24 Kasım 2022 Perşembe

CUMHURİYET’İN EĞİTİM ATILIMI VE ÜNİVERSİTE YENİLEŞMESİ

 


BU YAZI METİN AYDOĞAN’IN KENDİ OLUŞTURDUĞU ARŞİVİNDEN ALINARAK YAYINLANMIŞTIR.

(24 Kasım Öğretmenler Günü Kutlu Olsun)

 

‘Eğitim seferberliği’nde eğitim düzeyi ne olursa olsun okul görmüş herkes göreve çağrıldı. Emekli devlet memurları, mesleği bırakmış öğretmenler, konumu ne olursa olsun okuma yazma bilen herkes, öğretmen olmaya davet edildi. Askerdeki ‘uyanık’ çavuşlara önce okuma yazma, sonra okuma yazmayı öğretme öğretildi. Bunlar terhisle birlikte, maaş bağlanarak, köylerine eğitmen olarak gönderildiler. Başkasına bir şey öğretebilecek her insan, değerlendirilmeye çağırılıyor, aydını olmayan bir ülkede aydınlığa doğru gidiliyordu. Ülkenin herkese ve her şeye, üstelik yakıcı bir biçimde, gereksinimi vardı. Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Kemal Zaim Sunel, şunları söylüyordu: “Hangi ülke, çocuklarına bizim ülkemiz kadar muhtaçtır? Hangi millet bizim kadar fakirdir? Öyle bir işin içine girdik ki, herkes dağarcığında ne varsa ortaya dökmelidir.”(x)

 

10 Kasım 2022 Perşembe

ATATÜRK’ÜN HASTALIĞI VE HEKİMLER

 


BU YAZI METİN AYDOĞAN’IN KENDİ OLUŞTURDUĞU ARŞİVİNDEN ALINARAK YAYINLANMIŞTIR.

Sağlığı, 1935’ten sonra bozulmaya başladı. Bu kez görülen, eski hastalıklarından birinin depreşerek onu yeniden rahatsız etmesi değil, dış görünüşüne yansıyan genel bir çöküntüydü. Kendini güçsüz hissediyor, çabuk yoruluyor ve eski verimiyle çalışamıyordu. Ten rengi hızla solmuş, yüz hatlarında derin kırışıklıklar oluşmuştu. Onda pek görülmeyen bir yorgunluk ve bu yorgunluğa bağlı bir bezginlik görülüyordu. Ancak, belirtilere karşın, rahatsızlığının nedeni karaciğer hastalığı bir türlü saptanamıyordu. Tanı gecikmesini ve yanlış tedaviyi anlamıştı. İsviçre’de okuyan Afet İnan’a gönderdiği mektupta, “bence doktorların yanlış görüş ve hükümleri nedeniyle hastalık durmamış, ilerlemiştir” diyor; İsmet İnönü’ye “İsmet, hastalığım çok daha önce bana bütün ağırlığıyla anlatılsaydı, o zaman işin başında, tam başında önlemini alırdım. Bu noktaya getirmezdim. Bana yeterince anlatılmadı, gerçekler gizlendi” diye serzenişte bulunuyordu. Fransa’dan getirilen, Prof. Dr. Frank Fiessinger, kendisini hayrete uğratan bir gerçekle karşılaşıyor, “Atatürk’e o güne dek hiçbir kan tahlili yapılmadığını” görüyordu.(x)