Türkiye, akçalı vaatler ve düzeysiz söylemlerle dolu bir seçim dönemi
yaşadı ve yönetimde bulunanlar yerini korudu. Ortadan ikiye bölünmüş ya da
belki iki bine! bölünmüş Türkiye, belirsiz geleceğe doğru yol almayı sürdürmeye
karar verdi. Sorun yaratanlara, bir kez daha sorunu çözme yetkisi verildi.
Ülkemizde toplumsal muhalefetin ve siyasi tartışmanın yoğunlaştığı bir dönem yaşanıyor. Kendiliğinden gelişen kitlesel eylemlerin ve siyasi tartışmaların niteliğini yükseltmek amacıyla bu bloğu oluşturduk. Hiçbir parti, grup ve toplulukla bağımız yoktur. Yazar Metin Aydoğan'ın yazılarını yayınlayacağız. Düşünsel yaşamımıza katkı koyacağına inandığımız yazıların, bilimsel tartışmalara yol açmasını diliyoruz.
26 Haziran 2018 Salı
21 Haziran 2018 Perşembe
22 HAZİRAN 1919; AMASYA GENELGESİ
Samsun’dan
Amasya’ya dek geçen bir ay içindeki çalışmalarıyla, giriştiği eylemin amaç ve
niteliğini ortaya koymuştu. Ancak, eylemin kişisellikten çıkarılarak bütün ulusun birlik ve dayanışmasını
sağlayacak ve temsil edecek bir kurul adına yapılması gerekiyordu. Dile
getirdiği görüşlerini; öz olarak koruyup bir genelge haline getirdi ve
yanındaki komutanlara da imzalatarak ülkenin her yanına, asker ve sivil
yöneticilere gönderdi. ‘Türkiye’nin Bağımsızlık Bildirisi’, ünlü Amasya
Genelgesi böyle ortaya çıktı. ‘Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ilanı’
anlamına gelen bu genelge, aynı zamanda ‘Kemalist Devrimin doğuş
bildirisiydi’.
19 Haziran 2018 Salı
İZMİR SUİKASTI
Atatürk’e
yapılan 17 suikast girişiminden biri olan İzmir
Suikastı, 15 Haziran 1926 günü ortaya çıktı. Saltanat ve hilafet
kaldırılmış, Cumhuriyet ilan edilmiş ve devrimler dönemine geçilmişti.
Karşıtçılar cephesi, bu aşamada harekete geçerek bu kez İzmir’de şanslarını
denediler. Hedefleri, O’nun kişiliğiyle bütünleşen Cumhuriyet ve gelmekte olan
devrimlerdi. Bu gerçeği ve geleceğe olan inancını, suikast girişiminden üç gün
sonra yaptığı ünlü konuşmada şöyle dile getirdi: “Alçak girişimin, benim kişiliğimden çok, kutsal Cumhuriyetimiz ve onun
dayandığı yüksek ilkelerimize yönelik olduğundan kuşku yoktur... Benim naciz
vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet
payidar kalacaktır. Türk milleti, güven ve mutluluğunu sağlayacak ilkelerle,
uygarlık yolunda kararlılıkla yürüyecektir...” Mustafa Kemal 18 Haziran 1926
16 Haziran 2018 Cumartesi
AVRUPA KÜLTÜRÜNDE TÜRK İMGESİ
Avrupa kültüründe gelenek
haline gelen Türk karşıtlığı, Aydınlanma
döneminden sonra yoğunlaşmış ve sistemli duruma gelmiştir. Karşıtlık, yalnızca
politikacılar içinde değil; sanatçılar, yazarlar, düşünürler ve bilim adamları arasında
da yaygındır. Türkiye’de övgü ve hayranlıkla sözü edilen; Ronsard, Voltaire, Diderot, Kant, Hegel, Marks, Engels, Victor Hugo, Pascal,
Thomes Moore, Delacroix, George Byron, Edgar Allan Poe gibi farklı
nitelikteki düşünür ve yazarlar, aralarındaki ayrılıkları bir kenara bırakarak Türk
karşıtlığında birleşmişlerdir. Aydınlanmacılara
göre, “uygarlıktan yoksun” Türkler,
Avrupa kültürünün “baş düşmanıdır” ve
Avrupa’nın “en güzel” topraklarını “kanlı yönetimleri” altına almışlardır.
Buraların kurtarılması ve Türklerin “ait
oldukları yere sürülmesi” gerekir.
13 Haziran 2018 Çarşamba
‘KÜRT ALEVİSİ’, ‘ARAP ALEVİSİ’ OLUR MU
‘Alevi Kürt’ ya da ‘Alevi Arap’ tanımı, en az ‘Alevi
Fransız’ kadar bozuk ve yanlış bir tanımlamadır. Alevilik, Türklüğe
özgü olan ve onun yaşam biçimini oluşturan bir Orta Asya kavramıdır. Alevi
olmak için Türk olmak ya da Türkleşmiş olmak gerekir. ‘Türkleşmiş Kürt’ ya da ‘Türkleşmiş Arap’ olur ama ‘Kürt Alevisi’ ya da ‘Arap Alevisi’ olmaz. Alevilerin
önemli bir bölümü, bugün ne olduklarını, nereden geldiklerini bilmemektedir.
Yüzyıllarca baskı altında yaşamanın korkusuyla kimliklerini gizlemişlerdir.
Önemli bir bölümü, zulmünden kurtulmak için, Osmanlı’nın ayrıcalık verdiği
Kürtlüğe ya da Araplığa sığınmış, zamanla gerçek kimliğini unutmuştur. Dağlara çekilerek
ya da İran’a göçerek yabancı bir ortamda yaşamak zorunda kalan aleviler,
toplumsal geleneklerini kendi içlerinde yaşattılar.
Yaşadıkları baskının şiddetini hiçbir zaman unutmamışlar ve Türk kimliğini, bilinçli
bir unutkanlık içine soktular.
Kendilerini ne Türk, ne Kürt, ne Arap ve ne de bir başka etnik kümeden
saydılar. Yalnızca Alevi olduklarını bildiler.
8 Haziran 2018 Cuma
KÖPRÜLERDEN GEÇMEYEN ARAÇLAR İÇİN 2018 BÜTÇESİNE KONAN ÖDENEK
Türkiye’nin borcu; 438 milyar doları dış, 148 milyar doları iç olmak üzere
toplam 586 milyar dolar. Bu borcun ulusal gelire oranı yüzde 50’yi buluyor.
Ekonomik sorunlar ağırlaşıyor. Yabancı ortaklı şirketlerin yap-işlet-devret
modeliyle yaptığı 211 projeye 130 milyar dolar Hazine garantisi verildi.
Yalnızca 18 şehir hastanesine devletin
ödeyeceği kira bedeli 30 milyar dolar. Hazine, Avrasya Tüneli, Osmangazi
Köprüsü ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde; geçmeyen
araçlar için, 2018 Bütçesine 6,2 milyar lira ödenek koydu. Araç geçiş
sayıları, 2017’deki gibi olursa (daha da azalacağını söyleyenler var), bu
ödeneğin yetmeyeceği açık. İşletmeci firmalara, 2017’de, geçmeyen araçlar için 2
milyar 210 milyon TL ödendi. Bu miktar, Osmangazi Köprüsü’nün yapım
bedeli kadar bir paradır. Araç geçişleri böyle devam ederse, Hazine, her yıl bir Osmangazi
Köprüsü yaptıracak parayı fazladan şirketlere ödeyecektir.
4 Haziran 2018 Pazartesi
ÇEVREYİ KİM KİRLETİYOR
5 Haziran Dünya Çevre günüdür. Çevre günü kutlamalarına
bir hafta kala, ABD’nin yeni başkanı Trump, geçen Aralık ayında, kendi
ülkesi dahil 175 ülkenin imzaladığı, karbon gazı salınımını azaltmayı öngören
“Paris İklim Anlaşması”ndan çekildiğini açıkladı. Bu çekilme, uluslararası
şirketlerin doğanın dengesini bozmaya devam edeceğinin yani çevre konusundaki
büyük devlet sorumsuzluğunun süreceğinin göstergesidir. Çevre sorunu, doğal
yaşamın sürdürebilirliğini tehlikeye sokan bir boyuta ulaşmıştır. Isınmanın yol
açtığı iklim değişiklikleri ve kirlilik, bölgesel ya da ülkesel düzeyden
çıkmış, evrensel nitelik kazanmıştır. Çeşitleri çoğalmıştır. Su, hava ve toprak
kirliliği, nükleer kirlenme, manyetik kirlilik (iletişim karmaşası), uzay
kirliliği, enerji kirliliği, düzensiz kentleşme, gürültü, küresel ısınma,
aşınım (erozyon), virütik atıklar, endüstriyel ve kimyasal kirlilik olarak,
yaşamın tüm alanlarına yayılmıştır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)