2016 itibariyle
Türkiye’nin borcu; 421 milyar doları dış, 269 milyar doları iç olmak üzere
toplam 690 milyar dolara ulaştı. Bu borcun ulusal gelire oranı yüzde 50’yi
buluyor. Bu oran Türkiye’yi, dünyada ulusal gelirine göre en borçlu ülkelerden
biri haline getiriyor. Borç o denli büyük ki, üretimsizliğin yol açtığı gelir
düşüklüğü sürdüğü sürece, ne bugün ne de gelecekte ödenebilir. Ödenemeyen
borçlar için alacaklıların neler yapabileceği, Osmanlı’nın son döneminde
yaşayarak görüldü. Belli ki, benzer uygulamalar yine görülecek. Ekonomik sorunların ağırlaştığı günümüz ortamında, yabancı ortaklı
şirketlerin yap-işlet-devret modeliyle yaptığı 53,7 milyar dolarlık 211 projeye 130 milyar dolar Hazine garantisi verildi. Yalnızca 18
şehir hastanesine devletin ödeyeceği kira bedeli 30
milyar dolar.
Hazine, Avrasya Tüneli, Osmangazi Köprüsü ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde;
geçmeyen araçlar için işletmeci şirketlere, 2017’nin ilk 4 ayında 803
milyon TL ödeyecek. Bugünkü durumun sürmesi halinde, yıl sonunda işletmeci
firmalara 2 milyar 410 milyon TL ödenecek. Bu miktar, Osmangazi Köprüsü’nün
yapım bedeli kadar bir paradır.
Ülkemizde toplumsal muhalefetin ve siyasi tartışmanın yoğunlaştığı bir dönem yaşanıyor. Kendiliğinden gelişen kitlesel eylemlerin ve siyasi tartışmaların niteliğini yükseltmek amacıyla bu bloğu oluşturduk. Hiçbir parti, grup ve toplulukla bağımız yoktur. Yazar Metin Aydoğan'ın yazılarını yayınlayacağız. Düşünsel yaşamımıza katkı koyacağına inandığımız yazıların, bilimsel tartışmalara yol açmasını diliyoruz.
31 Temmuz 2017 Pazartesi
27 Temmuz 2017 Perşembe
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE MUSTAFA KEMAL
Birinci Dünya Savaşı, 28 Temmuz 1914'de başladı, 11 Kasım 1918'de bitti.
Osmanlı İmparatorluğu, savaş sürerken ve ortada hiçbir
neden yokken, ‘29 Ekim 1914 günü herhangi bir
bildirimde bulunmadan Rus limanlarını bombaladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun Dünya Savaşı’na katılması anlamına gelen bu
eylem, önceden hazırlanmış bir tasarımdı ve çok dar bir kadro tarafından
düzenlenmişti. Akdeniz’de İngiliz donanmasından kaçan Goeben ve Breslau adlı
iki Alman savaş gemisi, Çanakkale’yi geçip İstanbul’a gelmiş; Türk Hükümeti,
kimsenin inanmadığı bir açıklamayla, bu iki gemiyi satın aldığını açıklamıştı. Yavuz ve Midilli adları verilen ve gönderine “Türk bayrağı çekilip, Türk flamalarıyla donatılan” bu iki gemi; “başlarına kırmızı fes takılarak Türk
üniforması giydirilmiş” Alman askeriyle birlikte ve yanlarına
Karadeniz’deki Osmanlı filosunu da alarak, Rus kentlerini bombalamıştı. Saldırı
emrini, Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na getirilen Alman Amiral Wilhelm Souchon (1864-1946), Başkomutan
Vekili Enver Paşa’nın yazılı iznine
dayanarak vermişti. (X)
23 Temmuz 2017 Pazar
“ZAFERİN ULUSLARARASI HUKUKUN KÜTÜĞÜNE ÇAKILMASI” : LOZAN ANTLAŞMASI
Vahdettin’in
ülkeden kaçışından 3 gün sonra, 20 Kasım 1922’de, Lozan’da barış görüşmeleri
başladı. Bir yanda, katılımcı olarak İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan,
Japonya, Romanya ve gözlemci olarak, ABD, Sırbistan, Sovyetler Birliği,
Bulgaristan, Belçika, Portekiz; diğer yanda yalnızca Türkiye vardı. Birinci
Dünya Savaşı’nı kazanan devletler, hazırladıkları Sevr Anlaşması’nı Ankara hükümetine kabul
ettirememişler; Anadolu’ya çıkartılan Yunanlıları yenen Türkler, Lozan’a,
yenilgiyi kabul eden Almanya ve Avusturya’dan farklı olarak, yengi
kazanmanın özgüveniyle gelmişti.
İngiltere ve bağlaşıkları (müttefikleri) ise, Türkiye’yi
hala “Dünya Savaşı’nın yenik ülkesi” görerek ya da öyle görünerek
gelmişti. Almanya ve Avusturya’ya Versailles’da yapılanın benzeri, Lozan’da Türkiye’ye yapılacak ve Küçük Asya’daki Batı çıkarları, korunacaktı.
Ortadoğu’ya verilecek yeni biçim, uluslararası bir anlaşmayla
meşrulaştırılacak, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki imtiyaz haklarının korunması
koşuluyla, Yeni Türkiye’nin sınırları belirlenecekti.
19 Temmuz 2017 Çarşamba
OSMANLI’DA TOPRAK MÜLKİYETİ
Selçuklu ve
Osmanlılar’daki toprak mülkiyetinin temel özelliği, Orta Asya kültürünün
gelişkin bir uzantısı ve paylaşımcılığa dayanan kamucu yaşam biçiminin ürünü
olmasıdır. Fethedilen yerlerde devletin kalıcılığını sağlamada belki de en
önemli sorun, toprak ilişkilerindeki çeşitlilik ve bu çeşitliliğe uygun
çözümlerin bulunup uygulanmasıydı. Onlarca millet ve milliyetin yaşadığı yedi
milyon kilometrekarelik İmparatorlukta, tek bir uygulamanın her yerde ve aynı
biçimde gerçekleştirilmesi olanaksızdı. Bu nedenle, özel koşullara uyum
gösteren ve gereksinime yanıt veren değişik mülkiyet ilişkileri geliştirildi ve
başarıyla uygulandı.
17 Temmuz 2017 Pazartesi
İSPANYA İÇ SAVAŞI
17 Temmuz
1936’da, başlayan İspanya İç Savaşı, “uygarlığın beşiği” Avrupa’da yaşanan bir insanlık dramı, bir vahşet
dönemiydi. Emperyalist devletler, gerektiğinde, kendi halklarına karşı da
şiddet uygulamış ve zor yöntemlerini, Avrupa’da da kullanmaktan çekinmemişti.
Ulusal ya da toplumsal mücadeleye girişeceklerin, İspanya iç savaşını
incelemeleri ve günümüze yönelik sonuçlar çıkarmaları gerekir. Bu savaş;
ilkelerin ve insani değerlerin nasıl kolayca ayaklar altına alındığını, “demokrasi”
havarisi ülkelerin demokrasinin yok edilmesine nasıl göz yumduklarını gösteren,
çarpıcı bir örnektir. Bu savaş,
İspanya topraklarında yapılan bir Avrupa İç Savaşı’dır. Savaşa şu ya da
bu oranda karışmayan, vatandaşı İspanya’da savaşmayan ülke kalmamıştı. Üç yıl
süren savaş sonunda; Bir milyon insan öldü, iki milyon insan tutuklandı ve beş
yüz bin insan yurtdışına kaçtı. İspanya; emperyalist ülkelerin, ideolojilerin,
sistemlerin ve yeni silahların çatıştığı bir arenaya dönüştü.
16 Temmuz 2017 Pazar
OSMANLI YÖNETİM BİÇİMİ
Osmanlı Devleti’nin
evrimi, yalnızca askeri örgütlenme ve devlet yönetimi konularında değil,
bununla birlikte; eğitim, hukuk, maliye, ticaret ve üretim alanlarında da
kendinden önceki Türk toplumlarının tarihsel birikimi üzerinde gelişti. Orta Asya kültürü temel alınıp, yeni
koşulların yarattığı gereksinimler doğrultusunda; başka kültürlerden de
yararlanılarak, güçlü ve iyi işleyen bir devlet kuruldu. Selçukluların işleyip
geliştirdiği; Sasani, Abbasi ve Bizans kültürü; binlerce
yıllık Anadolu uygarlığıyla karıştı ve tümü Türk yönetim düzeni içinde eritilerek,
ileri bir uygarlık yaratıldı. Anadolu, bu gelişime bağlı olarak, Türkleşti.
12 Temmuz 2017 Çarşamba
TÜRKÇE’NİN GÜCÜ
12 Temmuz 1932, Dil
Devrimi’nin temelinde yer alan, Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin
kuruluş günüdür. “Türkçe’nin Gücü” yazısını, bugünün anısına ve
Türkçenin gelişimine katkı koyanlara saygı için yayınlıyoruz.
Türkçe,
Selçuklular ve Osmanlılar tarafından yaklaşık bin yıl, resmi dilden uzak
tutuldu ve hiçbir devlet desteği almadı. Tersine; savsaklandı, aşağılandı ve
baskı altına alındı. Buna karşın, başta Türkmenler olmak üzere, Anadolu
halkının sahiplenmesi nedeniyle kendini korumasını bildi. Bilim adamlarını
şaşırtan bir direnç göstererek özyapısını korudu. Sözcük zenginliği ve köklü
yapısı sayesinde, özümleme uygulamalarının tümüne karşı direndi ve ayakta
kaldı. Osmanlılar Türkçe’yi baskı altına alırken, ona tanımadıkları serbestliği;
Arapça, Farsça, Rumca, Bulgarca ve Sırpça’ya tanıdı, buna karşın bu diller,
Türkçe’yi eritemedi. Bu dilleri konuşan toplumlar, zorlama olmamasına karşın,
kendi dilleri yanında Türkçeyi de öğrendiler. Türkçe, onların diline birçok
sözcük bıraktı.
10 Temmuz 2017 Pazartesi
ESKİ TÜRKLERDE TÜZE (HUKUK)
Hukukçularımızın 10 Temmuz Dünya Hukukçular Günü
kutlu olsun.
Eski
Türklerin hukuk düzeninde, ayrımsız herkesin sorumlu olduğu ceza yasaları vardı
ve yasalar, disiplinli bir güvenlik örgütü aracılığıyla ödünsüz uygulanırdı.
Hızlı ve adil karar veren mahkemeler, suçluları ayırım gözetmeden yargılardı.
Gözaltı süresi on günden çok olamazdı. Vatana ihanet, savaşta
gevşeklik, ülke çıkarlarını yabancı ülkelere karşı korumama, elçilik
görevlerinde kusur, ağır siyasi suçlardı ve cezası ölümdü. Cinayet, ırza
geçme, bağlı atı çalma, soygun, ağır adi suçlardı ve
bunların da cezası ölümdü.
7 Temmuz 2017 Cuma
ADANA’DAN SAMSUN’A; KURTULUŞ SAVAŞI HAZIRLIKLARI
Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı hazırlıkları; Adana’da başlattığı, İstanbul’da geliştirdiği ve Samsun’da uygulamaya
soktuğu dokuz aylık bir dönemini kapsar.19 Mayıs, hazırlık sürecinin
son, Kurtuluş Savaşı’nın
başlangıç noktasıdır. Mondros Mütarekesi henüz imzalanmamışken,
ülkenin işgal edilerek parçalanacağını önceden görmüş, hazırlıklarını buna göre
yapmıştı. Ulusun kurtuluşu; halkın örgütlenmesine dayalı silahlı savaşımın ve
ulusal bağımsızlık kararlılığının, toplumun ortak istenci durumuna getirilmesiyle
olanaklıydı. “Türk ata yurduna ve Türk’ün bağımsızlığına saldıranlara”
karşı, onların gücüne ve kim olduğuna bakmadan, “bütün ulusça ve silahlı
olarak karşı çıkmak, onlarla savaşmak gerekiyordu”. Şimdi bunu yapıyor ve
sonuna dek gideceği, dönüşü olmayan bir yola giriyordu.
4 Temmuz 2017 Salı
KÜRTLERİN TÜRKLEŞMESİ, TÜRKLERİN “KÜRTLEŞMESİ”
Osmanlılar, Kürdistan adını verdiği bölgede, devletin temel dayanağı olan tımar sistemini Kürtler’e uygulamadı.
Bölgenin yönetimini, babadan oğula geçecek biçimde aşiretlere bırakıp bu
aşiretlere, yalnızca Avrupa’daki sınır boylarında yaşayan kimi topluluklara
verilen özel haklar tanıdı. Kürtler Müslüman olduğu için haraç ve cizye ödemiyor, tımar dışında bırakıldıkları için de aşar vermiyordu. Çevreleri koruma
altında olduğu için, hiçbir dış tehdit altında değildiler. Bu koşullar,
Kürtlerin tarihlerinin hiçbir döneminde ulaşamadıkları ayrıcalıklardı.
3 Temmuz 2017 Pazartesi
KILIÇDAROĞLU’NUN YÜRÜYÜŞÜ
Songül Karlıdere: Değerli Metin Hocam, paylaşımlarınızdan Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünü
desteklediğinizi görüyorum. Kitaplarınızda CHP’nin tarihini yazdınız,
paylaşımlarınızda CHP yönetiminin niteliğini ortaya koydunuz. Şimdi yürüyüşü
destekliyorsunuz. Bu çelişkiyi nasıl açıklayacaksınız.
Metin
Aydoğan: Toplumsal mücadele, çelişkilerin iç içe geçtiği karmaşık
bir süreçtir Sevgili Songül. Olay ve olgulara; iyi-kötü, ak-kara,
yararlı-yararsız donmuşluğuyla bakmamalısın. Sürekli değişkenliğin yön verdiği
çelişkiler yumağı içinden, yararlı olanları bulup çıkarmalıyız.. Siyahla beyaz
arasında grinin olduğunu ve müdahaleyle siyaha ya da beyaza yönelebileceğini
bilmelisin.
2 Temmuz 2017 Pazar
ARAP COĞRAFYASINDA TÜRK EGEMENLİĞİ
Arapları
egemenlik altına alan ilk Türk devleti, Mısır’da kurulan Tolunoğulları’ydı. Daha sonra yine Mısır’da Akşit ve Memluk
devletleri kuruldu. Samanoğulları, Karahanlılar, Gazneliler, Gorlulular; İran Yaylası ile Orta Asya’da kurulan ve Araplarla ilişki geliştiren diğer Türk
devletleriydi. Büyük Selçuklular,
Mısır dışındaki Abbasi topraklarını ele geçirdiler. Osmanlı İmparatorluğu;
Arapların yaşadığı toprakların tümüne egemen oldu. Araplar, 20.yüzyıla dek
süren bin yıllık Türk yönetimi altında, tarihlerinin en çatışmasız ve huzurlu
dönemini yaşadı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)