Din inancıyla örülü Arapçılık, Türkiye’de yeniden
yayılıyor. Yayılma, ideolojik düzeyi aşarak günlük yaşamı etkileyen baskı
unsuru haline geliyor. Bu olumsuz gelişmenin geçmişten gelen dayanakları vardır.
Türk-Arap ilişkileri, 13 yüzyıllık uzun bir süreci kapsar ve bu süreç Türkler
için acı dolu dönemler içerir ve bugünün Türkleri bunları pek bilmez.
Emeviler ve Orta Asya
Bin yılı aşkın geçmişi
olan ve etkisi bugün de süren Türk-Arap ilişkisi, çoğunlukla gerçeği
yansıtmayan uydurma görüşlerle ele alınmıştır. Bu nedenle bilimsel içerikten
yoksundur. Türkiye’de, Türk-Arap ilişkilerini gerçek boyutuyla ve nesnel bir
tutumla ele alanlar, din öğesinin devreye sokulması nedeniyle, kendilerini her
zaman baskı altında hissetmiştir.
Batılı ya da Arap
tarihçilerin çoğunluğu, Türk-Arap ilişkilerini, sürekli olarak, Türk
karşıtlığına dayandırarak ele almıştır. Bunun sonucu olarak, tarihsel
gerçeklerden tümüyle uzaklaşmışlardır. İşin ilginç yanı, Arap etkisiyle
yetişmiş kimi Türk tarihçinin, konuya dinsel boyut vererek, belki de herkesten
çok Arap yanlısı davranmasıdır. Geniş bir araştırmacı kümesi, konu Türk-Arap
ilişkileri olduğunda, tarih ve din arasında sıkışıp kalmaktadır.
Türk-İslam
İlişkisi
İslamiyeti
9.yüzyıldan sonra kabul etmeye başlayan Türkler, büyük bir çoğunlukla, bin yılı
aşkın bir süredir, bu dine bağlı olarak yaşamaktadır. Çatışmalarla dolu, uzun
bir süreçten geçerek benimsedikleri bu dinin, edilgen izleyicileri olmamışlardır.
Müslüman olan başka milletlerden farklı olarak, İslamiyeti geniş bir coğrafyaya
yayarak kurumsallaştırmış ve korumuşlardır.
Peygamber’in
söz ve davranışlarından oluşan “Hadis’lerin toparlanmasını” Türkler
sağlamış, “Sunni mezhebinin oluşumunu” Türkler gerçekleştirmiştir.1
“İslam dünyasının en büyük ve en seçkin bilim adamları, en
parlak iki düşünürüve ilk Müslüman matematikçi” Orta Asyalıdır.2
Haçlı seferlerine karşı koyanlar, İstanbul’u alanlar, İslamiyeti Avrupa’nın
ortasına dek götürenler Türklerdir.
Bu
nedenle, Türklerin Araplarla olan ilişkilerinde, din açısından üzerlerinde
baskı oluşturacak hiçbir eksikleri yoktur. Bu konuda yapılacak
incelemeler, varılacak yargılar, din değil bir tarih sorunudur. Tarih ise
inanca değil, bilime bağlı olarak ele alınmalıdır.
Ancak, Türkiye’de
böyle yapılmamıştır. Tarih çoğunlukla dine bağlı olarak yorumlanmış: bu
yaklaşım, Türk tarihinin bozulmasına, giderek unutulmasına yolaçmıştır.
İlk İlişki; Emevi Saldırısı
Türk-Arap ilişkileri,
İslamiyetten sonra 8.yüzyılda, Emevilerin Türk bölgelerine saldırısıyla başladı
ve hemen tüm Türk boyları, kendilerini yoğun bir şiddet içinde buldular.
Saldırılarda kullanılan ideolojik gerekçe, İslamın yayılması, gizlenen
gerçek amaç ise, varsıl Türk ve Acem bölgelerinin yağma edilmesiydi.
Emeviler, Ortadoğu’yu yağmalamak için, Hıristiyanlığı kullanan Haçlılar
gibi, yöneldikleri eylemin din için savaş (cihat) olduğunu söylüyordu.
İslamiyet
ve Emeviler
Emevilerin
İslam içindeki konumları, tutum ve davranışları oldukça tartışmalıdır. “Arap
ve İslam geleneğine aykırı olarak, Halifeliği babadan oğula geçen bir
hanedanlık”3 yaptılar. “Tam olarak inanmadıkları İslamiyeti,
çoğu kez hor gördüler”.4 Halifeler çıkarıp “din dışı görünüm
veren bir devlet”5 kurdular. “Halifelik için Mekke’ye
saldırıp Kabe’yi yıktılar”.6
Emevi
siyaseti, İslamiyetin temel ilkelerine aykırı olarak, Araplar’ın başka kavim ve
topluluklara üstün olduğu düşüncesine dayanıyordu. Bu ırkçı siyasete göre; “Arap
hükmetmek, geri kalan herkes ona hizmet etmek için yaratılmıştır”. Bu
nedenle, “Araplar yalnızca yönetim ve siyaset işleriyle uğraşacaklardır”.7
Emeviler;
Arap olmayanların (mevali) arkasında namaz kılmaz, birlikte dolaşmaz, onlara
ikinci sınıf insan ya da köle gözüyle bakar; “Türkler’in mal ve canlarını
kendilerine helal” sayardı.8 Ele geçirilen yerlerde, servete
el koyma, Arapçayı zorunlu kılma ve zora dayalı eritme
(asimilasyon) Emevi politikasının değişmez ilkeleriydi. Arap olmayan
anneden doğan prensler tahta çıkamaz, kadı (hakim) olamazdı.9
Emeviler,
Arap olmayan halklara o denli kötü davranmışlardı ki, değişik milletten Arap
karşıtları, siyasi örgütler kurdular ve İslam tarihinde şuubiye adı
verilen bu örgütler aracılığıyla, Araplara karşı savaştılar.10
Şuubiye mücadelesi
ve Emevi tutumunun olumsuz etkileri, günümüze dek geldi. Araplar, Arapçılık
konusundaki davranışlarını sürdürdüler. İslamiyet onların tekelindeydi. Başka ırktan
Müslümanları, inançsızlıktan kurtarıp Müslüman olmalarını onlar sağlamıştı. Bu,
Arapların onlara verdiği büyük bir lütuftu. Yerleşik Arap inancı böyleydi.11
Orta Asya’nın Varsıllığı
Emeviler,
önce Türk bölgelerine saldırdılar. Kendi açılarından haklıydılar. Orta Asya’nın
Güneybatısı’nda yer alan Toharistan ve Maveraünnehir bölgeleri, yüksek
bir uygarlığa ulaşmış, gönenç içinde yaşıyordu. Çin, Hint, İran ve Bizans
arasındaki ticaret, tümüyle bu bölgenin elindeydi. Yalnızca Buhara Hanlığı’nda
40 büyük kent, değişik büyüklükte 1000’den çok köy vardı.12 Semerkant,
Baykent, Herat, Belh gibi kentler göz kamaştıran bir
varsıllık içindeydi. Buhara’da kağıt fabrikaları, ipekli kumaş ve halı
tezgahları, değerli taşlar ve maden işleyen atölyeler, durmadan çalışıyor
ve yalnızca kendi bölgesine değil, çok uzak yerlere de mal gönderiyordu.
Çin
belgelerine göre, Buhara ve Kusaniye’deki Türk evleri birer sanat
şahaseriydi. Tusi tapınağındaki altın ve gümüş heykeller, pırlanta,
zümrüt ve yakutla işlenen süs eşyaları, benzersiz ve hayret vericiydi.13
Maveraünnehir’de
eğitim o denli gelişmişti ki, Suğdakların her köyünde bir okul vardı.
Bilim, bilgelik ve kültür alanlarında, yalnızca çevre ülkeleri değil, Mısır ve
Anadolu’ya dek, çok geniş bir bölgeyi etkileyen ve örnek alınan yapıtlar
veriliyordu. 730 yılında diplomatik bir kurulla Tohoristan’dan Çin’e
gönderilen Nanto adlı Türk bilim adamının, beraberinde götürdüğü tıbbi
malzeme ve ilaçları, Çin hekimleri o güne dek hiç görmemişlerdi.14
Emevi
Vahşeti
8.Yüzyılın
ortalarına dek süren yetmiş yıllık Emevi saldırısı, Türkler için, şiddet ve
acıyla dolu kanlı bir dönemdir. Kent ve köyler yakılıp yıkılmış, servetler
yağmalanmış, onbinlerce insan öldürülmüş, bir o kadarı da tutsak edilerek esir pazarlarda
satılmıştı. Okullar kapatılmış, bilim adamları ya ölmüş ya da başka yerlere
gitmişti.
Arapça
öğrenmek ve yazmak zorunlu kılınmış, bu zorunluluk ödünsüz bir biçimde
uygulanmıştı. (O dönemden sonra yapıtlarını Arapça yazmak zorunda kalan ünlü
Türk bilim adamı ve düşünürler, bu nedenle hep Arap sayılmıştır.)
Döneminde dünyanın en
ileri bölgelerinden olan Horasan ve Maveraünnehir yıkıntı haline
gelmişti. Kentler öyle yağmalanmıştı ki ünlü İranlı tarihçi ve din bilgini Taberi’nin
(838-923) aktarımına göre, “Baykent’ten elde edilen ‘hadsiz hesapsız’
ganimet o denli çoktu ki; Katipler bunları saya saya bitiremiyordu”.15
Türk bölgelerinin eski varsıl durumuna erişebilmesi için, uzun bir süre
gerekecektir.
Kırım
Ve Yağma
Emevi
Sultanı Abdülmelik bin Mervan’ın halifeliği döneminde (685-705) Irak
valisi yaptığı Haccac bin Yusuf ve Horasan valisi yaptığı Kuteybe bin
Müslim, Türk toplumuna büyük zarar vermiştir.
Halk
arasında zalim olarak anılan ve tarihe bu tanımla geçen Haccac,
Müslüman olmayan Türk kadar, Müslüman Arap da öldürmüş bir kişidir. 692’de Mekke’yi
kuşattığında, yedi ay süren kuşatma boyunca ölçüsüz şiddet kullanmış ve
binlerce Müslüman Arap öldürmüştü. Kenti savunan ve Hicret’ten sonra
doğan ilk Müslüman çocuğu olduğu için, Hz.Muhammed’in çok sevdiği Abdullah
bin Zübeyr’i, 70 yaşında olmasına karşın öldürtmüştü.16 Irak
valiliği sırasında, ilk İslam mezhebi olan Hariciliğin 120 bin
taraftarını kılıçtan geçirmişti.17
Tarihçi J.Welhausen’in
“başarılarını vicdansızlığına borçlu olduğunu” söylediği18 Kuteybe,
Haccac’ın uyguladığı şiddet yöntemlerini daha da geliştirerek, tümüyle
Türkler üzerinde uyguladı. Bölgenin en “güzel” yerleşim yeri olan Baykent’e,
“kentin zarar görmemesi için” direnilmemesine ve bu konuda “anlaşma
yapılmasına” karşın; serbestçe girdiği kenti yağmalayarak yakıp yıkmış, “eli
silah tutan erkeklerin tümünü” öldürtmüş, kadın ve çocukları esir
pazarlarına yollatmıştı.19
Köle Pazarları
Kuteybe,
Buhara’da 50 bin, Semerkant’ta 30 bin genç insanı tutsak etti,
bunları satılmak üzere Irak ve Mısır’a yolladı.20 Türk köleler Arap
ülkelerinde çok tutuluyor ve yüksek bedellerle satılıyordu. Sağlıklı herhangi
bir kölenin fiyatı 300 dinarken Türk köle 600 dinara alıcı buluyordu.21
10.Yüzyıl
Arap coğrafyacısı İbn Havkal seyahatnamesinde, Türk kölelerin “güzelliğinden”
ve “pahalılığından” söz eder ve şunları söyler: “En değerli köleler,
Türk topraklarından gelenlerdir. Dünyadaki bütün köleler içinde Türkler’in bir
eşi daha yoktur. Çok değerlidirler ve güzellikte üzerlerine yoktur. Horasan’da
bir Türk çocuğunun 3 bin dinara satıldığını gördüm. Türk köle kızlarının fiyatı
hep 3 bin dinardır”.22
Emeviler’in kural tanımayan kırımı, bir başka varsıl Türk kenti Talkan’da
sürdü. Talkan Kağanı Şehrek’in kenti terk etmesi nedeniyle
savaşmadan başeğen (teslim olan) Türk halkı, ibret olsun diye ayırımsız
kılıçtan geçirildi, kalanlar da kent girişindeki yolun iki yanına asıldılar.
Asılanların oluşturduğu yolun uzunluğu 4 fersah (24 kilometre)
tutuyordu.23 Buhara ele geçirildikten sonra Araplaşmayı
sağlamak için, halkın günlük yaşamı üzerinde ağır bir baskı kurdu; koyulan
kurallara uyulup uyulmadığını denetlemek ve durumu yönetime bildirmek için, her
eve bir Arap yerleştirdi.24
Türklerin
Müslüman Olması
Türk
halkı, Emevi yıkımının ağır sonuçlarına karşın, toplumsal geleneklerini
ve kimliklerini korumayı sürdürdüler. Zora boyun eğmeyen yapıları nedeniyle
Müslümanlığı kabul etmeleri, Emevi baskısıyla değil, daha sonra kendi istek ve
bilinçli seçimleriyle oldu.
Orta
Asyalı sufi dervişlerin bilgesel olgunluğu olan barışçı çağrıları,
İslam’ın eşitliği öne çıkaran ilkeleri ve Abbasi döneminde oluşan olumlu ortam,
bu süreci hızlandırdı. İslam’ın; “toprağı Tanrı’nın mülkü sayan”, onu “eşit
paylaştıran”, savaş gelirlerinin beşte birini “savaşa katılamayan bakıma
muhtaç insanlara ayıran” v.b. ilkeleri, kamucu bir geleneğe sahip Türkler’e
uygun geliyor ve Emevi baskısı dışındaki gerçek İslam’ı öğrendikçe ona
katılıyorlardı.
Hikmet Kıvılcımlı
(1902-1971) konuyla ilgili şu saptamayı yapmaktadır: “İlk fütühatçı
(zafer kazanan y.n.) gazi Müslüman ululardan hangisi dünya malına mülküne
metelik verdi? Cennetle müjdelenmiş ilk İslam halifelerinden hangisi, zengin
ganimetlerden, halife hakkıdır diye herkese düşen paydan başka bir leblebi
tanesi fazlasını aldı? Hangisi kişi özel mülkü diyerek kamunun ortak malına el
uzattı. Bizim atalarımızın gönül verdikleri İslamlık buydu. Bugün Türkiye’nin
dağdaki, çöldeki yalın ayak köylüleri, İslamlığa bunun için hala canla başla bağlıdırlar. Atalarımıza karşı
duyulan sevgi ve saygı da bu kaynaktan fışkırır...”25
Bilimin
Gücü
Türkler,
daha sonra giderek artan biçimde Arap topraklarının içine girdiler ve her yerde
olduğu gibi Araplar içinde de etkili bir unsur oldular. Kabul edip
sahiplendikleri Müslümanlığı yaymakla kalmadılar, ilahiyat ve hukuk
başta olmak üzere, ona düşünsel katkıda bulundular.
“Kuran’dan sonra gelen
ve en sağlam hadis kitabı olan” Sahihi Buhari’yi Buharalı
bir Türk bilgini olan Mehmet İsmail yazdı. Türk bilim adamı ve
düşünürleri; bilgelik, bilim, din, hukuk alanlarında önemli yapıtlar ürettiler,
usul kitapları yazdılar. Günümüze dek elden ele dolaşan Hidaye’yi Merginanlı
bir Türk yazdı. Hint bilim ve bilgeliğini, İslam dünyasına ve Avrupa’ya tanıtan
Ebu Reyhani Biruni Harzemli bir Türktü. “Türkler’in Müslüman olduktan
sonra İslamiyet’e katkıları, Araplar’dan çok oldu”.26
DİPNOTLAR
1 “Orta
Asya”,Jean Paul Roux, Kabalcı Yay.,
1999, sf.277
2 a.g.e. sf.277
3 Büyük Larousse,
Gelişim Yay., 6.Cilt, sf.3669
4 “Tarih II.
Kemalist Eğitimin Tarih Dersleri” Kaynak Yay., 1997, 3.Bas., sf.146
5 Ana Britannica,
11.Cilt, sf.232
6 a.g.e. 1.Cilt,
sf.19
7 “Türk-Arap
İlişkileri ve Arap Milliyetçiliğinin Doğuşu”ZeineN.Zeine, Gelenek Yay., 203, sf.126
8 “İslam Tarihi”,
Doç. Bahriye Üçok, Ankara 1983,
sf. 56; ak. Fuat Bozkurt“Türklerin Dini” Cem Yay., 1995, sf.184
9 “Tarih II.
Kemalist Eğitimin Tarih Dersleri” Kaynak Yay., 1997, sf.147
10 “Tarih II.
Kemalist Eğitimin Tarih Dersleri” Kaynak Yay., 1997, sf.147
11 “Türk Arap
İlişkileri ve Arap Milliyetçiliğinin Doğuşu”ZeineN.Zeine, Gelenek Yay., 2003, sf.122
12 “Tarih II.
Kemalist Eğitimin Tarih Dersleri” Kaynak Yay., 1997, 3.Bas., sf.141
13 a.g.e. sf.142
14 a.g.e. sf.142
15 “Milletler ve
Hükümdarlar Tarihi”EbûCâferTeberî, Milli Eğitim Yay., ak; Zekeriya Kitapçı
16 Ana Biritannica
1.Cilt, sf.19
17 a.g.e. 14.Cilt,
sf.275
18 “Nasıl Müslüman
Olduk”Erdoğan Aydın, Başak Yay., 3.Bas.
1994, sf.71
19 “Tarih II.
Kemalist Eğitimin Tarih Dersleri” Kaynak Yay., 3.Bas. 2001, sf.144
20 “Yeni İslam
Tarihi ve Türkistan”Zekeriya Kitapçı, 1.Cilt, sf. 287; ak. Erdoğan Aydın
21 “Türklerin
Tarihi”Doğan Avcıoğlu, 3.Cilt Tekin
Yay., 1995, sf.1176
22 “TheGhaznavides”,Boswort, sf. 209; ak. D.Avcıoğlu, 3.Cilt, Tekin
Yay. 1995, sf.1176
23 İbnDahkan’danakt.Zekeriya Kitapçı, “Yeni İslam Tarihi Ve
Türkistan” 1.Cilt, sf. 249; ak. Erdoğan Aydın, “Nasıl Müslüman
Olduk” Başak Yay., 3.Basım 1994, sf.84
24 “Nasıl Müslüman
Olduk” Erdoğan Aydın, Başak Yay.,
3.Bas.1994, sf.75
25 “Osmanlı
Tarihinin Maddesi”Dr. Hikmet Kıvılcımlı, Tarihsel Maddecilik Yay. 1974, sf.14
26 “Tarih II. Kemalist Eğitimin Tarih Kitabı” Kaynak Yay., 3.Bas. 2001, sf.163
Tanrı Türkü korusun
YanıtlaSilMerhaba,
YanıtlaSilŞimdi siz de düzenlenmekte olan web etkinliğine katılabilirsiniz. Blogum Harika kampanyası ile websiteniz veya blogunuzla kazanmaya aday olun, websitenizi tanıtın, promosyon ödüller kazanın. Sponsorlarımızın desteği ile bloglar arası etkinlik yarışmamızı 2018 yılı içerisinde yeniden düzenliyoruz. Katılım için web sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
Web : http://www.blogumharika.com/
Mail: iletisim@blogumharika.com
Sonra Moğollar ve ordularının yarısından fazlasını teşkil eden Türkler, tüm Arapları yaşlı-genç demeden gebertti. Mallarını aldı. Kadınlarını kendi kadını değil fahişesi yaptı. İnsanlığın en üstün ulusu Sümer' in çocukları Tur' un intikamını faizi ile kesti.
YanıtlaSil70 yıl boyunca saldirdiklarinda Türk'ler devlet ve ordu millet olan bir yapıya sahipti. Bu kadar zenginlikle devlet olmuş yapı nasıl bu arap bedevisine karşı koyamamıştır?
YanıtlaSilAraştırmaya değer Sevgili Gökhan.
YanıtlaSilTeşekkürler hocam.
YanıtlaSil