Toplumsal
savaşım (mücadele) araçları olarak partiler, günümüzde her zamankinden çok
yaygınlaşıp önem kazanmıştır. Bir zamanlar partileri kapatıp yasaklayan
egemenler, kitlelerin demokratik savaşımı karşısında parti varlığını
kabullenmek zorunda kalmıştır. Ancak, bunu öylesine ustalıkla yapmıştır ki,
sonuçta yönetime gelebilecek partiler sürekli egemenlerin denetiminde
kalmıştır. Görünüşte herkes parti kurabilir, halktan oy alırsa yönetime
gelebilir. Oysa, olay bu denli basit değildir. Parti sorununu doğru kavramak
için, toplumsal bilince ve geniş bir tarih bilgisine gereksinim vardır. Parti, ortak politik inançları olan ve toplumsal yaşamı
inançlarına uygun olarak yeniden örgütlemek için, benzer yöntemlerle uğraş
veren insanların gönüllü birlikteliği ya da temsil etmeye çalıştığı kitlenin en
ileri ve en bilinçli unsurlarının oluşturduğu, merkezi bir örgüttür. Parti
sorunu bir kültür sorunudur.
Parti Ve Örgütlenme
Halk
kitlelerinin örgütlü olması, yalnızca bugün ve yalnızca azgelişmiş ülkelerde
değil, tarihin her döneminde ve özellikle Batılı ülkelerde; egemenlerce
istenmeyen bir durumdur. İşleyiş biçimi ve görünümü ne olursa olsun; azınlığın
çoğunluk üzerine egemenlik kurduğu bir düzenin ayakta tutulabilmesi, çoğunluğun
örgütsüz kılınmasıyla sağlanabilir.
Yönetim
erkini elinde tutanların, tarih boyunca kendi dışındakilere örgütlenme olanağı
vermek istememesi ve örgütlenme girişimlerinin baskıyla karşılanan bir çatışma
durumuna gelmesi bundandır. Sınıfların ve buna bağlı olarak silahlı
kümelerin ortaya çıkmaya başladığı ilkel toplumdan, çağdaş devletin oluştuğu
günümüze dek tüm toplum biçimlerinin ortak özelliği budur.
İnsanlık tarihi, bir anlamda, yönetimi ele geçirme ya da korumaya yönelen savaşımların ve bu savaşımların temel öğesi olan örgütlerin tarihidir. Bu nedenle toplumsal eylemlerin bir aracı olarak örgüt sorunu, insanlık tarihi kadar eski bir sorundur. Bu eski sorunda, başından beri var olan ortak özellik; yönetenlerin, yönetilenler üzerinde egemenlik kurmaya çalışmaları, bunun için de onların örgütlenmesine engel olacak önlemi almış olmalarıdır.
Ancak, hiçbir önlem, baskı altında tutulan kitle eylemlerini durduramamıştır. Durdurmak bir yana, bu eylemler, toplumsal gelişimin nesnel koşullarına uyması durumunda, barışçı ya da barışçı olmayan yöntemlerle, toplumsal dönüşümler gerçekleştirmiştir. Egemenlerin güce dayalı egemenlikleri sürgit devam etmemiş, insanın olduğu her yerde ve her zaman, baskıya karşı savaşım da var olmuştur.
Parti
Nedir Örgüt Nedir
Yönetim
için savaşım araçları olarak geliştirilen örgütlerin, uzun bir geçmişi ve
varsıl bir çeşitliliği vardır. Ancak, partiler insanlık tarihinin belirli bir
döneminin, Batıda gelişen kapitalist dönemin ürünüdür ve aynı dönemde ortaya
çıkan başka örgütlerden ayrımlıdır. Tüm siyasi partiler, sözcüğün geniş
anlamıyla birer örgüttür, ama her örgüt bir siyasi parti değildir.
Üzerinde tam olarak
anlaşılmış, herkesçe kabul gören tek bir parti tanımının bulunmadığını işin
başında belirtmek gerekir.1 Her parti, başka partilerin yapısına
benzemeyen, kendine özgü bir yapıya sahiptir 2 ve onların rakibidir.
Parti
Tanımları
Fransız
siyaset bilimcisi Benjamin Contant 1816 yılında partiyi; “Aynı
siyasal öğretiye (doktrine) inanan insanlar topluluğu”3
olarak tanımlamaktadır. Siyasi partiler üzerine kapsamlı araştırmalar yapmış
olan Maurice Duverger ise partileri, “Siyasal erki ele geçirmek ve
kullanmak” için son yüzelli yıl içinde ortaya çıkan ve ağırlıklı
olarak “parlamento guruplarının ve seçim komitelerinin” doğuşuna
bağlı olan örgütler olarak görmektedir.4
Türkiye’de
siyasi parti konusunu derinlemesine incelemiş bir bilim insanı olan Prof.Dr.Tarık
Zafer Tunaya, “Üzerinde tümüyle anlaşılmış bir parti tanımının
olmadığını” belirterek partiyi şu biçimde tanımlar: “En geniş
anlamıyla parti, belirli bir siyasal program üzerinde birleşmiş kişilerin, bu
izlenceyi, özellikle olağan seçim yollarıyla gerçekleştirmek amacıyla kurmuş
oldukları örgüttür... Siyasi parti, insanların ve toplulukların (cemiyetlerin)
en gizli yanlarına dek giren, onların güç ve zayıflıklarını oluşturan
malzemeleri yani düşünceleri, duyguları, gelenekleri, geçmişe sevgiyi ve
gelecek özlemlerini sürekli olarak ve başarıyla kullanan bir örgüttür”.5
Prof.Dr.Münci
Kapani’nin parti tanımı ise Duverger’nin tanımına benzemektedir: “Partiler
bir program çevresinde toplanmış, siyasi erki elde etmek ya da paylaşmak
amacını güden, sürekli bir örgüte sahip örgütler topluluğudur”.6
Lenin'in Parti Tanımı
Parti konusunda kuram
ve uygulama olarak yoğun araştırma ve inceleme yapan, Lenin; parti
kavramını, Rusya’nın 20.yüzyıl başındaki koşullarına bağlı olarak sınıfsal
temeller üzerine oturtur ve bir sınıf savaşı örgütü olarak gördüğü partiyi
şöyle tanımlar: “Parti, bütün ülkeyi kucaklayacak kadar büyük, sıkı ve
ayrıntılı bir iş bölümünü gerçekleştirecek kadar geniş ve çok yanlı, her türlü
şart altında kendi çalışmasını dosdoğru sürdürecek kadar sınanmış olan,
kendisinden çok daha güçlü düşman karşısında açık savaştan kaçınacak, ama bu
düşmanın gafletinden yararlanarak ona en umulmadık zamanda ve en umulmadık
yerde saldırabilecek kadar esnek bir örgüttür”.7
Partiler
Son 200 Yılın Olgusudur
Başka
örgütlerden önemli ayrımları olan partiler, 19.yüzyıl uran devrimiyle ortaya
çıkan ve yüzelli yıllık bir geçmişi olan örgütlerdir.
18.Yüzyıl başlarında,
dünyanın hiçbir ülkesi kelimenin bugünkü anlamıyla partileri bilmiyordu. O
dönemde; düşünce akımları, halk birlikleri, bilgelik (felsefe) dernekleri ve
parlamento kümeleri (grupları) vardı ancak partiler yoktu.8
Anayasal
Kurum Olarak Partiler
Partilerin
siyasi istencin (iradenin) oluşumunu belirleyen örgütler olarak, 19.yüzyıl’da
ortaya çıkmış ancak anayasal kurumlar durumuna gelmeleri, II.Dünya Savaşı’ndan
sonra olmuştur.
İlk
kez, 1947 yılında İtalyan Anayasası, “Tüm yurttaşların demokratik yöntemle,
ulusal siyasetin belirlemesine katılmak üzere partiler halinde serbestçe
birleşme hakları vardır” (başlam 49) diyerek, partileri bir kurum olarak
kabul etti.9
Ardından,
1949 yılında kabul edilen Alman Anayasası’nın 21.başlamı (maddesi), partileri
bir anayasa kavramı haline getirdi ve bir partiler kanunu çıkarılmasını
öngördü. Bu kanun 1967’de çıkarıldı.
Fransa’da,
partilerle ilgili kapsamlı bir gelişme görülmez. 1875 Anayasası, partilerden
hiç söz etmez. 1946 Anayasası, partilerin parlamento çalışmalarına küme olarak katılacağını
öngörür. 1958 Anayasası ise, yalnızca partilerin seçimlerdeki konumlarından söz
etmekle yetinir.
1976 Portekiz
Anayasası, partilere kurum olarak yer verir, ancak özel bir kanundan söz etmez.
1978 İspanyol Anayasası partilerden söz etmez ancak İspanya’da partilerin tüzel
(hukuksal) konumunu düzenleyen bir yasa kabul edilir.10
Partilerin
Demokratik Bir Ortama Gereksinimi Vardır
Partilerin
gelişip yetkinleşmesi ve kurumlaşarak sürekliliği olan bir güç olması için,
kurallarına uyulan ve güvencesi olan demokratik bir işleyişe gereksinim vardır.
Gelişkin ve güçlü
partiler, demokratik ve özgür toplumsal ilişkiler içinden çıkarlar. Burada söz
konusu edilen demokratik işleyişin, mali güçten yoksun kitlelerinin
yararlanamadığı, kâğıt üzerinde kalan göstermelik bir “demokratik” işleyiş olmadığı bilinmelidir.
Parti Çeşitleri
Siyasi demokrasinin temsili kurumları olarak ortaya çıkan partiler, her ülkenin toplumsal yapısına, ulusal gereksinimlerine ve uluslararası ilişkiler ağının koşullarına uygun olarak biçimlenirler.
Partilerin;
kitle ya da kadro partileri, sağ ve sol partiler, yasal (legal) ya da yasadışı
(illegal) partiler, düzen partileri-düzen dışı partiler, parlamento
içi-parlamento dışı partiler, sınıf partileri, ulusal partiler gibi birçok türü
vardır.
Toplumun nesnel
koşullarının biçim vereceği parti türünün doğru seçimi, güçlü bir parti
örgütünün yaratılmasının ön koşuludur. Bu koşulun yerine getirilmesi, gerek
ancak yetmez şarttır. Partinin gücünü, türü ya da biçimi değil, kitlelerden
aldığı destek belirler.
Kritik
Ayrım
Parti
türleri arasındaki en belirgin ayrım, yönetim erkini ele geçirmiş olan sınıf ve
zümrelerin haklarını savunan partilerle, halkın haklarını savunan partiler
arasındaki ayrımdır.
Yönetimdeki
partilerinin temel amacı, kurulu düzenin sürdürülmesini sağlamak ve karşıtçı
partilerin güçlenip hükümet seçeneği olmalarını önlemektir. Bu amaç için
yeterli akçalı (mali) ve siyasi olanaklara sahiptirler.
İktidar
partilerinin yönetim gücüne bağlı olarak, görünüşte kabul ettiği politik eşitlik
ve demokratik haklar, gerçekte, siyasi düzenin kaba bir eşitsizliği içeren
işleyişinin gizlenmesinden başka bir şey değildir. Halk karşıtçılığının
(muhalefetinin) partileşmeye yönelmesini işin başında önlemek; olmazsa güç
yöntemlerini devreye sokarak kazanılmış “demokratik haklardan”
sıyrılmak, küresel siyasetin en temel işleyişi durumundadır.
Yönetim olanaklarından uzak karşıtçı partilerin, üzerlerindeki baskıyı aşmak ve yönetime yürüyebilmek için dayanabileceği güç, yalnızca halkın desteğidir. Bu destek, halkın sorunlarına çözüm üretme ve üretilen çözümleri uygulama konusunda verilen güvenle sağlanabilir. Bu güven, kitleleri örgütleyebilmenin ön koşuludur. Parti örgütlenmesine gerçek anlamda gereksinimleri olanlar, çözüm bekleyen sorunların baskısı altında olan geniş halk kitleleridir.
Partiler Eylem Örgütleridir
Partiler, kuramsal tartışmaların yapıldığı düşünce kulüpleri değil, eylem örgütleridir. Ancak bu gerçek, parti yaşamına yön veren eylemin abartılarak kuramın gözardı edilmesine yol açmamalı; kuram ve eylem, dengeli bir bütünlük içinde parti örgütünün tüm birimlerine egemen kılınmalıdır. Kitlelerin gereksinimlerine ve yaşamın gerçeklerine yanıt veren savaşım biçiminin oluşturulması, bu dengenin sağlanmasıyla olanaklıdır.
Partiler, insanlara, siyasi yetkeyi )otoriteyi) ve kamusal işleyişi etkileme olanağı veren örgütlerdir. İyi örgütlenmiş bir parti, yönetimden uzak olduğu dönemlerde bile toplum üzerinde etkili olabilir ve siyasi yaşama yön verebilir.
Kişiler siyasi parti örgütlenmesi içine girmeden, yani örgütlenmeden, ne denli bilinçli, özverili ve yürekli olurlarsa olsunlar, toplum içinde siyasi bir güç oluşturamazlar. Düşünce ve eylem alanında kişiyi bireysel tepkiden kurtaran parti, onu siyasi ve düşünsel olarak eğitip kendisine bağlar ve diğer üyelerle birleştirir. Bu birleşme insanları, ortak çalışmanın güçlü dayanışmasıyla; kendi yazgısına yön veren, özgüveni gelişmiş ve halkı etkileyen toplumsal bir güç durumuna getirir.
Toplumsal dönüşümler
için nesnel koşullar olgulaşmış olsa bile, örgütlü parti savaşımı ortaya
çıkmadığı sürece, kitleler çıkarlarını savunan ve sonuç getiren bir devinim
içine giremezler. Tunaya’nın söylemiyle; “Kamuoyu, çoğu kez karmaşık,
karışık ve durağandır. Siyasi parti, kitleleri uyandırır, kamçılar, ona ufuk ve
yol gösterir”.11
Partiler
En İleri Unsurların Örgütüdür
Kitlelere
yönelen partilerin amaçları son derece açık ve somut olmalıdır. Partiler,
seçimden seçime oy verilen soyut bir kavram değil yaşamın her alanında kendini
duyumsatan (hissettiren) somut bir güç durumuna gelmelidir. Parti gücünü eylem,
eylemi de parti üyeleri yaratır. Türü ne olursa olsun partiler, temsil etmeye
çalıştığı kitlenin tümünün değil, o kitlenin en bilinçli en ileri ve en etkin
unsurlarının örgütüdür.
Parti üyeleri, içinde
çalıştığı toplumun öncüleridir. Partilerin gerçek gücü, örgütlediği ileri
unsurların tek tek güçlerinin aritmetik toplamından çok daha yüksektir. İleri
düzeyde örgütlenip örgütünü yetkinleştirmeyen hiçbir sınıf, küme ya da ulus,
amaç ve istemlerini gerçekleştiremez; bağımsızlığını koruyup gelişimini sürekli
kılamaz. Bilinen açık gerçek şudur: Örgütlü halk her şeydir, örgütsüz
halk hiçbir şey. Bu gerçeği, Fransız Profesör Georges Bordeau
şöyle dile getiriyor: “Kendisi gibi düşünenlerle birleşmeyen adam, bugünün
siyasi yaşamında, düşüncelerini gerçekleştirmek bakımından hemen hiçbir etkiye
sahip olmayan adamdır”.12
Örgütler Ağı
Yönetime gelerek toplumsal ve ulusal sorunları çözmek ve toplumu yönetmek gibi önemli bir amaçla ortaya çıkan partiler, bu güç ve kapsamlı amaçlarında başarılı olabilmek için; değişik nitelikli çok sayıda örgütsel ilişkiyi, bütünlüğü olan bir örgütsel ağ durumuna getirmelidir. Bu ise, düşünce ve örgüt birliğini sağlamakla olanaklıdır.
Genel Merkez organlarından en küçük örgüt birimine dek tüm üyeler, aynı inanç sağlamlığı, aynı istenç gücü ve aynı bilinç düzeyine ulaştırılmalıdır. Bunu başarmak için kendi içinde uyumlu, iletişim gücü yüksek, dayanışmacı, siyasi öngörüye sahip ve devinim (hareket) yeteneği gelişkin büyük bir örgütsel aygıtın kurulması gerekir. Yönetime gelmek ve halkın sorunlarını çözerek toplumu bağımsızlık ve özgürlüğe götürmek ancak böyle bir örgütü yaratmakla olanaklıdır.
Ordu
Örneği
Bu
aygıta savaş sırasındaki çağdaş orduların örgütlenmesi iyi bir örnek olabilir.
Bu örgüt, milyonlarca insandan oluşur. Bu insanlar, hiçbir karışıklığa yol
açmadan görev alacakları yerlere ulaştırılır. Buralarda eğitilir, beyin ve
beden olarak yapacakları işe hazırlanır. Bunların giyecek, yiyecek ve başka
yaşamsal gereksinimleri sürekli olarak ve aksatılmadan çözülür.
Ulusal görevi yerine
getirme günü geldiğinde, başkomutanlığın buyrukları en kısa sürede aksamadan
milyonlarca insana iletilir. Cephede savaşanlara silah, malzeme ve yiyecek
ulaştırılır. Yaralılar için hastaneler kurulur. Cephe gerisinde acemiler
eğitilir, gereksinimler karşılanır. İşte, kitleleri devindirecek mükemmel bir
örgüt.
Atatürk’ün
Verdiği Örnek
Atatürk,
büyük bir örgüt olarak gördüğü orduyu, “canlı bir makine” kabul eder ve
şu değerlendirmeyi yapar: “Bir orduyu oluşturan her kişi, canlı bir
makinenin canlı organları ve parçalarıdır. (Ancak y.n.) bu makineyi
işleten her organ ve parçalarını harekete geçiren her araç, buharla işleyen bir
motor değildir. Hareket ettirici güç, ordu makinesini meydana getiren canlı
organların bilinçleri ve ruhsal yapılarıdır. Zihinlerde; bilgi,
yargılama, anlayış yeteneği ve kavrama gücü olmazsa makine durur ve hiçbir
kuvvet onu işletemez. Böyle bir makinenin çalıştırılabilmesi için, bir ya da
birkaç makinistin sanat ustalığı, yeterli ve yararlı olamaz. Çünkü durgun
beyinlerden oluşan kitleler; taş, demir ve odun yığınlarından daha
hareketsizdirler”.13
Ordu Örneğini Partiye Uygulamak
Savaş sırasındaki ordu örneğini, seçime hazırlanan bir siyasi partiye uygularsak, ortaya şöyle bir çalışma ve parti yapısı çıkacaktır: Yine bu örgüt yüzbinler ya da milyonlarca üyeden oluşur. Çalışmada görev alanlar kendi yörelerinde, parti merkez örgütünden gelen milyonlarca bildiri, afiş ve başka tanıtım malzemelerini kitlelere ulaştırırlar.
Üyeler, her türlü propaganda ve örgütsel çalışma için eğitilmişlerdir. Evler, işyerleri tek tek dolaşılır. Semtlerde ve kent merkezlerinde büyüklü küçüklü Açıkhava ve kapalı salon toplantıları yapılır. Eylemler için gerekli olan yasal girişimleri yapacak, eylem alanlarını düzenleyecek ya da güvenlik önlemlerini alacak görevliler önceden belirlenir ve gereksinimleri karşılanır. Basınla sürekli ilişki kurulur. Parasal kaynak sağlayacak birimler kurulur. Parti adaylarını kitlelere tanıtacak kampanyalar düzenlenir. Seçim sandıklarında görev alacak sorumlular seçilir ve bunlar eğitilir. Seçim günü, sandıkları dolaşacak ve oradaki parti görevlilerine hizmet verecek gezici ekipler oluşturulur.
Parti, tüm üye ve duygudaşlarını örgütlü bir bütünlük içinde aynı amaca yönlendirerek, tüm gücünü, seçimde başarılı olmak için ortaya koyar.
Örgüt yapısını bu düzeye çıkarmış bir parti, doğaldır ki, yalnızca seçimlerde değil, tüm parti çalışmalarında da başarıya ulaşacaktır. Esnek, hızlı hareket eden, her koşulda varlığını sürdüren ve halka dayanan, savaşım biçimlerini çabuk yenileyebilen, değişime yetenekli bir parti yapısı; örgütlü savaşım içinde kazanılan kuramsal ve eylemsel birikime dayanılarak ancak sağlanabilir.
DİPNOTLAR
1
“Türkiye’de
Siyasi Partiler” Prof.Dr.T.Z.Tunaya
ARBA Araş. Bas. Yay. Tic. Kasım 1995, sf.2
2
“Siyasi
Partiler” Maurice Duverger, Bilgi Yay.,
2.Bas., 1974, sf.52
3
“Siyasi
Partiler” Maurice Duverger, Bilgi Yay.,
2.Bas., 1974, sf.9
4
a.g.e. sf.15-16
5
“Türkiye’de
Siyasi Partiler” Prof.Dr.Tarık
Zafer Tunaya ARBA Araş. Bas. Yay.Tic.Kasım 1995, sf.2-3
6
“İktisat” Prof.Dr.Çetin Yetkin, Süreç Yay.ve Tan.Tic.Ltd.Şti.
sf.29
7
“Sovyetler
Birliği Komünist Partisi (Bolşevik) Tarihi”, Aydınlık Yay., 1975, sf.54
8
“Siyasi
Partiler” Maurice Duverger, Bilgi Yay.,
2.Bas., 1974, sf.15
9
“Devlet ve
Demokrasi” Server Tanilli, Say
Kit.Pazar., 2.Bas., sf.220
10
a.g.e.
sf.220-221
11
“Türkiye’de
Siyasi Partiler” Prof.Dr.T.Z.Tunaya
ARBA Araş. Bas. Yay. Tic. Kasım 1995, sf.28-29
12
“Traité de
Science Politique” Georges Burdeau, Paris 1948, 1.C., sf.427; ak. T.Z.Tunaya “Türkiye’de Siyasi
Partiler” ARBA Yay.Tic., Kasım 1995, sf.29
13
“Zabit ve
Kumandan ile Hasbihal” M.K. Atatürk, 1981, Genel Kurmay Ateşe Başkanlığı ve “Atatürk ve Devrim”, Ord.
Prof. Enver Ziya Karal, TC.Zir. Ban.Kül.Yay., Ank.-1980, sf.15
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder