Eğitimde
sağlanan; kitlesel yaygınlık, sınıflar arasındaki fırsat
eşitliği, ayrılan fonlar, sağlanan düzey ve niteliksel başarı
gibi konular gelişmiş ülkeler arasındaki eğitim ayrımının
odak noktalarıdır. Ekonomik büyümenin ve rekabetin alacağı
biçim, bu ayrılıklar üzerinde gelişecek; bilimsel-teknolojik
yarışın sonucu eğitime verilen önemle belirlenecektir.
Microelektronik,
biyorteknoloji,
yeni
ağır sanayi,
robot
ve imalat aletleri,
bilgisayar
ve bilgisayar programları,
telekomünikasyon
ve
sivil havacılık sanayileri,
günümüzdeki ileri teknoloji yarışının stratejik erekleridir.
Bu alanlarda, başarı ya da başarısızlığı serbest rekabet
ilişkilerinin belirlemesine bırakacak gelişmiş ülke yoktur.
Yoğun ve yaygın devlet destekleri bu alanlara odaklanmıştır.
Özellikle bu yedi stratejik üretim dalında üstünlük savaşımı
o denli yeğindir (şiddetlidir) ki, konu bunlar olduğunda liberal
söylemler ağza alınmaz.
Gücün
Kaynağı
Teknolojik
üstünlüğün, egemenlik aracı olarak etkili bir güç olduğu
açık bir gerçektir. Tarihin her döneminde teknolojiye sahip olan,
güce de sahip olmuştur. Kişi, küme, sınıf ya da ülkeler
düzeyinde, bu kural değişmemiştir.
Bugün
de geçerli olan bu kural, bölgesel ya da küresel etkinlik peşinde
koşan ülkelerin yoğun bir teknolojik yarış içine girmelerine
neden olmaktadır. Emek yoğun üretim dallarından bir bölümünü
azgelişmiş ülkelere bırakan gelişmiş ülkeler, özellikle üç
büyükler, her alanda teknolojik yarış içindedir.
Stratejik
Alanlar
Mikroelekronik,
biyoteknoloji, yeni ağır sanayi, robot ve imalat aletleri,
bilgisayar ve bilgisayar programları, telekomünikasyon
ve sivil
havacılık sanayileri;
günümüzdeki yüksek teknoloji yarışının stratejik erekleridir.
Bu alanlarda, başarı ya da başarısızlığı serbest rekabet
ilişkilerinin belirlenmesine bırakacak gelişmiş ülke yoktur.
Yoğun ve yaygın devlet destekleri bu alanlara odaklanmıştır.
Özellikle bu yedi stratejik üretim dalında üstünlük savaşımı
o denli yeğindir (şiddetlidir) ki, konu bunlar olduğunda liberal
söylemler, ağza alınmaz.
Stratejik
endüstri alanlarında gelişmiş ülkeler arasındaki güç dengesi,
son 20 yılda önemli oranda değişmiştir. Japonya ve Almanya,
gerek ayırdıkları Araştırma-Geliştirme
(Ar-Ge)
fonları ve gerekse eğitim alanında tutturdukları düzey
bakımından üstün durumdadır. Buna karşılık ABD; anti-tröst
yasaları gevşetmek, Ar-Ge
için vergi kolaylıkları getirmek ve hükümet-endüstri
birlikteliğini desteklemek gibi yönetimsel önlemler almış,
yeterli olmadığını görünce de katı bir korumacılığa
yönelmiştir.
Korumacılık
Korumacılığa
yönelen yalnızca ABD değildir. Korumacılık, Japonya ve
Almanya’nın yerleşik sanayi geleneğidir. Stratejik sanayi
dallarında bütün gelişmiş ülkeler, korumacılıkta ödünsüzdür.
Bilgisayar,
uzay
endüstrisi,
sivil
havacılık
Avrupa ülkelerinin 20 yıldır koruma uyguladığı yüksek
teknoloji alanlarıdır. Airbus
endüstrisi
(Alman, İngiliz, Fransız ve İspanyol şirketlerinin oluşturduğu
birliktelik, (konsorsiyum) 17 yıldır devlet bütçesinden büyük
paralar çeken zarar alanıdır. Ancak, devlet desteği, aksamadan
sürmektedir. GATT çerçevesinde, desteklerin yasal olmamasına
karşın herkes dilediği gibi destek politikası uygulamayı
sürdürüyor.
Mikroelektronik
Sanayi
Mikroelektronik,
bir Amerikan endüstrisi olarak ortaya çıkmıştı. Bu alanda
etkinlik gösteren IBM,
Digital, Intel, Apple, Xerox
Amerikan endüstrisinin parlayan yıldızlarıydı. Oysa şimdi,
ABD’nin mikroelektronik
pazarındaki payı hızla düşüyor.
Yarı
iletken satan firmaların en büyük üçü (NEC,
Toshiba ve Hitachi)
artık Japonya’ya ait. Yarı iletkenlerle ilgilenen bir kurum olan
Amerika Ulusal
Danışma Konseyi,
ABD Başkanı ve ABD Kongresine 1989 yılında sunduğu yazanağa
(rapora) şu başlığı koymuştu: “Stratejik
Endüstri Dalı Risk Altında.” 1
Japonya’da
belli başlı yarı iletken kullanıcıları, aynı zamanda önde
gelen üreticiler olduğu için, (Mitsui
ve Sumitomo
gibi şirketler) Japon pazarının önemli bölümü ABD rekabetine
kapalıdır.
Korumayla
sağlanan güvenli iç pazar sayesinde Japon firmaları durgunluk
dönemlerinde bile hem yeni işletmeleri hem de araştırma
geliştirme tasarımlarına (projelerine) yatırım yapabiliyordu.
Durgunluk ve canlanma döngüsü birkaç kez yinelenince iyi korunan
Japon firmaları, üretim yeteneğini korumayı başarırken (hatta
arttırırken), Amerikan firmaları kendilerini, ikinci sınıf
üretici konumuna sürüklenmiş buldu.
Bilgisayar
ve Bilgisayar Programları
Bilgisayar
ve bilgisayar
üretiminde,
ABD uzun yıllar yarışçısız (rakipsiz) bir üstünlük
içindeydi. Bu alandaki üstünlüğü bugün de sürüyor ancak
artık rakipsiz değil. ABD 1986 yılında, dünya bilgisayar
pazarının yüzde 82’sini elinde bulunduruyordu. Bu oran 1990
yılında yüzde 65’e düştü.2
Japonya
21.yüzyılda bilgisayar yazılım endüstrisinde egemen duruma
gelebilmek için yoğun çaba içinde. Bilgisayar programı üreten
fabrika kurmaya çalışıyorlar. Japonların stratejisi, bilgisayar
programcılığını bireysel bir meslek olmaktan çıkararak her
kullanıcıyı kendi programını oluşturmaya zorlamak. Başarılı
olurlarsa programcılara olan talep azalacak ve eldeki programlar
üzerinde değişiklik yapmak kolaylaşacak. Programların niteliği
biraz düşecek ancak ederi daha düşük olacak.
Sivil
Havacılık
Sivil
havacılık
alanında da düne kadar ABD’nin kesin üstünlüğü vardı.
İngiliz British
Comet’in
yenilgiye uğratılmasından sonra Mc
Donnell,
Douglas,
Lockheed
ve Boing,
dünyanın her yerinden yapılan siparişleri kabul eden ve “delinmez
bir dünya tekeli”
oluşturan firmalardı.
Almanya
sivil
havacılık
dalındaki ABD egemenliğini kırmada kararlıydı.
Oysa,
ikinci dünya savaşından sonra yapılan anlaşmalarla Almanlar’ın
uçak üretmesi yasaklanmıştı. Alman, İngiliz, Fransız ve
İspanyol hükümetlerinin çabasıyla, uluslararası bir şirket
birlikteliği (konsorsiyum) oluşturuldu ve Airbus
Industries
kuruldu. Bu projeye 26 milyar dolar yatırıldı ve kısa sürede
Airbus
Amerikan firmalarına ciddi bir rakip oldu. Önce Avrupa pazarı ele
geçirildi.
Şirketin
iyesi (sahibi) olan devletler aynı zamanda uçak alımcısı, ulusal
havayolu şirketlerinin de iyesiydi. Washington, Airbus’a
yapılan desteklemelerin GATT hükümlerine göre yasal olmadığını
söyleyip dursa da, Airbus’un
dünya pazarındaki payı şimdiden yüzde 30’u aşmış
durumdadır. Avrupalılar, büyük bir teknik başarı olmakla
birlikte ekonomik başarısızlıkla sonuçlanan sesten hızlı
Concorde
deneyiminden sonra Airbus’la
başarılı olmuştu.
Kimya
Sanayi
Almanya’nın
kimya endüstrisindeki egemenliği sürmektedir. 2.Dünya savaşından
sonra ABD’nin Avrupa’da yaptığı yatırımların çoğunu,
Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkeleri satın aldı.
Amerika’nın ikinci büyük kimya sanayi kuruluşu olan Dow
Shemicals
Avrupada’ki 1,8 milyar dolarlık mal varlığını yitirdi.
Avrupa
firmaları yalnızca 1986 yılında toplam 6 milyar dolar değerinde
8 Amerikan Kimya Sanayi kuruluşunu satın aldı. En büyük üç
firma (Bayer,
BASF ve Hoechst)
ABD’nin en büyük kimya kuruluşu olan Du
Pont’dan
yüzde 50 daha büyüktür. ABD firmalarından yalnızca Du
Pont
büyükler liginde oynuyor.3
Kimya
endüstrisinde başarılı olabilmek için iki temel unsur olan,
büyük çaplı sermaye ve bilimsel teknik alt yapı, Almanya’nın
100 yıllık sanayileşme geleneğinde vardır. Almanya ayrıca bilim
ve mühendislik dalında Amerikan üniversitelerine kıyasla iki kat
daha çok öğrenci yetiştiren bir yüksek eğitim dizgesine
(sistemine) sahiptir.
Yatırım
olanağını arttıran toplumsal artırım (tasarruf) geleneği
Almanların bilinen alışkanlığıdır. Bu özellikleriyle
Almanlar, İkinci Dünya Savaşı sonrasında bile, kimya sanayi
yaratmak için gerekli olan koşullara sahip durumdaydı. Almanya,
Kimyasal Sanayinin tartışmasız lideridir ve liderliğini uzun
yıllar kimseye kaptırmayacağı görülmektedir.
Teknolojik
Yarışı Eğitim Dizgeleri Belirleyecek
Teknolojik
yarışın sonucunu, bu sonuca bağlı olarak ülkelerin gelişim
düzeyini, eğitime verdikleri önem belirleyecektir. Eğitim,
yalnızca teknolojik yarışın belirleyicisi değil, aynı zamanda
kalkınma ve uygarlığın göstergesi olan toplumsal düzeyin de
temelidir. Bu gerçek, insanlık tarihinin bütün dönemlerinde
yaşanmış olan bir olgudur ve tüm ülkeler için geçerlidir.
ABD,
Almanya ve Japonya’nın uyguladığı eğitim dizgesinde, önemli
ayrılıklar ve yapısal yöntem ayrımlılıkları vardır. Eğitimde
sağlanan; kitlesel yaygınlık, sınıflar arasındaki fırsat
eşitliği, ayrılan fonlar, sağlanan düzey ve niteliksel başarı
gibi konular gelişmiş ülkeler arasındaki eğitim ayrımının
odak noktalarıdır. Ekonomik büyümenin ve rekabetin alacağı
biçim, bu ayrılıklar üzerinde gelişecek, bilimsel-teknolojik
yarışın sonucu eğitime verilen önemle belirlenecektir.
ABD’de
Eğitim
ABD,
yaygın eğitime değil belirlenen az sayıdaki bilimsel
araştırmalara fon ayırıyor. “Mega
Projeler”
ya da “Büyük
Bilim”
denilen bu alanlarda (soğuk
füzyon denemeleri, uzay istasyonu tasarımı, Hubble Teleskopu,
İnsanın genetik haritasını çıkarmak
v.b.) başarılı oluyor ancak genel eğitimin düzeyi sürekli
düşüyor.
İşçi
başına düşen eğitim, donanım yatırımları; Almanya’nın
yarısı, Japonya’nın üçte biri kadar. Sivil alandaki araştırma
geliştirme giderleri, Almanya ile Japonya’dan yüzde 40-50
oranında daha az. Alt yapı yatırımları 1960’ların sonunda
yapılan yatırımların yarısı düzeyinde. Avrupa ve Japonya büyük
kentler arasında hızlı demiryolu ağı kurarken, ABD otoyol ve
havalimanı yatırımlarına sıkışmış durumda ve ABD artık
telekomünikasyon
ve otoyollar
yapımında da önder ülke değil.4
Japonya
Japonya
ve Almanya ise, doğrudan ticari rekabete uygulanabilecek
teknolojinin geliştirilmesi için çalışmakta ve yaygın eğitime
önem vermektedir. 2.Dünya Savaşı’ndan sonra, savunmaya
ayırmadıkları kaynağı, eğitim alanında kullandılar ve önemli
başarı sağladılar.
Tarihe
dayalı birliği ve türdeş (homojen) yapısıyla Japonya tüm
gücünü, ekonomik gelişmeye ve bu amaca hizmet edecek eğitime
ayırdı. Başka hiçbir ulus, ortak amaca doğru ilerlerken Japonlar
kadar iyi örgütlenemedi. Eğitimi tabana yaymada Japonya ile boy
ölçüşebilecek başka bir ülke yok. Başka hiçbir ülke geleceğe
dönük olarak Japonlar kadar geniş çaplı yatırım yapmıyor.
Sivil sektördeki araştırma geliştirme giderleri Amerika’nınkinden
yüzde 50 daha çok. Almanya’nınkiyle hemen hemen aynı ama başka
Avrupa ülkelerinin kat kat üzerinde.5
Almanya
Alman
eğitiminin üretim alanıyla ilişkileri, açılacak okulların
türünden yönetim izlencesine (programına) dek, ayrılmaz bir
bütünlük oluşturur. Almanya yüksek düzeyde nitelikli işçi,
teknisyen ve mühendis yetiştirme konusunda yarışıcısız
durumdadır.
On
altı yaşındaki gençler 9 yıllık temel eğitimi tamamladıktan
sonra lise ya da meslek okullarına gider. Meslek okulları onların
aynı zamanda çıraklık dönemidir. Ya çalıştıkları
şirketlerde ya da uzmanlaşmış devlet okullarında karma eğitim
ve öğretim görürler. Eğitim okullarının ders izlenceleri,
hükümet, sanayi örgütleri ve sendikalarla birlikte oluşturulur.
Giderler bu kuruluşlarca karşılanır. 440 ayrımlı alanda
sürdürülen eğitime, devletin yanında 350 binden çok şirket bu
izlencelere katılmaktadır.
Okullara
başvuranların yüzde 90’ı kabul edilmektedir, yüzde 80’i
istediği meslek alanlarında sürekli iş bulur.6
Çıraklık dönemi genellikle üç yıldır. Bu eğitim dizgesinin
Almanya’ya kazandırdığı teknik kadronun niteliği üst
düzeydedir. Teknik eğitimin yanında üniversiteler ve kolejler,
endüstrinin gereksinimlerine yanıt veren, alanlarında uzmanlaşmış
kadro yetiştirir. Eğitim, mezun olmakla bitmez, belirli aralıklarla
teknolojik yenilikler içeren yineleme izlenceleri uygulanır.
Devletin
Sorumluluğu
Her
üç ülkede de genel eğitim devletin sorumluluğu altındadır.
Ancak, mesleki eğitime Almanya gibi önem veren Japonya’da, devlet
ve yerel yönetim birimleri yanında, şirketlerin de özel eğitim
merkezleri vardır. İşçiler ve çırak işçiler, her düzeyde
verilen kurslara katılmaya özendirilir. İşçilerin bilgi ve
becerilerini birbirlerine iletebilecekleri “nitelik
kümeleri”
vardır. Nitelikli üretim için gerekli olan, gelişkin becerilerin
kazandırılmasına karşın; Japonya’da bununla da yetinilmez ve
işçiler, çalıştıkları şirket içinde yapılan işin tüm
yönlerini (pazarlama, üretim, planlama, personel sorunları)
öğrenecek biçimde eğitilir.
Japonya’nın
Ayrımı
Japonya’nın
ABD ve Almanya’ya göre eğitim alanındaki ilginç bir ayrımı,
yabancı araştırmacılara getirdiği kısıtlama ve
yasaklamalardır. Örneğin, yasalar yabancı öğretim üyelerinin
Japon ulusal üniversitelerinde çalışmasına 1982’ye dek izin
vermiyordu. Yabancı araştırmacılar, 1986’ya dek ulusal
laboratuarlarda çalışamazdı.
Amerikalı
bilim adamlarının Japonya’da çalışmaları için hazırlanan en
büyük iki ABD izlencesi gereğince, yılda yalnızca 65 kişi bu
ülkeye gidebiliyor. Ancak, ABD’nde yalnızca Ulusal
Sağlık Enstitüsü’nde
300 den çok, bütün Birleşik Devletlerde 26 000 Japon araştırmacı
bulunuyor.7
Japonya, kendi kendine yeterli olma ereğinden hiçbir koşulda
vazgeçmiyor, bilimsel ve ekonomik alışkanlıklarının dışarıya
taşınmasından hoşlanmıyor.
ABD’de
Eğitim Düzeyi Düşüyor
ABD’nin
eğitim alanındaki düzeyi, rakiplerinin gerisine düşmüştür.
Kişi başına düşen gelirde dünya ikincisidir ve üniversite
eğitimi görmüş işgücü dünyadaki örneklerinin iyilerindendir.
Ancak, Amerikan eğitim dizgesi gerilemekte ve genel eğitimde düzey
düşmektedir. ABD, tüketimi yüksek, yatırım oranları düşük
ve dış borcu sürekli artan bir ülke olarak, eğitim alanında
21.yüzyıldaki yarışa en az hazır ülke durumundadır.
ABD’nde,
1991 yılındaki durgunluk döneminde eyalet bütçelerinde kısıntıya
gidilirken, kamusal alanda hiç bir kesimin bütçesi, eğitim kesimi
kadar geniş çaplı kesintiye uğramamıştır. ABD’nde lise
eğitimi görmemiş iş gücü yüzde 29 oranındadır. Bu oran,
3.Dünya ülkeleri düzeyindedir.8
ABD,
gelişmiş ülkeler arasında; üniversiteyle bağlantısı olmayan
bir orta öğretim sonrası eğitim düzenine (yüksek okul), sahip
olmayan tek ülkedir.9
Üniversitelere, devlet bütçesinden ayrılan pay, üniversite dışı
eğitime ayrılan paydan yüzde 55 daha büyüktür.10
Buna karşın toplam üniversite nüfusuna oranla çok az sayıda
bilimadamı ve mühendis yetiştiriyor. Bilimadamı yetiştirme
oranı, Almanya ve Japonya’da yüzde 40 olmasına karşın, ABD de
yalnızca yüzde 15-17’dir.11
ABD,
ortaöğrenime ayırdığı bütçe fonları bakımından artık
birçok Avrupa ülkesinin gerisinde kalmıştır. İngiltere, Fransa
ve İspanya ortaöğrenime; ABD’nden iki, Almanya üç, İsveç ise
altı kat daha çok kaynak ayırıyor.12
Zorunlu temel eğitimi bitirdikten sonra okumayı bırakanların
oranı, ABD’de yüzde 29, Japonya’da yüzde 6, Almanya’da yüzde
9’dur. Eğitimi bırakanların artması yeni sosyal sorunların
ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Çünkü Amerika’da eğitime
eğitimini sürdüremeyenlerin sorunlarıyla da
ilgilenilmemektedir.13
Eğitim
Çalışanları
Üç
ülke arasında, eğitim kadrolarında görev alan öğretmen ve
yardımcı personele sağlanan ekonomik ve sosyal haklar bakımından
da önemli ayrımlar vardır. ABD’nde öğretmenlerin eline yılda
ortalama 30 bin dolar geçerken, Almanya ve Japonya’da 40-45 bin
dolar, yani yaklaşık yüzde 50 daha çok ücret geçmektedir.14
ABD’nde yıllık toplam ders günü sayısı 180 gündür. Oysa bu
Almanya’da eyaletlere göre 220-240 gündür.15
Eğitime
Ayrılan Pay
Eğitime
ayrılan bütçe payları, ailelerin eğitime karşı duyarlılıkları
ve gençlerin okuma alışkanlıkları gibi konular; ayrımlılıklar
içermektedir. Amerika’da birçok orta öğrenim okulunda sosyal
sorunlar, eğitimi ikinci plana atmış durumdadır.
Öğretmenler;
suç oranlarının artması, şiddet eğilimi, uyuşturucu, genç
yaşta hamilelik gibi sorunlarla uğraşmaktan, öğrencilerini
eğitmeye neredeyse fırsat bulamıyor. ABD, çok büyük bir bölümü
üniversite öğrenimine ait olmak koşuluyla GSMH’nın yüzde
4,1’ini, eğitime ayırırken, Almanya yüzde 4,6’sını, Japonya
ise yüzde 4,8’ini ayırıyor.16
Tayvanlı
ailelerin yüzde 51’i, orta öğrenimde okuyan çocuklarına fizik
dersi için ek yardımcı kitap alırken, bu oran ABD-Minneapolisli
ailelerde yüzde 1’e düşüyor. Japon öğrencilerin ev ödevi
yapmak için ayırdığı zaman, Amerikalı akranlarının beş katı
kadar. Amerikalı öğrencilerin kitap okumaya ayırdıkları zaman
ise İsveçlilerin üçte biri.17
Toplumsal
Konum
Amerikalı
gençlerin önemli bir bölümünün açmazı, ailelerin eğitimleri
için gerekli harcamayı yapamayacak durumda olmasıdır. Sosyal
güvenlik düzeni eğitimi kapsama alanı dışında bırakmıştır.
Paralı olan eğitimin akçalı yükünü, başta zenciler olmak
üzere milyonlarca genç karşılayamamakta, eğitim umutlarını
elde edilmesi güç burs olanaklarına bağlamaktadır.
Oysa
Japonya ve Almanya’da durum çok ayrımlıdır. Akçalı (mali)
yetmezlik nedeniyle okuyamamak gibi bir durum ortadan kaldırılmıştır.
Öğrenci adaylarının tümü okullara kabul edildiği gibi,
bunların yüzde 80’i istediği bölümlere girmektedir. Bu
ülkeler, yıkılan Sovyetler Birliği’nden sonra (Sovyetler
Birliği dünyanın en gelişkin eğitim dizgesini kurmuştu) en
ileri sosyal eğitim düzenini gerçekleştirmiş durumdadır.
Japonya’nın, etkin olarak uygulanan laik eğitim geleneği vardır.
Eğitim en alttan en üste dek yurttaşlar arasında eşitliği
gerçekleştirecek biçimde yapılanmıştır. Almanya’da da durum
ayrımlı değildir.
DİPNOTLAR
1 National
Advisory Committee on Semiconductors, A Strategiç Industry at Rısk,
Kasım 1989, (Washington, D.C.:The Committee 1989, sf.1, ak. L.
Thurow “Kıran Kırana”
Afa Yay., sf.194
2 “Big
Three Computer Makers Ready to Tackle ‘Big Blue’”
The Japan Economic Journal 18.08.1990, sf.1, ak. a.g.e. sf.197
3 “Kıran
Kırana” Lester Thurow
Afa Yay., sf.206-207
4 a.g.e.
sf.278
5 a.g.e.
sf.278
6 “Soğuk
Barış” Jeffry E.Garten
Sarmal Yay., sf.143
7 “Cooperation
and Confliet in Science and Technology” Richard J.Samuels,
The JAMA Forum, Tokyo C.8, sy. 07.12.1989, sf.7, ak. Jefrry
E.Garten “Soğuk Barış”
Sarmal Yay., sf.146 “Kıran
Kırana” Lester Thurow
Afa Yay., sf.279
8 “Top
Training Missing Bridge The Economist”
09.02.1991 sf.30, ak. Lester
Thurow “Kıran Kırana”
Afa Yay., sf.297
9 “U.S.Department
of Commerce”
Survey of Current Business Temmuz 1989, sf.64, ak. a.g.e. sf.297
10 “Kıran
Kırana” Lester Thurow
Afa Yay., sf.299
11 “More
Spinoffs From Defense” Nency J. Perry
The Next American Cetury, Fortune Özel Sayı 1991, sf.72,
ak.L.Thurow
“Kıran Kırana”
Afa Yay., sf.297
12 Education
1990, Fortune Özel sayı sf.54, sk. a.g.e. sf.299
13 “U.S.Sets
Priorities”
The Economist 09.03.1991, sf.58, ak. a.g.e. sf.300
14 “Why
the Americans Learn Less Than The Dutch in Secondary School” John
Bishop
Cornell University 1990, sf.1, ak. a.g.e. sf.300
15 “Shortchanging
Education” M.Edith Rasell-Lawrence Mishel
Washington, D.C. Economic Policy Institute 1990, sf.1, ak. a.g.e.
sf.301
16 “Why
Americans Learn Less”
Bishop Investing İn People Cilt 1, sf.1, ak. a.g.e. sf.301
Merhaba, öncelikle bu bloğu açıp bu denli ayrıntılı bilgiler verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Yazılarınızı en baştan sırasına göre okuyorum. Sayenizde kendimi geliştirip, bilgileniyorum.
YanıtlaSilABD, Japonya ve Almanya'nın üçlü rekabetinden daha önceki yazılarda da bahsetmişsiniz. Çin ve Rusya bu rekabetin içinde değil mi? Çin'in geleceğin süper gücü olacağı söylenir genelde ama bunu bu blogta görmediğim için merak edip sordum (veya ben daha görmemiş olabilirim). Bildiğim kadarıyla Çinlilerde eğitime önem veriyor. Bu ve öncesindeki yazıların üzerinden 3-4 yıl geçmiş, değişen bir şeyler mi oldu acaba?