Adnan Menderes hükümeti, 5 Mart 1959’da, ABD’ye Türkiye’ye silahlı müdahale hakkı veren bir
anlaşma imzaladı. Anlaşma, “Türkiye, doğrudan ya da dolaylı olarak; tecavüz,
sızma, yıkıcı faaliyet ya da sivil saldırıya uğraması durumunda “ABD’ye askeri
müdahale hakkı tanıyordu. “Tecavüz, sızma,
yıkıcı faaliyet, sivil saldırı” gibi kavramların ne anlama geldiğini ve hangi
durumda oluşacağını Amerikalı yetkililer karar verecekti.
Askeri İşgal: Eski Bir Öykü
ABD’nin Türkiye’ye bakışı ve kimi zaman askeri işgali içeren söylemleriyle, yarım yüzyıllık
eski bir öyküdür. 1946’da Türkiye’ye girerken; aldığı ve aldırdığı kararlar,
ikili ve çoklu anlaşmalar, ekonomik ilişkiler, Türkiye’den bir daha çıkmama
üzerine kuruludur. Bu amaca yönelik Amerikan siyaseti; bağımsızlığı köreltme,
güçsüzleştirme ve gerekirse askeri güç kullanmaya dayalıdır. Türkiye’den hiçbir koşulda
vazgeçmeyeceklerini ve Türkiye’de iktidarı da muhalefeti de kendilerinin
belirleyeceğini işin başında açıklamışlardı.
ABD Hükümeti adına Türkiye’ye gelen ve 1949’da adını taşıyan ünlü raporu
hazırlayan Max Weston Thornburg,
Washington’a, “Türkiye elden gitmesine
asla izin vermeyeceğimiz bir ülkedir” diyordu.1
ABD’nin Türkiye’ye verdiği önemi gösteren bir başka
örnek, Pentagon’da ‘Güç Dönüşüm Birimi ve
Stratejik Gelecek’ uzmanı olarak çalışan, Deniz Harp Okulu profesörlerinden
Thomas P.M.Barnet’in, 2005 yılında
yaptığı şu değerlendirmedir. “Ben,
Türkiye’yi küreselleşmenin Entegre
Olmamış Boşluk (Batı dışındaki ülkeler y.n.) içinde yer alan, bu nedenle kitlesel şiddet ve çatışma riskine en açık
ülkeler grubu içine alıyorum... Oysa, küreselleşmenin yayılmasında Türkiye’den
daha önemli bir rol oynayacak çok az ülke vardır”.2
Silahlı Müdahale Hakkı
Adnan Menderes hükümeti, 5 Mart 1959’da, ABD’yle
Türkiye’ye silahlı müdahale hakkı veren bir anlaşma imzaladı. Anlaşma, “Türkiye, doğrudan ya da dolaylı olarak; tecavüz, sızma, yıkıcı faaliyet ya
da sivil saldırıya uğraması durumunda” ABD’ye askeri müdahale hakkı
tanıyordu. “Tecavüz, sızma, yıkıcı
faaliyet, sivil saldırı” gibi kavramların ne anlama geldiğini ve hangi
durumda oluşacağını Amerikalı yetkililer karar verecekti.3
ABD, 1974 yılında, “haşhaş
ekiminin yasaklanmaması durumunda İstanbul’un bombalanacağını” açıklamıştı.
Başkan Nixon, ABD Ankara Büyükelçisi
Handley’i Washington’a çağırmış,
ona, istenilen yasaklamanın yapılmaması durumunda, “Sultanahmet Camii başta olmak üzere” İstanbul’un bombalanacağını
ve 6.Filo’nun İstanbul’a geleceğini bizzat Başbakan’a (Bülent Ecevit)
bildirmesi görevini vermişti.4
Tehdit
Siyaseti
Askeri işgale yönelik gözkorkutmalar günümüze dek sürmüştür. Şubat 1996’da,
ABD California Senatörü Brad Sherman,
Temsilciler Meclisi’nde yaptığı konuşmada, Türk Ordusu’nun Doğu ve Güneydoğu
Bölgesi’nde katliam yaptığını ileri sürerek, ABD’nin, “NATO üyeliğine bakılmaksızın” Türkiye’ye Askeri müdahalede
bulunmasını istemişti. Amerikalı senatör şunları söylemişti: “Birleşik Devletler, Kürtlerin korunması
için daha açık ve daha sert bir tutum izlemelidir. Baskıcı rejimlere karşı
tutumumuz, bu ülkelerin NATO müttefiki olması ya da olmaması ile
değişmemelidir. Türkiye’deki Kürtlerin korunması için Birleşik Devletler askeri
güç kullanarak devreye girmelidir”.5
ABD Müşterek Kuvvetler Komutanlığı, 24 Temmuz 2002’de,
California eyaletinde maliyeti yüksek kapsamlı bir askeri tatbikat düzenledi. “Bin Yılın Meydan Okuması-2002”
(Millenium Challenge 2002) adını taşıyan ve Lozan Antlaşması’nın
79.yıldönümünde başlatılan tatbikatın ayrıntıları gizli tutulmuştu. Ancak, konu
ve açıklanan amaçlar, 24 Temmuz tarihiyle birleşince, “hedef ülke” olarak ortaya Türkiye çıkıyordu.
Senaryo
Tatbikat senaryosuna göre; “Bir
ülkede büyük yitiklere yol açan bir deprem oluyor (Kocaeli depremi). Aynı günlerde uluslararası mahkeme o ülkenin
sınırlarını ilgilendiren olumsuz bir karar alıyor; etnik ve dinsel oluşumlar
siyasi olarak güçleniyor. Ülke güvenliğinin tehlikeye girmesi nedeniyle ordu
duruma müdahale ediyor ve deniz taşımacılığını önleyecek biçimde ülkeyi
güvenlik çemberine alıyor. Birleşmiş Milletler ABD’nin girişimiyle, yaptırım
kararı alıyor. Bunun üzerine ABD ordusu, hava saldırısına geçerek ülkenin
önemli kentlerini 96 saat içinde (Türkiye’nin seferberlik süresi) işgal ediyordu”.6
ABD Müşterek Kuvvetler Komutanı Orgeneral Kernal o günlerde, Millenium
Challenge 2002 Tatbikatı ve Spiral 1,
Spiral 2 senaryolarını kastederek, “kendimizi izin verilmeyen durumlara
hazırlıyoruz” demişti.7
Bu tür açıklamalar; Türkiye’deki dengesiz yönetim, bölgedeki Rus-ABD
gerilimi ve PYD’nin ordulaştırılmasıyla birlikte ele alınmalıdır. Bu
yapıldığında, yaşanmakta olan sürecin boyutu genişleyecektir. “Türkiye’nin havasahası NATO havasahasıdır”, “NATO Türkiye’yi korumada kararlıdır” türünden
sözlerinin taşıdığı anlam, hala netlik kazanmamıştır. Türkiye’ye yabancı askerin
girmesine izin sorunu ya da bir başka deyişle, “izinli işgal”, bu ülkede tartışılmamış bir konu değildir. Bu olasılık,
2003’teki Irak müdahalesinde, gerçeğe dönüşmekten kılpayı kurtulmuştu.
Geçmişten günümüze yarım yüzyıllık olay
ve söylemler ortada. Ülke yönetiminin kişi egemenliğine indirgendiği; yasama, yargı
ve yürütmenin dumura uğratıldığı, devlet yetkililerinin çıkar aracı
olarak kullanıldığı ve muhalefeti olmayan bir ülkede her şey olabilir. İstihbarat
örgütünün başındaki kişinin, basına yansıyan, “sekiz füze attırtıp savaş gerekçesi yaratırım” biçimine sözler söyleyebildiği
bir ülkede neler olmaz.8
DİPNOT
1 “Bozkırdan Doğan Uygarlık – Köy Enstitüleri
”Yalçın Kaya, Tiğlat Mat., İst., 2001, 2.Cilt, sf.501
2 “Türkiye Merkez Üs” Nilgün Cerrahoğlu, a.g.g.
30.06.2004
3 “Menderes’in Dramı” Ş.S.Aydemir, Remzi Kit.,
İst., 1969, sf.29
4 “Sivil Darbe Girişimi ve Ankara’da Irak Savaşları”
Fikret Bila, sf.184; ak.Ahmet Erimhan
“Çuvaldaki Müttefik” Birharf Yay., İst., 2006, sf.35-36
5 “Haksız Suçlama” Cumhuriyet, 12.02.1999
6 “Çuvaldaki Müttefik” Ahmet Erimhan, Birharf
Yay., İst., 2004, sf.216 ve Aydınlık 11.08.2002
7 a.g.e.
sf.216
8 Aydınlık
27.10.2015
Okunulup, ülke üzerinde oynanan emperyal oyunlar neler olduğunu anlamakta yarar var derim. Bu anlatılanlar içinde gerçek payı olduğu gibi, algı yaratma operasyonu da olabilir noktası göz önünde bulundurulmalıdır...ABD yasalar, devlet sırrı arşivlerini belli aralıklarla tüm dünyanın duyacağı biçimde açar ve "sen neymişsin de bizler bunu bilmiyor muşuz" dedirtir insana..
YanıtlaSil