Hürriyet
ve İtilaf Fırkası’nın
izlencesi (programı), günümüzde global
liberalizm
adıyla yürütülmekte olan politikalarla büyük bir benzerlik
içindedir. 20. Yüzyıl gibi pekçok değişimin gerçekleştiği uzun ve
devingen bir dönemden sonra varlığını sürdüren politik
benzeşme, birçok kişiye şaşırtıcı gelebilir. Ancak, bu benzeşme yaşanmış ve yaşanmakta olan gerçektir ve kuşkusuz bir nedeni vardır. Bunun
nedeni, emperyalizmin varlığ ve Batının Türkiye üzerindeki
egemenliğini bugün de sürdürüyor olmasıdır. Milliyetçiliği
yadsıyan Osmanlıcılık,
ademimerkeziyetçilik
diye tanımlanan yerel
yönetimcilik,
etnik temelli federasyonculuk,
serbest ticaret,
işbirlikçi
özel girişimcilik;
yüzyıl önce yazılan ve bugün yoğun olarak uygulanan
ekonomik-siyasi belgeler gibidir. Hürriyet
ve
İtilaf
anlayışı
bugün, aynı işgal döneminde olduğu gibi, rakipsiz
bir siyasi işleyiş durumuna gelmiştir. Siyasi partilerin hemen
tümü, bu anlayışı temsil eden bir çizgi izlemektedir. Hürriyet
ve İtilaf,
artık tek bir parti değil, bütün partilerdir.
İttihatçılara
Karşıtlık
Gazeteci
Tahir
Hayrettin Bey,
II.Meşrutiyet’ten
sonra kurulmuş olan Mutedil
Hürriyetperveran
ve Ahrar
fırkalarını bir araya getirerek 21 Kasım 1911’de Hürriyet
ve İtilaf
Fırkası’nı
kurdu. Fırka’nın temel amacı, belki de tek amacı, İttihat
ve Terakki’ye
karşı olmak ve Batıyla tam olarak bütünleşmekti.
Tahir
Bey,
siyasi anlayışını Prens
Sabahattin’in
görüşlerinden alıyor, izlecesinde Osmanlıcılık,
ademimerkeziyetçilik,
teşebbüsi
şahsi (özel
girişimcilik),
meşrutiyetçilik
ve liberalcilikten
yana olunduğu yazıyordu. Değişik kesimlerden insanlar, ulusçu
bir çizgiye yönelen “ittihatçıları
durdurmak”
ve “iktidarlarına
son vermek”
için, dış destekle bir araya geliyor, güçlerini bu amaç için
birleştiriyordu. Rum, Ermeni, Arnavut, Arap, Bulgar kökenli
ayrılıkçı unsurlar, Batıcı aydınlar (münevveran), Prens
Sabahattin
yandaşları, kimi medrese hocaları (ilmiye mensupları),
sosyalistler1
Hürriyet
ve
İtilaf
çatısı altında toplanıyordu.
Kurucular
Hürriyet
ve İtilaf Fırkası’nın
kurucuları arasında; İsmail
Hakkı Paşa,
Arap
milliyetçisi
Abdülhamit
Zehravi
(ayrılıkçı eylemleri nedeniyle 1916’da idam edildi),
Şeyhülislam
Mustafa
Sabri,
Deli
Fuat Paşa,
Ermeni
Dr.Dagavaryan,
Dr.Rıza
Nur,
Miralay
Sadık
Bey
ve Damat
Ferit Paşa
gibi kişiler vardır. Damat
Ferit,
partinin ilk genel başkanı oldu, sağlık nedeniyle ayrılınca
yerine Fuat
Paşa
geçti.
Yüzyıllık
Öykü
Hürriyet
ve İtilaf Fırkası’nın
izlencesi , günümüzde global
liberalizm
adıyla yürütülmekte olan politikaların hemen aynısıdır.
Ulusçuluğu
yadsıyan Osmanlıcılık,
ademimerkeziyetçilik
diye tanımlanan yerel
yönetimcilik,
etnik temelli federasyonculuk,
dış
serbest ticaret,
işbirlikçi
özel girişimcilik;
yüzyıl önce yazılan ve bugün yoğun olarak uygulanan
ekonomik-siyasi belgeler gibidir.
İngilizler’in
destek ve denetimiyle kurulan Fırka, kendisini var eden ve 1902’den
beri çalışan Teşebbüsi
Şahsi
Ademi
Merkeziyetçilik Cemiyeti
ile birlikte, etnik sorun yaşayan Osmanlı topraklarında
örgütlenmeye çalıştı. Ermeniler başta olmak üzere çeşitli
azınlık topluluklarından destek buldu.
Prens
Sebahattin
Hürriyet
ve İtilaf içinde olduğu
kadar, azınlıklar içinde de etkili olan Prens
Sebahattin’e
göre, asıl sorun “Abdülhamit’in
devrilmesi değil”, toplum
yapısının tümden değiştirilerek Avrupa gibi olunması, “Doğunun
kamucu toplum biçiminden
(iştiraki toplum), Batılı
bireyci
(infiradi) topluma”
geçilmesiydi. Bu yapılmadığı sürece, “Doğulu
toplumlar ilerleyemez” ve
“baskı
altında yaşamayı”
hak ederlerdi.2
Eylemler
1912’de,
seçimlerde hile yapıldığı gerekçesiyle, Meclis içinde ve
dışında eylemlere giriştiler. Önce, Meclis’teki anayasa
görüşmelerini engellediler. Başkan Yardımcısı Miralay Sadık
Bey
aracılığıyla, alaylı
(harp okulu mezunu olmayan) subaylarla ilişkiye geçerek İttihatçı
milletvekillerini tehdit ettiler.
Daha
sonra, Bab-ı Ali’yi basarak Nazım
Paşa’yı
sadrazam yapmak istediler. İttihatçılar önce davrandı ve baskını
onlar gerçekleştirdi. Bunun üzerine, 13 Haziran 1913’de,
İttihatçıların desteklediği ancak yansız bir politika izleyen
Mahmut
Şevket Paşa’yı
öldürdüler.
Yeniden
Örgütlenme
Hürriyet
ve İtilaf Fırkası,
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İttihat
ve Terakki
kapanınca yeniden ortaya çıktı ve 14 Ocak 1919’da örgütlenmeye
başladı. Yeni kuruluş içinde; Nuri
Paşa,
Seyit
Abdülkadir,
Mustafa
Sabri
(Şeyhülislam), Ali
Kemal
(Kurtuluş Savaşı sonunda halk tarafından linç edildi), Gazeteci
Refik
Halit Karay
(Kurtuluş Savaşı’ndan sonra, 150’liklerle yurt dışına
sürüldü) ve Rıza
Tevfik
Bölükbaşı
(Osmanlı Devleti adına Sevr’i imzalayanlardan biri, 150’liklerle
yurt dışına sürüldü, 1938’de çıkarılan afla geri döndü)
gibi isimler yer aldı.
Fırka’nın
kuruluşu 22 Ocak 1919’da yayımlanan bir bildiriyle duyuruldu.
Bildiri’de; “Hürriyet
ve İtilaf’ın yeniden doğduğu”,
“ülkenin
en güçlü partisi olduğu”
söyleniyor ve fırkanın “ittihatçılar
dışında, tüm siyasi guruplara”
özgür bir çalışma ortamı sağlayacağı açıklanıyordu.
Özgürlükçü açıklamalarına karşın İtilafçılar’ın
ilk işi, “ittihatçı
işi”
saydıkları, Müdafaa-i
Hukuk
devinimini (hareketini) önlemek için girişimlerde bulunmak oldu.
Ülke
yenilmiş, siyasi yapılar dağılmıştı. Bu nedenle kendilerini
rakipsiz sayıyor, galip devletlere, özellikle de İngilizlerle olan
ilişkilerine güveniyorlardı. Müdafaa-i
Hukuk
örgütlenmesini önlemek için, büyük paralar harcayarak,
Anadolu’da çalışmalar yaptılar ve milli mücadeleye karşı
ayaklanmalar düzenlediler.
İstanbul
Basını
Hürriyet
ve İtilaf’ı
destekleyen yayın zinciri; Teşkilat,
Takdirat,
Tamirat,
Merih,
Hemrah,
Islahat,
Şehrah,
İfham
gazeteleriyle gelişiyor; İkdam,
Yeni
İkdam,
İktiham,
Alemdar
ve Peyami
Sabah’la
tamamlanıyordu.
Bu
gazetelerde, Ali
Kemal,
Mustafa
Sabri,
Refii
Cevat
(Ulunay), Refik
Halit
(Karay) gibi çok sayıda işbirlikçi gazeteci, Mustafa
Kemal
başta olmak üzere; Kurtuluş Savaşı önderleri için aşağılama
içeren sert yazılar yazıyorlardı. “Hainler”,
“ahlaksızlar”,
“zalimler”,
“alçaklar”,
“kabadayılar”,
“eşkiyalar”
sıkça kullanılan3
sözcüklerdi.
Onlara göre, ulusal bağımsızlık savaşı verenler, “yeni
Celalîler”
di, o nedenle ulusal kurtuluşçulara “Kemalîler”
diyerek alay ediyorlardı.4
Satılmış
Kalemler
Refik
Halit,
9 Ocak 1920 tarihli Alemdar’da
Mîsakı
Milli
düşüncesine karşı çıkıyor ve Kurtuluş Savaşı’nı
aşağılayıcı sözcüklerle yeriyordu.
Mîsakı Millî’nin
ne denli “gayri
milli”,
“çirkin”
ve “telaffuzu
zor”
bir “kelime”
olduğunu yazıyor ve şunları söylüyordu: “Bizim
için tutulacak tek yol, tek kurtuluş yolu Mütareke’den hemen
sonra İngiltere ile beraber yürümek için siyasi girişimde
bulunmaktı. Bereketi bol olsun, başımıza bir ‘milli’ daha
çıktı (Ankara’yı
kast ediyor y. n.). Geceler
ortaya bir ‘milli’! yavru daha attı: Mîsak-ı Milli. Aman
Allahım, telaffuzu ne güç, ne çirkin, ne gayri milli bir
kelime.”5
Refii
Cevat’ın
yazdıkları, tarihte örneği az görülen açık ihanet belgeleri
konumundadır. Yunan Ordusu’nun genel bir saldırıya geçtiği
günlerde şunları yazıyordu: “Yunanlılar,
silah omuzda bütün Anadolu’yu baştanbaşa kat edecekler... Bu
serseriler
(Türk Ordusu y.n.), karşılarında
muntazam bir kuvvet gördüklerinde çil yavrusu gibi dağıldılar...
Görüyoruz ki Yunanistan kısa bir süre içinde çapulcuları
(Kurtuluş Savaşçılarını y.n.) tamamen
ortadan kaldıracaktır.”6
Kurtuluş
Savaşı’ndan sonra, 150’liliklerle
birlikte Türkiye’den çıkarılan Refii
Cevat,
daha sonra çıkarılan afla Türkiye’ye gelecek ve Milliyet
gazetesinde uzun yıllar köşe yazıları yazacaktır.
Sevr’i
İmzalayanlar
Hürriyet
ve İtilaf,
ilk genel başkanları Damat
Ferit’in
Kurtuluş Savaşı süresince İstanbul’da kurduğu beş hükümete
de, bakan (nazır) verdi. İngilizler’in ve padişahın desteğini
arkasına alarak, işgalci
devletlerin isteklerini yerine getiren
bir politika yürüttü. Mütareke döneminin işbirlikçi iktidar
partisiydi. Anadolu
ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
hareketi güçlendikçe, halka dayanmadığı için güçsüz olan
etkisini, tümüyle yitirdi. Etkisizleşme, yürüttüğü teslimiyet
politikasını önlemedi, tersine işbirlikçiliği daha da
yoğunlaştırdı.
Sevr
Antlaşması’nın
görüşüldüğü Saltanat
Şurası’nın
hemen tüm üyeleri İtilafçıydı.
Sevr’in
kabul edilmesine, bu Şura’da
karar verildi ve Beşinci
Damat Ferit
Hükümeti,
anlaşmayı onayladı. Maarif Nazırı Bağdatlı
Hadi Paşa,
Rıza
Tevfik
(Bölükbaşı) ve Bern Büyükelçisi Reşat
Halis,
anlaşmayı Paris’te imzalayan İtilafçılardı.
Sürgün
Bağımsızlık
Savaşı’nın gelişmesiyle Rıza
Nur,
Ahmet
Ferit
(Tek) gibi az sayıda İtilafçı
Ankara’ya gelerek TBMM’ne katıldı. Savaşın kazanılması
üzerine çok sayıda parti üyesi yurt dışına kaçtı.
Kalanlardan bir bölümü de 150’liliklerle birlikte Türk
vatandaşlığından çıkarılıp yurt dışına sürüldü.
Miralay
Sadık Bey,
Damat
Ferit,
Şeyhülislamlar Mustafa
Sabri Hoca
ve Dürrizade
Abdullah Efendi,
Nakşibendi Şeyhi Konyalı
Zeynelabidin,
Dr.Rıza
Tevfik,
Gümilcineli İsmail
Bey,
Çerkes
Arslan Bey,
Dahiliye Nazırı Mehmet
Ali Bey
gibi kimi fırka yönetici ve yandaşları İngilizler’in
yardımıyla Romanya, Mısır ya da Avrupa’ya kaçtılar.7
Siyasi
Af ve Geri Dönüş
1938’de
çıkarılan bir af yasasıyla itilafçı sürgünler geri döndü.
Refi
Cevat,
Ulunay,
Refik
Halit
ise Karay
soyadlarını alarak gazetelerde yazı yazmayı sürdürdüler.
Batıya teslimiyete dayanan işbirlikçi Hürriyet
ve İtilaf
siyaseti ve anlayışı, işgal günlerinde açıktan, Atatürk
döneminde örtülü biçimde savunuldu.
İtilafçı
anlayış, Atatürk’ün
ölümünden sonra giderek artan bir yoğunlukla yeniden açık hale
geldi. Günümüzde ise ulusal bağımsızlığa cepheden saldıran
işbirlikçi bir siyasete dönüştü. Hürriyet
ve
İtilaf
anlayışı
bugün, aynı işgal döneminde olduğu gibi, “rakipsiz”
bir siyasi işleyiş durumuna gelmiştir. Meclis’deki siyasi
partilerin tümü, bu anlayışı temsil eden bir çizgi
izlemektedir. Hürriyet
ve İtilaf,
Türkiye’de artık tek bir parti değil, bütün partilerdir.
DİPNOTLAR
- “Orta Asya” Jean Paul Roux, Kabalcı Yay., 2001, sf. 291
- a.g.e. sf. 365
- a.g.e. sf. 366
- a.g.e. sf. 292
- a.g.e. sf. 293
- a.g.e. sf. 293
- a.g.e. sf. 293
İNŞAALLAH RAHMAN KURACAĞIM HÜRRİYETPERVER . HÜRRİYET VE İTİLAFIN DEVAMI OLACAK ARMASI AYNI OLACAK KIRMIZI BEYAZDA OLACAK RUZNAĞME GAZETENİN İSMİ OLACAK.
YanıtlaSil