23 Ocak 2019 Çarşamba

ATATÜRK’ÜN KALKINMA YÖNTEMİ VE ÇİN



20. Yüzyıl’a, ‘Emperyalizm ve Ulusal Kurtuluş Savaşları çağı’da denir. Bu çağı, başardığı anti-emperyalist savaşla Türkiye başlatmıştır. Türkiye’nin başardığı Devrimi’nin önemi, 21. yüzyıl’a girerken daha çok öne çıkıyor. Bu önem, azgelişmiş ülkelerin kurtuluştan sonra ulusal haklarından ödün vermeden, nasıl ve ne biçimde kalkınacağını göstermede yoğunlaşıyor. Türk Devrimi; azgelişmiş bir ülkenin; tekelci bir dünyada, doğal ömrünü tamamlamış liberalizme takılmadan kalkınabilmesinin yolunu gösteriyor. Kemalist kalkınma yöntemi, Atatürk’ün ölümünden sonra uygulamadan kaldırıldı ve Devrim karşı devrimcilerin yönetimde etkin hale gelmeleriyle sona erdi. Çin ise, 1976’dan sonra Atatürk’ün uyguladığı yöntemi kullandı ve bugünkü gücüne ulaştı. Türk Devrimi’yle başlayan Çin Devrimi’yle süren bağımsız kalkınma uygulamaları, geri kalmış ülkelere emperyalizm çağındaki kalkınma yöntemini göstermiştir. Emperyalizm var olduğu sürece bu yöntem geçerliliğini sürdürecektir.

16 Ocak 2019 Çarşamba

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA ARAPLAR



Türk Ordusu, 1914’de başlayan Birinci Dünya Savaşı’nda, Çanakkale’den Hicaz’a (Arabistan’ın Batısı), Kafkasya’dan Basra’ya dek geniş bir coğrafyada çok ağır bir savaşa girdi. Yetersiz bütçe ve eksik donanımla girilen, yükünü Anadolu’daki 12 milyonluk Türk nüfusun çektiği bu savaşta, dünyanın en büyük askeri gücü olan İngiltere, Fransa ve Rusya’yla savaşıldı. Türk Ordusu, bu büyük savaşta kimsenin ummadığı bir direnç gösterdi. Çanakkale’de İngilizler ve bağlaşıklarını yendi, Bağdat’ı almaya kalkan İngiliz Kolordusu’nu Kutü’l-Amare’de teslim aldı. Dört yıllık ağır ve kanlı savaş süresince Türk Ordusu, emperyalist kışkırtmaya dayalı üç ihanet hareketiyle arkadan vuruldu. Doğu’da Ermeniler, Batı’da Rumlar ve Güney’de Araplar; düşmanla anlaşarak ayaklandılar. Yüzlerce yıl Türk yönetimi altında özel ayrıcalıklarla yaşayan insanların, özellikle de aynı dine sahip Arapların girişimleri; savaş kurallarını çiğneyen, tarihsel olduğu kadar insanlık açısından da kabul edilemez nitelikteydi.

8 Ocak 2019 Salı

20.YÜZYILIN SORGULANMASI



Dünya’nın bugünkü durumunu izlemek, yüz yıllık eski bir fotoğrafa bakmak gibidir. Etkinlik bölgeleri için çatışma, ülkeler ve bölgeler arası gerilim, askeri ve ekonomik savaşım, dün olduğu gibi bugün de yaşanıyor. Gücün belirleyiciliği, geçerli kural olmayı sürdürüyor. Yüzyıl başındaki İngiltere’nin yerini bugün ABD aldı. İngiltere–Fransa sömürgeciliğine karşı Alman tepkisinin yerinde şimdi, ABD–Japonya–Almanya çekişmesi var. Yüzyıl başında dünyanın temel paylaşım alanları ve çatışma bölgeleri, Ortadoğu ve Balkanlar (Türkiye) ile Uzak-Doğu (Çin) idi. Şimdi Çin’in yerini Batı Asya ülkeleri aldı. Türkiye kendisini Çin’den daha önce kurtarmıştı, ancak bugün aynı yere geri döndü.

5 Ocak 2019 Cumartesi

ARAPÇA YAZIP TÜRKÇE KONUŞMAK



Arap abecesi, yapısı gereği Türk yazım kurallarını kendi ses yapısına uydurmaya çalışan, bu yönde zorlayan bir özelliğe sahipti. Bu durum, sözcük yazımında sorun yaratıyor, öğrenme güçlüğüne neden oluyordu. Türk ve Arap abeceleri arasında, ‘kaynağını dillerin toplumsal ayrılığından alan çelişkiler’ ve ‘ses boşlukları’ vardı. Osmanlı Türkleri, eğitim görmüş de olsa, çok kere yazım (imla) yanlışı yapmaktan kurtulamazdı. Toplumda, iki tür dil oluşmuştu. Bir yanda, ‘enderun devşirmelerinin kullandığı, yazılan ama konuşulmayan saray dili’ öbür yanda ‘kitlelerin kullandığı, konuşulan ama yazılamayan halk dili’ vardı. Halkı yazılı edebiyata uzak kılan bu durum, halkla aydınları da birbirinden uzaklaştırmış, Türkiye, aydını olmayan bir halktan ya da halksız aydınlardan oluşan, düşünsel çoraklık içinde bir ülke haline gelmişti.