Beş milyondan çok yabancıyı yani küçük bir
ülke nüfusu kadar insanı, ülkesine kabul etmek örneği olmayan bir olaydır.
Dünya tarihinde; savaşlar, işgaller ve zora dayalı göçler yaşanmıştır. Ancak,
en yoğunlarda bile bu kadar insan, bu kadar kısa sürede bir yere yerleştirilememiş,
böyle bir işe girişilmemiştir. Ülkesi ne denli büyük olursa olsun hiçbir devlet
bu kadar insanı içine almamıştır. Hükümet, ilerde hiç kimsenin altından
kalkamayacağı bir işe girişmiştir ve Türkiye’ye büyük zarar vermektedir.
Yapılanlar, güncel politikanın sınırlarını aşarak doğrudan ulusal varlığa
yönelmiştir. Suriyelilere vatandaşlık düşüncesi, emperyalist isteklerle örtüşen
ve Anadolu’nun Araplaştırılmasına yönelen bir girişimdir. ABD’nin Büyük
Ortadoğu Projesi’ne uygun olarak, Suriye’nin Kuzeyi Araplardan temizlenip Kürtleştirilirken,
Güneydoğu başta olmak üzere Anadolu’da binlerce yılda dengelenen etnik
yapı, Türk, Arap, Kürt karmaşası haline getirilmektedir. Türkiye’nin de
içinde bulunduğu Ortadoğu, Amerikalıların ‘kaos kuramı’ adını verdikleri
emperyalist girişime uygun olarak sürekli karmaşa ortamına
sürüklenmektedir.
Çelişkili
Açıklamalar
Recep Tayyip Erdoğan, 3 Temmuz 2016
günü Kilis’te yaptığı konuşmada, Suriyeliler için kardeşlerim tanımını
kullandı ve “Kardeşlerimizin içerisinde inanıyorum ki Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olmak isteyenler var. Bakanlığımız oluşturduğu bir ofisle takip etmek
suretiyle bu kardeşlerimize bu yardımı, bu desteği yaparak, onlara vatandaşlık
imkanını vereceğiz.” dedi.1
Bu açıklamadan 6 ay önce 11 Şubat 2016’da,
Türkiye Genç İş Adamları Konfederasyonu (TÜGİK) Genel Kurulu’nda ise, Avrupa
ülkelerini kast ederek; “Dünyadaki diğer ülkelerin kabul ettiği mülteci
sayısı ne kadar? Bazıları 100 tane almış, öbürü 300 tane, 500 tane, bin tane.
Bizim alnımızda ‘enayi’ yazmıyor. Kusura bakmayın. Bu işin hakkı neyse, bunu
yaparız. Biz bir yere kadar ‘sabır, sabır, sabır’ ondan sonra da gereği neyse
bunu yaparız. Herhalde otobüsler, uçaklar boşuna durmuyor. Gereği neyse bundan
sonra o yapılır” demişti.2
Almadan
Vermek
Erdoğan’ın 11 Şubat’ta yaptığı açıklamanın,
AB’yle yapılan Suriyeli pazarlığında kullanılan gözkorkutma olduğu
anlaşılıyordu. Açıklamadan kısa bir süre sonra, Avrupa’ya ulaşan sığınmacıların
geri gönderilmesi ve Türkiye’de tutulması konusunda AB’yle bir anlaşma yapıldı.
Anlaşmaya göre, AB Türk yurttaşlarına Avrupa’da serbest dolaşım hakkı tanıyacak
ve Türkiye’ye Suriyeliler için 3 milyar euro verecekti.
Ancak AB, TBMM’nin terörle mücadele
yasasında yaptığı değişikliği ileri sürerek Anlaşma’ya uymadı. Parayı taksitler
halinde ödedi ama serbest dolaşım hakkı vermedi. Avrupa, Suriyeli akınından
kurtuldu, Türkiye sığınmacı deposu haline geldi.
Avrupalılar, rüyalarına giren bir kabustan
yalnızca para vererek kurtulmuştu. Sığınmacılar onların gözünü öylesine korkutmuştu
ki, yabancı karşıtlığı İngiltere’nin AB’den çıkmasına yol açan halk oylamasında
belirleyici etmen olmuştu. Avrupa, Türkiye ile yaptığı anlaşmayla rahat bir
nefes almıştı.
Uygulamaya halkın hoşnutsuzluğu yaygındı
ama sığınmacı sorununun gerçek nedeni bilinmiyordu. Muhalefet partilerinden
doyurucu bir açıklama ve tepki gelmiyor, az sayıda ulusçu aydının yaptığı
sağlıklı değerlendirmeler ise halka ulaşmıyordu.
Yandaş basının yorum ve değerlendirmeleri,
her zaman olduğu gibi çok geri ve çok ilkeldi. Tepki gösterenlere saldırılıyor;
‘Rusya’dan 200 bin nataşa vatandaş yapsak sevinirdiniz’ ya da ‘Müslümanlar
yerine ateistleri mi vatandaş yapalım’ gibi bilimsel! açıklamalar
yapılıyordu.
Yurttaş
Olmak
Yurttaşlık, yalnızca hükümet politikalarına
bağlı yasal düzenlemelerle sağlanacak bir kavram değildir. İstemle, maddi güçle
ya da kısa sürelere sıkıştırılan devlet uygulamalarıyla elde edilemez.
Yurttaşlık kavramı, uzun dönemlerden geçerek tarihsel süreçler içinde
olgunlaşan duygu ve düşünce birliği üzerinde oluşur. Bu yakınlaşma, toplumun
ruhsal yapısını biçimlendirir ve kuşaktan kuşağa geçen kalıtlar bütünü olarak
milletin özyapısını belirler. Yurttaşlık kavramıyla tanımlanan ruhi
şekillenme birliği; dil birliği, toprak birliği ve ekonomik çıkar
birliğinden sonra, toplumları ulus yapan dört temel koşuldan biridir.
Yabancıyı yurttaş yapmak, uluslaşmış
ülkelerin yöneticileri tarafından çok dikkatlice ele aldıkları, nicel artışlara
asla izin vermedikleri bir konudur. Kabul edecekleri az sayıdaki yabancıyı,
uzun süre toplumun değerleri yönünde eğitirler yani asimile ederler, sonra
yurttaş yaparlar. Bu işin; demokrasiyle, insan haklarıyla değil, ulusal
varlığın korunmasıyla ilgili bir sorun olduğunu bilirler. Ulusal varlığı ayakta
tutan değerlere uyum göstermeyen yapılanmalara yani farklı kültürlerin siyasi
topluluklar oluşturmasına izin vermezler. Toplumsal karmaşaya yol açacak böyle
bir girişimin, feodalizme geri dönüş anlamına geldiğinin bilirler.
Yeni
“Vatandaşlar”
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü,
11 Temmuz 2019 tarihi itibarıyla Türkiye’deki biyometrik verileriyle kayıt
altına alınan geçici koruma altındaki Suriyeli sayısını açıkladı.
Açıklamaya göre Türkiye’deki kayıtlı Suriyeli sayısı 3 milyon 630 bin 575 kişi
oldu. Bu kişilerin 1 milyon 965 bin 595’i erkek, 1 milyon 664 bin 980’i ise
kadın. 1 milyon 26 binini ise 0-9 yaş grubundaki çocuklar oluşturuyor.3 Kasım 2018 itibarıyla Türkiye’de doğan Suriyeli çocuk sayısı 405
bin 52. Doğum sayısı bugün 500 bini aşmış durumda.4
Türkiye’ye kabul edilen Iraklı, Afgan ve
Afrikalı sığınmacılar ile Avrupa Birliği’yle yapılan Geri Kabul Anlaşması nedeniyle
Türkiye’ye gönderilmesi planlanan, yaklaşık 1 milyon kaçak göçmen de eklenirse,
sığınmacı sayısı 6 milyonu aşıyor.5
Uygulamalar
AKP, Türk siyasetinde yer almaya başladığı
günden bugüne dek, dönemler içinde gitgeller yapsa da, gerçek amacını
gizlemedi. 14 yıl boyunca sayısız siyasi zikzak yaptı ama bir konuda tutumunu
değiştirmedi. Atatürk’e ve devrimlerine karşı nefret duydu ve kurduğu
Cumhuriyet’i ortadan kaldırarak, yerine ‘Osmanlı nizamını’ getirmek için
yılmadan mücadele etti. 2023’ü, hedefine ulaşma yılı olarak belirledi ve
yapacaklarını 63 başlıktan oluşan bir program haline getirerek adım adım
uyguladı. Bunları yaparken, ABD ve AB ile ilişki içinde oldu, onların istekleri
yönünde hareket etti.
Baş örtüsüyle başlayan mücadelesi, makamı
ve siyasi gücü arttıkça çeşitlendi. Eğitim’den Diyanet’e, İmam-Hatip
kurslarından üniversitelere, kamu çalışanlarından dış siyasete dek; topluma
biçim veren hemen her alanda, laikliğe karşı dinci-mezhepçi bir siyaset
yürüttü. Cumhuriyet’in sağladığı yurttaşlık kavramını ve Anadolu’da binlerce
yılda oluşan nüfus yapısını bozacak uygulamalar yaptı. Sunnileşmeyi, bağlı
olarak Araplaştırmayı öne çıkardı. Suriyeliler başta olmak üzere
bölgenin en geri unsurlarını sığınmacı olarak kabul etti. Onlara TC
yurttaşlarında bile olmayan haklar verdi.
Suriyeliler konusunda yaptıkları, kendi
özgür iradesiyle belirleyip uyguladığı bir politika değildi. ABD ve AB’nin
istekleri yerine getiriliyordu. Yapılanlar, emperyalizmin öngördüğü küresel
boyutlu politikanın parçalarıydı. Anadolu’daki Türk varlığının yalnızca
bugününe değil, geleceğine yönelik yıkıcı bir girişim tasarlanmıştı ve tasarı
uygulamaya sokulmuştu.
Türkiye’ye gelen Suriyelilerin hemen tümü
Suriye’nin Kuzeyi’nden geldi. Bu kendiliğinden oluşan bir göçmen akını değil,
ABD’nin düzenlediği bir insan sevkiyatıydı. Kuzey Suriye boşaltılıp
PYD’ye teslim edilirken, Türkiye Arapların oluşturduğu bir sığınmacı deposu
haline getiriliyordu. Aslan Bulut’un tanımıyla, Türkiye’de ‘Türk-Arap-Kürt
Federasyonu’nun alt yapısı’ oluşturuluyordu.
Suriyeli
Ayrıcalığı
Suriyeli sığınmacılara, Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşlarından daha ileri haklar verildi ve ayrıcalıklı bir kitle haline
getirildi. Yalnızca onların yararlandığı sağlık birimleri oluşturuldu,
hastahanelere ücretsiz kabul edildi ve ücretsiz ilaç almaları sağlandı.
Pasaport yerine geçen bir kart verildi, bu kartla pirim desteği alarak çalışmaları
kabul edildi. Türkçe bilmeyenler dahil, KPSS sınavına girmeden özel sınavla devlet
memuru olmaları sağlandı.
Suriyelilerin kamu kuruluşlarında işe
alınacağı açıklanmış, doktor olduğunu söyleyen 28 Suriyeliye çalışma izni
verilmiştir. Değişik sektörlerdeki işletmelerde, Suriyeli çalışan
kontenjanları oluşturulmuştur. Türk öğrencilere, geri ödeme koşuluyla aylık
450 YTL kredi verilirken, Suriyeli öğrencilere geri ödemesiz aylık 1200 YTL
burs verilmektedir.6
Olacaklar
Beş milyondan çok Arap, Anadolu’nun değişik
bölgelerine gruplar halinde yerleştirilerek kimliklerini korumaları
sağlanmıştır. Türkler, Suriyelilerin yerleştikleri yerleri terk etmektedir.
Türk yaşam biçimine uyumsuz gelenekleriyle kültürel bozulmanın taşıyıcıları
durumundadırlar. Suriyelilere verilen ayrıcalıklar yurttaş olduklarında da
sürecek, koloniler halinde ülkenin değişik yörelerinde yaşayacaklardır.
Türkiye’de yeni bir azınlık kitlesi yaratılmaktadır.
Bu büyük kitle örgütlenmeye başlayacak ve
anadilde eğitim adıyla Arapça eğitim isteyecektir. Bu istek, müfredata Arapça
dersi koyarak Türk milli eğitimini Araplaştırmaya çalışan AKP tarafından
yerine getirilecektir.
Diyanet, Suriyelilerle yeni bir Sunni kitle
bulacak ve bu kitleyi amaçları yönünde kullanacaktır. Diyanet İşleri
Başkanlığı, şimdiden, Türkiye’ye gelen bin kadar Suriyeli ‘alim ve
ilahiyatçı’ için harekete geçmiş ve ‘tarih, tefsir, hadis’ gibi
konularda Türkiye’ye katkı yapacak Suriyeli sığınmacıya, vatandaşlığa alınmada
öncelik tanınmasını istemiştir.7
Sığınmacılar, yurttaşlık hakkı aldıktan
sonra örgütlenecek ve giderek artan isteklerde bulunarak, yurt dışıyla
bağlantılı siyasi çalışmalar içine gireceklerdir. Bu eğilimin ön uygulamaları
şimdiden başlamıştır.
Türkiye’de yaşayan Arapların partileşme
çalışmalarını yürüten Beyt Nahreyn Arap-Arami Birliği adlı örgütün
Sözcüsü Mim Yavuz Binbay; Türkiye’de 8 milyon Arap ve Arami yaşadığını
ve diğer halklar gibi “anadilde eğitim” hakkı başta olmak üzere, tüm
hakların verilmesini istedi. Binbay, ayrıca partileşme kararı
aldıklarını, partileşme çalışmalarını yürütmek üzere bir komisyon kurduklarını
açıklamıştır.8
DİPNOTLAR
1 “Suriyeli
Göçmenlere Vatandaşlık Hakkı Geliyor!” politikmotto.com
2 Cumhurbaşkanı
Erdoğan’dan sert mesajlar: “Bizim Alnımızda ‘Enayi’ Yazmıyor” www.hurriyet.com.tr
3 https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisi/
4 https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisi/
5 “Türkiye’nin
Yeni Seçmenleri: Suriyeliler” www.hurriyet.com.tr
6 http://bmshaber.com/suriyeli-ogrencilere-karsiliksiz-1200-lira-burs-verildigi/
7 “Vatandaşlık
Hakkı ve Enternasyonalist Tutum” www.evrensel.net
8 “Türkiye’de
Araplar Partileşiyor” 124.com.tr
Türkiye türklerin deyip oturma vatanına ve irkina sahip adet örf ve inancına,atatürkün sana verdiği lâiklik ilkesine sahip çık vatandaşlık hakkını hakkı olmayana verdirme.
YanıtlaSilPaylasacam
YanıtlaSil