Atatürk’ün
önderi olduğu Türk
Devrimi,
ülkemizde yaygın ve etkili bir karşı devrim süreci yaşıyor.
Devrimin
yarattığı kurumları ele geçirenler bu kurumları birer birer
ortadan kaldırıyor. Kemalizm kendi ülkesinde yok ediliyor. Oysa,
yarattığı eylem ve düşünceyle Kemalizm, anti-emperyalist
savaşım (mücadele) içinde hâlâ yaşıyor. Dünyanın birçok
ülkesini etkiledi, etkilemeyi de sürdürüyor. Emperyalist
boyunduruktan kurtulmak ve kalkınmak isteyen her girişim ister
istemez adını bilse de bilmese de Kemalist ilkelerle karşılaşıyor.
Türk
Devrimi
sanılandan ya da bilinenden çok daha geniş kapsamlı bir devrimdir
ve 20.yüzyıla damgasını vurmuştur. Yerel değil evrenseldir.
Bunun bilinmesi, yeniden girişilmek zorunda kalınan savaşım için
yol gösterici olacak, özgüven sağlayacaktır.
Ülkemizde toplumsal muhalefetin ve siyasi tartışmanın yoğunlaştığı bir dönem yaşanıyor. Kendiliğinden gelişen kitlesel eylemlerin ve siyasi tartışmaların niteliğini yükseltmek amacıyla bu bloğu oluşturduk. Hiçbir parti, grup ve toplulukla bağımız yoktur. Yazar Metin Aydoğan'ın yazılarını yayınlayacağız. Düşünsel yaşamımıza katkı koyacağına inandığımız yazıların, bilimsel tartışmalara yol açmasını diliyoruz.
28 Kasım 2014 Cuma
26 Kasım 2014 Çarşamba
MUSTAFA KEMAL’İN İSTANBUL GÜNLERİ VE KURTULUŞ SAVAŞI'NA HAZIRLIK
İstanbul’da
bulunduğu altı ay boyunca, durmadan çalıştı. Hemen “her
kapıyı çaldı.”
Güvenilir bulduğu yetki sahiplerine, “askeri
birlikleri terhis etmemelerini”
ve işgal güçlerine olabildiğince, “örtülü
engeller çıkarmalarını”
söylüyordu. Dost bildiklerinden başka; düşman saydığı
kişiler, düzeysiz ve yetersiz görevliler, hoşlanmadığı
insanlar ve yabancılarla bile konuştu. İstanbul’da kaldığı
süre içinde, Vahdettin’le
dokuz, Sadrazam Damat
Ferit’le
iki, Harbiye Nazırları Şakir
ve Abdullah
Paşalarla
birer ve Mehmet
Ali Bey’le
bir kez görüştü. Sir
W.Birdwood,
Kont
Sforza
ve Rahip
Frew’la
bir araya geldi. “Türk
milletini kurtarmak için giriştiği işte hiçbir şeyi gayrimeşru
saymıyordu.”
Ülkeyi esenliğe çıkarmada o denli kararlıydı ki, herşeyi göze
almıştı. Gerçek düşüncelerini büyük bir sabırla saklı
tutuyor, amacına katkı koyması koşuluyla herkesle, ilişki
kurmaktan çekinmiyordu.
24 Kasım 2014 Pazartesi
1923’LÜ BİR ÖĞRETMENLE SÖYLEŞİ
1928
yılında köyde okuma yazma bilen hemen hiç yokken, 1941 yılında
okuma yazma oranı yüzde 86’ydı. Köyün bütün çocukları
okula gidiyordu. Şimdi, aynı köyde benim okuttuğum çocuklar,
elektrik kesilirse jeneratörlerini çalıştırıyorlar;
üniversiteye giden pek çok öğrencim oldu; arıcılık,
tütüncülük, orman reçineciliği, marangozluk gelişti. Yoksul
bir orman köyü olan Gölcük bugün varlıklı ve aydın bir
köydür. Köyün bugüne gelmesinin nedeni elbette eğitime verilen
önemdir. O zaman Türkiye’nin başında, uzak bir dağ köyünden
gelen muhtar telgrafına bir saat içinde cevap veren Atatürk
vardı.
21 Kasım 2014 Cuma
İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ / FIRKASI – 2
İttihatçıların
gidişleri de gelişleri gibi sıra dışı ve acılı oldu. Otuz
yaşından genç olan bu insanlar, on yıl içinde yönetime
geldiler, ülkenin geleceğine yön verdiler ve İmparatorlukla
birlikte tarih oldular. Oysa, canları pahasına, birlikte battıkları
İmparatorluğu kurtarmak istiyorlardı. Yürekli ve ataktılar.
Giriştikleri savaşım için gerekli bilinçten yoksundular ancak
yurt sevgisine dayanan inançları ve yüksek amaçları vardı.
19 Kasım 2014 Çarşamba
İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ / FIRKASI - 1
“Hükümet
yetkililerinin pençei zulmüne düşüp tutuklansam, etlerimi
kemiklerimden ayıran bir işkenceye uğrasam bile, örgütün
sırlarını ve üyelerinin adlarını açıklamayacağıma yemin
ederim. Örgüt üyelerinden biri herhangi bir felakete uğrarsa,
kendisine ve ailesine, elimden geldiği kadar, para dahil, her
biçimde yardımda kusur etmeyeceğim... Eğer, namus sözü vererek
yükümlendiğim yeminime ihanet edecek olursam, ihanet edenleri
takip için örgütün görevlendirdiği yetkililerin uygulayacağı
ölüm cezasına karşı, kanımı şimdiden helal ederim...” İttihatçı
Yemini
17 Kasım 2014 Pazartesi
SERBEST CUMHURİYET FIRKASI
Serbest Fırka girişiminin amacı, oturmuş
gibi görünen yönetim işleyişini, halkın görüşüne başvurarak sınamaktır. Gericilik
başta olmak üzere düzene karşı çekince (tehlike) oluşturacak bir olumsuzlukla
karşılaşılmazsa, Cumhuriyet’in temel ilkelerinden ödün vermeyen yeni bir parti
kurmanın denemesi yapılmıştır. Oy vererek hükümet değiştirme alışkanlığı, halkı
siyaseten rahatlatacak ve Cumhuriyet için çekince oluşturmayan iki parti,
birbiriyle yarışarak ülkeyi yönetmeye aday olacaktı.
14 Kasım 2014 Cuma
ESKİ TÜRKLERDE HUKUK
Eski Türkler’ in hukuk düzeninde, ayrımsız herkesin sorumlu olduğu ceza yasaları vardı; yasalar, disipline bağlı bir güvenlik örgütü aracılığıyla ödünsüz uygulanırdı. Hızlı ve adil karar veren mahkemeler, suçluları ayırım gözetmeden yargılardı. Gözaltı süresi on günden çok olamazdı. Vatana ihanet, savaşta gevşeklik, ülke çıkarlarını yabancı ülkelere karşı korumama, elçilik görevlerinde kusur, ağır siyasi suçlar; cinayet, ırza geçme, bağlı atı çalma, soygun, ağır adi suçlar’ dı ve cezası ölüm’ dü.
12 Kasım 2014 Çarşamba
KURTULUŞ SAVAŞ’INDA HALK DİRENİŞİ
Türk halkı, koşulların
ağırlığına ve tüm yoksunluklarına karşın; milli
mücadeleyi, kurulmakta
olan orduyu ve önder olarak bağlandığı Mustafa
Kemal’i tartışmasız
destekledi. Elinden geleni
değil, ‘elinden
gelmeyeni bile!’
veriyordu. Özellikle Sevr’in
imzalanmasından sonra ve özellikle köylüler, Anadolu’nun elden
çıkmakta olduğunu anlayarak, yaşam dahil herşeyi göze alarak
direnişe katıldılar. Malı ya da bedeniyle katılamayanlar, savaşa
adeta ruhlarıyla katılıyor; yurduna bağlı herkesin istek
ve duası, içinden
çıkardığı savaşçıların
başarısında birleşiyordu.
10 Kasım 2014 Pazartesi
SONSUZLUĞA GİDERKEN
Atatürk,
10 Kasım’da son nefesini verdiğinde, arkasında 57 yıllık bir
yaşam ve bu kısa yaşama sığdırılan görkemli bir savaşım,
tarihin gördüğü en büyük yenileşme eylemini bıraktı. Mustafa
Kemal Atatürk’ün,
Türk ulusu için anlamı; özgürlükle tutsaklığın, varlıkla
yokluğun ya da gönençle yoksunluğun en yalın ve en belirgin
ayrımıydı. Yaşam direncini yitirmiş kabul edilerek, yok edilmek
istenen büyük bir ulusu ayağa kaldırmış, onu eskiden gelen ve
değişime açık yeni değerlerle adeta yeniden yaratmıştı.
7 Kasım 2014 Cuma
İRAN UYGARLIĞINDA TÜRK ETKİSİ
Binlerce
yıla dayanan Türk-İran ilişkileri; birbiri içine giren süreçler
içinde gelişerek, bugüne dek gelen bütünleşmeler ve
kaynaşmalarla dolu, geniş bir tarih üzerine oturmaktadır.
Tarihsel olarak Türk-İran ilişkilerinin Türkler için anlamı, bu
ilişkilerin genel Türk tarihinin bir parçası,
İranlılar için ise, tarihlerinin
neredeyse tümünü kapsayan bir konu
olmasıdır. Büyük
Göçler’in
çıkış noktası Orta
Asya’ya
yakın olması ve Batıya yönelen iki ana göç
yolunun
birinin üzerinde bulunması İran’ı, ister istemez yoğun,
sürekli ve kalıcı bir Türk etkisiyle karşı karşıya
bırakmıştır. Altmış milyonluk günümüz İran’ında, 28
milyon Farsi
ve 18 milyon Türk
yaşamaktadır.
5 Kasım 2014 Çarşamba
İRAN UYGARLIĞI
Orta
Asya’dan
Kalde’ye,
Sümer’den
Hindistan’a,
Etiler’den
Asurlular’a
dek birçok kültürden pay alarak gelişen İran uygarlığı;
binlerce yılın sağladığı birikimle, büyük bir olgunluğa,
özgün bir inceliğe ve uyumlu bir bütünlüğe ulaşmıştır. Bu
büyük uygarlık içinde; yazın, bilim, bilgelik, heykelcilik,
resim, el sanatları, mimarlık ve kent planlaması alanlarında,
dönem dönem çağını aşan yapıtlar üretildi. Ancak, İran’ı
herhalde en çok öne çıkaran; siyaset, eğitim ve kamu
yöneticiliği konularında sağlanan birikim olmuştur. Dünyanın
büyük bölümü, ilkel bir gerilik içindeyken İran’da bu
konularda son derece nitelikli uygulamalar yapılıyordu.
3 Kasım 2014 Pazartesi
SALTANATIN KALDIRILMASI
Vahdettin,
ulus vicdanını gerçek anlamda rahatsız eden ağır suçlar
işlemişti. Anadolu’da ordu yoksulluk içinde savaşırken;
kadınlar, yaşlılar, çocuklar ölüm dahil her türlü eziyeti
göze alıp ateş hatlarına silah götürürken; İstanbul’da, “en
sıradan hamal bile özgürlüğün temeline bir taş koymak için
yaşamını tehlikeye atmaktan çekinmezken”;
Padişah, tüm ulusun kutsal saydığı bu savaşa katılmamış, tam
tersi her türlü karanlık oyun içinde düşmanla işbirliği
yapmıştı. Tüm ulus, bağımsızlığı için “kendini
feda ederken”,
o ülkeyi işgal edenlerle anlaşmıştı. Kendi ulusunun başarısını
değil, onu yok etmeye gelenlerin başarısını diliyordu.
Düzenlediği iç isyanlarla kardeş kanı akıtmış, Kurtuluş
Savaşı
önderlerini idama mahkum etmişti.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)