Avrupalıların sömürgelere girişi,
başlangıçta ticari ilişkileri geliştirmek biçiminde oldu, öyle gösterildi.
Pamuklu ürünler, hırdavat ya da alkollü içkiler satıyor; karşılığında altın,
gümüş, fildişi ya da baharat alıyorlardı. Ancak çok geçmeden, insanlar,
yığınlar halinde yaşadıkları yerlerden toplanarak, çalıştırılmak üzere,
denizaşırı yerlere götürülmeye başlandı. Toplumsal düzeni parçalayan köle
ticareti, Avrupa için her zaman başvurduğu bir zenginlik kaynağı olurken,
sömürge halklarının sosyal geleneklerini ve kültürlerini büyük bir yıkıma
uğrattı. Birçok toplumun nüfusu azaldı, bir bölümü ise tümüyle ortadan kalktı. Batı
tarihi, bu tür sonuçların kanıtlı örnekleriyle doludur.
Ülkemizde toplumsal muhalefetin ve siyasi tartışmanın yoğunlaştığı bir dönem yaşanıyor. Kendiliğinden gelişen kitlesel eylemlerin ve siyasi tartışmaların niteliğini yükseltmek amacıyla bu bloğu oluşturduk. Hiçbir parti, grup ve toplulukla bağımız yoktur. Yazar Metin Aydoğan'ın yazılarını yayınlayacağız. Düşünsel yaşamımıza katkı koyacağına inandığımız yazıların, bilimsel tartışmalara yol açmasını diliyoruz.
28 Mayıs 2020 Perşembe
23 Mayıs 2020 Cumartesi
SÜMERBANK; BİR CUMHURİYET DESTANI
Sümerbank, sözcüğün gerçek anlamıyla,
Anadolu’nun paçavralar içindeki çilekeş halkını giydirdi, çıplak ayağını
çamurdan kurtardı. Yoksul insanların giyim kuşamını, çocuklarının
bayramlıklarını, okul çantalarını, defter kalemini sağladı. Orduya postal,
kaput üretti. Memura takım elbiselik yün kumaş verdi. Bunlarla yetinmedi.
Tuğla, kiremit, sunta fabrikaları açtı. Demir-çelik tesisleri, çimento
fabrikaları, kâğıt ve selüloz tesisleri kurdu. Sümerbank, yalnızca ekonomik bir
yatırım değil, toplumsal ve kültürel bir tasarımdı. Bu yatırımlara, ‘Atatürk’ün
Sosyal Fabrika Projesi’ adı verilmişti.
19 Mayıs 2020 Salı
19 MAYIS 1919: ÖZGÜRLÜĞÜN ŞAFAĞI
Başarılı olabilmek
için, büyük bir irade gücüne, nitelikli düşünsel donanıma ve sınırsız bir yurt
sevgisine gereksinim vardı. Bu nitelikler, ‘doğal sürükleyici bir güç’
olarak onun yaradılışında bulunuyordu. Aynı nitelikler, yoksul ve eğitimsiz
görünen Türk halkının mayasında vardı. İnançlı bir yurtseverin yapması gerekeni
yapacak; kendi gücünü, kaynağı olan millet gücüyle birleştirerek ülkesini
kurtaracak bir eyleme; ulusal bağımsızlık eylemine girişecekti. Bu girişim,
kendi adına bir şey istemeyen, ‘şan ve şeref peşinde koşmayan’, yalnızca
‘geleceğin Türkiyesi üzerinde tasarladığı yapıcı düşüncelere’ yönelmiş
olan bir yurtseverin tutkulu eylemiydi.
14 Mayıs 2020 Perşembe
İZMİR’İN İŞGALİ
15 Mayıs 1919
İzmir’in işgalini, yüksek rütbeli bir Fransız subayı not defterine şöyle
yazmıştı: “Yunan birlikleri, çılgınca ‘zito Venizelos’ diye bağıran yerli
Rumlarla birlikte, içinde direnmeme emrini alan çok sayıda Türk askerinin
bulunduğu büyük kışlanın (Sarı
Kışla) önüne geldiler. Bu sırada, tahrikçi bir Yunan ajanı tarafından
patlatılan bir tabanca sesi ortalığı çınlattı. Bu, beklenen bir işaretti. Yunan
askerleri hemen kışla karşısında mevzi aldılar ve bir ateş salvosu başladı.
Kışlanın içinde ölü ve yaralılar yere serildiler... Daha sonra ateş
yavaşlayınca, Türk komutan çıktı. Tehditler ve küfürler arasında, komutana bazı
emirler verildi. Türk subay ve erler, kışlayı terk edecekler ve derhal gemilere
bineceklerdi. Çıkış başladı, ayakta yürüyebilecek durumdaki yaralılar,
arkadaşlarının yardımıyla kafileye katıldılar. Limana doğru yürüyorlardı.
Hakaretler, tecavüz ve cinayetler başladı, Türk subaylar, tüfek dipçikleri ve
süngülerle hırpalandılar. Üstleri arandı ve soyuldular. Hayatta kalarak oraya
kadar gelebilmiş olanlara; Petris kruvazöründen, destroyerlerden, İzmir’deki
Yunan Bankası ve çevresinden ve civardaki Rum evlerinden ateş açıldı. Otuzdan
fazla subay vurularak, binecekleri geminin önünde rıhtıma düştü. Geri kalanlar,
türlü hakaretlerle bindikleri geminin ambarına, hayvanların yanına tıkıldılar”.1
9 Mayıs 2020 Cumartesi
TORYUMUN ÖNEMİ VE UÇAK KAZASI
30 Kasım 2007 günü, Isparta’da bir
yolcu uçağı düştü ve 7’si mürettebat 57 kişi yaşamını yitirdi. Yitik yalnızca
57 kişinin yaşamını yitirmesi değildi. Türk bilimi, yeri çok zor doldurulacak
en ileri bilimcilerini yitirmişti. Prof. Dr. Engin Arık, Prof. Dr. Şenel
Fatma Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet Araştırma Görevlisi Özgen
Berkol Doğan ve Mustafa Fidan, Yüksek Lisans Öğrencisi Engin Abat’ın
yaşamları bu kazayla sonlanmıştı. Bu bilim insanları, Türkiye’de Toryum,
Türk Hızlandırıcı Projesi, Bilim Kenti ve CERN süreciyle ilgili
çalışmalar ve değeri ülke düzeyini aşan araştırmalar yapıyorlardı. Engin Arık, Toryumu, 21. yüzyılın
madeni olarak görüyor, ilgilileri bu yönde bilgilendiriyordu. “Yalnızca
Isparta’da bulunan Toryum rezervi, Türkiye’nin 100 yıllık enerji gereksinimini
karşılayacak düzeydedir” diyordu.
6 Mayıs 2020 Çarşamba
GENÇLİĞİN İDAMI
Deniz
Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan 6
Mayıs 1972 günü idam edildi. 1968’den beri süren öldürmeler dönemi, en üst
noktaya taşınacak, anti-emperyalist gençliğin üç önderi, halka gözdağı vermek
için asılacaktı. Daha önce, 21 Mayıs 1971’de İbrahim Öztaş, İzmir’de sarıldığı evde öldürülmüştü. On gün sonra,
31 Mayıs’ta; Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alparslan Özüdoğru Nurhak dağlarında; bir gün sonra da 31 Mayıs’ta,
Hüseyin Cevahir İstanbul’da Mahir Çayan’la sarıldıkları evde
öldürüldü. 19 Şubat 1972’de Ulaş
Bardakçı, 4 Mayıs 1972’de Niyazi
Yıldızhan sarıldıkları evde öldürüldü. 30 Mart 1972’de; Mahir Çayan, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin,
Nihat Yılmaz, Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin
Kurt, Ömer Ayna, Saffet Alp Kızıldere’de katledildi. Resmi şiddet, yalnızca
örgüt önderlerine değil, üniversite gençliğinin tümüne yönelmişti. Öğrenciler
fakültelerinde teker teker değil; gruplar, hatta sınıflar halinde
tutuklanıyordu. Türkiye açık hapishane haline getirilmiş, o güne dek görülmemiş
bir insan avı başlatılmıştı. Sokaklar, aranan öğrencilerin resimli afişleriyle
donatılmış, ihbar edilmeleri isteniyordu. Binlerce öğrenci, sığınıp saklanacağı
yer arar hale gelmişti. ODTÜ’nde, gözaltıların çokluğu nedeniyle öğrenciler
stadyumda toplanmış, orada sorgulanıyordu.
4 Mayıs 2020 Pazartesi
‘FATSALI TERZİ FİKRİ’
Savaş donanımlı
askeri birlikler, 9 Temmuz 1980 günü Fatsa’yı kuşattı. Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren, görevi olmamasına karşın, düşmanla savaşa giden bir
komutan edasıyla Karadeniz’in bu küçük ilçesine gelmişti. Burada, yeşermekte
olan halk dayanışmasını ezecekti. Bağımsız aday olarak katıldığı Belediye
Başkanlığını; Ecevit’in CHP’si, Demirel’in AP’sinin aldığı toplam oydan
yüzde 50 daha çok oy alarak kazanan Fikri
Sönmez, 11 Temmuz’da tutuklandı ve ağır işkence gördü. Beş yıl sonra, 4
Mayıs 1985’te tutuklu olduğu Amasya Cezaevi’nde öldü. Fatsa halkı, içinden
çıkardıkları bu halk önderini, bu alçakgönüllü devrimciyi unutmadı. Mezar
taşına, ‘ben ne yaptıysam halkım için, halkımla birlikte yaptım’ yazdı.
Saygıyla anıyoruz.
1 Mayıs 2020 Cuma
VİETNAM ULUSAL BAĞIMSIZLIK SAVAŞI
1 Mayıs
1975 günü, Vietnam Ordusu Vietkong birlikleriyle birlikte Saygon’a girdi ve
dünyanın süper gücü ABD’yi bozguna uğratan son noktayı koydu. ABD Ordusu,
savaşmak için getirdiği hava ve deniz araçlarının tümünü bu kez kaçmak için
kullandı ve Vietnam’da tarihinin en büyük askeri yenilgisini aldı. 1 Mayıs
1975, 20.yüzyılda Türk Kurtuluş Savaşı’yla başlayan ulusal bağımsızlık
savaşlarının doruk noktasıdır ve yoksul bir ulusun birliğini sağlaması
durumunda neleri başaracağını gösteren evrensel bir utkudur (zaferdir). Alttaki
yazıyı, Vietnam halkının yüz yıl süren ulusal bağımsızlık savaşımına
(mücadelesine) saygımızı göstermek için yayınlıyoruz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)