30 Aralık 2013 Pazartesi

2013'ü BİTİRİRKEN...

Toplumsal Muhalefetin yükseldiği umut dolu bir 2013 geçirdik. Savaşımın (mücadelenin) ve tartışmaların yükseldiği, yer yer keskinleştiği bu yoğun ortamda, biz de bu tartışmalara katkıda bulunabilmek amacıyla Küreselleşmeden Kemalizm'e, 20 yy.'ın sorgulanmasından, Büyük Ortadoğu Projesine, Kürt-Türk İlişkilerinden, Türk Milli Eğitimi'ne dek birçok konuda yazılar paylaştık. 2013 yılı boyunca en çok okunan, paylaşılan yazılardan oluşan seçkimizi kaçıranlar için yeniden yayınlıyoruz. Ülkede ki gidişe karşı daha iyi direnmek için, iyi okumalar dileklerimizle.

ÇÖZÜLEN İMPARATORLUK ABD NE YAPMALI
12 EYLÜL'ün GERÇEK YÜZÜ DEMOKRASİ ve LAİKLİK ÜZERİNE
TÜRK KÜRT İLİŞKİLERİ BATILILAŞMA SERÜVENİ 1

KÜRESELLEŞME VE ÜRETİMDE KARMAŞIK İLİŞKİLER



Ücret düşüklüğü ve işsizliğin artmasından etkilenen Amerikalı işçiler ve yerel yöneticiler, öfkelerini yabancı yatırımcılara yönelterek milliyetçi bir tavır içine girdiler. ‘Amerikan malı kullan ’ 1990’ların çarpıcısözü (sloganı) oldu. ABD başkanı, Cumhuriyetçi Parti ve birtakım önde gelen Amerikan şirketleri, bu çağrıya uymaya söz verdi. Ancak, asıl sorun, bu istek ne denli güçlü olursa olsun verilen sözün tutulmasının artık çok güç olduğuydu. Amerikalılar; arabalarda, radyo ve TV’lerde, beyaz eşyada, uluslararası ticarete konu olan pek çok üründe hangi malın Amerikan malı olduğunu artık bilmiyordu. California’da üretilen Toyata mı, Suziki ve Isuzu tarafından üretilip General Motor tarafından pazarlanan Geo Metro mu daha Amerikalı? Ford tarafından İngiltere’de üretilen Jaguar mı ya da Mazda tarafından Kentucky’de üretilen Ford Explorer mi yabancı araba?

27 Aralık 2013 Cuma

KEMALİST KALKINMA-6 (ULAŞIM VE BAYINDIRLIK)





Cumhuriyetle başlayan ulusçu girişimler, sonuçlarını kısa sürede gösterdi. 1922-1925 arasında fiyat artış oranı yani enflasyon, yılda yüzde 3.12, 1925-1927 arasında ise yüzde 1 oldu. Bazı fiyatlarda ucuzlama görüldü. Türk parası yabancı paralar karşısında değer yitirmedi, aksine bazılarına karşı değer kazandı. 1924 yılında 9,5 kuruş olan Fransız Frangı, 1929 yılında 7,7 kuruşa, 187 kuruş olan bir ABD Doları 127 kuruşa düştü. Aynı dönemde, bir İsviçre Frangı 34 kuruştan 37 kuruşa, bir Alman Markı 44 kuruştan 46 kuruşa çıktı. İngiliz Sterlini 1925’de 895 kuruşken, 1938’de 616 kuruşa düştü. Bunlar dünyanın en güçlü paralarıydı. Dış ticaret açığı, 1930’da ihracat fazlasına dönüştü. Cumhuriyetin ilk yıllarında hiç olmayan altın stoku, 1931’de 6 127 ton, 1933’te 17 695 ton, 1937’de ise 26 107 tona ulaştı. Yine ilk yıllarda hiç olmayan döviz stoku ise, 1938 yılında 28,3 milyon dolara çıktı.

25 Aralık 2013 Çarşamba

KEMALİST KALKINMA-5 (SANAYİLEŞME)


1923’te, ülkede yatırıma dönüşecek bir sermaye birikimi, bağlı olarak sanayi yatırımı bulunmuyordu. Devletin birkaç silah atölyesi, Hereke ve Feshane gibi dokuma fabrikası dışında üretim yapan bir yer yoktu. Özel girişime ait büyük sanayi yatırımının kendisi değil, düşüncesi bile gündemde değildi. Ülke, Avrupa mallarının serbestçe satıldığı, bir açık pazar durumundaydı. Ulusal üretime dayalı ekonomik büyümeyi, toplumsal gönenci sağlamanın tek yolu olarak gören anlayışıyla, üretime, özel olarak da sanayi üretimine önem verildi ve ülke gerçeklerine uygun, tutarlı bir sanayileşme programı hazırlandı. Sosyalist olmayan bir ülke, dünyada ilk kez, kalkınma programı hazırlıyordu.

23 Aralık 2013 Pazartesi

KEMALİST KALKINMA-4 (TARIM DEVRİMİ)



Cumhuriyet kurulduğunda ülke topraklarının çok azı tarıma açılabilmişti. Toprak dağılımı adaletsizdi. Köylünün önemli bir bölümü topraksızdı. Tarımın verimliliği, hemen tümüyle doğa koşullarına bağlıydı. Eşkıyalık köylüyü rahatsız ediyor ve ağaya sığınma eğilimini yaygınlaştırıyordu. Ürünün onda birini oluşturan Öşür vergisi, köylü üzerinde bir baskı aracıydı ve bu vergiyi toplayan mültezimler köylünün, korkulu rüyası haline gelmişti. Onda birlik oran, kimi yerde gerekçe gösterilmeden, beşte bire kadar çıkarılıyordu. Ürün öncesi borçlanma ve tefecilik, kanayan toplumsal bir yara halindeydi.

21 Aralık 2013 Cumartesi

KEMALİST KALKINMA-3 (İZMİR İKTİSAT KONGRESİ)



İzmir İktisat Kongresi, Türkiye için önem taşıyan günlerde toplanmıştı. Lozan ’da başlayan barış görüşmeleri, 4 Şubat’ta kesilmiş ve Türk Kurulu yurda dönmüştü. Avrupalılar; kapitülasyonlar, tazminatlar, ekonomik ayrıcalıklar, Boğazlar ve Irak sınır belirlemesi konusunda, kabul edilmez koşullar ileri sürüyor; Türkiye’yi, ekonomik dayanaklarıyla tam bağımsız ve özgür bir ulus devlet olarak kabul etmek istemiyordu. Konferans ’ın kesilme nedeni buydu. Böyle bir aşamada toplanan İzmir İktisat Kongresi, Türkiye’nin tam bağımsızlık konusundaki kararlılığını, hem Lozan katılımcılarına hem de tüm dünyaya, bir kez daha ve en açık biçimiyle bildirecek, bunun nasıl gerçekleştirileceğini ortaya koyacaktı. Bu işlevi nedeniyle, İzmir İktisat Kongresi, yalnızca Türkiye’yi ilgilendiren bir eylem olmaktan çıkarak uluslararası bir boyut kazanmış; ekonomi kaynaklı olmasına karşın siyasi bir etkinlik haline gelmişti.

 

18 Aralık 2013 Çarşamba

KEMALİST KALKINMA-2 (AŞILAN YOKSULLUK ve HALKIN GÜCÜ)





Cumhuriyet ilan edildiğinde nüfusun yüzde 80’inden çoğu köylüydü. Köylüler kapalı birimler halinde, ürettiğini tüketen ve yoksulluk sınırının altında yaşayan, örgütsüz ve dağınık bir kitle durumundaydı. Ulaşım gelişmemiş, pazar ilişkileri oluşmamıştı. 1927 yılı Sanayi Sayımı’na göre, el sanayi işletmeleri yani tamirhaneler dahil 33085 iş yeri ve bu işyerlerinde çıraklar dahil 76216 işçi vardı. Her işyerine 2-3 işçi düşüyordu. Burjuvazi, proleterya gibi sınıflar oluşmamıştı. Sermaye birikimi yoktu. İç ticaretle uğraşan 18000 işyerinin; yüzde 47’si Rumlara, yüzde 22’si Ermenilere, yüzde 18’i Levantenlere (Avrupa kökenliler) aitken, yalnızca yüzde 13’ü Türklerindi. İç ve dış ticaret, sanayi, madencilik, mali sermaye kuruluşları ve bankacılık Türk ve Müslüman olmayanların elindeydi. Azınlıkların ülkeyi terk etmesiyle, Türkiye’de ticaretin duracağına, bankaların çalışmayacağına hatta Türk makinist olmaması nedeniyle demiryolu ulaşımının yapılamayacağına inanılıyordu.

16 Aralık 2013 Pazartesi

KEMALİST KALKINMA-1 (YARATILAN YENİ YÖNTEM)

















“Çin mucizesini” yaratan 1978 yenileşmesinin uyguladığı kalkınma yöntemiyle, Türkiye’de 1923-1938 arasında uygulanan yöntem arasında büyük bir benzerlik vardır. Devletçiliğin belirleyici olduğu, özel girişime yer ve destek veren, yabancı sermayeyi denetleyerek kabul eden, sosyal piyasa ekonomisi denilen karma ekonomi, Türkiye’de Çin’den yarım yüzyıl önce bulunmuş ve uygulanmıştı. Bu gerçeği 6 bölüm olarak yayınlayacağımız “Kemalist Kalkınma Yöntemi” başlıklı araştırmayla ortaya koymaya çalışacağız. Kemalizmi benimseyen benimsemeyen herkesi yazıları incelemeye ve eleştirmeye davet ediyoruz.

 

12 Aralık 2013 Perşembe

BATILILAŞMA SERÜVENİ - 4 (GÜMRÜK BİRLİĞİ)






13 Aralık, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile imzaladığı Gümrük Birliği Protokolü’nün yıldönümüdür. 18 yıl önce 1995’te bir bayram havasıyla kutlanan bu girişim, Türkiye’den çok şey götürmüştür. Üye olmadığımız söz ve oy hakkımızın bulunmadığı bir dış örgüt (AB) hiçbir yükümlülük üstlenmeden Türkiye’nin içişlerine karışmış; ekonomiden kültüre, yönetim işleyişinden dış siyasetine dek her alanda istemlerde bulunmuş ve istemini yaptırmıştır. Türkiye’nin 18 yıl içinde yalnızca parasal yitiği 221 milyar dolardır. Bu, AB ile yaptığımız ticarette verdiğimiz açıktır. Gümrük Birliği girişiminin sonuçları izlenmeli ve incelenmelidir. Yıkımı önlemek için önce onun boyut ve niteliğini bilmek gerek. 

7 Aralık 2013 Cumartesi

BATILILAŞMA SERÜVENİ - 3 (AVRUPA BİRLİĞİ)



1838 yılında İngiltere’yle imzalanan Serbest Ticaret Antlaşması, günümüzdeki Avrupa Gümrük Birliği Protokolüne; 1839 da başlayan Tanzimat uygulamaları ise, Avrupa Birliği uyum düzenlemelerine denk gelir. Konu incelendiğinde, tarihin yüzyetmişbeş yıl sonra bu denli yinelenmiş olması çoğu kimseye şaşırtıcı gelecektir. Tarihten ders alınmadığı için, yaşananlar yeniden yaşanmıştır. Tanzimat Osmanlıyı çökertti, Avrupa Birliği Türkiye’yi yok oluşa götürüyor. Bu gerçeğin görülmesi gerekir. Bu amaçla, Tanzimat uygulamalarıyla Avrupa Birliği ilişkilerini içeren çalışmayı üç bölüm olarak ard arda yayınlayacağız. Okuyunuz ve değerlendiriniz.

2 Aralık 2013 Pazartesi

BATILILAŞMA SERÜVENİ- 2 (MALİ YETMEZLİK VE BORÇLANMA)



1838 yılında İngiltere’yle imzalanan Serbest Ticaret Antlaşması, günümüzdeki Avrupa Gümrük Birliği Protokolüne; 1839 da başlayan Tanzimat uygulamaları ise, Avrupa Birliği uyum düzenlemelerine denk gelir. Konu incelendiğinde, tarihin yüzyetmişbeş yıl sonra bu denli yinelenmiş olması çoğu kimseye şaşırtıcı gelecektir. Tarihten ders alınmadığı için, yaşananlar yeniden yaşanmıştır. Tanzimat Osmanlıyı çökertti, Avrupa Birliği Türkiye’yi yok oluşa götürüyor. Bu gerçeğin görülmesi gerekir. Bu amaçla, Tanzimat uygulamalarıyla Avrupa Birliği ilişkilerini içeren çalışmayı üç bölüm olarak ard arda yayınlayacağız. Okuyunuz ve değerlendiriniz.