ABD, İstanbul’a ikinci bir suyolu açılması için ilk girişimini bundan tam
70 yıl önce 1950’de yaptı. Bugün yapılmak istenen kanalla hemen aynı güzergahta
bulunan bir kanal haritası yayınladı. Türkiye Büyükelçisi Ross Wilson, 56 yıl sonra 3 Mart
2006’da bir açıklama yaptı ve Montrö Anlaşması’nı Türk kamuoyunda
tartışılabilir duruma getirdi. Gazetecilere; “Montrö Antlaşması oldukça açık. Ve biz Karadeniz’in uluslararası
sularda bulunmasından kaynaklanan haklarımızdan yararlanmak istiyoruz. Yani
gerektiğinde gemilerimiz buraya girebilir” dedi. Bülent Ecevit, Kanal
konusunu 1994’te yeniden dillendirdi ve kanalın giriş çıkışına limanlar yapılıp
serbest bölgeler oluşturulacağını söyledi. Recep
Tayyip Erdoğan, 17 yıl
sonra 2011’de kanalın kesin olarak yapılacağını, 21 Aralık 2019’da da ihalesinin
‘birkaç hafta sonra’ gerçekleştirileceğini açıkladı.
ABD ve Montrö
ABD’de 1950
yılında İstanbul Boğazı’yla ilgili bir harita yayınlandı. Harita’da, Marmara
ile Karadeniz arasından yapay bir suyolu gösteriliyordu. İşin ilginç yanı, bu
suyolunun geçtiği yerler (güzergah), bugün yapılmak istenen Kanal İstanbul’un
geçtiği yerlerin hemen aynısıydı.1
Haritanın yayınlandığı günlerde, soğuk savaş bütün
hızıyla sürüyor, ABD dünyada giremediği tek deniz olan Karadeniz’e, Montrö Anlaşması’nı
atlayarak serbestçe girmenin yollarını arıyordu. Yapay suyolu bu isteği
karşılayan bir tasarımdı; Washington kendine Karadeniz’e gireceği bir kanal
yaptırmak istiyordu. Türkiye, 1946’dan sonra ABD’ye yanaşmıştı. Marshal Planı
ve Truman Doktrini imzalamış, NATO’ya üyelik için başvurmuştu. Türkiye’ye
yaptıracağı kanalı, bağımlılık ilişkilerinin kendisine verdiği ayrıcalıklar
nedeniyle serbestçe kullanacaktı.
Ancak, Sovyetler
Birliği Doğu Avrupa’yı etkisi altına almış, Karadeniz’de kıyısı olan Romanya ve
Bulgaristan’ı kendisine bağlamıştı. Montrö’nün gerçekleştirdiği ilişkiler
düzeni, Karadeniz’de güvenli bir ortam oluşturmuştu. Ayrıca hızla güçlenmiş ve dünyanın
iki süper gücünden biri olmuştu. Onu atlayarak Karadeniz’e kanal açtırmak
mümkün değildi.
Sovyetler Birliği Dağılınca
Koşullar, İstanbul kanalını uzun bir süre gündemden
düşmesine neden oldu. 1991’de Sovyetler Birliği dağıldı, Rusya büyük güç
kaybına uğradı. Doğu Avrupa ülkeleri, Romanya ve Bulgaristan Batı’nın etkisi altına
girdi. Karadeniz’de kıyısı olan bu iki ülke daha sonra NATO üyesi oldu.
ABD, 21.Yüzyıla girerken yüzyıllık Ulusal
Güvenlik Stratejisini açıklamış, bu stratejide büyük önem verilen Ortadoğu’da
yapılacakları, Büyük Ortadoğu Projesi adını verdiği tasarımla belirlemişti.
Projenin içinde Karadeniz’in serbestçe kullanımı da bulunuyordu.
İstanbul Kanalı
ile ilgili, uzun süren suskunluk dönemini ilk kez Bülent Ecevit bozdu. Kimsenin
aklında yokken, Sovyetlerin dağılmasından 4 yıl sonra 1994 yılında, birden bire
İstanbul’a yapay bir suyolu açacaklarını söyledi. Gerekçe olarak, Boğaz
trafiğinin yoğunluğunu gösterdi, kanalın giriş ve çıkışında limanlar ve serbest
bölgeler oluşturulacağını açıkladı. Ecevit, Rockfeller bursuyla ABD’de
eğitim almış bir kişiydi ve yeni partisi DSP ile Batı’nın isteklerini eksiksiz yerine
getirmişti...
Senatodan Büyükelçiye
Ecevit’in çıkışından 12 yıl sonra yeni bir
ses, üstelik uygulamaya dönük olarak ABD Senatosu’ndan geldi. 2006 yılında bir
yasa önerisi verildi. Yasa önerisinde, ‘İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını
ilgilendiren Montrö Antlaşması’nın, ömrünü doldurduğu, bu anlaşmanın günün
koşullarına uygun olarak yeniden düzenlenmesi gerektiği’ söylendi.3
Senatodaki girişimden kısa bir süre sonra, ABD Türkiye Büyükelçisi Ross Wilson, Ankara’da bir açıklama
yaptı ve Montrö Anlaşması’nı bu kez Türk kamuoyunda tartışılabilir duruma
getirdi. 3 Mart 2006’da gazetecilere; “Montrö
Antlaşması oldukça açık. Ve biz Karadeniz’in uluslararası sularda bulunmasından
kaynaklanan haklarımızdan yararlanmak istiyoruz. Yani gerektiğinde gemilerimiz
buraya girebilir” dedi.4
ABD’nin Möntrö Antlaşması’nı tartışmaya açmak istemesi kendi açısından
haklı nedenlere dayanıyordu. Büyük Ortadoğu Projesinin hızlanması için;
Karadeniz havzasının, Kafkasya ve Balkanların ABD denetimine girmesi
gerekiyordu. Bunun için ’her tonaj, tür ve sayıda ABD gemisi’,
Karadeniz’e denetimsiz girmeliydi.
Washington yönetimi, Türk Deniz Kuvvetleri’nin, terörle
mücadele kapsamında 2005’ten beri yürüttüğü ve ticari deniz trafiğini denetim
altında tutan ‘Uyum Harekatından’ rahatsız olmuştu.
Karadeniz’e yerleşmek için, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni fesh ettirmeye
çalışıyor, amacına ulaşmak için Montrö’ye ‘akit
devlet’ sıfatıyla sözleşmeyi fesih hakkına sahip Romanya ve Bulgaristan ile
gizli görüşmeler yapıyordu.5
Recep Tayyip Erdoğan ve Kanal İstanbul
Amerikalıların açıklamalarından ve yaptığı görüşmelerden birkaç yıl sonra,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; 26
Nisan 2011 günü, Haliç Kongre Merkezi’nde; “Türkiye
Hazır Hedef 2023” adını verdiği bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda,
önce belediye başkanıyken yaptığı kimi işleri anlattı, Necip Fazıl Kısakürek’in ‘Canım
İstanbul’ şiirini okudu. Ardından Karadeniz’i Marmara’ya bağlayacak ve Kanal İstanbul adını alacak ikinci bir suyolu
açılacağını açıkladı. “Bütün büyük
adımlar bir hayalle başlar. Bu muhteşem proje, benim olduğu kadar,
arkadaşlarımın olduğu kadar, yüzlerce yıl öncesinde İstanbul’un idarecilerinin
de bir hayalidir” dedi.6
Açıklama, önceden biliniyormuşçasına dış basında büyük
yankı buldu. AFP, Reuters, Associated Press ve Bloomberg
haber ajansları kanal projesini son dakika gelişmesi olarak verdi. Washington
Post, New York Times, Finantial Times ve BBC konuyu ayrıntılı
biçimde sayfalarına taşıdı.7
Montrö’yü Tartışılır Kılmak
Koşullar ve açıklanan hedefler birlikte değerlendirildiğinde, Kanal
İstanbul’un Türkiye’nin boğazlardaki egemenliğini tanıyan Montrö Sözleşmesi’nin
tartışılır hale getirilmesi olduğu görülüyor. Bu anlaşma, boğaz geçişlerinde,
özellikle savaş gemilerine kısıtlamalar getiriyordu. Geçerlilik süresi 20 yıl
olmasına ve 18 yılda imzacı devletlere sonlandırılması için başvuru hakkı
vermesine karşın, 1956’ya dek hiçbir devlet başvurmamış ve sözleşme bugüne dek
geçerli kalmıştı.
Karadeniz’de kıyısı bulunan Bulgaristan ve Romanya’nın NATO üyesi
olmasından sonra; ABD’nin Karadeniz’e ilgisi artmıştı. Montrö nedeniyle büyük
tonajlı savaş gemilerini Boğazlardan geçiremediği için bugünkü işleyişin
değiştirilmesini istiyordu. Değişimin gündeme gelmesi için herşeyden, anlaşmaya
bağlanmış geçerli işleyişin önce tartışma konusu yapılması, ardından
değiştirilmesi gerekiyordu. Görünen açık gerçek, Kanal İstanbul’u
Türkiye değil ABD istiyordu.
Ukrayna’yla sorun yaşayan, Kırım’ı ilhak eden Rusya, gelişmelerden rahatsızlık
duyuyor, böyle bir değişimi kabul etmeyeceğini açıklıyordu.
Deniz Harp Okulu Eski Komutanı Tuğ. Amiral (E) Türker
Ertürk, Kanal Projesi’yle Montrö’yü ilişkilendirmekte ve şunları
söylemektedir. “Hiç tereddüt yok ki bu proje; dışarıdan yerli aracılar
vasıtası ile Erdoğan’a iletilmiş ve ikna edilmiştir. Esas amaç; Montrö
Sözleşmesi’nin diplomasi masasına gelmesi için doğal şartları hazırlamak ve bu
Sözleşme’nin Karadeniz’e kıyıdaş olmayan devletlerin savaş gemilerine getirdiği
kısıtlamaları kaldırmaktır”.8
Kanal
İstanbul Yeniden
Recep Tayyip Erdoğan, bu kez Cumhurbaşkanı olarak, konuyu 5 yıl
aradan sonra 2016’da yeniden gündeme getirdi. Güney Amerika seyahati dönüşünde,
bakanlıklar ve ilgili kurum elemanlarını topladı ve “Kanal İstanbul Projesi’nin hızlandırılarak bir an önce tamamlanmasını”
istedi.9 Beş yıl ‘sessiz
kalan’ proje yeniden ve daha ayrıntılı olarak ortaya çıktı.
Erdoğan, Kanal’la ilgili başka bir açıklamayı
Sırbistan’ın Başkenti Belgrat’ta yaptı ve “İstanbul
Boğazı’na paralel yeni bir kanal açılması başta olmak üzere ki, ‘Kanal İstanbul’
dediğimiz, bu benim bir hayalim, hülyamdır. İnşallah bunun da büyük ihtimalle
bu yıl sonu veya 2018 başı gibi temelini atacağız” dedi.10
Son açıklamayı 21 Aralık 2019 günü yaptı ve şunları
söyledi; “Şu anda ana muhalefetin başındaki zat, biz Kanal İstanbul diyoruz,
o yapamayacaksınız diyor. Sen ne yaparsan yap biz bunu yapacağız. Önümüzdeki
haftalarda ihaleyi yapıyoruz ve Kanal İstanbul'a başlıyoruz” dedi”.11
DİPNOTLAR
1 “ABD’nin 1950 Karadeniz
Marmara Kanalı ile Kanal İstanbul benzerliği” https://www.wmal.net/gundem/abd-nin-1950-karadeniz-marmara-kanali-ile-kanal-istanbul-benzerligi-h18404.html
2
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/1994-te-ecevit-ortaya-atti-mansetlere-mega-proje-diye-yansidi-17655112
3 Cumhuriyet, 05.03.2006
4 Cumhuriyet, 04.03.2006
5 “ABD’yle
Karadeniz Krizi Kapıda”, Bahadır Selim Dilek, Cumhuriyet, 05.03.2006
6 “İstanbul Açıklandı Şimdi Sıra İzmir’de”
www.yeniasir.cm.tr
8
Kanal İstanbul’un Altından Ne Çıktı” Türker Ertürk, odatv.com
9 “Kanal İstanbul Projesi Hızlandı İşte
Detaylar” www.internethaber.com
11 https://www.ntv.com.tr/turkiye/cumhurbaskani-erdogandan-kanal-istanbul-aciklamasi-onumuzdeki-haftalarda-ihaley,fqQIm1S2CkaFaDkXg5zAhQ
2002 de durduk yerde erken seçime giderek ülkeyi 33,5% oy ile AKP ye v teslim eden Ecevit ile RTE nin gittikleri yollar aynı kapıya mi çıkıyor acaba?
YanıtlaSilBekir bey'in şüphesi ve iması doğrudur... ona "ULAN MORON" demeden önce o aptallığını üzerinden at ve araştır! Bu ülkede emperyalizmin siyasete nasıl nüfuz ettiğini gör, cehaletini at ondan sonra yorum yap, oldu mu !!
SilSayın Diner, yazı biçeminiz bu sitenin anlayışına uygun değil. Bu nedenle siliyoruz. Bir daha böyle yazılar göndermeyin lütfen.
SilŞu haritadaki yazıları okuyamıyoruz daha büyük boyutlusunu verseniz da ondan baksak. Bizi ahmak mı, enayi mi sanıyorsunuz. Hadi şu yazıları okuyabileceğimiz boyuttakini verin.!
YanıtlaSilSonraki proje kanal Çanakkale?
YanıtlaSilHocam ben burada, tek adamlığın, bu ülkede neden kurulmak istenip kurdurulduğunu, hedeflerini görüyorum! Tek adamlıkla iplerini tümden emperyalizme kaptıran Türkiye'nin, bundan böyle işi çok zor !!
YanıtlaSilMustafa Kemal Atatürk'ün ölümünden sonra cumhuriyeti de ölmüştür mecazi anlamda malesef. Mustafa Kemal Atatürk öleceğine İsmet Paşa ölecekti derim ben her zaman. İşte o zaman gerçek muasır medeniyetler seviyesine çıkmış olurduk.
YanıtlaSilEcevit hangi yıllar ve hangi kurumda abd de eğitim almıştır. Bilgilendirebilirmisiniz
YanıtlaSilhttps://www.facebook.com/photo.php?fbid=3096533340361685&set=a.894639327217775&type=3&theater
SilABD'yle yapılan 27 Aralık 1949 tarihli eğitim anlaşmasından sonra, ABD’ne davet edilen ilk gazeteci Bülent Ecevit oldu. Ecevit, Ankara’daki Amerikan Haberler Merkezi’nin, 'Eğitim Mübadele Programı' çerçevesinde yaptığı daveti kabul etti ve 1954 Ekim ayında Amerika’ya gitti. Winston–Salem Journal' da üç ay staj gördü, sonra 30 gün süreyle Amerika Birleşik Devletleri’nin değişik yörelerini dolaştı. Boston’da 20 gün kalarak, ünlü Harvard Üniversitesi’nin Ortadoğu Enstitüsü’nde Ortadoğu’nun bölgesel sorunlarını inceledi ve yurda döndü...Bülent Ecevit, 1957 Mayısı’nda bir yıllık süre için bir kez daha Amerika’ya gitti. Bu kez bursu veren, ABD Başkanı Eisenhower’a, Türkiye için 'oltaya yakalanmış balığın yeme ihtiyacı yoktur' diye mektup yazan ve ulusal bağımsızlık hareketlerine karşıtlığıyla tanınan Nelson Aldrich Rockefeller’ın kurduğu, Rockfeller Vakfı’ydı. Ecevit, Harvard Üniversitesinde, Osmanlı Siyasi Tarihi konusunda incelemeler yaptı ve Uluslararası Basın Enstitüsünün New York’ta düzenlediği seminere katıldı. Daha sonra yurda döndü ve 32 yaşında milletvekili oldu.
SilÇok önemli bir makale.
YanıtlaSilDaha fazlası ve başka önemli ayrıntılar için lütfen okuyunuz:
Kanal İstanbul gerçeği...
https://twitter.com/gkdeveci/status/1210364566967857152?s=19
GERÇEK BİR KREDİ ŞİRKETİNDEN KREDİMİ NASIL ALDIM.
YanıtlaSilÇevrimiçi birçok sahte kredi verenin bir aldatmaca kurbanı oldum, yaratıcıma o kadar çok teşekkür ediyorum ki, nihayet bana bu yıl yüzüme bir gülümseme koyan bu yeni borç verene yönlendirerek beni gülümsedi ve ayrıca aldatmadı ancak aldatarak ya da yalan söylememekle birlikte, adı STEVE WILSON olan bu borç veren bana% 2 kredi verdi, bu miktar şirket şart ve koşullarını kabul ettiğimden sonra 350.000 dolarlık ABD doları ve bu kredi şirketi hakkında sevdiğim önemli bir şey çok hızlılar
Kredi veren ile iletişime geçebilirsiniz
EMAIL: stevewilsonloanfirm@gmail.com veya whatsapp: +16673078785