Bugün,
özellikle büyük devletlerin etki alanında bulunan azgelişmiş
ülkelerin, İspanya iç savaşını incelemeleri ve günümüze
yönelik sonuçlar çıkarmaları gerekir. Çünkü bu savaş;
ilkelerin ve insani değerlerin nasıl kolayca ayaklar altına
alındığını, “demokrasi”
havarisi ülkelerin, demokrasinin yok edilmesine nasıl göz
yumduklarını gösteren en çarpıcı örnektir. İspanya iç
savaşından herkesin her zaman alacağı önemli dersler vardır.
İspanya iç savaşı, İspanya topraklarında yapılan bir Avrupa
iç savaşı’ydı.
Savaşa şu ya da bu oranda karışmayan, vatandaşı İspanya’da
savaşmayan ülke kalmamış gibidir. İspanya üç yıl içinde,
emperyalist ülkelerin, ideolojilerin, sistemlerin ve yeni silahların
çatıştığı bir arena olmuştur.
Halkın
Durumu ve Politik Ortam
İspanya’da
geniş halk kitleleri, çok uzun yıllara dayalı ağır sömürü ve
baskı koşulları nedeniyle, egemen güçlere karşı sıradışı
kin ve tepki içindeydi. Bu tepkinin oluşturduğu birikimle, içinde
bulunduğu koşullardan kurtulmak ve bunu hemen yapmak istiyordu. Bu
istek onları, hareketli, atak ve kararlı bir politik güç haline
getirmişti.
Aynı
tutum doğal olarak, politik savaşıma yön veren önderler için de
geçerliydi. Halkın itici gücü onları daha atak devrimci eyleme
sürüklüyor, onlar da halkı, daha köktenci savaşıma sokuyordu.
O dönemde, sol olmak ve daha sol olmak, devrimciliğin kanıtı
haline gelmişti.
Ülke
gerçeklerine tam uyum göstermeyen bu sağlıksız politik ortam
İspanya’yı, partiler sergisi haline getirmişti. Her tür politik
eğilim kendisine taraftar buluyordu. Anarşistlerin Avrupa’da en
güçlü olduğu yer İspanya’ydı. Nisan 1936 seçimlerinde tam 22
parti, parlamentoya milletvekili sokmuştu.
Parti
karmaşası doğal olarak siyasi yarışın sertleşmesine ve politik
çatışmaların yayılmasına neden oldu. Partiler, bir yandan kendi
içindeki bölünmelerle uğraştı, öbür yandan başka partilerle
çatıştı. Üstelik bu partilerin büyük çoğunluğunun,
ideolojik dayanakları, yurt dışı kaynaklıydı. Aynı amaç
çevresinde birleştiklerini ve güçlerini bu amaç için
kullanacaklarını anlatan izlenceler ve gösterişli açıklamalar
yaptılar ancak iyiniyete dayanan politik yakınlaşmayı
sağlayamadılar.
Hemen
tüm solcular kendilerinin de katıldığı Cumhuriyet hükümetine
karşıydı. Anarkosendikalistler, komünistler ve sosyalistler,
hükümeti yalnızca Franko
tehlikesine karşı destekliyordu. Tümü, yollarını önceden
ayırmıştı. Franko
ayaklanması başladıktan üç hafta sonra, sosyalist ve
komünistlerin sağ kanadı, Cumhuriyet Hükümeti’ni desteklerken
sol kanadı desteklemiyordu. Kısa bir süre sonra kendi
partilerindeki bölünmelerden ve politik anlaşmazlıklardan bıkan
sosyalistlerle, Sosyalist Parti gençlik kolları üyelerinin tümü,
Komünist Parti’ye katılmıştı.1
Hükümet güçlerinin silah, cephane ve yiyecek stoklarının
tükenmek ve Cumhuriyet’in yenilmek üzere olduğu, 1937
Mayıs’ında; anarşistlerle komünistler birbirleriyle çatışıyor
ve uzlaşmaz bir tutum sergiliyordu.2
“Ölene
kadar mücadele”
diyen başbakan Dr.Negrin,
1939 Şubat’ında, çağrısına olumlu yanıt veren komünistlerle
birlikte son direnme noktaları oluşturmaya çalışıyordu. Ancak
buna karşın sosyalistler, liberaller ve anarşistler Negrin’i,
komünist partinin oyuncağı olarak şuçladı; ‘Önemli
olan ölmek değil, barıştır’
dediler ve birbirleriyle çatışmayı sürdürdüler.3
Önder
ve Önderlik Sorunu
İspanya,
gerek iç savaş öncesi ve gerekse iç savaş süresince, politik,
askeri, örgütsel ve ideolojik yeterliliği olan, birliği
sağlayarak kitlelere öncülük edebilecek ve savaşımı başarıya
ulaştırabilecek nitelikte bir önder kadro çıkaramadı. Savaş,
askeri ve siyasi olarak iyi yönetilemedi.
Franko,
hemen tüm sağcılara kendini önder olarak kabul ettirmeyi
başarırken, cumhuriyetcilerde tüm kesimlerin saygınlığını
kazanan bir önder çıkmadı. Faşistlerin eline geçen yörelerde
siyasi yaşam sona eriyor, düzene ordu tek egemen oluyordu.
Cumhuriyet hükümeti ise, ayaklanmayı bastırdığı yerlerde bile,
ipin
ucunu
eline alamıyordu. Franko’ya
karşı, komünist ve anarşistlere gereksinim duyuyor ancak onlara
güvenmiyordu. Cumhuriyetcilerin elinde olan birçok yerde, hükümetin
kararlarını dinlemeyen, kendiliğinden oluşan yönetimler ortaya
çıkıyor, hükümet de bunları zorla dağıtma yoluna gidiyordu.
Her
siyasi örgüt, kendine polis gücü kuruyor ve rakip gördüğü
örgüt üyelerini sorguladığı, işkence ettiği gizli sorgu
yerleri açıyordu. Sağ sosyalist lider Prieto,
iç savaşın en kiritik günlerinde, (17 Aralık 1938), El
Socialiste
gazetesinde, Komünist Parti’nin Murcia’daki
hapishanelerinde işkence gören sosyalist militanların listesini
yayınlıyordu.4
İç
savaşta cumhuriyetcilere önderlik edenler, askeri konularda ciddi
bir yetersizlik içindeydi. Askeri strateji, örgütlenme, komuta
ilişkileri ve savaş teknikleri konularında, bilgi ve yetenekleri
son derece sınırlıydı. İç savaşı, geleneksel savaş
kurallarına göre yürütmüşlerdi. Oysa bu kuralları faşist
generaller onlardan daha iyi biliyordu. Birçok ülkede düzenli
ordulara karşı başarılı olan gerilla savaşımı, İspanya’da
uygulanmamıştı.
Uluslararası
Çatışma Alanı
İç
savaş, İspanya’nın bir iç sorunu olmaktan çıkmış ve örneği
görülmemiş bir biçimde uluslararası bir olay haline gelmiştir.
İspanya iç savaşı, İspanya topraklarında yapılan bir Avrupa
iç savaşı’ydı.
Savaşa şu ya da bu oranda karışmayan, vatandaşı İspanya’da
savaşmayan ülke kalmamış gibidir. İspanya üç yıl içinde,
emperyalist ülkelerin, ideolojilerin, sistemlerin ve yeni silahların
çatıştığı bir arena olmuştur. Özellikle Alman ve İtalyan
karışmasıyla, ulusal bağımsızlık savaşımına dönüşen
çatışma, ulusçu olmayan yöntemlerle yürütülmüştür. Oysa
söylemde herkes ulusal savaşım ve ulusçuluktan sözediyordu.
Komünist
Parti
iç savaşın hemen başında, 18 Ağustos 1936’da yayınladığı
bildiride; ‘savaşın,
ülkedeki gerici güçlerle, ilerici bir İspanya isteyenler
arasındaki mücadele olarak başladığını ancak kısa sürede bir
bağımsızlık savaşına dönüştüğünü’ söylüyor ve
‘ülkenin zorba yabancıların kanlı çizmeleri altında
çiğnenmesine son vermek için bütün İspanyol ulusunu ayağa
kalkmaya’
çağırıyordu.5
İspanya’ya
en kapsamlı karışmayı Almanya ve İtalya yaptı. Bu ülkeler
yaklaşan savaşa hazırlık için kendilerine gerekli olan madenler
karşılığı, İspanya’ya asker, silah ve çeşitli donanımlar
gönderdi. İspanya’da çarpışan İtalyan asker sayısı 50 bini
aşmıştı. Almanya, 2.Dünya Savaşında kullanacağı hemen tüm
silahları burada denedi. Askeri tatbikat olarak gördüğü İspanya
harekâtı, kendisine hem savaş deneyimi hem de maden kazandırdı.
Almanya
ve İtalya, İspanya’ya her çeşit silahı büyük miktarlarla
gönderdi. Gönderdikleri savaş uçağı sayısı 1300’dü. Bu
yardımlarla silah gücü oranı ayrımlı biçimde Franko’dan
yana dönmüştü. Bu oranlar, ağır toplarda 12’ye 1; bombardıman
uçaklarında 15’e 1; savaş uçaklarında 10’a 1’di.6
Cumhuriyetcilere
dış yardım yalnızca Sovyetler Birliğin’den geldi. Alman ve
İtalyan karışmasına oranla çok cılız kalan bu yardımlar,
beraberinde politik
önermeleri
de getiriyordu. Ekim Devrimi'nin 19.Yıldönümü olan 1937’de
Komintern;
Troçkizmi, “faşist
burjuvazinin doğrudan ajanı”
olarak mahkûm ediyor ve “faşizme
galebe gelebilmek için İspanya’da Troçkizmi ezmek gerektiğini
söylüyordu.”7
Sovyetler Birliği, kendi siyasal önceliklerini, ölüm kalım
savaşımı içindeki İspanya’ya taşıyor ve İspanyol
Komünistleri bu tutuma karşı çıkmadıkları gibi, önerilenleri
sorgusuz uyguluyordu.
“Demokratik
Batının” Tutumu
‘Demokratik
Batının’,
İspanya iç savaşındaki tutumu, bu ülkeler için demokrasinin ne
anlama geldiğini göstermesi açısından önemlidir. İç savaş
başladığında Franko,
dönemin faşist liderleri Hitler,
Musollini
ve Salazar’dan
yardım istedi ve umduğundan çoğunu aldı.
Cumhuriyetçiler,
seçimle gelmiş meşru hükümet oldukları için, “demokrasi”nin
egemen olduğu ülkelerden yardım alacaklarından emindi. Yardım
yerine düşmanca davranışlarla karşılaştılar.
Hükümet’ten
ayrı kendi başına hareket etmesi mümkün olmayan birtakım büyük
ABD tekeli Franko’ya
yardım etti. Texas
Oil Company
yetkilileri, komünistleri ezdiği için Franko’ya
yardım ettiklerini açıkça söylüyordu.8
Amerikalı gazeteci Charles
Folz’un
yazdığına göre: “Guernica’yı
bombalayan Alman uçakları ve yollarda sürünen mültecileri
bambalayan İtalyan uçakları hep ABD petrolünü kullanıyordu.”9
Franko’nun
o dönemdeki Dışişleri Bakan yardımcısı Jose
Maria Doussiangue,
1945 yılında aynı yazara; “Amerikan
petrolü, Amerikan kredisi ve Amerikan kamyonları olmasaydı savaşı
kazanamazdık.”10
demiştir.
Cumhuriyet
Hükümeti’nin, Fransa’yla yaptığı bir yardım anlaşması
vardı. Bu anlaşmaya güvenen cumhuriyetciler Fransa’dan yardım
alacaklarını umuyordu. Fransa hiç bir yardımda bulunmadığı
gibi, cumhuriyetçileri güç durumda bırakan uygulamalarda bulundu.
Faşist birlikler büyük bir silah gücüyle Katalonya’ya
saldırdığında, cumhuriyetci birlikler, yoğun uçak, top ve tank
ateşi altında kırılıyordu.
Cumhuriyetçi
direnişi yok etmek isteyen dış ve iç faşist güçler,
Katalonya’ya
gelen tüm yardım yollarını kesmişti. Fransa hükümeti tam da bu
günlerde, 12 Haziran 1938’de, sınırı kapattı ve cumhuriyetci
ordunun yok edilmesine olanak verdi. İngiltere ve Fransa,
kendilerini yansız ilan etmesine karşın gerçekte Franko’dan
yana oldu. Daha iç savaş bitmeden 27 Şubat 1939’da Franko
hükümetini tanıdılar. Bunlar, stratejik konumu nedeniyle, İberik
Yarımadasında güçlü bir İspanya istemiyordu. Bu nedenle İspanya
İç Savaşı’nı timsah gözyaşlarıyla izlediler.
ABD,
Fransa ve İngiltere; Almanya’nın İspanya’da Cumhuriyeti
yıkmasına göz yumarlarsa, daha sonraki Alman saldırısını
Sovyetler Birliği’ne yöneltmenin kolay olacağını düşünüyor,
Hitler’e
ödün üstüne ödün veriyordu. Ancak, acı bir biçimde
yanıldılar. Hitler
önce, savaşa karşı kararlı bir hazırlık içindeki Sovyetler
Birliği’ne değil, anti-faşist dayanışmanın en güçsüz
gördüğü, ödüncü ülkelere saldırdı. Almanya’nın saldırgan
planını uygulamasını kolaylaştıran ve 2.Dünya Savaşı için
onu yüreklendiren etkenlerden biri de, bu ödüncü siyasetti. Bu
siyasetin ilk kurbanı İspanya halkı olmuştu.
DİPNOTLAR
1 “İspanya,
1936-1939” Hugh Thomas,
20.YY Tarihi Ans., Sayı 34, sf.664
2 a.g.e.
sf.666
3 a.g.e.
sf.666
4 “İspanya
İç Savaşı” “Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler
Ansiklopedisi”
Gelişim Yay., 3.Cilt, sf.868
5 “İspanyol
Karşı Devrimi: Halk Cephesi Yenildi mi?” “Devrimler ve Karşı
Devrimler Tarihi Ansiklopedisi” Gelişim
Yay., Sayı 16, sf.375
6 “İspanyol
Karşı Devrimi” “Devrimler ve Karşı Devrimler Tarihi
Ansiklopedisi”
Gelişim Yay., Sayı 16, sf.369
7 “SBKP
ve İspanya” “Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi”
Gelişim Yay., 3.Cilt, sf.868
8 “İspanya,
1936-1939” Hugh Thomas, “20.Yüzyıl Tarihi”
Arkın Kitapevi, Sayı 34, sf.667
9 “İspanyol
Karşı Devrimi” “Devrimler ve Karşı Devrimler Tarihi
Ansiklopedisi”
Gelişim Yay., Sayı 16, sf.376
10 a.g.e.
sf.377
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder