Mustafa Kemal, Samsun’a çıkmadan bir hafta önce
11 Mayıs 1919’da, ilk Kürt ayaklanması başladı. Midyat’ın Güneyindeki aşiretlerin
reisi olan Ali Batı, Kürt devleti kurmak
üzere ayaklandı. Üç ay süren ayaklanma, 19 Ağustos 1919’da bastırıldı. Ankara Hükümeti’nin
kurulmasından sonra arka arkaya patlak veren Kürt ayaklanmalarının ilki Koçgiri Ayaklanması’ydı. 135 köye yayılmış olan Koçgiri aşireti, Yunan Ordusu’nun Bursa’dan
saldırıya geçmesinden iki hafta önce, saldırıya destek olurcasına, 6 Mart 1921 günü
ayaklandı. Nasturi Ayaklanması, Musul sorununun Milletler Cemiyeti’nde
görüşülmesinden bir gün önce ortaya çıktı.
Ülkemizde toplumsal muhalefetin ve siyasi tartışmanın yoğunlaştığı bir dönem yaşanıyor. Kendiliğinden gelişen kitlesel eylemlerin ve siyasi tartışmaların niteliğini yükseltmek amacıyla bu bloğu oluşturduk. Hiçbir parti, grup ve toplulukla bağımız yoktur. Yazar Metin Aydoğan'ın yazılarını yayınlayacağız. Düşünsel yaşamımıza katkı koyacağına inandığımız yazıların, bilimsel tartışmalara yol açmasını diliyoruz.
29 Mayıs 2016 Pazar
27 Mayıs 2016 Cuma
20.YÜZYIL: ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞLARI ÇAĞI
Emperyalizme karşı bağımsızlığını elde
edemeyen azgelişmiş bir ülkede, ne ulusçu ne de toplumcu siyaset egemen
olabilir. Ulusçuluk ve toplumculuk, günümüzde birbiri içine girerek, evrensel
boyutlu bir siyasi savaşım türünü ortaya çıkarmıştır. Ezilen ülke devrimciliği;
anti-emperyalist niteliği nedeniyle ulusçu, anti-feodal niteliği nedeniyle de
demokratiktir. Bu özellik, ulusal bağımsızlık savaşlarını milliyetçiliğin dar
kalıbından çıkarır ve ona uluslararası bir boyut kazandırır.
24 Mayıs 2016 Salı
OSMANLI’DA BORÇLANMA VE AKP (Duyunu Umumiye’den IMF’ye)
“Şimdi Türkler hızla borçlanmaktadırlar. Ancak yirmibeş
yıl sonra Osmanlı toplumunda borçlanmaya karşı muhalif unsurlar ortaya
çıkacaktır. İşte o zaman, gerek alacaklarımız ve gerekse bunların faizleri
tehlikeye düşecektir. Bu nedenle Osmanlı Devleti’nin maliyesi, ekonomisi ve
servetleri üzerindeki çıkarlarımızı koruyabilecek Türk yöneticilere ihtiyacımız
olacaktır. Ben, bu ‘yerli misyonerlerin’, bizden ve yapacağımız siyasi
baskılardan çok daha yararlı olacağı kanısındayım. Bunlar, Türk halkına kendi
dilleri, kendi ikna yöntemleri ile yaklaşma olanaklarına sahiptirler. Bu ‘yerli
misyonerler’ alacaklarımızın, bir ya da birkaç yüzyıl, teminat unsurlarının en
önemlilerinden biri olacaktır.”
Daniel Ducoste, Fransa Maliye
Bakanlığı Danışmanı-1889
21 Mayıs 2016 Cumartesi
AKP
ABD ve AB, yeni
yüzyıla girerken Türkiye’yi “içine kapalılıktan”
kurtararak “dünyaya açacak” ve “global liberalizmi” tam olarak uygulayacak
“cesur önderlere” gereksinim duyuyordu. Kemal Derviş’in “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı”, yeni ve gözükara
bir yönetimle uygulanabilirdi. Recep
Tayyip Erdoğan, bu “cesareti” göstereceğini
söylüyor ve dış çevrelerle, özellikle ABD’yle ilişkiye geçiyordu. İlişkisi Fazilet
Partisi üyesi olduğu günlere dek gidiyordu. AKP’yi kurmadan önce; Nisan-1995, Kasım-1996,
Aralık-1996, Mart-1998, Temmuz-2000, Temmuz-2001 ve kurduktan sonraki bir yıl
içinde 2 olmak üzere 8 kez ABD’ye gitti. Aralık 2002 gidişinde, sıradışı bir
uygulamayla, resmi bir sıfatı olmamasına karşın Bush tarafından kabul edildi. Erdoğan’ın
görüştüğü kişiler içinde üç isim dikkat çekiyordu. Bunlar; Ilımlı İslam Modeli’nin kuramcısı Graham Fuller, daha sonra “AKP
ile TSK’yı kafesledik” diyecek olan CIA
Türkiye Uzmanı Henri J. Barkey ve
“Karanlıklar Prensi” sanlı Richard Perle idi.
18 Mayıs 2016 Çarşamba
19 MAYIS 1919: ÖZGÜRLÜĞÜN ŞAFAĞI
Başarılı
olmak için; büyük bir irade gücüne, nitelikli düşünsel donanıma ve sınırsız
bir yurt sevgisine gereksinim vardı. Bu nitelikler ise, “doğal sürükleyici
bir güç” olarak onun yaradılışında bulunuyordu. Aynı nitelikler, yoksul ve
eğitimsiz görünen Türk halkının mayasında vardı. İnançlı bir yurtseverin
yapması gerekeni yapacak; kendi gücünü, kaynağı olan millet gücüyle
birleştirerek ülkesini kurtaracak bir eyleme; ulusal bağımsızlık eylemine
girişecekti. Bu girişim, kendi adına bir şey istemeyen, “şan ve şeref
peşinde koşmayan”, yalnızca “geleceğin Türkiyesi üzerinde tasarladığı
yapıcı düşüncelere” yönelmiş olan bir yurtseverin tutkulu eylemiydi.
17 Mayıs 2016 Salı
KURTULUŞ SAVAŞ’INDA TEMEL BELİRLEMELER
Türk
Devrimi’nin önderi ve kuramcısı tek başına Mustafa Kemal Atatürk’dür.
Toplumsal bilinç ve devrimci kararlılık olarak, en yakın çevresinden çok
ilerdedir. Bu nedenle, Türk Devrimi’nin kuramsal ve eylemsel stratejisi onun
tarafından belirlenmiş ve uygulanmıştır. Kemalist ideolojide devrimci
atılımların tümünde halka güven esastır. Kitle çizgisine büyük önem verilir.
Kitlelerin devrim ilkeleri yönünde kazanılması, başarının ana koşulu sayılır.
Çalışma biçimi ve devrim anlayışındaki düzey, evrensel boyutludur. Devrimci
uygulamada yaratıcı özgünlük, uluslararası kavrayış, bağımsız politik irade ve
devrim öykünmeciliğinden (taklitçiliğinden) kaçınma yeteneği üst düzeydedir.
14 Mayıs 2016 Cumartesi
15 MAYIS İZMİR'İN İŞGALİ VE ANADOLU’DA YUNAN VAHŞETİ
Yunan Ordusu
tarafından İzmir’de başlatılan silahlı şiddet, kendiliğinden ortaya çıkan anlık
bir düşmanlık tepkisi değil; her yönüyle düşünülmüş, bir göç ettirme eylemiydi.
Bu eylem, Anadolu’yu Antik Çağ’dan beri mülkünün bir parçası gören ve Alman
Profesör K.Kruger’in “megalo manyak emeller” dediği, değişmez
Grek anlayışının doğal sonucuydu. Megalo İdea, 3 bin yıl sonra, şimdi
gerçekleşecek ve Batı Anadolu ele getirilecekti. Yunan Ordusu, yerli Rumlarla
birlikte kuralsız bir terör dalgasını gittiği her yere yaydı. Saldırdı, soydu,
ırza geçip hakaret etti; yaktı, yıktı ve öldürdü. Kendilerini, topraklarına
geri dönen efendiler olarak görüyorlardı.
13 Mayıs 2016 Cuma
BİLİM TARİHİNİN ANITLARI TÜRK BİLİMCİLER: BİRUNİ VE İBN SİNA
Biruni,
tarihsel olayları ekonomik nedenlerle açıklayarak, toplumsal gelişimin temelinde
ekonomik ilişkilerin yattığını ileri sürdü ve tarihi din ve inanç dizgeleriyle açıklamaya
çalışmanın bilime aykırı olduğunu söyledi. O'nun, felsefe ve tarih konusundaki görüşleri,
bilim tarihinde iz bırakan, düşünsel bir devrim niteliğindedir... İbn Sina, çalışmalarını
geniş bir alana yaydı ve felsefe, mantık,
tıp, fizik, geometri, gökbilim, matematik, müzik dallarında kitaplar yazdı.
Çağdaş felsefenin özgüç (otodinamizm) olarak tanımladığı değişim kavramını, Arapça
al kuvvetal-nefsîye sözcüğüyle ve Marks’tan sekiz yüz yıl önce açıkladı.
“Atomun sonsuza dek bölünebileceğini”
söylemesi dâhice bir çıkıştı.
10 Mayıs 2016 Salı
ABD’NİN ORTADOĞU POLİTİKASI VE TÜRKİYE
Büyük Ortadoğu Projesi’ne destek vermenin Türkiye’nin karşısına çıkaracağı sorunlar, sorumluluğunu hiçbir
kişi ya da kurumun yüklenemeyeceği kadar ağırdır. Türkiye’nin gücünü, hangi gerekçeyle
olursa olsun, ABD ve İsrail politikalarına alet edenler, Türk halkının olduğu kadar
bölge halklarının da nefretini kazanacaktır. Türkiye, Ortadoğu’nun yoksul Müslüman
halklarına yönelen emperyalist saldırıya katılır ya da destek olmayı sürdürürse,
yalnızca toplumsal değerlerini değil, onunla birlikte, emperyalizme karşı savaşımla
elde ettiği ulusal varlığını da yitirecektir.
9 Mayıs 2016 Pazartesi
KURTULUŞ SAVAŞI’NA GİDERKEN
Mustafa Kemal'in tam bağımsızlığı
amaçlayarak ülkeyi işgalden kurtarma girişimi; Adana’da başlattığı, İstanbul’da
geliştirdiği ve Samsun’da uygulamaya soktuğu dokuz aylık bir hazırlık
döneminden sonra, 19 Mayıs’ta
yeni bir aşamaya ulaştı. Mondros Mütarekesi henüz imzalanmamışken,
ülkenin işgal edilerek parçalanacağını önceden görmüş, hazırlıklarını buna göre
yapmıştı. Ulusun kurtuluşu; halkın örgütlenmesine dayalı silahlı savaşın ve
ulusal bağımsızlık kararlılığının, toplumun ortak istenci durumuna
getirilmesiyle olanaklıydı. “Türk ata yurduna ve Türk’ün bağımsızlığına
saldıranlara” karşı, onların gücüne ve kim olduğuna bakmadan, “bütün
ulusça ve silahlı olarak karşı çıkmak, onlarla savaşmak gerekiyordu.”.
Şimdi bunu yapıyor ve sonuna dek gideceği, dönüşü olmayan bir yola çıkıyordu.
6 Mayıs 2016 Cuma
68 KUŞAĞI KONULU SÖYLEŞİ (Bilkent Üniversitesi)
68 Kuşağının en belirgin özelliği, eylem ve düşüncede
toplum çıkarlarını önde tutan bir anlayışa sahip olması, olay ve gelişmelere
kişisel değil toplumsal bir anlayışla bakmasıdır. Kaynağını ulusal bağımsızlık
istencinden alan düşünsel yapısı, devrimci ilkeler ve halkın değerleriyle
biçimlenmiştir. Savaşım biçimini Kemalizmden almıştır. Ancak, yaşadığı
dönemi ve bu dönemin özelliklerini inceleyerek, sürekli arayış ve yenileşme
çabası içinde olmuştur... Düşünce ve davranışlarına, sorgulayıcı tutum
egemendir. Öğrenme ve bilinçlenme istemi yüksektir. 68’lilerde okumak,
neredeyse yaşamsal bir gereksinimdir.
4 Mayıs 2016 Çarşamba
BÜYÜK TÜRK GÖÇLERİ
Türk
tarihi, Büyük Göçler ve göçleri ortaya çıkaran nedenler
bilinmeden; dünya tarihi ise, bu göçlerin başka toplumlara yaptığı etki ve
yarattığı sonuçlar anlaşılmadan kavranamaz. Yedi bin yıl süren göç’ler Türk toplumunun özyapısına
(karakterine) biçim vermiş ve bugün de yaşamakta olan, belli ki daha da
yaşayacak olan birçok toplumsal özelliğe kaynaklık etmiştir. Yokolmamak için
örgütlü, güçlü ve bilgili olmayı gerektiren göç eylemi; Türk toplumunu,
geçmişine önem veren, paylaşımcı, dayanışmacı ve yenilikçi bir toplum
yapmıştır. Durağanlığı, tutuculuğu ve uyuşukluğu sevmeyen; her zaman devingen
ve atak, öğrenmeye ve bilime önem veren, doğayı ve insanı esas alan Türkler; bu
nitelikleri büyük oranda, binlerce yıl süren göç eylemi nedeniyle
kazanmıştır.
2 Mayıs 2016 Pazartesi
KÜRESELLEŞME VE ÇAĞDAŞ KÖLE PAZARLARI
Sri Lanka serbest ticaret bölgesinde araştırma yapan Avustralyalı
gazeteci, Peter Mares, uluslar arası
bir tekstil şirketine ait fabrikada çalışan kadın işçiler için şu saptamayı yapıyor:
“... Ancak yaşayabilecek kadar para kazanabiliyorlardı.
Eve gönderecek paraları olmuyordu. Her 30 ya da 40 kadına bir musluk ve tek bir
tuvaletin düştüğü ufacık odalarda, altı ya da daha çok kişi kalıyordu. Bana
aşırı zorlamadan kaynaklanan yaralanmalardan, kötü çalışma koşullarından ve
saatler süren zorunlu fazla mesainin neden olduğu göz ve solunum yolları
hastalıklarından ve cinsel tacizden söz ettiler. Köylerine dönecek olurlarsa
kendi başlarına kente giden genç kızlara yakıştırılan cinsel serbestlik
hikayeleri nedeniyle evlenme şansları da pek olmayacaktı. ‘Gidecek hiçbir
yerimiz yok. Kendi vatanımızda sığınmacı gibiyiz’ diyorlardı...”
1 Mayıs 2016 Pazar
VİETNAM ULUSAL BAĞIMSIZLIK SAVAŞI
1 Mayıs
1975 günü, Vietnam Ordusu Vietkong birlikleriyle birlikte Saygon’a girdi ve
dünyanın süper gücü ABD’yi bozguna uğratan son noktayı koydu. ABD Ordusu,
savaşmak için getirdiği hava ve deniz araçlarının tümünü bu kez kaçmak için
kullandı ve Vietnam’da tarihinin en büyük askeri yenilgisini aldı. 1 Mayıs
1975, 20.yüzyılda Türk Kurtuluş Savaşı’yla başlayan ulusal bağımsızlık
savaşlarının doruk noktasıdır ve yoksul bir ulusun birliğini sağlaması
durumunda neleri başaracağını gösteren evrensel bir utkudur (zaferdir). Alttaki
yazıyı, Vietnam halkının yüz yıl süren ulusal bağımsızlık savaşımına
(mücadelesine) saygımızı göstermek için yayınlıyoruz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)