Türkiye, Fırat Kalkanı Harekatı’yla elde ettiği
yerleri, söylediği ve yaptığı gibi ÖSO’ya verecekse, Suriye’nin toprak
bütünlüğünü reddediyor, koalisyon güçleri adı verilen ABD safında yürümeyi
sürdürüyor demektir. Şam yönetimine karşı savaşan ve bir CIA terör örgütü olan
ÖSO’nun, Suriye’nin tümünü ele geçirmesi olanaksızdır. ÖSO’yla Suriye’nin
bütünlüğü sağlanamaz. AKP, her önemli konuda olduğu gibi, söylediğiyle çelişen
bir uygulama içinde bulunuyor. Suriye’nin bütünlüğünden yana olduğunu söylüyor
ama Suriye’nin bölünmesini derinleştiren bir eylem içine giriyor.
Ne Oluyor
Türk Silahlı Kuvvetleri, 24 Ağustos
günü, “bölgeyi IŞİD’den temizleyerek
sınır güvenliğini sağlamak” amacıyla Suriye’ye girdi. Bu girişime Fırat Kalkanı Harekatı adı verildi. 25
Ağustos 2016’da Genel Kurmay, “Topraklar
ilhak edilmeyecek Özgür Suriye Ordusu’na teslim edilecektir” açıklaması
yaptı.
Türkiye; Fettulah Gülen’i, tasfiye ve tutuklamaları, OHAL uygulamalarını,
PKK saldırılarını tartışırken, gündem bir anda Fırat Kalkanı’na kaydı. Merkez medya, uzun tartışma programları
yaptı; terör uzmanları (ne demekse) ve emekli askerler, uzun uzun stratejik
bilgilerini sergilediler. Hükümet sözcüleri, hiçbir büyük gücün etkisinde
kalmadan ulusal çıkarlar için harekete geçildiğini ileri sürdü. Başbakan, “yeni bir kurtuluş savaşı veriyoruz”, “ya istiklal ya ölüm” gibi sözler
söylerken; ilerici kişilikleriyle tanınan kimi köşe yazarları, “AKP’nin Türkiye’yi emperyalizmin safından
çıkarma” olasılığından söz etti.
Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin; 8 yıl aradan sonra, çok daha karmaşık bir ortamda ilk kez sınır
ötesi harekat yapması kuşkusuz önemli bir olaydı. Üzerinde durularak geleceğe
yapacağı etkiyi tartışmak, irdelemek gerekiyordu. Olayı tartışmak önemliydi ama
daha önemli olan; her kafadan bir sesin çıktığı bir ortamda bu girişime doğru
tanıyı koymak, ne anlama geldiğini belirlemekti.
Tepkiler
Harekat’a
ilk tepki, doğal olarak Suriye yönetiminden geldi. Şam, sınırlarının ihlal
edildiğini ileri sürerek Türkiye’yi protesto etti. Rusya, derin kaygı duyduğunu
açıkladı ve Suriye hükümetiyle birlikte hareket edilmesini istedi. İran,
merkezi yönetimle koordine olmadan başka bir ülkenin toprak bütünlüğünü ihlal
etmek kabul edilemez dedi.
ABD, harekatın kendisine
bildirilmemiş olmasından duyduğu rahatsızlığı belli ederken harekatı
desteklediğini açıkladı. Pentagon sözcüsü, Türkiye’nin “oyunu kitabına göre oynadığını” söyledi ve “müşterek güçlerin Cerablus’u aldıktan sonra sınır boyunca Batıya doğru
ilerlediğini, bunu da olumlu bulduklarını” dile getirdi.1
Washington’daki
Atlantik Konseyi’nin Ortadoğu uzmanı Aaron
Stein’in değerlendirmesi, Fırat
Kalkanı’na karşı ABD tutumunun özeti gibiydi; “Türkiye Menbic’e doğru ilerleyecek mi, ilerlemeyecek mi? Eğer Türkiye
operasyonu sınırlı tutar ve sınır çizgisi boyunca ilerlerse sorun çıkmaz. Ama
eğer Türkiye sınırdan uzaklaşan operasyonlar yürütürse, bu Suriye’deki
koalisyonun da (terör grupları y.n.)
buna dahil olmasına neden olur ve Türkiye’nin Suriye’deki stratejisi konusunda
soru işaretleri doğurur” dedi.2
Gerçeği
Görmek
Türkiye, Suriye-Rusya-İran bloğunu
rahatsız eden ve ABD’den koşullu destek alan ancak ittifaksız gibi gösterilen
bir eyleme girişti. Görünüşte, İŞİD’i sınırdan uzaklaştıracak ve PYD’yi
durdurarak Kürt koridorunu önleyecekti. Doyurucu açıklama yapılmadığı için,
açıklamaların gerçeği yansıtıp yansıtmadığı ortada kalıyordu.
Görüntünün arkasındaki gerçeği
görmek; dünyayı, bölgeyi ve geçmişi bilmeyi, olaylar arasında bağ kurmayı
gerektiriyor. Sinsi planların, açıklanmayan pazarlıkların ve binbir çeşit
yalanın kol gezdiği ihanet ve karmaşa ortamında, kimin ne dediği önemli değil.
Önemli olan, geleceği görmek ve çıkar çatışmalarının biçim verdiği ilişkiler
ağını kavramaktır.
Olay ve gelişmeleri,
gerçek boyutuyla görebilmek için; atılan adımları, davranış biçimlerini ve
doğacak sonuçları, bir bütün halinde irdelemek gerekiyor. Ortadoğu’da, bölgede
yer alan ülkelerin tümü için tehdit oluşturan emperyalist bir çatışma var. Bu
çatışmayı değerlendirme, yanlışlık kaldırmaz ve şakaya gelmez.
Yanıtlanması
Gereken Sorular
Şu sorulara yanıt verilmeli ve
verilen yanıt akılda tutulmalıdır: ABD ve AB Suriye’de ne yapıyor, amaçları ne?
Amerikalıların, “Ortadoğu’da İsrail ve
Büyük Kürdistan’dan başka büyük ülke kalmayacaktır” açıklaması ne anlama
geliyor? 21.Yüzyılı kapsayan “Yeni Bir
Yüzyıl İçin Amerikan Ulusal Stratejisi’nde” yazıldığı gibi, ABD 2050’ye dek
Ortadoğu’dan ayrılmayacak mı?
Kuzey Irak Kürt Bölgesi’yle Suriye’nin
Kuzeyindeki Kürt Koridoru arasındaki ilişki nedir? YPG, kimi zaman çatıştığı
Barzani’den Fırat Kalkanı Harekatı’na
karşı neden yardım istedi?
Rusya’nın Suriye’ye
yerleşmesinin nedeni nedir? İran ne istiyor? Katar ve Suudi Arabistan olaya
neden karışıyor? Çin ve Hindistan’ın gösterdiği ilgi neye dayanıyor?
Bloklaşma
Ortadoğu’da,
birbirinin karşıtı iki askeri blok var. Rusya, İran ve Lübnan Şam yönetimini
destekliyor ve bu ülkeler anlaşması yapılmamış bir blok oluşturmuş durumda. Çin
ve Hindistan bu gruba yakın duruyor. Bunlara karşı, ABD’nin başını çektiği;
Suudi Arabistan, Katar, İsrail ve Kürtlerden oluşan başka bir birliktelik var.
Avrupa Birliği ise bunları destekliyor. Türkiye, ulusal güvenliği için çekince
oluşturmasına karşın bu blokta yer alıyor. Rusya’yla son günlerdeki ticaret ve
turizm yakınlaşması durumu değiştirmiyor.
Türkiye’nin
“Müttefiki” ÖSO
Hükümet açıklamalarına göre, Türkiye’nin
tek müttefiki, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adı verilen terör örgütü. Fırat
Kalkanı Harekatı’na yönelik yargıda bulunmak için buradan, yani sondan başlamak
gerekiyor.
ÖSO’nun, bir CIA ve
MOSSAD örgütü olduğu, Suriye Devleti’ne karşı ayaklandığı ve PYD’le kimi zaman
çatışsa da birlikte eylemler yaptığı biliniyor. Suriye’deki bütün terör
örgütleri gibi, ABD ve İsrail’in denetimi ve yönlendirmesi altında, parayı ve
silahı Türkiye’yle birlikte onlar veriyor. Her an saf değiştirebilir, bugün
yaptığını yarın yıkabilir.
Ülke
Bölmek
Terör örgütüne destek vererek
işbirliği yapmak Türkiye’ye yakışmıyor ama AKP hükümetleri buna aldırış
etmiyor. Komşu ülkelerle ilişkileri bozan, Batı’ya uyumlu bir dış politika
yürütüyor. Fırat Kalkanı adı verilen
girişimin, bu politikanın sınırlarını aşmayan bir girişim olduğu ya da en
azından, Batı’dan kopmadan yapılan ve çözüm getirmeyecek bir blöf çıkışı olduğu
görülüyor.
Türkiye, ÖSO’yla
işbirliğini sürdürürse bunun mantıksal sonucu; Rusya, İran ve Suriye ile
birarada olmamaktır. Bu üç ülke, Suriye’nin toprak bütünlüğünü Şam yönetimiyle
birlikte gerçekleştirmek için bir araya gelmiştir.
Cumhuriyet’in
Mirası
Türkiye, bedeli ne olursa olsun Barzani’nin özerk bölgesi dahil,
sınırlarına bitişik bir Kürt devletine izin vermemelidir. Bu tutum, 1930’dan
1970’e dek ülkeye etnik sorun yaşatmayan Cumhuriyet’in bize bıraktığı stratejik
bir mirastır. Amerikancı politikalar bu mirası ortadan kaldırmış Türkiye’yi
bugünkü tehlikeli duruma getirmiştir.
Suriye’ye, “sınır güvenliğini sağlamak ve teröre karşı koalisyon güçleriyle
birlikte (ABD ve AB) mücadele etmek için” girilmiş ancak girilen yerler,
Suriye Devleti’ne değil bir terör örgütüne teslim edilmiştir. Amerikalıların
isteği yönünde hareket edilmiş; Suriye’nin içlerine doğru Membic’e değil, “sınır çizgisi boyunca” Batıya doğru
ilerlemiştir. ABD, “Türkiye’ye destek
olmak için” sınıra Hımmar roketatarları yerleştirmiştir. İncirlik’i ve Türk
hava sahasını kullanmayı sürdürüyor.
Kimilerinin “ABD’ye karşı geliniyor” deyip
anti-emperyalist boyut verdiği Fırat
Kalkanı Harekatı’nın şimdiki durumu budur. Sınır güvenliği sağlandı diye
yaymaca yapılmaktadır ancak sınırın yediyüz kilometresinde YPG’yle komşu
olduğumuzdan söz edilmemektedir...
Rusya’yla
Birliktelik
AKP, yürüttüğü Batıcı politikayı
köklü bir biçimde değiştirmediği sürece, kimi çevrelerin bir umut gibi gördüğü,
Rusya’yla birlikte hareket etmesi mümkün değildir. Rusya’nın, Suriye’ye silahlı
güç göndererek yerleşmesine neden olan amaçları, AKP’nin yürüttüğü ve
yürütmekte olduğu politikayla, uzlaşmaz bir çelişki içindedir.
Rusya, Ortadoğu’da
ABD’yle çekişme halindedir; AKP ise ABD’yle birlikte hareket etmektedir. Rusya,
Esad’ın yanında yer almaktadır; AKP,
Esad’sız bir Suriye istemektedir.
Rusya, Ortadoğu doğalgazının kendi denetimi dışında Avrupa’ya taşınmasını
önlemek için Suriye’ye yerleşmiştir; AKP, Doğu Akdeniz doğalgazının Avrupa’ya
taşınması için İsrail’le anlaşma yapmıştır. Rusya, dünya petrol piyasasına
yüksek miktarda ürün verip petrol fiyatlarını düşüren Suudi Arabistan’a
neredeyse savaş açacak duruma gelmişken, Türkiye Suudi Arabistan’la doğal
müttefik durumundadır; uçaklarının İncirlik’te konuşlanmasına izin vermiştir.
Yapılması
Gereken
Kuzey Suriye’de, Kürt koridoruna
asla izin verilmemelidir. Bu Türkiye’nin bütünlüğü için yaşamsaldır. Koridor’un,
Fırat’ın Doğusunda kalan 700 kilometrelik bölümü tamamlanmış, kantonlar
kurulmuştur. Fırat Kalkanı’yla
girilen ve sınır çizgisinde dar bir şerit oluşturan 98 kilometrelik bölge,
koridoru önlemek için yeterli değildir. Bu alan içeriye doğru, genişletilmeli;
terör örgütü ÖSO’ya değil, Suriye’nin meşru yönetimi olan rejim güçlerine
devredilmelidir.
Fırat’ın doğusunda kalan 700
kilometrelik sınır bölgesinin, PYD ve ona bağlı olarak ABD’den temizlenmesinin
yol ve yöntemleri aranmalıdır. Rusya ve İran’la ittifak bu aşamada önem
kazanacaktır. Çin ve Hindistan’ın desteğini alarak, Rusya, İran, Irak ve Suriye
ile birlikte hareket etmek, koşulların dayattığı somut bir gereklilik
durumundadır.
Ancak, AKP uyguladığı politikayla bu
yolu kendine kapatmış durumdadır ve “koalisyon
güçleri” dediği Batı’yla yürümeyi sürdürmektedir. Bugünkü yapısı ve
anlayışı, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını koruyacak düzeyde değildir. Doğudaki
parçası Barzani’yle oluşturulan, Güney’de
PYD’yle oluşturulmakta olan Büyük Kürt Devleti’ni önleyemeyecektir. Barzani’nin devletçiğini tanımış
durumdadır. Gerek içte ve gerekse dışta, Kürt sorunu diye tanımlanan
emperyalist saldırganlığa karşı kalıcı bir sonuç elde etmesi olanaksızdır. Ülke
gerçeklerine uygun kendine ait bir dış politikası yoktur. Bugün söylediğinin
yarın tersini yapmaktadır.
Emperyalizmin
Ortadoğu’daki oyunlarını bozmak için, Atatürk’ün
başarıları kanıtlanmış dış politikasını, günün koşullarına uyarlayıp uygulamak
gerekmektedir. Bu uygulamayı, Cumhuriyet’e saldırmayı varlık nedeni yapan AKP’den
beklemek ham hayalden başka birşey değildir. Olmayacak duaya amin demektir.
DİPNOTLAR
1 ABD
ağız değiştirdi: Minbic’i Araplar kontrol etmeli, www.suriyehaberajansı.com
2 “Fırat Kalkanı Operasyonu: ABD-Türkiye Arasındaki
Fay Hattı”, Elçin Poyrazlar, www.bbc.cm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder