HDP Genel Merkezi Twitter’da kısa bir yazı ve
İngiltere Parlamentosu’nda çekilmiş 4 fotoğraf paylaşmış. Yazıda, ‘Dersim’ HDP milletvekili Alican Önlü’nün, İngiltere
Parlamentosu’nda ilk kez yapılacak ‘1938
Dersim Tertelesi’ (tertele Zazaca soykırım demekmiş) anmasına katıldığı söyleniyor;
fotoğraflarda içlerinde İngilizlerin de bulunduğu bir grup insan yer alıyor. Alican Önlü, burada yaptığı konuşmada; “sadece Türkiye devleti değil bu katliama
sessiz kalan ve bir parçası olan bütün devletler bununla yüzleşmelidir” demiş.
Düşersen Vururlar
Birçok insana inanılmaz gibi gelebilir ama Fotoğraflar
montaj değilse olay gerçek demektir. Bu ülkenin bir milletvekili, Kürt
ayaklanmalarında uzman olmuş ve uzmanlığını bu topraklarda 200 yıl uygulamış
emperyalist bir ülkenin ‘merkez üssüne’
gidiyor, Türkiye’yi bastırdığı ayaklanma nedeniyle soykırımla suçluyor.
Bu girişime önem verilmelidir. Zayıf düşmüş Türkiye’nin
başına ne çoraplar örüleceğinin göstergesidir bu olay. Sevr’de, Osmanlı’dan
birşeyler koparmak için sıraya girenler, belli ki şimdi Türkiye için sıraya
giriyor. Türk aydını, sıkıntılı bir geleceğe kendini hazırlamalı, alabildiği
önlemleri almalıdır. İngiliz Parlamentosundaki ‘tertele’ toplantısı, Türkiye’nin gittiği yerin yeni
göstergelerinden biridir.
Geçmişi Unutmak
Batılı büyük devletler, Kurtuluş Savaşı’nda
ve Cumhuriyetin ilk yıllarında uygulamaya çalıştıkları ancak başarılı
olamadıkları Kürt politikasını, hemen aynısıyla bugün yeniden gündeme
getiriyor. Atatürk döneminde tam anlamıyla bozulmuş olan bu oyun,
21.yüzyılın başında yeniden oynanıyor ve ne yazık ki bu kez daha başarılı
olunuyor...
Devrim
ilkelerinin resmi politikadan çıkarılmış olmasının olumsuz sonuçları, bu konuda
da etkisini gösteriyor ve 1930’lu yıllarda çözülmüş olan sorun, bugün yeniden
sorun durumuna geliyor.
Atatürk ve Kürtler
Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı’na başlarken, Misak-ı
Milli sınırları içinde kalan Kürt unsurların, emperyalizmin ayrılıkçı
yaymacasına ve maddi çıkar sözverilerine kanarak, ulusal savaşıma zarar verecek
bir davranış içine girmemeleri için yoğun çaba göstermişti. Türkiye Kürtlerini
hiçbir zaman yabancı unsur olarak görmemiş; onları tarihsel, toplumsal ve
kültürel olarak, Türk toplumu içinde yaşayan yerel unsur olarak kabul etmişti.
İsmet
İnönü, Lozan’da
Türkiye adına okuduğu bildiriye; “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti
Türklerin olduğu kadar Kürtlerin de hükümetidir; çünkü, Kürtlerin gerçek ve
meşru temsilcileri, Millet Meclisi’ne girmiştir ve Türklerin temsilcileriyle
aynı ölçüde ülkemiz hükümetine ve yönetimine katılmaktadırlar” demiştir.1
Kurtuluş Savaş’ıyla Başlayan
Ayaklanmalar
Mustafa Kemal, Samsun’a çıkıp ulusal savaşımı
başlattıktan sonra, Kürt ayaklanmalarında büyük bir artış görüldü.
Ayaklanmaların çıkış zamanlaması bunların bir merkezden yönlendirildiğini
gösteriyordu. Nitekim 50 yılı aştığı için bugün açıklanmış bulunan, ABD,
İngiltere, Fransa ve Almanya gizli belgelerinde bu durum çarpıcı bir biçimde
görülmektedir.
Mustafa
Kemal, durumu
bu belgeleri görmeden saptamıştı. Elazığ Valisi Ali Galip ve Noel’in
Sivas Kongresi’ni basacağı duyumunu aldığında Kongre’de şu konuşmayı yapmıştı: “İngilizlerin
amacı, para ile memleketimizde propaganda yapmak ve Kürtlere Kürdistan kurma
sözü vererek, aleyhimize ve bize karşı suikast düzenlemeye yöneltmek olduğu
anlaşılmış, karşı önlemler alınmıştır” demişti.2
İngiliz Belgeleri ve Ayaklanmalar
İngiltere’nin İstanbul’daki Yüksek Komiser
Yardımcısı Amiral Webb, Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a gönderdiği
19 Ağustos 1919 günlü raporda şunları yazıyordu: “Amerika, Trabzon ve
Erzurum’u içine alan bir Ermenistan’ı himaye edecek, geri kalan dört il ise bir
Kürt devleti olarak İngilizler’in himayesine bırakılıyor”.3
Kürt
aşiret reislerinin nasıl satın alındıklarını ve kime karşı kışkırtıldıklarını
gösteren iki gizli belgeyi, bir başka İngiliz Yüksek Komiseri Amiral
Calthorpe, 9 Temmuz 1919 ve 21 Temmuz 1919 tarihlerinde hazırlar ve
Londra’ya gönderir: “Binbaşı Noel (Kürtler içinde çalışan binbaşı
rütbeli bir İngiliz ajanı) Abdülkadir ve Bedirhanoğulları ile görüştü.
Abdülkadir satın alındığı takdirde güçlük çıkarmaz”.7
“Binbaşı Noel, Kürt şefleriyle görüş birliğine varırsa, bundan büyük yararlar
sağlayacağını söylüyor... Kürtler henüz Mustafa Kemal’e karşı ayaklanmadı. Noel
bunu başarabileceğinden emin”.4
Kürtleri Çıkar İçin Kullanmak
İngilizler’in, Kürtleri çıkarları için nasıl
kullandığını gösteren kendilerine ait iki gizli rapor, o gün olduğu gibi bu gün
de geçerliliğini korumaktadır ve emperyalizmin azgelişmiş ülke insanlarına
bakışını göstermesi açısından ilginçtir. Hohner imzalı ve 27 Ağustos
1919 tarihli yazanakta şöyle söylenmektedir: “Kürt sorununa verdiğimiz önem
Mezopotamya’ya verdiğimiz önemdendir. Yoksa Kürtlerin ve Ermenilerin durumu
bizi hiç ilgilendirmez”.5
Öbür
yazanak, 28 Kasım 1919 tarihlidir ve İngiliz ajanı Kindston kaleme
almıştır: “Kürtlere ne kadar inanmasak da onları kullanmamız çıkarımız
gereğidir”.6
Mayıs
1919: Ayaklanmalar Başlıyor
İlk Kürt Ayaklanması, 1919 Mayıs’ında ortaya
çıkan Ali Batı Ayaklanması’ydı. Bunu, 1921 Mart’ında ‘Sevr'in
uygulanmasını isteyen’ Koçgiri, 1924 Ağustos’unda ‘Musul'un
İngilizlerde kalmasını isteyen’ Nasturi Ayaklanmaları izledi. Nasturi
Ayaklanması’nın bastırılmasından yaklaşık dört ay sonra, Sunni Şafi
mezhebinden bir Nakşibendi olan Şeyh Sait, ayaklandı.
Kürt ayaklanmaları, Şeyh Sait Ayaklanması’ndan sonra da sürdü. 1938’e dek süren
bu ayaklanmaların adları ve tarihleri şöyleydi; Sasan Ayaklanması
(1925-1937), Ağrı Ayaklanmaları (1926-1930), Koçuşağı Ayaklanması
(1926), Zeylan Ayaklanması (1930), Oramar Ayaklanması (1930).
Cumhuriyetin ilanından sonra meydana gelen bu ayaklanmalardan başka; Roçkotan
ve Raman (1925), Biçar (1927), Tendürük (1929), Savur
(1930), Pülümür Tedip (yola getirme) eylemceleri (harekatları) meydana
geldi.
Dersim’in
Önemi
Dersim Ayaklanması’nın, gerek ayaklanmacılar gerekse
genç Cumhuriyet açısından ayrı bir önemi vardır. Kürt olmayan Dersim,
Osmanlı’dan beri zorlu doğa koşulları ve etkin aşiret egemenliğiyle,
Anadolu’nun ortasında içine kapanmış ayrı bir ülke gibiydi. Bölgeye tümden
egemen olan aşiretler; vergi vermiyor, askere insan göndermiyor ve kendi
adlarına vergi topluyordu. Sürekli olarak besledikleri özel silahlı güçleri
vardı.
Dersim’de yerleşik düzen, aşiretçilik ve göçerlikti.
Bölgenin tek “ekonomik” eylemi, ticaret değil eşkiyalıktı. Türkiye
Cumhuriyeti yasaları bu bölgeye henüz yeterince ulaşmamıştı. Ulusal bütünlüğün
tamamlanması, Dersim halkının, aşiret baskısı ve gerilikten kurtarılması,
bitmek bilmeyen eşkiyacılığa son verilmesi için, Dersim sorunu çözülmeliydi.
Ankara’nın,
kalıcı bir çözüm bulunması için kararı şuydu: ‘Dersim sorunu yalnızca askeri
eylemlerle çözülemez. Kalıcı bir çözüm için, toplumsal ve ekonomik önlemlerin
alınması gerekmektedir...’ Bu anlayışla yapılacak işlerin tasarlanmasına
1927’de başlandı ve alınan kararlar bir izlence düzeniyle uygulamaya sokuldu.
Önce, bölgeyle olan ulaşım sorununu çözmek
için yol ve köprüler yapıldı. Aşiret dışı köylülere toprak verilerek bunların
tarım ve ticaretle uğraşmaları sağlandı. Eğitime özel önem verildi, ilk elden,
bölge okulları açıldı. Aşiretler hakkında araştırmalar yapıldı. Nüfus ve silah
güçleri ile etkinlik alanları, ekonomik durumları saptandı. Aşiretlerin tüzel
kişilikleri kaldırıldı, bu nitelikteki taşınmazları devletleştirildi.
1935 yılında, 2884 sayılı “Dersim’in
vilayet teşkilatına alınması” için, bir yasa çıkarıldı. Vali ve komutan
yetkilerini birleştirerek yönetim gücünü arttıran bu yasa ile Dersim’in adı
Tunceli olarak değiştirildi.
Bu gelişmelerden rahatsız olan ve bölgede
yüzlerce yıl neredeyse eylemli (fiili) bir bağımsızlık içinde yaşayan aşiret
şefleri, tepki göstermekte gecikmedi. 21 Mart 1937’de ayaklandılar. 1938
yılında ayaklanma bastırıldı. Yalnızca Demenan Aşireti yüksek dağlara
çekilerek 1942 yılına dek direndi.
Sonuçta Dersim,
Türkiye Cumhuriyeti’nin başka bölgelerinden herhangi bir ayrımı olmayan yurt
parçası durumuna getirildi. Eşkiyalık önlendi ve Tunceli kısa sürede,
bölgenin okuma oranı en yüksek ve Cumhuriyet ilkelerine bağlı ili durumuna
geldi.
Petrol ve Emperyalizm
Emperyalizmin Kürtlere olan ilgisi, petrolün
öneminin artması ve Ortadoğu’da zengin petrol yataklarının bulunmasıyla
yoğunlaşmıştır. Bölgeyi denetim altında tutabilmek için, bölgedeki devletlerin
güçlenmesine izin verilmemiş, yörenin geri unsurları bu amaçla kullanmıştır. Kurtuluş
Savaşı içindeki gerici ayaklanmalarla, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki
İslamcı-Kürtçü ayaklanmaların yoğunluğu bundandır.
Mustafa
Kemal’in Kürt
sorunuyla ilgili olarak 1922 yılında söyledikleri bugün de değerini koruyan
saptamalardır; “... Kürt sorunu, karışık, çetin bir sorundur. Şunu dikkate
almalısınız ki, Kürdistan, petrol, bakır, kömür, demir ve daha başka madenler
bakımından zengin bir yöredir. Başta, başlıca düşmanımız İngiltere olmak üzere,
birçokları bu bölgeye göz koymuş bulunuyor. Burada stratejinin; İran’a,
Kafkasya’ya, Irak’a giden ticaret yollarının da etkisi vardır. İngiltere
Kürtlerin üç devlete ait olmasından yararlanmakta, bunu da bir koz olarak
kullanmaktadır. İngiltere kendi egemenliği altında bir Kürt devleti kurmak ve
bu sayede; İran’a, Kafkasya’ya kumanda etmek istemiştir. İngiltere eskiden beri
Kürt liderlerini satın almaktadır. Şimdi Kürt liderleri bölünmüş bulunuyor.
Kimi İran’a, kimi İngiltere’ye, kimi de bize bağlıdır...”7
DİPNOTLAR
1 “Lozan Barış Konferansı Tutanaklar
Belgeler” 1.Takım, 1.Cilt, 1.Kitap sf.348-349
2 “Sivas
Kongresi Tutanakları” Uluğ İldemir. TTK Bas., Ankara-1969, sf.78, ak. Uğur
Mumcu “Kürt-İslam Ayaklanmaları”
Tekin Yay., 19. Bas. 1995, sf.21
3 “İngiliz
Belgelerinde Türkiye” Erol Ulubelen, Çağdaş Yay., İst. 1982, sf.195 ak. U.Mumcu
“Kürt-İslam Ayaklanması” Tekin Yay., 19.Bas., 1995, sf.15
4 “İngiliz
Belgelerinde Türkiye” Erol Ulubelen, Çağdaş Yay.-İst. 1982, sf.193, ak.
a.g.e. sf.19
5 “Kürt-İslam
Ayaklanması” U.Mumcu, Tekin Yay., 19. Bas., 1995, sf.24
6 “İngiliz
Belgelerinde Türkiye” Erol Ulubelen, Çağdaş Yay., İst. 1982, sf.193-196.
Kaynak Özgün belge: 734/488 sf.206 ve 907/609 ak. Uğur Mumcu “Kürt İslam
Ayaklanması” Tekin Yay., 19.Basım, 1995, sf.24
7 “Bir
Sovyet Diplomatının Anıları” Aralof, Birey Yay., sf. 20
Emeğiniz için teşekkürler. İngiliz ve onun çocukları olan abd ve israilin, doymaz iştahları, hayvanımsı davranışları sona ermediği sürece, sizlere hep ihtiyacımız olacaktır.
YanıtlaSil