14 Nisan 2017 Cuma

MUSTAFA KEMAL’İN MECLİS’İ AÇIŞ KONUŞMALARI: 23-24 Nisan 1920


"Millet vicdanına dayanan ve yüce meclisinizde toplanan yüksek milli irade, saygıdeğer kurulunuza meşruiyet ve yasallık kazandırmıştır... Yüce meclisiniz, milletin yargısına karar vermenin sorumluluğunu, yalnızca yasa yapma ve yasa koyma ile görevli olarak değil, milletin yazgısıyla doğrudan uğraşarak taşıyacaktır... Ülkemizin şimdiye kadar geçirdiği bunalımlara, felaketlere; kimi zaman Avrupa’yı taklit etmek, kimi devlet işlerinin yönetimini kişisel görüşlere göre düzenlemek, kimi zaman da anayasayı bile kişisel duygulara oyuncak etmek gibi, acı sonuçlarını yaşadığımız basiretsizlikler neden olmuştur... Ulusun yazgısını kayıtsız ve koşulsuz elinde tutan Türkiye Büyük Millet Meclisi, hızla yeni bir devlet kurmaktadır."
Mustafa Kemal 23-24 Nisan 1920

Mustafa Kemal, 23 Nisan’da Meclis’in oluşumu hakkında kısa bir konuşma yaptı. Temel görüşlerini ertesi gün, yani 24 Nisan’da açıkladı. Üç uzun konuşmayla, ülkenin durumuyla ilgili olarak geçmişten gelen ve o günü ilgilendiren hemen tüm konuları ele aldı. Değerlendirmeleri, anayasa hukuku açısından derinliği olan görüş ve yorumlar içeriyordu. Yönetim biçimiyle ilgili önermeleri ve kullandığı hukuk dili, son derece ileriydi.
Konuşmasının başında Samsun’dan Meclis’in açılışına dek geçen olay ve gelişmeleri anlattı. Kendisini, “milletin bağrındaki savaşçılardan biri olarak” tanımlayıp, mücadeleye atılma nedenlerini açıkladı. “Yaşam ve kişiliğim, yüce milletin malıdır; benim için artık en kutsal görev, milli iradeye boyun eğmeyi her şeyin üzerinde görmektir” der ve konuşmasını şöyle sürdürür: “Geçirmekte olduğumuz şu hayat ve ölüm günlerinde, büyük umut ve çabalarla, sağlanmaya çalışılan milli istiklalimiz uğrunda, bütün varlığımla çalışacağımı, millet önünde açıklarım. Bu kutsal amaç uğrunda, milletle beraber, sonuna kadar mücadele edeceğime bütün kutsal inançlarım adına söz veriyorum” dedi.
Başkan seçildiği oturumdaki dört saatlik konuşmasının sonraki bölümlerini, yönetim biçimiyle ilgili hukuksal-siyasal konulara ayırır ve özet olarak şunları söyler: “Ülkeyi parçalanma ve dağılmadan kurtarmak için, bütün milli kuvvetlerin derhal, köklü bir kurum içinde birleştirilmesinden başka çare yoktur. Bunun biçimi ne olmalıdır? İşte sorun budur. Millet vicdanına dayanan ve yüce meclisinizde toplanan yüksek milli irade, saygıdeğer kurulunuza meşruiyet ve yasallık kazandırmıştır. Millet vicdanının yargısına bağlı kalmak bakımından, sorumluluğu belirlenen bir gücün işleri yönetmesi zorunludur. Bu gücün doğal biçimi ise hükümettir... Yüce meclisiniz, milletin yazgısına karar vermenin sorumluluğunu, yalnızca yasa yapma ve yasa koyma ile görevli olarak değil, milletin yazgısıyla doğrudan uğraşarak taşıyacaktır... Ülkemizin şimdiye kadar geçirdiği bunalımlara, felaketlere; kimi zaman Avrupa’yı taklit etmek, kimi devlet işlerinin yönetimini kişisel görüşlere göre düzenlemek, kimi zaman da anayasayı bile kişisel duygulara oyuncak etmek gibi, acı sonuçlarını yaşadığımız basiretsizlikler neden olmuştur... Ulusun yazgısını kayıtsız ve koşulsuz elinde tutan Türkiye Büyük Millet Meclisi, hızla yeni bir devlet kurmaktadır. Bu işi yaparken en karışık hukuk ve toplumbilim kuramları ile anlatılan sistemleri, değerlerini tam vererek gözden geçirmektedir. İki düşünce derhal kendini göstermiştir: Yeni bir hükümet oluşturmak ve Meclis’in komisyonları aracılığıyla ülkeyi bizzat yönetmek...”x


(x) “Atatürk’ün Bütün Eserleri” 8.Cilt, Kaynak Yay., İstanbul-2002, sf.72 ve “Kuvayı Milliye Ruhu” sf.32-40






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder