28 Şubat 2019 Perşembe

ULUSLARIN KADERLERİNİ TAYİN HAKKI, KÜRT HAREKETİ VE SOSYALİSTLER



Ulusların kaderlerini tayin hakkını tanımak; mutlak, değişmez ve her zaman geçerli bir tutum değildir. Desteklenecek ulusal hareket, dünya sosyalist ve demokrat hareketinin parçası olmalı ve emperyalizmle uzlaşmamalıdır. Emperyalizmle uzlaşan ulusal hareket reddedilmeli ve ‘ezilmelidir’. Ulusların kaderlerini tayin hakkını soyut bir kavram haline getirip her ulusal hareketi desteklemek, insanı Kürt kalkışmasında olduğu gibi, emperyalist politikaları desteklemeye götürür. Bunun sonu, siyasi olarak yokoluştur.

25 Şubat 2019 Pazartesi

ABD, ALMANYA, JAPONYA ÇEKİŞMESİ VE ÇİN



Dünya 21. Yüzyıl’a, yüzyıl öncesindekine benzer koşullarla girdi. Yeniden çok kutuplu duruma gelen ve emperyalist devletlerin azgelişmiş ülkeler üzerinde baskı kurduğu bir dünyada, etkinlik alanları için savaşım giderek kızışıyor. ABD, Japonya, Almanya, Rusya ve Çin arasındaki ekonomik rekabet şiddetleniyor. Amerikalılar gelişmelerden rahatsız. Dünya liderliğini yitirmekte olduğunu görüyor ve çaresizliği nedeniyle dünya önderliğini bir oranda paylaşmaya razı. Küresel etkinlikte, tek başına girişimde bulunamıyor, bağlaşıklarının yardımına gereksinimi var. Ama onlar artık müttefikten çok ekonomik rakip durumunda.

22 Şubat 2019 Cuma

İZMİR İKTİSAT KONGRESİ



İzmir İktisat Kongresi, Türkiye için önem taşıyan günlerde, 1923 yılının 17 Şubat - 4 Mart aralığında toplandı. Mustafa Kemal Kongreyi açarken şunları söyledi: “... Amacımız odur ki, bu ülkenin insanları ürettikleriyle; tarımın, ticaretin, sanatın, emeğin ve yaşamın temsilcileri olsun. Ve bu ülke, artık yoksul ve kimsesizler ülkesi değil, zenginler ülkesi, zenginlikler ülkesi olsun. Yeni Türkiye’ye çalışkanlar diyarı denilsin. En büyük makam, en büyük hak, çalışkanlara ait olsun... Eğer vatan, kupkuru dağlardan, sert kayalardan, mezralardan, çıplak ovalardan ve vatan; bakımsız şehirlerden, köylerden ibaret olsaydı, onun zindandan hiçbir farkı olmazdı. Bu değerli vatanı, böyle zindan ve cehennem yapmışlardı. Oysa bu vatan, evlatlarımız ve torunlarımız için cennet yapılmaya layık, çok layık bir vatandır. Ülkemizi bayındır kılıp cennet haline getirecek olan araç ve etkenler, tümüyle ekonomik faaliyetlerdir... Geçmişte ve özellikle Tanzimat devrinden sonra, yabancı sermaye, ülkede kural dışı ayrıcalıklara sahipti. Devlet ve hükümet, yabancı sermayenin jandarmalığından başka bir şey yapmıyordu. Artık, her medeni devlet ve millet gibi, yeni Türkiye buna razı olamaz; burasını esirler ülkesi yaptırmayız... Bütün millet, bütün dünya bilsin ki, bu millet tam bağımsızlığının sağlandığını görmedikçe, yürüdüğü yolda bir an durmayacaktır.”                                                                  Mustafa Kemal 17 Şubat 1923-İzmir İktisat Kongresi

19 Şubat 2019 Salı

HALKEVLERİ



Halkevleri, 19 Şubat 1932’de kuruldu. Amacını; “Türk ulusunu; bilinçli, birbirini anlayan, birbirini seven, ortak ülküye bağlı bir halk kitlesi haline getirmek” olarak açıklamıştı. Devrimler halka anlatılacak; kültürel yaşam, canlandırılacaktı. Yüzyıllarca bağnazlığın baskısı altına ezilen Anadolu halkı; yurt ve dünya sorunları hakkında bilgi sahibi olan, doğru düşünebilen ve olaylar karşısında kendi kanısını çekinmeden belirtebilen kişiler haline getirilecekti. Kulluğun yerini yurttaşlık alacaktı. Halkevleri tüzüğünün Birinci Maddesi’nde şunlar yazılıydı; “Halkevleri, kalplerinde ve dimağlarında memleket sevgisini mukaddes bir heyecan halinde duyanlar için toplanma ve çalışma yeridir. Bu nedenle Halkevlerinin kapıları bütün vatandaşlara açıktır”.(x)

17 Şubat 2019 Pazar

EŞREF BİTLİS’İ ANARKEN



Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis,17 Şubat 1993 Çarşamba günü bindiği uçağının düşmesi sonucu, yanındaki 3 subay ve 1 astsubayla birlikte şehit oldu. Dönemin yetkilileri, uçağın buzlanma nedeniyle düştüğünü açıkladı ve üstünkörü bir soruşturmayla dosyayı kapattı. Oysa, durum oldukça karışıktı ve Eşref Bitlis sıradan bir komutan değildi. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’na katılmıştı. Geçmişi başarılarla dolu, yüksek niteliklere sahip yurtsever bir kurmay subaydı. NATO’cu olmayan ender komutanlardan biriydi. Görev yaptığı her yerde saygı görmüş, aşırı sevilmişti. Kıbrıs halkının gösterdiği sevgi ve bağlılık nedeniyle, buraya albaylık dahil tümgeneral ve korgeneral rütbeleriyle üç kez atanmıştı. Hakkında, ‘Atatürk’ten bu yana bu düzeyde bir komutan gelmedi’ diye yorumlar yapılıyordu.(x) Ölmeseydi Genelkurmay başkanı olacağı söyleniyordu.

15 Şubat 2019 Cuma

VARLIK FONU NEDİR, NE YAPACAK



Gazeteler, Varlık Fonu’nun 1 milyar euroluk borçlanma için Citi Grup ve ICBC’ye yetki verdiğini yazıyor. İki yıl önce kurulan, kısa bir süre önce de Cumhurbaşkanının kendisini başkan atadığı ‘Varlık Fonu’nun neden kurulduğu eylemli olarak ortaya çıktı. Batı’da varsıllığın ürünü olan ‘Varlık Fonu’nun, Türkiye’de kurulan garip biçiminin ne olduğunu ve ne için kullanılacağını yazmıştık. Çok dar bir kesimin ilgi gösterdiği ‘Varlık Fonu’ yazısını, hiç değiştirmeden yeniden yayınlıyoruz. Bu girişimimizi, ‘biz söylemiştik’ böbürlenmesi sayabilirsiniz. Hiçbir sakıncası yok. Çünkü durum budur.


Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, Resmi Gazete’de yayınladığı cumhurbaşkanı kararıyla kendisini Türkiye Varlık Fonu (TVF) başkanlığına getirdi. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ı Başkan Yardımcısı, Zafer Sönmez’i Genel Müdür yaptı. Varlık Fonu, Türkiye’nin kamusal varlığını oluşturan büyük işletmelerin, devredildiği bir anonim şirkettir. Ziraat Bankası, TPAO, Borsa İstanbul, Türksat, Telekom, Halk Bankası, Eti Maden, Milli Piyango, İzmir Limanı, Çaykur, Türk Hava Yolları, BOTAŞ, PTT, Türksat ve Türk Telekom’un sermayelerinde bulunan Hazine hisselerinin yanısıra 2 milyon metrekareden çok sahil arazisi bu şirkete devredilmişti. Sınırsız yetki ve yargı dokunulmazlığıyla donatılan 7 kişilik yönetim kurulu; Türk ekonomisinin temelini oluşturan bu işletmeleri, denetimsiz ve sorumsuz konumlarıyla özel şirketleri gibi yönetecekler. Devleti şirket haline getiren Varlık Fonu girişiminin amacı ve önemi nedir? Halk için ne anlam ifade ediyor? Uygulamanın sonuçları ne olacak?

10 Şubat 2019 Pazar

SİNCAN UYGUR, EMPERYALİZM VE ÇİN



Son dönemde yazılı ve görsel basında, sosyal medyada; güncelliği olmayan ve Türkiye’yi ilgilendirmeyen, karalamaya dayalı düzeysiz bir tartışma yaşanıyor. Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ne yönelik gerçekleri yansıtan her öğretici yazı, yazarına küfür olarak geri dönüyor. Gerçekler, yalana dayalı yaymacayla örtülmeye çalışılıyor. Türk töresine uymayan garip eylemler yapılıyor, Türkiye’nin konuğu olan turistler dövülüyor. Bilgisizliğin karanlığı içinde önce sanal düşmanlar yaratılıyor, sonra bu düşmana savaş açılıyor. Sincan Uygur konusunun gerçek boyutunun özet de olsa ortaya konması gerekiyor.

7 Şubat 2019 Perşembe

YILMAZ ÖZDİL VE ATATÜRK



Atatürk hakkında, Türkiye ve dünyada farklı nitelikte 11 binden çok kitap ve araştırma yazısı yayınlanmış. Bu denli çok ve değişik yayını, niteliklerine göre 4 grupta toplamak mümkündür. İlk grup, nesnel bir tutumla yazılan ve bilimsel değeri olan kaynağa dayalı araştırmalardır. Yalana dayalı karalama amaçlılar ile bunun tam karşıtı aşırı övgücüler öbür iki gruptur. Son grubu, savunurken özünü yitirenler oluşturur. Yılmaz Özdil’in ‘Mustafa Kemal’ kitabı sonuncu grupta yer alıyor ve okunma yoğunluğu nedeniyle bu türün son dönemdeki en etkin örneğini oluşturuyor.

5 Şubat 2019 Salı

ALTIOK



5 Şubat 1937’de Anayasa maddesi yapılan Altıok, yaymaca amaçlı sıradan bir tanımlama değil; direniş içinde oluşan, yaşama bağlı ve geleceğe yön veren ilkeler bütünüdür. Geri kalmışlıktan kurtularak gelişmek isteyen bir ulusun, kalkınıp güçlenmek için izleyeceği yolu gösterir. Bu işin nasıl yapılacağını açıklar. İnsanı esas alır, bilime ve gerçeklere dayanır. Herşeyden önce, çok yönlü, ileri ve çağın gereklerine uygun belirlemeler; halka verilen söz ve yükümlenmelerdir. Toplumsal gelişimi temel amaç sayan, kendine güvenli ve devrimci bir yönetimin yapabileceği bir girişimdir. Türk ulusunun buluşudur ve evrensel bir boyutu vardır.