Birinci Dünya Savaşı, 28 Temmuz
1914’de başladı, 11 Kasım 1918’de bitti. Ekonomik dayanakları olmayan bir savaş
bugüne dek görülmedi. Ticari yarışın siyasete taşınarak askeri eyleme
dönüşmesi, büyük küçük tüm savaşların ortak özelliğidir. 20.Yüzyıl başında
dünyanın genel bir çatışmaya gittiği görülüyordu. 1898-1914 arasında yerel
ölçekli çatışmalar sürmekteydi. 1914 yazında ortaya çıkan ve 1918’de bittiğinde
32 ülkenin galip konumda olduğu genel savaş, düşük yoğunluklu yerel savaşların,
yoğun ve kapsamlı bir çatışmaya dönüşerek tüm dünyaya yayılmasıydı. Savaşın
gerçek sorumluları, uzlaşmaz bir ekonomik yarış içine girmiş olan beş gelişmiş
ülkeydi. Almanya, İngiltere, Fransa, ABD ve Japonya.
Ülkemizde toplumsal muhalefetin ve siyasi tartışmanın yoğunlaştığı bir dönem yaşanıyor. Kendiliğinden gelişen kitlesel eylemlerin ve siyasi tartışmaların niteliğini yükseltmek amacıyla bu bloğu oluşturduk. Hiçbir parti, grup ve toplulukla bağımız yoktur. Yazar Metin Aydoğan'ın yazılarını yayınlayacağız. Düşünsel yaşamımıza katkı koyacağına inandığımız yazıların, bilimsel tartışmalara yol açmasını diliyoruz.
27 Temmuz 2018 Cuma
23 Temmuz 2018 Pazartesi
LOZAN’I UNUTMAK
Tarihçi Nobert Von
Bischoff’un, “Türk silahlarının, kazandığı zaferi, uluslararası hukukun
kütüğüne geçirmesidir” diye tanımladığı Lozan Antlaşması, 24 Temmuz
1923’te Lozan Üniversitesi tören salonunda imzalandı. Ankara, görüş ve
isteklerini büyük oranda Batıya kabul ettirmiş, ulusal egemenlik
haklarına yönelik ana amacı etkilemeyen ve çoğu geçici uzlaşmalarla barış
sağlanmıştı. Son iki yüz yılda, Türklerin Avrupa’ya karşı kazandığı tek siyasi
başarı olan Lozan, gerçek bir ‘diplomatik
zaferdi’. Türkiye, Misak-ı Milli
sınırlarını ve tam bağımsızlığını Batı’ya kabul ettirmiş, ezilen uluslara
emperyalizmin yenilebileceğini göstermişti. Kurtuluş Savaşı ve onun
politik sonucu Lozan Antlaşması, hem Batı’nın gelişmiş ülkeleri, hem de
Doğu’nun ezilen ulusları üzerinde, 20.yüzyıla yön veren büyük bir etki yaptı.
Kısa süre içinde Türkiye’nin sorunu olmaktan çıkarak evrensel boyutlu bir
bağımsızlık simgesi haline geldi. Askeri ve hemen ardından gelen siyasi başarı,
emperyalist tutsaklıktan kurtulmak isteyen sömürge ve yarı-sömürgelerde büyük
bir uyanış sağladı, onlara örnek oldu.
16 Temmuz 2018 Pazartesi
DEVŞİRME GELENEĞİ
Devşirmeler, kökü silinmek istenen türedi bir
kuşaktı. Görünüşte; ailesini, soyunu sopunu yadsımış, belleği ve kimliği yok
edilmişti. Yalnızca Osmanlıydı. O bir ailenin bireyi değil, padişahın kuluydu;
bir insan değil, adeta bir makineydi. Hıristiyan doğduğunu, isteği dışında Müslüman
yapıldığını biliyordu. Yüksek yönetim yetkileri, dolgun ücret, siyasi ve idari
ayrıcalıklarla donatılmışlar ve devleti yöneten yerlere getirilmişlerdi. Tümünün
ortak özelliği, boğazlarına dek rüşvet ve entrikaya batmış olmaları ve
Türk uyruklara duydukları düşmanlıktı. Devşirme geleneği
olan; rüşvet, yolsuzluk, dışa bağlanma ve siyasi ihanetin bugün de süren politik
işleyiş durumuna gelmesi, nedenleri tarihte kayıtlı bir süreçler toplamı ve bu toplamın
günümüzdeki sonuçlarıdır. Devşirmeciliğin yaygınlığına yanıt arayan her çaba,
ister istemez, Osmanlı devşirmeciliğine ve
onun yarattığı kapıkulu anlayışına gidecektir.
11 Temmuz 2018 Çarşamba
ATATÜRK VE TÜRKÇE
Yoğun ve özenli bir hazırlık döneminden
sonra, 1932’de, Dil Devrimi çalışmalarını başlattı. 12 Temmuz 1932’de,
program ve tüzüğünü kendisinin yazdığı, Türk Dili Tetkik Cemiyeti’ni
kurdu. Hemen ardından kendi deyimiyle, “bütün milleti dil çalışmalarına
katma amacıyla”, Birinci Büyük Dil Kurultayı’nı topladı. Kurultay’a;
dil uzmanları, bilim adamları, yazar ve ozanlar, öğretmenler ve halk
temsilcileri katıldı. Binden çok delege içinde, ülkenin değişik yerlerinden
gelen “kadın-erkek köylüler ve yörükler de vardı. Dil konusunda sahip
olduğu kesin yargı, “kendi dili ile düşünmeyen, okuyup öğrenmeyen, kendi
dilinde eğitim almayan bir ulus, bağımsız olamaz. Hiçbir ulus, dilindeki
yabancı kültürlerin etkisini önlemeden kendini bulamaz. Dilde ödün verenler,
ulusal savunma silahlarından birini elinden bırakmış, güçsüz düşmüş, birliğini
yitirmiş demektir” biçimindeydi.
6 Temmuz 2018 Cuma
ÇOCUK VE KADIN CİNAYETLERİ; ESKİ TÜRKLERDE KADIN VE ÇOCUK
8 yaşındaki Eylül Polatlı’da, 4 yaşındaki Leyla Ağrı’da
öldürüldü. Hatay’da Ufuk hala bulunamadı. Eylül’e cinsel
istismarda bulunulmuştu. Leyla’nın 8 gün aç bırakıldığı bu nedenle
öldüğü açıklandı. Bu üç olay, kamuoyunun dikkatini çekti ama kaybolan,
istismara uğrayan çocuk sayısı bunlardan ibaret değildi ve çok yüksekti... Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre,
2008-2016 yılları arasındaki 8 yılda 104 bin 531 çocuk kaybolmuş. 2017 yılında 387 çocuk cinsel
istismara uğramış. Çocuklar, kaldıkları yurtlarda, okullarında; öğretmenleri ya
da okul çalışanları tarafından istismar edilmiş. İstismara uğrayan 41 çocuk,
intihara kalkışmış ve intihar etmiş. 20 çocuk öldürülmüş. 10 çocuk babası
tarafından öldürülmüş. 2010‘dan bu yana 1915 kadın
öldürülmüş. 355 cinayetin öncesinde kadınlara şiddet uygulanmış, ırzına
geçilmiş ya da tehdit edilmiş. 237 cinayet, kadınların güvenlik endişesiyle
resmi başvuruda bulunduğu halde işlenmiş.
4 Temmuz 2018 Çarşamba
4 TEMMUZ VE AMERİKAN DEMOKRASİSİ
Birleşik
Devletler anayasasını hazırlayarak Amerikan demokrasisine biçim verenler; köle çalıştıran büyük toprak sahipleri, ticaret
ve sanayi burjuvazisi ve bankerlerdi.
Bunlar, devleti, daha işin başında
ele geçirmişler, toplum üzerinde kuracakları egemenliği güvenlik altına almayı
başarmışlardı. Anayasa’da; demokrasiden, eşitlikten, kardeşlikten sıkça söz
ediliyor ancak bağımsızlık savaşına katılan halk kesimlerinin, küçük
çiftçilerin ve sanayi merkezlerindeki işçilerin haklarını gözeten bir yaklaşım
yer almıyordu. Anayasayı hazırlayan Alexander Hamilton, ABD’nin
bankacılık sistemini ve mali örgütlenmesini kuran kişiydi. İlk Başkan George
Washington, çok geniş topraklara sahipti ve ABD’nin en zengin insanıydı. Öldüğünde 314 kölesi
vardı.
1 Temmuz 2018 Pazar
ATATÜRK VE TARİH ARAŞTIRMALARI
2
Temmuz 1932’de Ankara’da, Atatürk’ün
de katıldığı Birinci Türk Tarih Kurultayı toplandı. Öğretim üyeleri,
uzmanlar, araştırmacılar ve tarih öğretmenlerinin katılacağı kurultayda;
bilimsel tartışmalar yapılacak, yeni bir tarih anlayışı oluşturmak için Türk
tarihinin genel esasları belirlenecekti. Sonuçlar, milli eğitim programlarına
yansıtılacaktı. Kurultay, unutulmuş olan Türk tarihini
ortaya çıkaran nitelikli çabanın başlangıcı oldu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)