Yaptığı hazırlığa ve ordusuna o denli
güveniyordu ki, zaferi kesin gören bir ruh sağlamlığı içindeydi. Ankara’dan
cepheye gideceği akşam, Keçiören’de yakın arkadaşlarıyla birlikteydi. Bunlardan
biri, ‘Paşam ya başaramazsanız?’ dediğinde, ‘Ne demek istiyorsun?
Taarruz emrini aldığınızda hesap ediniz. On beşinci gün İzmir’deyiz’ yanıtını
almıştı. Zafer’den sonra Ankara’ya döndüğünde, o gece beraber olduğu
arkadaşlarına, ‘İzmir’e on dört günde girdik. Bir günlük yanılgım varama
kusur bende değil, Yunanlarda’ diyecektir.
Ülkemizde toplumsal muhalefetin ve siyasi tartışmanın yoğunlaştığı bir dönem yaşanıyor. Kendiliğinden gelişen kitlesel eylemlerin ve siyasi tartışmaların niteliğini yükseltmek amacıyla bu bloğu oluşturduk. Hiçbir parti, grup ve toplulukla bağımız yoktur. Yazar Metin Aydoğan'ın yazılarını yayınlayacağız. Düşünsel yaşamımıza katkı koyacağına inandığımız yazıların, bilimsel tartışmalara yol açmasını diliyoruz.
29 Ağustos 2020 Cumartesi
26 Ağustos 2020 Çarşamba
26 AĞUSTOS 1922; KOCATEPE’DEN AFYON’A
25 Ağustos akşamı, Anadolu’nun dış dünyayla
haberleşmesini tümüyle kesti. Karargahını Şuhut yakınlarındaki dağlık
bölgeye, oradan Kocatepe arkasındaki bir tepeye taşıdı. 26 Ağustos sabahı, gün
doğumuna bir saat kala, savaşı yöneteceği Kocatepe’ye geldi. Düşüncelerine
gömülmüş, konuşmuyordu. Durmadan Doğu’ya, güneşin doğacağı ufka bakıyordu.
Orada kızıl pırıltı belirip, Anadolu yaylasına güneş doğarken birden,
gürüldeyen bir gök gibi topçu baraj ateşi başladı. Yunan Ordusu uykusundan
uyandı. Birçok komutan, o gece Afyon’da gittikleri balodan ancak iki saat önce
dönmüştü.
24 Ağustos 2020 Pazartesi
MALİ İŞGAL; BANKA SATMAK
Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı
bankaların; önde gelenleri, ülkeleri ve hisse oranları; Citibank (%
99-ABD), Deutsche Bank (% 99,99-Almanya), HSBC (% 100-İngiltere),
Denizbank (% 99,85-Rusya), Burgan Bank (% 99,26-Kuveyt), Bank
of Tokyo (% 100-Japon), Alternatif Bank (% 75-Katar), ING Bank (%
99,99-Hollanda), Türk-Arap Bankası (% 63,99-Libya), ICBC (%
92,82-Çin), Odeabank (% 99,82-Alman), QNB Finansbank (%
99,84-Katar), Rabobank (% 96-Hollanda)… Son 18 yılda, Türkiye’de satılan
ve kapatılan 29 milli bankanın bir bölümü şunlardır: Demirbank, Sitebank,
Finans Bank, Denizbank, Tekfenbank, Ulusal Yatırım A.Ş., Şekerbank,
Toprak Bank, Türk Ticaret Bankası, Tütünbank, Yapı ve
Kredi, Pamukbank, Emlak Bankası, İmar Bankası, Türk
Ekonomi Bankası (TEB), Hisarbank, Egebank, Efesbank, İnterbank, Raybank,
Tutum Bankası, Türkiye Bağcılar Bankası, Adapazarı Bankası, Emniyet
Bankası, Alaşehir Bankası, Lüleburgaz Birlik ve Ticaret Bankası, Sağlık
Bankası, Türkiye Öğretmenler Bankası, Emlak Bankası, Anadolu
Bankası, İstanbul Emniyet Sandığı, İstanbul Halk Sandığı, İzmir
Halk Sandığı.
20 Ağustos 2020 Perşembe
MUSTAFA KEMAL’İN KURTULUŞ SAVAŞI HAZIRLIKLARI
Mustafa Kemal’in Kurtuluş
Savaşı hazırlıkları; Adana’da başlattığı, İstanbul’da geliştirdiği ve
Samsun’da uygulamaya soktuğu dokuz aylık bir dönemini kapsar. 19 Mayıs, hazırlık
sürecinin son, Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç noktasıdır. Mondros
Mütarekesi henüz imzalanmamışken, ülkenin işgal edilerek parçalanacağını
önceden görmüş, hazırlıklarını buna göre yapmıştı. Ulusun kurtuluşu; halkın
örgütlenmesine dayalı silahlı savaşımın ve ulusal bağımsızlık kararlılığının,
toplumun ortak istenci durumuna getirilmesiyle olanaklıydı. “Türk ata
yurduna ve Türk’ün bağımsızlığına saldıranlara” karşı, onların gücüne ve
kim olduğuna bakmadan, “bütün ulusça ve silahlı olarak karşı çıkmak, onlarla
savaşmak gerekiyordu”. Şimdi bunu yapıyor ve sonuna dek gideceği, dönüşü
olmayan bir yola giriyordu.
17 Ağustos 2020 Pazartesi
YÖNETİM BUNALIMI
Azgelişmiş ülkelerde, yolsuzluk çamuruna
bulaşmamış, karanlık ve karışık ilişkilere girmemiş hükümet yetkilisi ve üst
düzey yönetici aramak, dünyada saf ırk aramak gibidir. Ele geçirilen yönetim
yetkisi, ülke ve halkın haklarını korumak için alınan sorumluluklar değil,
artık para ve yönetme hırsının tatmin araçlarıdır. Üçüncü bir sektör haline
gelen bu ilişkiler, yazılı olmayan özel ‘yasalara’ sahiptir ve son
derece profesyonelce yürütülür. Kimse kimsenin açığına bakmaz, herkes yurt dışı
banka hesaplarındaki sıfırları arttırma çabası içindedir. Bunlar, temel
özellikleri bakımından ülkeden ülkeye değişmeyen günümüz politikacılarının en
belirgin tipidir. Seçimleri sürekli bunlar kazanır ve ülkeyi sırayla
yönetirler. Bunlar, siyaseti getirisi yüksek bir meslek durumuna
getirmişlerdir.
13 Ağustos 2020 Perşembe
YOL VE KÖPRÜ POLİTİKASI
İzmir-İstanbul Otoyolu açıldı ve
geçiş ücretleri açıklandı. Önceki yap-işlet-devret yatırımlarında olduğu gibi,
ücretler ile geçiş sayıları yüksek ve geçmeyen araçlar için ödemeyi yine Hazine
üstleniyor. Yol ve köprüler, yap-işlet-devret
yöntemiyle büyük şirketlere yaptırılıyor. Konsorsiyum adı verilen
geçici ortaklıklarla bir araya gelen şirketler, aralarına yüksek teknolojiye
sahip bir uluslararası inşaat şirketini de alarak yatırımı gerçekleştiriyor.
Bankalardan kredi alınıyor ve bu kredilere devlet kefil oluyor. Hükümet,
yapılan işe karşılık, şirketlere uzun süreleri içeren işletme imtiyazları ve
kar garantileri veriyor. Kar oranı yüksek tutuluyor ve bu karı
yolları-köprüleri kullansa da kullanmasa da halk ödüyor. Hükümet, verdiği
garantilerle Hazine’yi borçlandırıyor. Bu yolla, gerçekte Hazine değil ödediği
vergilerle Hazine’yi oluşturan halk borçlandırılmış oluyor. Çıkarını ve
geleceğini göremez duruma gelen halk ise, bu büyük eserleri ülkesine
kazandıranları! şükranla anıyor.
10 Ağustos 2020 Pazartesi
SEVR ANTLAŞMASI
Amerikalı tarihçi Prof. C. Helmreich, Paris’ten
Sevr’e (From Paris to Sévres) adlı kapsamlı yapıtında, Sevr Antlaşması
için, “19.yüzyıl sömürgeciliğini izleyen, mükemmel bir emperyalist çözüm” der
ve şu değerlendirmeyi yapar: “Büyük güçler, kamp ateşinin çevresinde, aç
gözlerle fırsat kollayan kurtlar gibiydi. Çünkü; Türkiye, doğası gereği zengin
ve emperyalizm oburdu... Herkesin Türkiye’de bir çıkarı vardı; olmayanlar da
icat ediyordu. Neredeyse akla gelebilecek bütün azınlıklar için birer ülke
planlanıyordu. ‘Barbar bir ulus’ olan Türkleri Avrupa’dan kovma fırsatı
kaçırılmamalıydı”.
6 Ağustos 2020 Perşembe
SURİYELİLERİ TÜRKİYE’YE KİM, NEDEN GÖNDERİYOR
Beş milyondan çok yabancıyı yani küçük bir
ülke nüfusu kadar insanı, ülkesine kabul etmek örneği olmayan bir olaydır.
Dünya tarihinde; savaşlar, işgaller ve zora dayalı göçler yaşanmıştır. Ancak,
en yoğunlarda bile bu kadar insan, bu kadar kısa sürede bir yere yerleştirilememiş,
böyle bir işe girişilmemiştir. Ülkesi ne denli büyük olursa olsun hiçbir devlet
bu kadar insanı içine almamıştır. Hükümet, ilerde hiç kimsenin altından
kalkamayacağı bir işe girişmiştir ve Türkiye’ye büyük zarar vermektedir.
Yapılanlar, güncel politikanın sınırlarını aşarak doğrudan ulusal varlığa
yönelmiştir. Suriyelilere vatandaşlık düşüncesi, emperyalist isteklerle örtüşen
ve Anadolu’nun Araplaştırılmasına yönelen bir girişimdir. ABD’nin Büyük
Ortadoğu Projesi’ne uygun olarak, Suriye’nin Kuzeyi Araplardan temizlenip Kürtleştirilirken,
Güneydoğu başta olmak üzere Anadolu’da binlerce yılda dengelenen etnik
yapı, Türk, Arap, Kürt karmaşası haline getirilmektedir. Türkiye’nin de
içinde bulunduğu Ortadoğu, Amerikalıların ‘kaos kuramı’ adını verdikleri
emperyalist girişime uygun olarak sürekli karmaşa ortamına
sürüklenmektedir.
2 Ağustos 2020 Pazar
TÜRKİYE’DE HAİN NEDEN ÇOK
Türkiye’de bugün
yaygın ve yoğun bir kimliksizleşme yaşanıyor. Yetki ve güç sahipleri, varsıl
işbirlikçiler, sanatçı görünümlü çıkarcılar; aynı yerden buyruk almışçasına,
ülkeyi ayakta tutan değerlere sınır tanımaksızın saldırıyor. Bu tutum,
kalıcılığı olan politik işleyiş durumuna getiriliyor. Yozlaşma ve
yabancılaşmanın geçerliliği olan bir istem durumuna getirilmesinin bir nedeni
olmalıdır. Yaşananlar, tarihte kayıtlı süreçler toplamı ve bu toplamın
günümüzdeki uygulamalarında saklıdır. Dışa bağlanmanın ve kendine
yabancılaşmanın yaygınlığına yanıt arayan her çaba, ister istemez Osmanlı
devşirmeciliğine ve onun yarattığı kapıkulu çıkarcılığına gidecektir. Aşağıdaki
çalışmayı, günümüzdeki ihanet şebekesinin tarihsel dayanağını ortaya koymak
için yayınlıyoruz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)