Çanakkale Savaşı’nın tarihsel önemi; Karlofça
Anlaşması’ndan (1699) beri Osmanlı İmparatorluğu üzerinde baskı kurmuş olan
Batılı devletlerin, üstelik en güçlüleri İngiltere ve Fransa’nın durdurulup
yenilmesidir. Bu yengi, aynı zamanda, 4 yıl sonraki Kurtuluş Savaşı’yla
birlikte; dünyanın tüm ezilen uluslarını etkileyen, sömürge ve yarı
sömürgelerde “İngiliz İmparatorluğu’nun
yenilmezlik efsanesine” son veren, olağanüstü etkili, evrensel boyutlu bir
eylemdir. Çanakkale’deki Türk yengisi, Boğazlarda denetimin el değiştirmesini
önledi ve Rusya’nın yalnızca savaş dışı kalmasına değil, bununla birlikte düzen
sorunuyla karşılaşmasına yol açtı; Çarlığın çöküşüne ivme kazandırdı. Rus
Devrimi’ne zemin hazırladı.
Ülkemizde toplumsal muhalefetin ve siyasi tartışmanın yoğunlaştığı bir dönem yaşanıyor. Kendiliğinden gelişen kitlesel eylemlerin ve siyasi tartışmaların niteliğini yükseltmek amacıyla bu bloğu oluşturduk. Hiçbir parti, grup ve toplulukla bağımız yoktur. Yazar Metin Aydoğan'ın yazılarını yayınlayacağız. Düşünsel yaşamımıza katkı koyacağına inandığımız yazıların, bilimsel tartışmalara yol açmasını diliyoruz.
18 Mart 2021 Perşembe
ÇANAKKALE’NİN EVRENSELLİĞİ
6 Mart 2021 Cumartesi
AVRUPA GÜMRÜK BİRLİĞİ VE SONUÇLARI
25 yıl önce, 6 Mart 1995’te Avrupa Birliği ile Gümrük
Birliği Protokolü imzalandı. Şimdi ‘yenilenmesi’
için çalışmalar yapılıyor. Protokol imzalandığında, coşkulu söylevlerle bir
bayram havasında kutlandı ama bu girişim Türkiye’den çok şey götürdü. Üye
olmadığımız, söz ve oy hakkımızın bulunmadığı bir dış örgüt, hiçbir yükümlülük
üstlenmeden Türkiye’nin içişlerine karışmış; ekonomiden kültüre, yönetim
işleyişinden dış siyasete dek her alanda ulusal varlığı törpüleyen istemlerde
bulunmuştu. İstemlerin hemen tümü yerine getirilmişti. Osmanlı’yı çöküşe
götüren 1838 Türk-İngiliz Serbest Ticaret Anlaşması’nın benzeri olan Gümrük Birliği
Protokolü, Türk ekonomisini mahvetti ve ülkeyi kendi üretimiyle ayakta
duramaz hale getirdi. Türkiye’nin, 25 yıl içinde AB ile yaptığı ticarette
verdiği açık 403 milyar dolardır. Bunun açık anlamı, yoksul Anadolu halkının
ticaret yoluyla muazzam bir serveti, Avrupa’nın varsıllığına katmasıdır.
3 Mart 2021 Çarşamba
HİLAFETİN KALDIRILMASI
TBMM, 3 Mart 1924
günü Urfa Milletvekili Şeyh Saffet
Efendi ve elli arkadaşının verdiği yasa önerisi kabul edildi ve Hilafet
kaldırıldı. Hilafetin kaldırılmasıyla, devlet ve toplum yapısında yer etmiş din
inancıyla ilişkili dörtyüz yıllık bir kurumun varlığına son verilmiş oldu.
Hilafetin kaldırılmasına doğru giderken, Atatürk
yeniliğin öncüsü olarak, güçlü ve duruma hakim görünüyordu. Halkın desteğine
sahip Cumhurbaşkanı, köylere dek örgütlenen Halk Fırkası’nın Genel Başkanı’ydı.
Ordu başta olmak üzere devlet birimleri ona bağlıydı. Yönetim gücü elindeydi.
Ancak, konu Halifeliğin kaldırılması olduğunda, toplumu yönlendirecek gerçek
gücün kimde olduğu belirsizleşiyordu. Bu işe girişildiğinde nelerle
karşılaşacağı belli değildi. 407 yıllık Hilafeti ortadan kaldırmak kolay bir iş
değildi. Saltanat kaldırılarak Cumhuriyet ilan edilmiş, yönetim biçimini
netleştirecek ana sorun Hilafet, gündeme gelmişti. Devlet işleyişini din
kurallarından ayırmayı amaçlayan yönetim için, gerekli adım atılmalı ve Hilafet
Kurumu ortadan kaldırılmalıydı. Amacın gerekli kıldığı böyle bir girişim,
Vahdettin’in kaçışıyla başlayan siyasi gerilimi arttıracak, Türkiye’yi yeni bir
yol ayrımına getirecekti.