29 Kasım 2016 Salı

TEKKE VE TARİKATLARIN KALDIRILMASI


30 Kasım 1925’te çıkarılan, 13 Aralık 1925’te yürürlüğe giren yasayla Tekke ve Zaviyeler kapatıldı. Bu yasayla, şeyhler ve dervişler, tekkelerini kapatmakla kalmadılar, yan örgütleri durumundaki derneklerini de dağıttılar. Kendilerine ayrıcalık sağladığına inandıkları biçimsiz giysilerini çıkardılar. Herkes gibi; ceket, iskarpin, pantolon, kasket ya da şapka giydiler, kravat taktılar. Sokakta hiç kimse, onları artık diğer insanlardan ayıramıyordu. “Başkasının sadakasıyla geçinen” insanlar ortadan kalkmıştı. Belki de yaşamlarında ilk kez, “emekleriyle geçinmek için” çalışmaya başlamışlar, halk içinde yaşayan emekçiler haline gelerek kişiliklerini bulmuşlardı. Onlar, artık Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşları, eşit haklara sahip bireyleriydi. Bunların bir bölümü, okul ya da camilerde kapıcılık, bekçilik gibi hizmet görevi yapan devlet görevlileri, bir bölümü zanaatkar, bir bölümü de, “keçi kılından şapka örüp satan” esnaf haline geldiler.

27 Kasım 2016 Pazar

HİNT UYGARLIĞINDA TÜRK ETKİSİ



Türkler, Hindistan’ı yüzlerce yıl yönetti ve bu ülkeye göz kamaştıran yapıtlar bıraktı. Önceki yerleşimleri saymazsak, Gaznelilerin 1001 yılında gelmesiyle Hindistan’da 857 yıl süren Türk yönetimi yaşandı. 1605-1658 arasındaki Cihangir ve Cihan dönemi; Delhi ve Agra başta olmak üzere birçok taşra kentinde, zerafet ve ihtişamın doruğa ulaştığı yıllar oldu. Özellikle Şah Cihan tarihe, Hindistan’da yaptırdığı görkemli yapılarla geçti. Agra’da Anadolu’dan getirttiği mimar ve ustalara yaptırdığı Tac Mahal ve İnci Camisi benzersiz yapıtlardı. Delhi’de beş yeni kent kuran Türk hükümdarlarından sonra, Yedinci Delhi olarak tanımlanan Şah Cihanabat (Bugünkü Eski Delhi) onun tarafından kuruldu.

25 Kasım 2016 Cuma

HİNT UYGARLIĞI



Hindistan; yaşamı ve insanı anlamaya çalışan düşüncelerin, insancıl inanç dizgelerinin (sistemlerinin) ve köklü bir tarihe dayanan düşünce akımlarının merkezi gibidir. Yaratılan düşünsel gelişkinlik ve olağanüstü kültür o denli kapsamlı ve derindir ki, bu kültür, dünya düşünce tarihinin en önemli aşamalarından birini oluşturmuştur. Varlığını sürdüren ya da yok olan yüzlerce düşünce akımı; binlerce yıl boyunca okul ya da inanç dizgelerinde, düşünce biçimleri ya da davranış geleneklerinde kendisini yaşatarak, günümüze dek gelmiştir. Doğuya özgü olan ve insana değer veren katılımcı, erdemli, yüksek toplumsal töreyi (ahlakı) içeren bu büyük uygarlık; yalnızca Hindistan’ı ya da yalnızca Güney Doğu Asya’yı değil, insanlık tarihinin tümünü derinden etkilemiştir.

 

23 Kasım 2016 Çarşamba

“TÜRK MİLLİ EĞİTİMİ” VE ABD

(24 Kasım “Öğretmenler Günü” kutlu olsun)

Bugünkü okullarda yetişen gençlere ülke yönetimi teslim edilemez. Biz, laik okullara karşı imam–hatip okullarını bir seçenek olarak düşünüyoruz. Devletin kilit mevkilerine yerleştireceğimiz kişileri, bu okullarda yetiştireceğiz.
Cevdet Sunay TC 5.Cumhurbaşkanı
”İmam–hatip okullarında iyi eğitim veriliyor. O çocuklardan zarar gelmez. Türkiye laikliği dinsizlik olarak anlamış, yanlış tatbikatlar yapmıştır. 1930’lardaki laiklik anlayışını yanlış olarak görüyorum”.
Kenan Evren TC 7.Cumhurbaşkanı
”Biz dindar ve kindar bir nesil yetiştireceğiz.”
Recep Tayyip Erdoğan TC 12.Cumhurbaşkanı
Eğitimin amacı yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, ülkede ahlaklı, cumhuriyetçi, devrimci, atılgan, olumlu, giriştiği işleri başarabilecek yetenekte, dürüst, sorgulayıcı, iradeli, yaşamda karşılaşacağı engelleri yenecek güçte, karakter sahibi genç yetiştirmektir”.
Mustafa Kemal Atatürk TC 1.Cumhurbaşkanı

21 Kasım 2016 Pazartesi

GİRİT’İN YOLUNDAKİ KIBRIS


KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis’le 17 aydır sürdürdüğü görüşmeler maratonunda son noktaya geldi. Temsil ettiği devletin sonunu getirecek anlaşmayı tamamlamak için İsviçre’nin küçük bir kasabası Mont Pelerin’de, Anastasiadis’le buluştu. İşbirlikçi basın, açıklama yapılmayan toplantıdan; “çözüme yaklaşıldı”, “beşli zirve gerçekleşecek”, “Kıbrıs sorunu çözülüyor”, “kararlar 20 Kasım’da” gibi başlıklarla ve olumlu bir gelişmeymiş gibi verdi. Oysa gerçek, gazete başlıklarından başkaydı ve Kıbrıs, kapalı kapılar ardında Girit’in gittiği yola sokuluyordu.

19 Kasım 2016 Cumartesi

“TECAVÜZ YASASI” VE ESKİ TÜRKLERDE KADIN



Eski Türklerde; vatana ihanet, savaşta gevşeklik, ülke çıkarlarını yabancı ülkelere karşı korumama, elçilik görevlerinde kusur, ağır siyasi suçlardı ve cezası ölümdü. Türk hukuku, cinsel tecavüz ve ırza geçmeyi, bağlı atı çalmayla birlikte adi suç sayıyor ve bu suçları da ölümle cezalandırıyordu. Tecavüze uğrayan kadın toplumdan dışlanmıyor, ona sahip çıkılıyordu. Tecavüz nedeniyle çocuğu olursa, kadın ulu bir ağaçla evlendiriliyor, doğan çocuk bu yolla meşrulaştırılıyordu. Yaş farkı çok olan evliliklere izin verilmiyor; yaşlı kuşaktan erkek, genç kuşaktan bir kadınla evlenemiyordu. Evlilik, kesin olarak nikâha ve tek eşliliğe dayanıyordu.

16 Kasım 2016 Çarşamba

VAHDETTİN’İN KAÇIŞI; SALTANATIN KALDIRILMASI



17 Kasım 1922 günü ülkeden kaçan Vahdettin, ulus vicdanını gerçek anlamda rahatsız eden ağır suçlar işlemişti. Anadolu’da ordu yoksulluk içinde savaşırken; kadınlar, yaşlılar, çocuklar ölüm dahil her türlü eziyeti göze alıp ateş hatlarına silah götürürken; İstanbul’da, “en sıradan hamal bile özgürlüğün temeline bir taş koymak için yaşamını tehlikeye atmaktan çekinmezken”; Padişah, tüm ulusun kutsal saydığı bu savaşa katılmamış, tam tersi her türlü karanlık oyun içinde düşmanla işbirliği yapmıştı. Tüm ulus, bağımsızlığı için “kendini feda ederken”, o ülkeyi işgal edenlerle anlaşmıştı. Düzenlediği iç isyanlarla kardeş kanı akıtmış, Kurtuluş Savaşı önderlerini idama mahkum etmişti.

13 Kasım 2016 Pazar

MUSTAFA KEMAL’İN İSTANBUL GÜNLERİ: KURTULUŞ SAVAŞI HAZIRLIKLARI



Mustafa Kemal, 13 Kasım 1918 Çarşamba günü İstanbul’a geldi. Burada bulunduğu altı ay boyunca, durmadan çalıştı. Hemen “her kapıyı çaldı.” Güvenilir bulduğu yetki sahiplerine, “askeri birlikleri terhis etmemelerini” ve işgal güçlerine olabildiğince, “örtülü engeller çıkarmalarını” söylüyordu. Dost bildiklerinden başka; düşman saydığı kişiler, düzeysiz ve yetersiz görevliler, hoşlanmadığı insanlar ve yabancılarla bile konuştu. İstanbul’da kaldığı süre içinde, Vahdettin’le dokuz, Sadrazam Damat Ferit’le iki, Harbiye Nazırları Şakir ve Abdullah Paşalarla birer ve Dahiliye Nazırı Mehmet Ali Bey’le bir kez görüştü. Sir W.Birdwood, Kont Sforza ve Rahip Frew’la bir araya geldi. “Türk milletini kurtarmak için giriştiği işte hiçbir şeyi gayrimeşru saymıyordu.” Ülkeyi esenliğe çıkarmada o denli kararlıydı ki, herşeyi göze almıştı. Gerçek düşüncelerini büyük bir sabırla saklı tutuyor, amacına katkı koyması koşuluyla herkesle, konuşuyordu.

9 Kasım 2016 Çarşamba

ATATÜRK’ÜN HASTALIĞI VE HEKİMLER



Sağlığı, 1935’ten sonra bozulmaya başladı. Bu kez görülen, eski hastalıklarından birinin depreşerek onu yeniden rahatsız etmesi değil, dış görünüşüne yansıyan genel bir çöküntüydü. Kendini güçsüz hissediyor, çabuk yoruluyor ve eski verimiyle çalışamıyordu. Ten rengi hızla solmuş, yüz hatlarında derin kırışıklıklar oluşmuştu. Onda pek görülmeyen bir yorgunluk ve bu yorgunluğa bağlı bir bezginlik görülüyordu. Ancak, belirtilere karşın, rahatsızlığının nedeni karaciğer hastalığı bir türlü saptanamıyordu. Tanı gecikmesini ve yanlış tedaviyi anlamıştı. İsviçre’de okuyan Afet İnan’a gönderdiği mektupta, “bence doktorların yanlış görüş ve hükümleri nedeniyle hastalık durmamış, ilerlemiştir” diyor; İsmet İnönü'ye “İsmet, hastalığım çok daha önce bana bütün ağırlığıyla anlatılsaydı, o zaman işin başında, tam başında önlemini alırdım. Bu noktaya getirmezdim. Bana yeterince anlatılmadı, gerçekler gizlendi” diye serzenişte bulunuyordu. Fransa’dan getirilen, Prof. Dr. Frank Fiessinger, kendisini hayrete uğratan bir gerçekle karşılaşıyor, “Atatürk’e o güne dek hiçbir kan tahlili yapılmadığını” görüyordu.(x)

8 Kasım 2016 Salı

ABD’DE SEÇİMLER VE PARTİLER



Paranın siyaset üzerinde her yerde ve her dönemde sürdürdüğü etkili gücü, Amerika’da çok belirgin ve yaygındır. Seçim kazanma şansına sahip her iki parti de, üye ve sempatizan yardımlarıyla ayakta kalamayacaklarını bilirler. Pahalı seçim kampanyaları için, bol sıfırlı yardım çeklerine gereksinimleri vardır ve bunu verebilecek olanlar yalnızca şirketlerdir. Şirketler için partiler, seçim dönemlerinde dört yıllığına sermaye yatıracakları ve karşılığını o yasama döneminde alacakları yatırım alanlarıdır.

4 Kasım 2016 Cuma

SANAYİ DEVRİMİ VE BATI AYDINLANMASI



Buharlı makina, elektromanyetik motor ve bilgisayar; Sanayi Devrimi'ne yön veren köşe taşlarıdır. Bunlar tekil olgular değil, birbirini tamamlayan gelişmelerin ortak ürünü ve geçmişten gelen bilimsel birikimin sonuçlarıdır. Bilimsel ve teknolojik gelişme. 17.Yüzyıldan aldığı birikimi 18.yüzyılda geliştirip daha kapsamlı duruma getirerek, 20.yüzyıla aktardı. 19.Yüzyıl teknik ilerlemenin altın çağıydı. İnsanlar araştırıyor, buluyor ve bulduklarını uygulamaya sokarak büyük paralar kazanıyordu. Patent bürolarına hergün binlerce buluş getiriliyor ve ilk buluş belgeleri alınıyordu.