Avrupa Birliği, ayrı dönemde kurulan ve Avrupa
ülkeleri arasında askeri çatışmayı önlemeyi amaçlayan örgütlerin toplamından
oluşur. Başka ortak pazar örgütleri
gibi, yalnızca ekonomik işbirliği örgütü değildir. Ereğinde siyasi birlik olan
bir anlayışa ve bu anlayışa uygun düşen uzun süreli izlencelere sahiptir.
Çalışmalar, ekonomi ağırlıklı olarak başlamıştır ancak ortaklık ilişkileri
bugün akçalı ve yönetsel alanlarda da ileri bir boyuta gelmiştir. Siyasi
olarak ırkçılığa varan bir Avrupacılık politikası yürütmektedir.
Söylemde, ‘demokrasi’ ve ‘insan haklarını’ savunurken, özellikle azgelişmiş ülkelerde, ulusçuluk ve
demokrasi eğilimlerini yok etmeğe çalışmaktadır.
Avrupa
Birliği-AB
Yirmi
yıl arayla Avrupa’yı kan gölüne çeviren iki savaş, dünyanın en varsıl bölgesini
perişan etmişti. İnsanlar, (hükümet yetkilileri, politikacılar ve şirket
yöneticileri dahil) bir daha böyle bir savaş istemiyordu. Yeni bir dünya savaşı
artık, Avrupa’daki siyasi düzeni tümden ortadan kaldırabilirdi. Avrupa
birleşmeli, tarih ve kültür yakınlığı olan bu yaşlı kıtanın insanları
çatışmadan birlikte yaşamalıydı. Güçlerini birbirlerine karşı kullanmamalıydı.
Birleşik
bir Avrupa’nın temelleri, düşülkesel (ütopik) de olsa üç yüz yıl önceye dayanıyordu.
Ancak, bu işin somuta dönük ilk girişimi, 2.Dünya Savaşı’ndan hemen sonra
gerçekleştirildi. Savaşın yıkımını üzerinden atamayan hükümetler, Almanya’nın
yenilgisinden sonra bir araya gelmenin yollarını aramaya başladı.
Kimileri bunu savaş
sürerken bile yapmıştı. Belçika, Lüksemburg ve Hollanda hükümetleri, Londra’da
sürgündeyken, kendi aralarında bir ekonomik birlik (Benelüks) kurmayı
tasarlamıştı. İskandinav ülkeleri, 1947 yılında aralarında bir gümrük birliği
kurma girişiminde bulundu. Başarılı olamayınca bu kez 1950 yılında aralarına
İngiltere’yi de alarak, Uniscan adlı
işbirliği örgütüne yönelik bir antlaşma imzaladılar. 1947 yılında Fransa ve
İtalya bir gümrük birliği kurmaya karar verdi.
Kömür Çelik Topluluğundan Avrupa Ekonomik Topluluğu'na
Başarılı
olunamayan bu girişimlerden sonra ilk ciddi birlik, 6 ülkenin katıldığı ve 1951
yılında kurulan, Avrupa Kömür Çelik
Topluluğu (CECA) oldu. Bu örgütün
amacı, silah endüstrisinin dayanağı olan kömür ve çelik üretiminin denetim
altına alınmasıydı.
1952’de,
Kömür, Demir Cevheri ve Hurda Demir
Ortak Pazarı, 1953’de de, Çelik Ortak
Pazarı kuruldu. Aynı yıl, 12 ülkenin katılımıyla, Avrupa Nükleer Araştırma Örgütü (Euratom)
oluşturuldu.
Kurulan
örgütler ve antlaşmalar serisi, bugün adına Avrupa
Birliği denilen, Avrupa Ekonomik
Topluluğu’nun (AET) kurulmasıyla sonuçlandı. 25 Mart
1957’de Roma’da bir araya gelen; Fransa, Almanya, Belçika, İtalya, Hollanda ve
Lüksemburg; ilk üyeler olarak kuruluş
sözleşmesini imzaladılar. Daha sonra 1973 yılında İngiltere, Danimarka ve
İrlanda, 1981’de Yunanistan, 1986’da Portekiz ve İspanya, 1990’dan sonra da
Avusturya, İsveç ve Finlandiya Topluluğa katıldılar.
Türkiye, Polonya,
Estonya, Letonya, Litvanya, Slovenya, Malta Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Romanya,
Macaristan, Bulgaristan ve Kıbrıs Rum Kesimi'nin üyelik başvurusu Türkiye
dışında kabul edildi.
Siyasi
Birlik
Avrupalıların
siyasi birliği amaçlamış olması, maddi yapısı olmayan yeni bir istek değildi. Avrupa Birleşik Devletleri düşüncesi,
somut bir girişime dönüşmese de değişik dönemlerde dile getirilen bir
tasarıydı. Savaş sonrasının dünya koşulları, ister istemez Avrupalıları bu
yönde davranmaya zorunlu kılmıştı.
Siyasi
birlik amacını, yalnızca düşülkesel (ütopik) bir istek olarak görmemek
gerekiyor. Değişik çelişkiler ve çözülmesi gereken sorunlar yaşıyor olsalar da,
bu yönde gözle görülür somut adımlar atmış durumdalar. Ülkeler arasında
yakınlaşmaya hız kazandıracak maddi yapıya, en çok Avrupalılar sahiptir.
Kendi aralarında ne
denli ‘demokratik’ iseler, özellikle
3.dünya ülkelerine karşı o denli anti-demokratik bir anlayış içindeler. Başka
ekonomik birlikteliklerle çıkar çatışmaları var. ABD ve Japonya ile
giriştikleri ekonomik yarışın, 21.yüzyılda geleceği boyutu biliyor ve varlık
sorunu olarak gördükleri bu yarışa hazırlanıyorlar. Bu nedenle dışa karşı son
derece katı bir tutum içindeler. AB
herkesin gücüne göre yararlandığı bir çıkar örgütüdür.
Birlik Anlaşması
Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun
1957 yılında Roma’da imzalanan birlik antlaşması; 248 başlam (madde) ve başlamların
dayandığı çok sayıda ekler ve protokollerden oluşmuştur.
Kapsamı
geniş tutulan kuruluş sözleşmesinin amaçlar başlamında; “Pazar birliği içindeki ekonomik etkinliklerin uyumlu duruma
getirilmesi, yaşam düzeyinin yükseltilmesi ve Avrupa Birliğini sağlamak için
her tür çalışmanın yapılması gibi erekler yer alır. Ereklerin
gerçekleştirilmesinde uygulanacak ekonomi politika araçları olarak; “gümrük vergilerini ve miktar kısıtlamalarını
kaldırmak, üçüncü ülkelere karşı ortak bir gümrük tarifesi uygulamak, üye
ülkeler arasında sermaye ve işgücü dolaşımını serbestleştirmek, ortak tarım ve
ulaşım politikaları geliştirmek”
gibi ilkeler sayılıyordu.
Topluluk, tecimsel
açık veren üyeleri için kendi içinde akçalı önlemler alacak bir fon
oluşturacak, bu fon; yaşam düzeyini yükseltmek, işsizliği azaltmak ve yeni
yatırımlar gerçekleştirmek için kullanılacaktı. Bunun için bir banka
kurulacaktı (Avrupa Yatırım Bankası). Avrupa
Ekonomik Topluluğu, dış tecimi geliştirmek koşuluyla, Avrupa dışından da
üye alabilecekti.
Sözde Eşitlik
AET’nin, ortaklık sözleşmesi, görünüşte her
üye ülkeye eşit haklar vermektedir. Ancak, bu kuşkusuz yalnızca sözleşmede
kalan bir eşitliktir. Dünyanın her yerinde ve her zaman olduğu gibi Avrupa Birliği’nde de, eşitlik ve özgürlük, güçlü olmanın sınırlarıyla
belirlenen kavramlardır. Güçlü olan
özgürdür ve eşitliği o belirler.
Bütün
eşitlik söylemlerine karşın bugün Avrupa
Birliği’nde belirleyici
olan güç, dünyanın üçüncü büyük ekonomisine sahip olan Almanya’dır. Avrupa
Topluluğu içindeki tüm üretimin yaklaşık üçte birini, Almanya tek başına
gerçekleştirmektedir.
Almanya,
Topluluk’un, gayri safi milli hasılasının yüzde 28’ne sahiptir. 1992’de, Birlik
bütçesindeki payı 10 milyar doların üzerindeydi. Bu nicelik, İngiltere’nin
yaptığı katkının üç, İngiltere ve Fransa’nın birlikte yaptığı katkının iki
katıydı.
İngiltere, Fransa,
İtalya, İspanya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg kendi paralarının değerini
Alman markına bağlamışlardır.1 Alman Başbakanı Helmut Kohl 1990 Aralığında şöyle söylüyordu: “Artık kendi sorunlarımızla ilgilenmeliyiz. Avrupa’nın merkezindeyiz.
Her şeyi, Avrupa’nın geri kalanını ve böylelikle dünyayı etkiliyoruz”.2
Bu sözler, Hitler’in 1937 yılında
söylediklerinin, yumuşatılmış bir anlatımla yinelenmesi gibidir.
Siyasi Birliğe Doğru
Avrupa Topluluğu,
1992 yılında siyasi birliğe doğru ileri bir adım attı. Hollanda’nın küçük bir
kenti olan Maastricht’te yapılan zirvede, uzun
tartışma ve görüşmelerden sonra alınan kararlar, kendi içinde bütünlüğü olan
bir izlence durumuna getirildi.
Bu izlencenin ürünü
olarak, 7 Şubat 1992’de imzalanan Avrupa
Birliği Antlaşması, gerçek bir birliğin önünü açacak olan, o güne dek
alınmış en köktenci karardı. Maastricht
Antlaşması da denilen bu
girişim, kimi ülkelerde parlamento kararıyla, kimi ülkelerde de halkoylamasıyla
kabul edildikten sonra 1993 Kasım’ında yürürlüğe konuldu.
Tek Para, Yek Banka, Ortak Politika
Antlaşmanın
özü; tek pazar, tek para birimi, tek merkez
bankası, ortak ekonomik politikalar
ve dış politika ile güvenlikte ortak
eylem idi. Maastiricht
kararlarına herkes disiplinli bir biçimde uydu.
Ekonomik rakipler
olarak ABD ve Japonya ile girişilen savaşımın sürdürülmesine karşın, başını
ABD’nin çektiği ve azgelişmiş ülkelere yönelik politik ve askeri eylemlerin
hemen tümünde, birlikte davranıldı. 1999 başında (Avrupa Para Birimi) ECU
ortak para birimi oldu.
Organlar
AB’nin
başlıca organları; AB Komisyonu, Bakanlar
Konseyi, Adalet Divanı ve Avrupa Parlamentosu’dur. 76 kişilik Konsey’de Almanya, Fransa, İngiltere ve
İtalya’nın 10’ar, İspanya’nın 8, Belçika, Yunanistan, Hollanda ve Portekiz’in
5’er, Danimarka ve İrlanda’nın 3’er, Lüksemburg’un 2 oy hakkı vardır. 20
kişilik AB Komisyonu ise; Almanya,
İngiltere, Fransa, İtalya ve İspanya’dan 2, diğer ülkelerden ise birer üyeden
oluşur. Bu üyelere komiser adı
verilir. Avrupa Parlamentosu, 626
kişiden oluşur ve ülkeler parlamentoda nüfus büyüklüklerine göre temsil edilir.
Ülkelerarası uyum
(entegrasyon) izlencelerinde somuta dönük önemli uygulamalar gerçekleştiren AB
bugüne dek, herkesçe kabul gören genel ve kalıcı bir ortak tarım politikası
oluşturamamıştır. Birçok ülke, ekonomik güç ve teknolojik gelişme açısından A
takımında yer alamayacağını bildiğinden ulusal tarım politikalarından ödün
vermek istememektedir.
Tarım İzlenceleri
Başlangıçta,
üye ülkelerin tarım ürünlerini korumak için, iç ve dış eder (fiyat) arasındaki
ayrımın ortadan kaldırılması yoluna gidildi. Bunun için topluluk dışından
dışalımlanan (ithal edilen) tarım ürünlerine, ayrım giderici vergi uygulamasına
gidildi.
Bu
girişim, birlik anlaşmasına ters gerçek bir anti-damping (yapay eder düşürme
karşıtı) uygulamasıydı. ‘Serbest Piyasa
Ekonomisi’ ile dünya ticaretinin serbestleştirilmesinin ‘kararlı’ savunucuları, birkaç çeşit
tarım ürünü dışsatımlayabilen azgelişmiş ülkelerin ürünlerine özel gümrük
vergileri koyuyordu.
Bu uygulamaya zorunlu
tutulan ülkeler hiç de az değildi. Topluluk, sayıları 50’yi aşan, bütün
Afrika-Karaibler-Pasifik ülkeleriyle tecimsel antlaşmalar yapmış, (en önemlisi Lome Anlaşması-1975) onları kendi
pazarına bağımlı duruma getirmişti. Avrupa pazarında var olmak için ucuz ve
nitelikli tarım ürünleri veren bu ülkelere karşı, yeni korumacı kararlar
alınıyordu.
Kendi Tarımına Destek
Dışalımlanacak
ürünlerin fiyatlarının alt düzeyi, dolar cinsinden olmak üzere, Avrupa Ekonomik Topluluğu tarafından
belirlenmeğe başlandı. Topluluk, üye ülkelerin tarımsal yatırım ve ürünlerini
destekleme kararı alarak, akçalı olanaklarının önemli bir bölümünü bu işe
ayırdı. Bu karar, bu tür destekleri verimsiz yatırımlar olarak gören, büyük
ortakları rahatsız etti ve tarımın topluluk içinde bugüne dek gelen süreğen
(kronik) bir sorun durumuna gelmesine yol açtı.
1979’dan sonra tarım
destekleri aşamalı olarak kaldırılmaya başlandı ancak bunların yerine üye
ülkelerin ürün değerlerini korumak adına ve yine büyük nicelikli bütçe payları
ayrılarak, ‘müdahale fiyatları’
oluşturuldu. Tarım ürünü dışsatımlayan topluluk dışındaki azgelişmiş ülke
dışsatımına bir darbe de bu yolla indirilmiş oldu.
Korumacı Avrupa
Avrupa, yüzyılın
sonlarına doğru, dünyanın en büyük ve en iyi korunan ortak pazarını
oluşturmuştu. Korumacı uygulamalara karşı ilk tepkiler doğal olarak başka ortak
pazar birliklerinden geldi. Japon Ekonomist Kenjiro İşikova, Avrupalıların bu yöndeki uygulamalarına karşı
tepkisini şu sözlerle dile getiriyordu: “Avrupa,
kapıları sımsıkı kapalı, korumacı bir ticaret bloğu olma yolunda ilerliyor”.3
Gelinen Yer
Kırk
yıllık geçmişi gözönüne alındığında Avrupa
Birliği’nin, amaçları doğrultusunda önemli gelişmeler elde ettiği
görülmektedir. Tarım başta olmak üzere çözülmesi gereken daha pek çok sorun
var. Dünya pazarları, hala yeterince ‘geniş’ değil. Ekonomik rakipler
çok güçlü. İşsizlik başta olmak üzere toplumsal sorunlar durmadan artıyor.
Almanya ve Fransa arasında, nükleer enerji, silahlanma, AB bütçesine katılım ve
tarım destekleme izlenceleri konularında düşünce ayrılıkları var. Güney
ülkeleri ve İrlanda’da önemli bir ekonomik bunalım var.
Herşeye
karşın kuruluşundan yirmi yıl önce birbirleriyle yokedici bir savaşa tutuşmuş
olan bu ülkelerin göstermekte olduğu birliktelik görüntüsü, özellikle
azgelişmiş ülkeleri yakından ilgilendiren günümüzün önemli bir gerçeğidir.
Üye
ülkelerin kullanımına açılan, alım gücü yüksek, geniş bir pazar yaratılmıştır
ancak pazardan yararlanma olanağı eşit değildir. Almanya’nın ekonomik gücü,
başta Fransa olmak üzere, öteki üyeleri tedirgin etmektedir.
Almanya tedirginliği,
kimsenin aklına üyelikten ayrılmayı getirmiyor. Avrupa ülkeleri artık değişik
seçeneklere sahip değil. AB onların son şansı. Bu nedenle neredeyse ırkçılığa
varan bir Avrupacılık politikası yürütüyorlar. Kendi dışındaki ülkelerde,
ulusçuluk ve demokrasi eğilimlerini yok etmeğe çalışırlarken, yürüttükleri
politikanın yaymaca temeline, ‘demokrasi’
ve ‘insan haklarını’ yerleştiriyorlar.
Gelir düzeyi yüksek 370 milyon insanın oluşturduğu 3 722 730 kilometrekarelik
Avrupa Birliği, dünyanın en büyük ortak pazarından biridir.
DİPNOTLAR
1 “Soğuk Barış” Jeffry E.Garten,
Sarmal Yay., 1994, sf.25
2 “Year of Victory for Modest Statesman”
Davit Marsh, The Financial Times, Aralık 1990, sf.6, ak. Jeffry E.
Garten “Soğuk Barış” Sarmal Yay., 1994, sf.227
3 “Protectionsist Plan for Europe’s
Single Market” Kenjiro İşikawa, Economic Eye, Sonbahar 1990, 23 ak. Lester
Thurow “Kıran Kırana” AFA Yay., 1994, sf.87
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder