Hindistan;
yaşamı ve insanı anlamaya çalışan düşüncelerin, insancıl
inanç dizgelerinin (sistemlerinin) ve köklü bir tarihe dayanan
düşünce akımlarının merkezi gibidir. Yaratılan düşünsel
gelişkinlik ve olağanüstü kültür o denli kapsamlı ve derindir
ki, bu kültür, dünya düşünce tarihinin en önemli aşamalarından
birini oluşturmuştur. Varlığını sürdüren ya da yok olan
yüzlerce düşünce akımı; binlerce yıl boyunca okul
ya da inanç
dizgelerinde,
düşünce
biçimleri
ya da davranış
geleneklerinde
kendisini yaşatarak, günümüze dek gelmiştir. Doğuya özgü olan
ve insana değer veren katılımcı, erdemli, yüksek toplumsal
töreyi (ahlakı) içeren bu büyük uygarlık; yalnızca Hindistan’ı
ya da yalnızca Güney Doğu Asya’yı değil, insanlık tarihinin
tümünü derinden etkilemiştir.
Ülkemizde toplumsal muhalefetin ve siyasi tartışmanın yoğunlaştığı bir dönem yaşanıyor. Kendiliğinden gelişen kitlesel eylemlerin ve siyasi tartışmaların niteliğini yükseltmek amacıyla bu bloğu oluşturduk. Hiçbir parti, grup ve toplulukla bağımız yoktur. Yazar Metin Aydoğan'ın yazılarını yayınlayacağız. Düşünsel yaşamımıza katkı koyacağına inandığımız yazıların, bilimsel tartışmalara yol açmasını diliyoruz.
29 Eylül 2014 Pazartesi
24 Eylül 2014 Çarşamba
YÜKSEK TEKNOLOJİ VE GELECEK
Eğitimde
sağlanan; kitlesel yaygınlık, sınıflar arasındaki fırsat
eşitliği, ayrılan fonlar, sağlanan düzey ve niteliksel başarı
gibi konular gelişmiş ülkeler arasındaki eğitim ayrımının
odak noktalarıdır. Ekonomik büyümenin ve rekabetin alacağı
biçim, bu ayrılıklar üzerinde gelişecek; bilimsel-teknolojik
yarışın sonucu eğitime verilen önemle belirlenecektir.
Microelektronik,
biyorteknoloji,
yeni
ağır sanayi,
robot
ve imalat aletleri,
bilgisayar
ve bilgisayar programları,
telekomünikasyon
ve
sivil havacılık sanayileri,
günümüzdeki ileri teknoloji yarışının stratejik erekleridir.
Bu alanlarda, başarı ya da başarısızlığı serbest rekabet
ilişkilerinin belirlemesine bırakacak gelişmiş ülke yoktur.
Yoğun ve yaygın devlet destekleri bu alanlara odaklanmıştır.
Özellikle bu yedi stratejik üretim dalında üstünlük savaşımı
o denli yeğindir (şiddetlidir) ki, konu bunlar olduğunda liberal
söylemler ağza alınmaz.
22 Eylül 2014 Pazartesi
KÜRESELLEŞMENİN GELİŞMİŞ ÜLKELERE ETKİSİ
Şirket
etkinliklerinin denetimsiz sürdürüldüğü dünya ortamı ve bu
ortamın insanlığın tümüne dayattığı yaşam koşulları,
küresel politikaları üreten ülkelerin insanlarına da umutsuz bir
gelecek sunuyor. Bugün, şirket çıkarlarıyla insanlığın
gelişimi arasında yeğin (şiddetli) ve ivedi (acil) çözüm
bekleyen bir çelişki var. Bugün, gelişmiş ülkelerin bir türlü
çözemediği; işsizlik, gelir paylaşımındaki eşitsizlik, artan
suçlar, sosyal güvensizlik, uyuşturucu bağımlılığı, çevre
kirliliği, yasadışı göç, üretimsizlik, ayrılıkçı siyasi
yapılanmalar vb. sorunlar, Yeni
Dünya Düzeni’nin
gelişmiş ülkelere kestiği faturalardır. Ulusal gelirini
ağırlıklı olarak, azgelişmiş ülkelerle giriştiği tek yanlı
tecimsel (ticari) çıkarlar üzerine kuran ve bu ilişkileri giderek
dünya düzeni yaparak küreselleştiren gelişmiş ülkelerin,
sorunlardan uzak durmaları olanaklı değildir.
19 Eylül 2014 Cuma
ALMANYA’DA SİYASİ PARTİLER
Almanya’da
19.yüzyıl ortalarına dek siyasi parti yoktu ancak örgütlenmeyi
bekleyen pek çok düşünce akımı ve görüş vardı. Köklerinin
Alman tarihinde olduğunu ileri süren muhafazakarlar
ve liberaller,
geleceğe egemen olacağını açıklayan sosyal
demokratlar;
çiftçileri, tarım emekçilerini ya da işçi örgütlerini,
dernekten partiye dönüştürmenin çabası içindeydiler. İki
partili siyasi düzen başlangıçta oluşturulamamıştı. 1871’de
8, 1918’de 11, 1930’da 15 parti Reichstag’a
milletvekili sokmuştu. Almanya’da iki partili düzen, İkinci
Dünya Savaş’ından sonra gerçekleştirildi.
17 Eylül 2014 Çarşamba
İNGİLTERE’DE SİYASİ PARTİLER
İngiltere’de
siyasi yaşam, dün olduğu gibi bugün de, akçalı gücü yüksek,
büyük mülk ve sermaye sahipleri tarafından denetim altında
tutulmaktadır. Denetim, pek çok yasal önlem yanında, para ve
siyasi rüşvetin belirleyici olduğu ilişkiler ağıyla sağlanmış
ve bu ilişkiler, siyasete yön veren temel unsurlar yapılarak
“meşrulaştırılmıştır”.
İngiltere, siyasi rüşvet konusunda da başka ülkelere örnek
olan, öncü bir rol oynamıştır. Parayla siyaset arasındaki
etkili ilişki, İngiliz siyasetinin kökleri eskiye giden bir
geleneğidir.
15 Eylül 2014 Pazartesi
KÜRESELLEŞME VE İŞÇİ HAKLARI
Bir zamanlar eylemleriyle ses
getiren işçi devinimi, son dönemlerde kalıcı bir durgunluk ve
eylemsizlik içine girdi. Geçmişte güç kullanılarak
etkisizleştirilen sendikal savaşım şimdi yasal düzenlemeler ve
işsizlik korkutmasıyla etkisizleştiriliyor. Küresel politikaların
çalışma yaşamına verdiği yeni biçim; düşük ücret, ücretsiz
fazla çalışma ve sosyal güvensizlik üzerine kurulu 19. yüzyıl
koşullarında çalışan iş yerleri ortaya çıkıyor.
Yaşananlardan yalnızca işçiler değil tüm çalışanlar
etkileniyor, kazanılmış haklarını yitiriyor.
12 Eylül 2014 Cuma
ŞİRKETLER VE PARTİLER
Kazanç amaçlı şirketlerle
siyasetle uğraşan partiler arasında, ne gibi bir ilişki olabilir
ya da olabilir mi? İlgi alanları, çalışma biçimleri,
ilişkileri; birbirinden uzak gibi görünen bu iki oluşum, nasıl
ve nerede birlikte olabilir, ortak bir tutum içine girebilir?
Şirket-parti
ilişkisi, özellikle günümüzde sanılandan çok yoğun ve
yaygındır. Şirketin
belirleyici, partinin
uygulayıcı olduğu bu ilişki, günümüzdeki küresel politikanın
temelinde yer alır. Şirketin
yönetim erkine gereksinimi vardır, bu gereksinimi doğal olarak
siyasi savaşım örgütü olan partilerle
karşılar. Şirketler,
devlet üzerindeki etkisini koruyup güçlendirmek için, siyasi
partileri denetim altında tutmak zorundadır.
10 Eylül 2014 Çarşamba
KÜRESELLEŞME VE SİYASİ PARTİLER
Küreselleşme düşüncüleri
(ideologları), “siyasi partilerin artık işlevini
yitirdiğini”, “temsili demokrasi ve ölçek ekonomisinin
çağdışı kaldığını”, “küresel ekonomi büyüdükçe
uluslardan oluşan oyuncuların küçüldüğünü” ve
“doğrudan yönetim dönemine geçildiğini” söylüyor.
Söylenenler doğru mu? John Naisbitt’in; “evrenselleştikçe
küçülüyor ve kabileselleşiyoruz: etnik köken, dil, kültür ve
din gibi konularda kendi türüne bağlılık giderek artıyor”,
“siyasi partiler öldü”, “tüketici odaklı serbest
piyasa demokrasisine geçiyoruz” gibi sözleri ne anlama
geliyor? Bugün özellikle azgelişmiş ülkelerde bir parti
bunalımının yaşandığı doğrudur. Emperyalizme karşı savaşım
veren, köklü dönüşümler gerçekleştiren, devrim yapan partiler
yok denecek kadar az. Parti sayıları artıyor ancak etkileri
azalıyor; ülkesine ve halkına yabancılaşıyor. Bu durum geçici
bir dönemin kalıcı olmayan sonuçları mı, yoksa söylendiği
gibi partiler “artık işlevini bitirip” “öldü”
mü?
8 Eylül 2014 Pazartesi
KÜRESELLEŞME VE SİYASET
Yeni
ve ileri bir olguymuş gibi sunulan küreselleşme, ne yenidir ne de
ileri. Tekelci şirket egemenliğinin en yüksek, en asalak ve
çözülmeye en yakın üst evresidir; 20.yüzyıl başında dünyaya
yayılan emperyalizmin kendisidir. Yüz yıllık geçmiş içinde;
teknolojik gelişme, sermayenin küresel dolaşımı ve mali-sermaye
(finans-kapital)
yoğunlaşması olağanüstü artmıştır, ancak emperyalist düzen
niteliksel bir değişime uğramamıştır. Dünya 21.yüzyıla,
20.yüzyıla girdiği koşulların hemen aynısıyla girmiştir.
5 Eylül 2014 Cuma
ALTIOK-2
Altıok,
yaymaca (propaganda) amacı taşıyan sıradan bir tanımlama değil;
mücadele içinde oluşan, yaşama bağlı ve geleceğe yön veren
ilkeler bütünüdür. Geri kalmışlıktan kurtularak gelişmek
isteyen bir ulusun, kalkınıp güçlenmek için izleyeceği yolu
gösterir. Bu işin nasıl yapılacağını açıklar. İnsanı esas
alır, bilime ve gerçeklere dayanır. Herşeyden önce, “çok
yönlü, ileri ve çağın gereklerine uygun”
belirlemeler; “halka
verilen söz ve yükümlenmelerdir.”
Toplumsal gelişimi temel amaç sayan, kendine güvenli ve devrimci
bir yönetimin yapabileceği bir girişimdir. Türk ulusunun
buluşudur ancak evrensel bir boyutu vardır.
3 Eylül 2014 Çarşamba
ALTIOK -1
Altıok, yaymaca (propaganda)
amacı taşıyan sıradan bir tanımlama değil; mücadele içinde oluşan, yaşama bağlı
ve geleceğe yön veren ilkeler bütünüdür. Geri kalmışlıktan kurtularak gelişmek
isteyen bir ulusun, kalkınıp güçlenmek için izleyeceği yolu gösterir. Bu işin
nasıl yapılacağını açıklar. İnsanı esas alır, bilime ve gerçeklere dayanır.
Herşeyden önce, “çok yönlü, ileri ve çağın gereklerine uygun”
belirlemeler; “halka verilen söz ve yükümlenmelerdir.” Toplumsal
gelişimi temel amaç sayan, kendine güvenli ve devrimci bir yönetimin
yapabileceği bir girişimdir. Türk ulusunun buluşudur ancak evrensel bir boyutu
vardır.
1 Eylül 2014 Pazartesi
KEMALİZM-EMPERYALİZM İLİŞKİSİ – YAPISAL KARŞITLIK
Türk
Devrimi’nin
dünya siyasetine etkisi bilinenden ve sanılandan çoktur. Kemalizm
tarihsel olarak Batı kapitalizminin “kabuk değiştirerek”
dünyanın tümünü yatırım alanı durumuna getirmeye giriştiği
bir dönemde ortaya çıkmıştır. Bu dönem, dünyanın yeniden
paylaşımı için ilk büyük küresel çatışmanın yaşandığı,
emperyalizmin yayılma evresidir. Emperyalizm yerleşik dünya düzeni
durumuna gelemeden, daha “gençlik” döneminde, Kemalizmle
karşılaşmış ve yenilgiye uğramıştır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)