da karşıt hale getirildi. Günümüzde yapılan saldırıların yoğunluğu, Atatürk’ün güncelliğinin bir başka göstergesidir. Kurtuluş Savaş’ındaki kuvvacı-padişahçı çatışması, bugün ulusalcı-işbirlikçi gerilimiyle yeniden gündeme geliyor. Bu gerilim, güncelliğin kanıtı durumunda.
Atatürk karşıtlığı, Amerikalıların Türkiye’ye girdiği 1946’dan sonra dizgeleştirilerek (sistemleştirilerek) devlet politikasına yerleştirildi. 1949 yılında imzalanan eğitimle ilgili ikili anlaşmayla ulusal eğitim ulusal olmaktan çıktı ve Atatürk ders kitaplarına Amerikalı uzmanların uygun gördüğü biçimiyle girdi.

Gizli İşgal

Türkiye, bugün askeri değil ancak askeri işgalin amacı olan, siyasi ve ekonomik işgal altında. Sevr, toprak paylaşımı dışında hemen tüm koşullarıyla üstelik daha kapsamlı olarak uygulanıyor. Topraklar silahla el değiştirmiyor ancak yabancıların toprak satın almasıyla, Anadolu’da hızlı bir mülkiyet değişimi yaşanıyor.
Parayla donatılmış yerli ya da yabancı “misyonerler”, bu ülke için bir şeyler yapmaya çalışan yurtseverlerden daha geniş olanaklarla serbestçe çalışıyor. Ulusal haklara saldırmada, hiçbir sınır tanınmıyor. Vatanseverlik baskı altında; hıyanet, getirisi yüksek bir meslek durumunda. Halk, yoksul ve umutsuz, karamsar bir edilgenlik içinde. Basın ihaneti yayıyor. Sanki işgal İstanbul’u yeniden yaşanıyor.

Yapılması Gereken

Bu koşullarda yapılması gereken, benzer koşullar altında geçmişte verilen savaşımdan yararlanmak ve bu yönde çalışmaktır. Atatürk’ü ve başardığı eylemi bugün yeniden gerekli kılan, yaşanmakta olan koşullardır. Samsun’a çıkan anlayış, Kuvayı Milliye ruhu, Müdafaa-i Hukuk örgütlenmesi önümüzdeki yakın dönemi belirleyecek biçimde, yeniden gündeme geliyor.
Kurtuluş Savaşı, öncesi ve sonrasıyla dikkatlice incelenmeli, güncelliğini koruyan bu eylem, günün koşullarına uyumlu kılınarak, aynı anlayışla uygulanmalıdır. Bu ülkenin parçalanmasını önlemek isteyen herkes, Mustafa Kemal’e başvurmak, savaşımından ders almak zorundadır. Türkiye’de yükselmekte olan ulusal uyanış, geçmişteki benzersiz deneyimden, kesin olarak yararlanmalı, bu konuda bilgilenmelidir.

Kazanımları Koruyamamak

Bir değerin nasıl kazanıldığını bilmeyen, onu koruyamaz. Kurtuluş Savaşı’nın hangi koşullarda, nasıl ve kimlere karşı kazanıldığını, ne bedel ödendiğini, ulusu ayakta tutan kalkınmanın nasıl sağlandığını bilmeden, Türkiye Cumhuriyeti’ni ayakta tutmak olanaklı değildir.
Yapılanlar çabuk unutuldu ya da unutturuldu. Unuttukça da geriye gidildi. Ve bugün, içinde sıkışıp kaldığımız sorunlarla dolu koşullara gelindi. Bu koşullar, nitelik olarak, Osmanlının 20.yüzyıl başında yaşadığı koşullardır. Bunu artık herkes görmelidir. Dünü unutursan, yarın hatalara düşmekten kurtulamazsın. Atatürk günceldir ve doğaldır ki emperyalist boyunduruktan kurtulana dek güncelliği sürecektir. Her kesimden yurtsever, bu nedenle Atatürk’e yöneliyor; Kuvayı Milliye ruhu bu nedenle yayılıyor, Müdafaa-i Hukukçular bu nedenle yeniden ortaya çıkıyor.

Kemalist Olmak

Atatürk’ü incelemek,  tarihle ilgili araştırma yapmak değil, yaşadığımız sorunlara çözüm aramak ve onun başarılı olduğu savaşımından günümüze yönelik ders çıkarmaktır. Ülkenin kurtuluşu için savaşım verenler ve verecek olanlar, Mustafa Kemal’in karşılaştığı engellerin benzerleriyle karşılaşacaklardır. Özellikle onlar, aktarılan bilgileri, eleştirici gözle incelemeli, bugüne uyarlamalı ve girişilecek savaşımda nelerle karşılaşacaklarını bilerek hareket etmelidirler.
Atatürk’ü anlamak ve “izinden gitmek” bilinçli olmayı gerekli kılar; yaptığını yapmak, insana, üstelik en ağırından, sorumluluk yükler. Atatürk öldükten sonra, Atatürkçülerin başına gelmedik kalmamıştır. Bu sorumluluğu yüklenmek isteyenler, eyleme geçtiklerinde bu işin, “karga kovalamak” ya da “sarı saç mavi göz” edebiyatından çok ayrımlı bir iş olduğunu göreceklerdir. Emperyalizmle doğrudan ve sürekli savaşım demek olan Atatürkçülük, sert çatışmalara, görünür görünmez engellere her zaman hazırlıklı olmayı gerekli kılar. Kemalist olmak, kolay bir iş değildir.

Kemalizmin Önemi

Bu ülkede ulusal değerler tümüyle yok olmadıysa, ulus yaşam yeteneğini tümden yitirmediyse, insanlar kendi haklarına yabancılaşmadıysa ve gelecek kuşaklara acı çekecekleri bir gelecek bırakılmayacaksa; Atatürk bugün her zamankinden çok önem kazanmış demektir. Bu büyük eylem, her yönüyle incelenmeli ve başarılmış olan bu yoldan yürünmelidir. Bu, yalnızca geçmişe bağlılık ya da saygı duymak değil, doğrudan, ulusal varlığın ve geleceğin güven altına alınması için, yerine getirilmesi gereken bir görevdir.
Nelerin yitirilmekte olduğunu ve gelecekte nelerin yitirileceğini herkes görmelidir. Çıkış yolu vardır ve elimizin altındadır. Türk ulusunun gerçek gücünün ne olduğu bilinmeli, bu güç harekete geçirilmelidir. Bu yolda geç kalınan her gün, kaçınılmaz gibi görünen gelecekteki savaşım günlerinde, çekilecek acıların artmasına neden olacaktır. Gerçek dışı sanlar, aldatıcı sözvermeler ve sanal ereklerle halkın kandırılması önlenmelidir. Bunun tek yolu, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Türk Devrimi’ni öğrenmektir.

DİPNOTLAR

1       Jale Özgentürk, Yeni Yüzyıl Gazetesi, ak; www.68dayanışma.org
2       “Fidel Castro ve Kürtler”, Cemal Şener, ahmetdursun374blogcu.com





2 yorum:

  1. Atamızın büyüklüğünü bizim yobazlar hariç tüm dünya görüyor.

    YanıtlaSil
  2. Cem Bey sadece yobazlar degil Ataturk dusmani. Bir o kadar tehlikeli olan kendilerine solcu ya da sosyalist diyen Aslinda solcu olmakla alakasi olmayan fasistler de dusman. Bunlar PKK ve HDP sempatizanlaridir.

    YanıtlaSil