PARTİ SORUNU
Toplumsal
savaşım (mücadele) araçları olarak partiler, günümüzde her
zamankinden çok yaygınlaşıp önem kazanmıştır. Bir zamanlar
partileri kapatıp yasaklayan egemenler, kitlelerin demokratik
savaşımı karşısında parti varlığını kabullenmek zorunda
kalmıştır. Ancak, bunu öylesine ustalıkla yapmıştır ki,
sonuçta yönetime ulaşan partiler hep onun denetiminde kalmıştır.
Görünüşte “herkes
parti kurabilir, halktan oy alırsa yönetime gelebilir.” Oysa,
olay bu denli basit değildir. Parti konusuna kafa yoranlar ve
özellikle bu yönde eyleme geçenler güç ve karmaşık ilişkilerle
uğraşmak zorunda kalacaktır. Parti sorununu doğru kavramak için,
toplumsal bilince ve geniş bir tarih bilgisine gereksinim vardır.
Parti
sorunu bir kültür sorunudur.
Önümüzdeki üç yazıyı, yerel seçimler nedeniyle güncel olan
parti konusuna ayırıyoruz. İlerde; küreselleşme parti
ilişkisini, Batı partilerini ve Türkiye’deki kimi partileri ele
alıp inceleyeceğiz. Yazılar; parti üyelerine, duygudaşlarına
(sempatizanlarına) ve oy verenlere umarız yararlı olur, bu konuda
bir bilinç yükselmesi sağlar.
Parti,
ortak
politik inançları olan ve toplumsal yaşamı inançlarına uygun
olarak yeniden örgütlemek için, benzer yöntemlerle uğraş veren
insanların gönüllü birlikteliği
ya da temsil
etmeye çalıştığı kitlenin en ileri ve en bilinçli unsurlarının
oluşturduğu, merkezi bir örgüttür.
Parti Ve Örgütlenme
Halk
kitlelerinin örgütlü olması, yalnızca bugün ve yalnızca
azgelişmiş ülkelerde değil, tarihin her döneminde ve özellikle
Batılı ülkelerde; yönetenlerce istenmeyen bir durumdur. İşleyiş
biçimi ve görünümü ne olursa olsun; azınlığın çoğunluk
üzerine egemenlik kurduğu bir düzenin ayakta tutulabilmesi,
çoğunluğun örgütsüz kılınmasıyla sağlanabilir.
Yönetim
erkini elinde tutanların, tarih boyunca kendi dışındakilere
örgütlenme olanağı vermek istememesi ve örgütlenme
girişimlerinin baskıyla karşılanan bir çatışma durumuna
gelmesi bundandır.
Sınıfların ve buna bağlı olarak silahlı
kümelerinin
ortaya çıkmaya başladığı ilkel toplumdan, çağdaş devletin
oluştuğu günümüze dek tüm toplum biçimlerinin ortak özelliği
budur.
İnsanlık
tarihi, bir anlamda, yönetimi ele geçirme ya da korumaya yönelen
savaşımların ve bu savaşımların temel öğesi olan örgütlerin
tarihidir. Bu nedenle toplumsal eylemlerin bir aracı olarak örgüt
sorunu, insanlık tarihi kadar eski bir sorundur. Bu eski sorunda,
başından beri var olan ortak özellik; yönetenlerin, yönetilenler
üzerinde egemenlik kurmaya çalışmaları, bunun için de onların
örgütlenmesine engel olacak önlemi almış olmalarıdır.
Ancak,
hiçbir önlem, baskı altında tutulan kitle eylemlerini
durduramamış; tersine bu eylemler, toplumsal gelişimin nesnel
koşullarına uyum gösterdiği oranda, barışçı ya da barışçı
olmayan yöntemlerle, siyasal ve toplumsal dönüşümler
gerçekleştirmiştir. Egemenlerin güce dayalı egemenlikleri sürgit
devam etmemiş, insanın olduğu her yerde ve her zaman, baskıya
karşı savaşım da var olmuştur.
Parti
Nedir Örgüt Nedir
Yönetim
için savaşımın araçları olarak geliştirilen örgütlerin, uzun
bir geçmişi ve zengin bir çeşitliliği vardır. Ancak, partiler
insanlık tarihinin belirli bir döneminin, Batı’da gelişen
kapitalist dönemin ürünüdür ve aynı dönemde ortaya çıkan
başka örgütlerden ayrımlıdır. Tüm
siyasi partiler, sözcüğün geniş anlamıyla birer örgüttür,
ama her örgüt bir siyasi parti değildir.
Üzerinde
tam olarak anlaşılmış, herkesçe kabul gören tek bir parti
tanımının bulunmadığını işin başında belirtmek gerekir. 1
Her parti, başka partilerin yapısına benzemeyen, kendine özgü
bir yapıya sahiptir 2
ve onların rakibidir.
Birbiriyle
çatışan çıkarların örgütsel karşılığı olan partilerin,
değişik anlayış ve algılamalarla ele alınması doğaldır.
Ancak, bu sonuç, en aykırı çıkarlara dayansa da, partilerin
ortak özellikler ve benzerlikler taşımayacağı anlamına gelmez.
Parti
kavram ve işleyişini, birbiriyle örtüşen kurallar düzeni içinde
benzer kılan neden; tüm partilerin, yönetim
gücünü ele geçirmek için siyasi savaşım yapmalarıdır.
Yönetimi ele geçirme girişimi, karşıt amaçlarla da olsa,
partileri işleyiş olarak bir noktada buluşturur; onları,
birbirlerine karşı benzer yöntemler kullanan örgütler durumuna
getirir.
Siyasi
parti en genel anlamıyla, kabul
edilmiş programları uygulamak amacıyla bir araya gelen bireylerin
kurduğu örgüt diye
tanımlanabilir. Partiyi, ortak
politik inançları olan ve toplumsal yaşamı, inançlarına uygun
olarak yeniden örgütlemek için, benzer yöntemlerle uğraş veren
insanların gönüllü birlikteliği
ya da temsil
etmeye çalıştığı toplumun en ileri ve en bilinçli unsurlarının
oluşturduğu, merkezi bir örgüt
olarak da tanımlayabiliriz.
Parti
Tanımları
Fransız
siyaset bilimcisi Benjamin
Contant
1816 yılında partiyi; “Aynı
siyasal öğretiye (doktrine) inanan insanlar topluluğu”
3
olarak tanımlamaktadır. Siyasal partiler üzerine kapsamlı
araştırmalar yapmış olan Maurice
Duverger
ise partileri, “Siyasal
erki ele geçirmek ve kullanmak”
için son yüzelli yıl içinde ortaya çıkan ve ağırlıklı
olarak “parlamento
guruplarının ve seçim komitelerinin”
doğuşuna bağlı olan örgütler olarak görmektedir. 4
Türkiye’de
siyasal parti konusunu derinlemesine incelemiş bir bilim adamı olan
Prof.Dr.Tarık
Zafer Tunaya,
“Üzerinde tümüyle anlaşılmış bir parti tanımının
olmadığını”
belirterek partiyi şu biçimde tanımlar: “En
geniş anlamıyla parti, belirli bir siyasal program üzerinde
birleşmiş kişilerin, bu izlenceyi, özellikle olağan seçim
yollarıyla gerçekleştirmek amacıyla kurmuş oldukları örgüttür..
Siyasi parti, insanların ve toplulukların (cemiyetlerin)
en gizli yanlarına dek giren, onların güç ve zayıflıklarını
oluşturan malzemeleri yani düşünceleri, duyguları, gelenekleri,
geçmişe sevgiyi ve gelecek özlemlerini sürekli olarak ve
başarıyla kullanan bir örgüttür.” 5
Prof.
Dr.Münci
Kapani’nin
parti tanımı ise Duverger’nin
tanımına benzemektedir: “Partiler
bir program çevresinde toplanmış, siyasi erki elde etmek ya da
paylaşmak amacını güden, sürekli bir örgüte sahip örgütler
topluluğudur.” 6
Mustafa
Kemal’in Parti Tanımı
Siyasi partileri, "ekonomik yarar ve yaşamsal çıkarları sağlayan savaşım örgütleri" olarak gören Atatürk'ün parti tanımı; Türkiye'nin özgün koşullarına bağlı olarak, sınıfsal değil ulusal partilere örnek olacak bir anlayışı içerir. 2 Şubat 1923 tarihinde İzmir'de yaptığı konuşmada görüşlerini şöyle açıklar: "Sosyal gruplara (partiler aracılığıyla y.n.) sağlanan yarar çoğu kez, toplumun tüm katmanlarının yararını kapsayamaz. Bazı sınıfların yararları başka yönde bazı sınıfların yararı ise bir başka yöndedir. Bu sınıfların yararlarını sağlamak için onlara dayanan, onları temsil eden partiler kurulabilir. Ancak, bir başka zümrenin partisi de bulunacaktır. Ben, ulusun içinden şu ya da bu sınıfı almak diğer bir sınıfın aleyhine çalışmak düşüncesinde değilim. Çünkü böyle bir düşüncede bulunmaya bizim ülkemizde gereksinim yoktur. Zira inceleyerek görüyoruz ki (Türkiye'de y.n.), çıkarları birbirine denk sınıflardan oluşan bir halktan başka bir muhatap bulamıyoruz."
Parti konusunda kuram ve uygulama olarak yoğun araştırma ve inceleme yapan, Lenin; parti kavramını, Rusya’nın 20.yüzyıl başındaki koşullarına bağlı olarak sınıfsal temeller üzerine oturtur ve bir sınıf savaşı örgütü olarak gördüğü partiyi şöyle tanımlar: “Parti, bütün ülkeyi kucaklayacak kadar büyük, sıkı ve ayrıntılı bir iş bölümünü gerçekleştirecek kadar geniş ve çok yanlı, her türlü şart altında kendi çalışmasını dosdoğru sürdürecek kadar sınanmış olan, kendisinden çok daha güçlü düşman karşısında açık savaştan kaçınacak, ama bu düşmanın gafletinden yararlanarak ona en umulmadık zamanda ve en umulmadık yerde saldırabilecek kadar esnek bir örgüttür.” 7
Parti konusunda kuram ve uygulama olarak yoğun araştırma ve inceleme yapan, Lenin; parti kavramını, Rusya’nın 20.yüzyıl başındaki koşullarına bağlı olarak sınıfsal temeller üzerine oturtur ve bir sınıf savaşı örgütü olarak gördüğü partiyi şöyle tanımlar: “Parti, bütün ülkeyi kucaklayacak kadar büyük, sıkı ve ayrıntılı bir iş bölümünü gerçekleştirecek kadar geniş ve çok yanlı, her türlü şart altında kendi çalışmasını dosdoğru sürdürecek kadar sınanmış olan, kendisinden çok daha güçlü düşman karşısında açık savaştan kaçınacak, ama bu düşmanın gafletinden yararlanarak ona en umulmadık zamanda ve en umulmadık yerde saldırabilecek kadar esnek bir örgüttür.” 7
Partilerin İşlevi
Partiler,
içinde bulundukları ülke ve dönemin özelliklerine bağlı
olarak, bu tanımların hemen tümünde ortak özellikler ya da
çelişkiler taşıyan örgütleridir. Ancak tanımlar,
ne denli kapsamlı ve “doğru”
olsalar da parti
kavram ve ilkelerini tam olarak açıklamaya yeterli olamazlar. Parti
konusu, tanımların ötesinde; dünyanın içinde bulunduğu
koşullar, uluslararası ilişkiler, ülkelerin gelişim düzeyleri
ve kitlelerin gereksinimleriyle biçimlenerek gelişen, değişen ve
değişmekte olan toplumsal bir olaydır.
Parti
işleyiş ve yapısının, yeni süreçlerin ortaya çıkardığı
sınıfsal ya da ulusal gereksinimlerle değişime uğraması, somut
bir gerçekliktir. Ancak, değişmeyen bir başka somut gerçek,
ulusal ya da sınıfsal sömürü sürdükçe, parti ve parti
savaşımının, öneminden hiçbir şey yitirmeyecek olmasıdır.
Partiler
Son 200 Yılın Olgusudur
Başka
örgütlerden önemli ayrımları olan partiler, doğrudan yönetimi
amaçlayan savaşım örgütleridir. Partiler, 19.yüzyıl sanayi
devrimiyle ortaya çıkan ve yüzelli yıllık bir geçmişi olan
örgütlerdir.
18.Yüzyıl
başlarında, dünyanın hiçbir ülkesi kelimenin bugünkü
anlamıyla partileri bilmiyordu. O dönemde; düşünce akımları,
halk birlikleri, bilgelik
(felsefe) dernekleri ve parlamento kümeleri
(grupları) vardı ancak partiler yoktu. 8
Anayasal
Kurum Olarak Partiler
Partilerin
siyasi istencin (iradenin) oluşumunu belirleyen örgütler olarak
ortaya çıkması, 19.yüzyıla dek gitmektedir ancak, anayasal
kurumlar durumuna gelmeleri, II.Dünya Savaşı’ndan sonra
olmuştur.
İlk
kez, 1947 yılında İtalyan Anayasası, “Tüm
yurttaşların demokratik yöntemle, ulusal siyasetin belirlemesine
katılmak üzere partiler halinde serbestçe birleşme hakları
vardır”
(madde 49) diyerek, partileri bir kurum olarak kabul etti. 9
Ardından,
1949 yılında kabul edilen Alman Anayasası’nın 21.maddesi,
partileri bir anayasa kavramı haline getirdi ve bir partiler kanunu
çıkarılmasını öngördü. Bu kanun 1967’de çıkarılacaktır.
Fransa’da,
partilerle ilgili kapsamlı bir gelişme görülmez. 1875 Anayasası,
partilerden hiç söz etmez. 1946 Anayasası, partilerin parlamento
çalışmalarına küme olarak katılacağını öngörür. 1958
Anayasası ise, yalnızca partilerin seçimlerdeki konumlarından söz
etmekle yetinir.
1976
Portekiz Anayasası, partilere kurum olarak yer verir, ancak özel
bir kanundan söz etmez. 1978 İspanyol Anayasası partilerden söz
etmez ancak İspanya’da partilerin hukuksal konumunu düzenleyen
bir yasa kabul edilir. 10
Partilerin
Demokratik Bir Ortama Gereksinimi Vardır
Partilerin
gelişip yetkinleşmesi ve kurumlaşarak sürekliliği olan bir güç
olması için, kurallarına uyulan ve güvencesi olan demokratik bir
işleyişe gereksinim vardır.
Gelişkin
ve güçlü partiler, demokratik ve özgür toplumsal ilişkiler
içinden çıkarlar. Burada söz konusu edilen demokratik işleyişin,
mali güçten yoksun kitlelerinin yararlanamadığı, kâğıt
üzerinde kalan göstermelik bir “demokratik”
işleyiş olmadığı bilinmelidir.
Parti Çeşitleri
Siyasi
demokrasinin temsili kurumları olarak ortaya çıkan partiler, her
ülkenin toplumsal yapısına, ulusal gereksinimlerine ve
uluslararası ilişkiler ağının koşullarına bağlı olarak
zengin bir çeşitlilik yaratmışlardır.
Benzerlikleri
giderek artıyor olsa da savaşım anlayışı, örgütlenme biçimi
ve kapsam bakımından değişik özellikler taşıyan parti türleri,
verdikleri uğraşıyla, evrensel boyutta bir toplumsal savaşım
birikimi yaratmıştır. Gücünü ve etkisini giderek arttıran
küresel egemenliğe karşı koyacak, kalıcı bir yönetim seçeneği
oluşturulmak isteniyorsa, bu birikimden yararlanılması gerekir.
Partilerin;
kitle ya da kadro partileri, sağ ve sol partiler, yasal
(legal)-yasadışı
(illegal)
partiler, düzen partileri-düzen dışı partiler, parlamento
içi-parlamento dışı partiler, sınıf partileri, ulusal partiler
gibi birçok türü vardır. Toplumun nesnel koşullarının biçim
vereceği parti türünün doğru seçimi, güçlü bir parti
örgütünün yaratılmasının ön koşuludur. Bu koşulun yerine
getirilmesi, gerek ancak yetmez şarttır. Partinin gücünü, türü
ya da biçimi değil, kitlelerden aldığı destek belirler.
Kritik
Ayrım
Parti
türleri arasındaki en belirgin ayrım, yönetim erkini ele geçirmiş
olan sınıf ve zümrelerin haklarını savunan partilerle, halkın
haklarını savunan partiler arasındaki ayrımdır.
Yönetimdeki
partilerinin temel amacı, kurulu düzenin sürdürülmesini sağlamak
ve karşıtçı partilerin güçlenip hükümet seçeneği olmalarını
önlemektir. Bu amaç için yeterli mali ve siyasi olanaklara
sahiptirler. İktidar partilerinin yönetim gücüne bağlı olarak,
görünüşte kabul edilen politik
eşitlik
ve demokratik
haklar
gerçekte, siyasal düzenin kaba bir eşitsizliği içeren
işleyişinin gizlenmesinden başka bir şey değildir. Halk
karşıtçılığının partileşmeye yönelmesini işin başında
önlemek; olmazsa güç yöntemlerini devreye sokarak kazanılmış
demokratik
haklardan
sıyrılmak, küresel siyasetin en temel işleyişi durumundadır.
Yönetim
olanaklarından uzak karşıtçı partilerin, üzerlerindeki baskıyı
aşmak ve yönetime yürüyebilmek için dayanabileceği güç,
yalnızca halkın desteğidir. Bu destek, halkın sorunlarına çözüm
üretme ve üretilen çözümleri uygulama konusunda verilen güvenle
sağlanabilir. Bu güven, kitleleri örgütleyebilmenin ön
koşuludur. Parti örgütlenmesine gerçek anlamda gereksinimi
olanlar, çözüm bekleyen sorunların baskısı altında olan geniş
halk kitleleridir.
Partiler Eylem Örgütleridir
Partiler,
kuramsal tartışmaların yapıldığı düşünce kulüpleri değil,
eylem örgütleridir. Ancak bu gerçek, parti yaşamına yön veren
eylemin abartılarak kuramın gözardı edilmesine yol açmamalı;
kuram ve eylem, dengeli bir bütünlük içinde parti örgütünün
tüm birimlerine egemen kılınmalıdır. Kitlelerin gereksinimlerine
ve yaşamın gerçeklerine yanıt veren savaşım biçiminin
oluşturulması, bu dengenin sağlanmasıyla olanaklıdır.
Partiler,
insanlara, siyasi yetkeyi (otoriteyi) ve kamusal işleyişi etkileme
olanağı veren örgütlerdir. İyi örgütlenmiş bir parti,
yönetimden uzak olduğu dönemlerde bile toplum üzerinde etkili
olabilir ve siyasal yaşama yön verebilir.
Kişiler
siyasi parti örgütlenmesi içine girmeden, yani örgütlenmeden, ne
denli bilinçli, özverili ve yürekli olurlarsa olsunlar, toplum
içinde siyasi bir güç oluşturamazlar. Düşünce ve eylem
alanında kişiyi bireysel tepkiden kurtaran parti, onu siyasi ve
düşünsel olarak eğitip kendisine bağlar ve diğer üyelerle
birleştirir. Bu birleşme insanları, ortak çalışmanın güçlü
dayanışmasıyla; kendi yazgısına yön veren, özgüveni gelişmiş
ve halkı etkileyen toplumsal bir güç haline getirir.
Toplumsal
karşıtçılığın özdeksel (maddi) yapısı hazır olsa bile,
örgütlü parti savaşımı ortaya çıkmadığı sürece, kitleler
çıkarlarını savunan ve sonuç getiren bir devinim içine
giremezler. Tunaya’nın
söylemiyle; “Kamuoyu,
çoğu kez karmaşık, karışık ve durağandır. Siyasi parti,
kitleleri uyandırır, kamçılar, ona ufuk ve yol gösterir.” 11
Partiler
En İleri Unsurların Örgütüdür
Kitlelere
yönelen partilerin amaçları son derece açık ve somut olmalıdır.
Partiler, seçimden seçime oy verilen soyut bir kavram değil
yaşamın her alanında kendini duyumsatan (hissettiren) somut bir
güç haline gelmelidir. Parti gücünü eylem, eylemi de parti
üyeleri yaratır. Türü ne olursa olsun partiler, temsil etmeye
çalıştığı kitlenin tümünün değil, o kitlenin en bilinçli
en ileri ve en etkin unsurlarının örgütüdür.
Parti
üyeleri, içinde çalıştığı öncülerdir. Partilerin gerçek
gücü, örgütlediği ileri unsurların tek tek güçlerinin
matematiksel toplamından çok daha yüksektir. Dün olduğu gibi
bugün de, ileri düzeyde örgütlenip örgütünü yetkinleştirmeyen
hiçbir sınıf, küme ya da ulus, amaç ve istemlerini
gerçekleştiremez; bağımsızlığını koruyup gelişimini sürekli
kılamaz. Bilinen açık gerçek şudur: Örgütlü
halk her şeydir, örgütsüz halk hiçbir şeydir.
Bu gerçeği, Fransız Profesör Georges
Bordeau
şöyle dile getiriyor: “Kendisi
gibi düşünenlerle birleşmeyen adam, bugünün siyasal yaşamında,
düşüncelerini gerçekleştirmek bakımından hemen hiçbir etkiye
sahip olmayan adamdır.” 12
Örgütler Ağı
Yönetime
gelerek toplumsal ve ulusal sorunları çözmek ve toplumu yönetmek
gibi önemli bir amaçla ortaya çıkan partiler, bu zor ve kapsamlı
amaçlarında başarılı olabilmek için; değişik nitelikli çok
sayıda örgütsel ilişkiyi, bütünlüğü olan bir örgütsel ağ
durumuna getirmelidirler. Bu ise, düşünce ve örgüt birliğini
sağlamakla olanaklıdır.
Genel
merkez organlarından en küçük örgüt birimine dek tüm üyeler,
aynı inanç sağlamlığı, aynı istenç gücü ve aynı bilinç
düzeyine ulaştırılmalıdır. Bunu başarmak için kendi içinde
uyumlu, iletişim gücü yüksek, dayanışmacı, siyasi öngörüye
sahip ve devinim (hareket) yeteneği gelişkin büyük bir örgütsel
aygıtın kurulması gerekir. Yönetime gelmek ve halkın sorunlarını
çözerek toplumu bağımsızlık ve özgürlüğe götürmek ancak
böyle bir örgütü yaratmakla olanaklıdır.
Ordu
Örneği
Bu
aygıta savaş sırasındaki çağdaş orduların örgütlenmesi iyi
bir örnek olabilir. Bu örgüt, milyonlarca insandan oluşur. Bu
insanlar, hiçbir karışıklığa yol açmadan görev alacakları
yerlere ulaştırılır. Buralarda eğitilir, beyin ve beden olarak
yapacakları işe hazırlanır. Bunların giyecek, yiyecek ve başka
yaşamsal gereksinimleri sürekli olarak ve aksatılmadan çözülür.
Ulusal
görevi yerine getirme günü geldiğinde, başkomutanlığın
buyrukları en kısa sürede aksamadan milyonlarca insana iletilir.
Cephede savaşanlara silah, malzeme ve yiyecek ulaştırılır.
Yaralılar için hastaneler kurulur. Cephe gerisinde acemiler
eğitilir, gereksinimler karşılanır.
Atatürk’ün
Verdiği Örnek
Atatürk,
büyük bir örgüt olarak gördüğü orduyu, “canlı
bir makine”
kabul eder ve şu değerlendirmeyi yapar: “Bir
orduyu oluşturan her kişi, canlı bir makinenin canlı organları
ve parçalarıdır.
(Ancak y.n.) bu
makineyi işleten her organ ve parçalarını harekete geçiren her
araç, buharla işleyen bir motor değildir. Hareket ettirici güç,
ordu makinesini meydana getiren canlı organların bilinçleri ve
ruhsal yapılarıdır.
Zihinlerde;
bilgi, yargılama, anlayış yeteneği ve kavrama gücü olmazsa
makine durur ve hiçbir kuvvet onu işletemez. Böyle bir makinenin
çalıştırılabilmesi için, bir ya da birkaç makinistin sanat
ustalığı, yeterli ve yararlı olamaz. Çünkü durgun beyinlerden
oluşan kitleler; taş, demir ve odun yığınlarından daha
hareketsizdirler.” 13
Ordu Örneğini Partiye Uygulamak
Savaş
sırasındaki ordu örneğini, seçime hazırlanan bir siyasi partiye
uygularsak, ortaya şöyle bir çalışma ve parti yapısı
çıkacaktır: Yine bu örgüt, yüzbinler ya da milyonlarca üyeden
oluşur. Çalışmada görev alanlar kendi yörelerinde, parti merkez
örgütünden gelen milyonlarca bildiri, afiş ve başka tanıtım
malzemelerini kitlelere ulaştırırlar.
Üyeler,
her türlü propaganda ve örgütsel çalışma için
eğitilmişlerdir. Evler, işyerleri tek tek dolaşılır. Semtlerde
ve kent merkezlerinde büyüklü küçüklü Açıkhava ve kapalı
salon toplantıları yapılır. Eylemler için gerekli olan yasal
girişimleri yapacak, eylem alanlarını düzenleyecek ya da güvenlik
önlemlerini alacak görevliler önceden belirlenir ve gereksinimleri
karşılanır. Basınla sürekli ilişki kurulur. Parasal kaynak
sağlayacak birimler kurulur. Parti adaylarını kitlelere tanıtacak
kampanyalar düzenlenir. Seçim sandıklarında görev alacak
sorumlular seçilir ve bunlar eğitilir. Seçim günü, sandıkları
dolaşacak ve oradaki parti görevlilerine hizmet verecek gezici
ekipler oluşturulur.
Parti,
tüm üye ve duygudaşlarını örgütlü bir bütünlük içinde
aynı amaca yönlendirerek, tüm gücünü, seçimde başarılı
olmak için ortaya koyar.
Örgüt
yapısını bu düzeye çıkarmış bir parti, doğaldır ki,
yalnızca seçimlerde değil, diğer tüm parti çalışmalarında da
başarıya ulaşacaktır. Esnek, hızlı hareket eden, her koşulda
varlığını sürdüren ve halka dayanan, savaşım biçimlerini
çabuk yenileyebilen, değişime yetenekli bir parti yapısı;
örgütlü savaşım içinde kazanılan kuramsal ve eylemsel birikime
dayanılarak ancak sağlanabilir.
DİPNOTLAR
- “Türkiye’de Siyasi Partiler” Prof.Dr.T.Z.Tunaya ARBA Araş. Bas. Yay. Tic. Kasım 1995, sf.2
- “Siyasi Partiler” Maurice Duverger, Bilgi Yay., 2.Bas., 1974, sf.52
- “Siyasi Partiler” Maurice Duverger, Bilgi Yay., 2.Bas., 1974, sf.9
- a.g.e. sf.15-16
- “Türkiye’de Siyasi Partiler” Prof.Dr.Tarık Zafer Tunaya ARBA Araş. Bas. Yay.Tic.Kasım 1995, sf.2-3
- “İktisat” Prof.Dr.Çetin Yetkin, Süreç Yay.ve Tan.Tic.Ltd.Şti. sf.29
- “Sovyetler Birliği Komünist Partisi (Bolşevik) Tarihi”, Aydınlık Yay., 1975, sf.54
- “Siyasi Partiler” Maurice Duverger, Bilgi Yay., 2.Bas., 1974, sf.15
- “Devlet ve Demokrasi” Server Tanilli, Say Kit.Pazar., 2.Bas., sf.220
- a.g.e. sf.220-221
- “Türkiye’de Siyasi Partiler” Prof.Dr.T.Z.Tunaya ARBA Araş. Bas. Yay. Tic. Kasım 1995, sf.28-29
- “Traité de Science Politique” Georges Burdeau, Paris 1948, 1.C., sf.427; ak. T.Z.Tunaya “Türkiye’de Siyasi Partiler” ARBA Yay.Tic., Kasım 1995, sf.29
- “Zabit ve Kumandan ile Hasbihal” M.K. Atatürk, 1981, Genel Kurmay Ateşe Başkanlığı ve “Atatürk ve Devrim”, Ord. Prof. Enver Ziya Karal, TC.Zir. Ban.Kül.Yay., Ank.-1980, sf.15
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder