BU
YAZI METİN AYDOĞAN’IN KENDİ OLUŞTURDUĞU ARŞİVİNDEN ALINARAK YAYINLANMIŞTIR.
‘Eğitim seferberliği’nde eğitim düzeyi
ne olursa olsun okul görmüş herkes göreve çağrıldı. Emekli devlet
memurları, mesleği bırakmış öğretmenler, konumu ne olursa olsun okuma yazma
bilen herkes, öğretmen olmaya davet edildi. Askerdeki ‘uyanık’ çavuşlara
önce okuma yazma, sonra okuma yazmayı öğretme öğretildi. Bunlar terhisle
birlikte, maaş bağlanarak, köylerine eğitmen olarak gönderildiler.
Başkasına bir şey öğretebilecek her insan, değerlendirilmeye çağırılıyor, aydını
olmayan bir ülkede aydınlığa doğru gidiliyordu. Ülkenin herkese ve her
şeye, üstelik yakıcı bir biçimde, gereksinimi vardı. Milli Eğitim
Bakanlığı Müsteşarı Kemal Zaim Sunel, şunları söylüyordu: “Hangi
ülke, çocuklarına bizim ülkemiz kadar muhtaçtır? Hangi millet bizim kadar
fakirdir? Öyle bir işin içine girdik ki, herkes dağarcığında ne varsa ortaya
dökmelidir.”(x)