ABD
Silahlı Kuvvetler Resmi Yayın Organı Armed
Forces Journal’de,
Ortadoğu’da sınırları değiştiren bir harita yayınlandı.
Harita’da, yalnızca kurulacak Kürt
devletine
toprak veren dört ülkenin değil, “Büyük
Ortadoğu Projesi”nde
öngörüldüğü gibi, Ortadoğu’da yer alan ülkelerin tümünün
sınırları değişiyordu. Suriye, Irak, İran ve Türkiye’den
koparılan parçalarla büyük “Özgür
Kürdistan Devleti”
kuruluyor, bundan başka; Irak’ın ortasında “Sunni
Irak Devleti”,
Güneyinde “Şii
Arap Devleti”,
İran’ın Güneyinde “Özgür
Belucistan Devleti”,
Suudi Arabistan’ın Batısında “Kutsal
İslam Devleti”
oluşturuluyordu. Ürdün ve Yemen Suudi Arabistan’dan; Afganistan,
İran ve Pakistan’dan toprak alarak büyüyor; Lübnan, Suriye’nin
Akdeniz’le ilişkisini kesecek biçimde, Türkiye sınırına dek
uzatılıyordu.
Kanlı Sınırlar
ABD
Silahlı Kuvvetleri resmi yayın organı Armed
Forces Journal-AFJ adlı
dergi, “Kanlı
Sınırlar”
başlıklı ve Ralph
Peters
imzalı bir yazı ile iki harita yayınladı. Yazıda, Ortadoğu’daki
istikrarsızlık kaynağının, Avrupalıların Birinci Dünya
Savaşı’ndan sonra belirlediği sınırlar olduğu söyleniyor,
yeni haritalar çizilip “bu
sınırlar değiştirilmediği sürece Ortadoğu ’ya istikrar
gelemez”
deniyordu.1
Ralph
Peters
yazısında, “Churchill’in
mirası”
dediği bugünkü sınırların korunmasının, “tarihin
gördüğü en büyük demokrasi”
olarak tanımladığı ABD için “utanç
verici bir durum”
olacağını söylüyor, sınır değişikliklerinin kaçınılmaz
bir zorunluluk olduğunu ileri sürüyordu.2
Peters’e
göre, Türkiye, sınır belirleme sürecinde “kaybedenler
arasında”
yer alacaktı; Suriye, Irak, İran ve Türkiye’de “27-36
milyon”
Kürt yaşıyordu ve bunların tümünü içine alan “bağımsız
bir Kürt devleti kurulması”
şarttı; bu devlet “Bulgaristan’dan
Japonya ’ya kadar uzanan bölgede en Batı yanlısı ülke”
olacaktı.3
Yazıya
eklenen haritada, yalnızca Kürt
devletine
toprak veren dört ülkenin değil, “Büyük
Ortadoğu Projesi”nde
öngörüldüğü gibi, Ortadoğu’da yer alan ülkelerin tümünün
sınırları değişiyordu.
Suriye,
Irak, İran ve Türkiye’den koparılan parçalarla büyük “Özgür
Kürdistan Devleti”
kuruluyor, bundan başka; Irak’ın ortasında “Sunni
Irak Devleti”,
Güneyinde “Şii
Arap Devleti”,
İran’ın Güneyinde “Özgür
Belucistan Devleti”,
Suudi Arabistan’ın Batısında “Kutsal
İslam Devleti”
oluşturuluyordu. Ürdün ve Yemen Suudi Arabistan’dan; Afganistan,
İran ve Pakistan’dan toprak alarak büyüyor; Lübnan, Suriye’nin
Akdeniz’le ilişkisini kesecek biçimde, Türkiye sınırına dek
uzatılıyordu. 4
Haritanın
Önemi
Haritaların
yayınlandığı Armed
Forces Journal
dergisiyle yazıyı yazan Ralph
Peters’in
niteliği, “Büyük
Ortadoğu Projesi”nde
dile getirilen ABD yönelişiyle birlikte ele alındığında,
söylenenlerin ve çizilen haritaların önemi ortaya çıkmaktadır.
Armed
Forces Journal,
ABD Silahlı Kuvvetleri’nin “1863’ten
bu yana kesintisiz yayımlanan”5
resmi yayın organıdır. Ralph
Peters,
ise Amerika’nın en etkili kurumlarında görev yapan ve
Prof.Türkaya
Ataöv’ün,
“yaşamı
boyunca işi ve uğraşı askeri gizli araştırmaydı”
dediği 6
emekli bir askerdir.
Peters,
Bill Clinton’a
askeri strateji danışmanlığı yapmış, ABD siyasetinde önemli
yeri olan; “Sürekli
Çatışma”,
“Geleceğin
Savaşı”,
“Değişen
Dünyada Strateji”,
“Dört
Modern Savaş ve Barış”
gibi araştırmalar yayınlamıştır. “Amerikan
Yeni Sağı”’nın
kalesi durumundaki “Amerikan
Enterprise Instute”in
beyin takımı içinde yer almakta ve ABD hükümetlerine “sürekli
saldırganlık”
adını verdiği stratejiyi önermektedir. Ralph
Peters,
“21.yüzyılda
ABD Silahlı Kuvvetleri’nin rolü, dünyayı ekonomimiz için
güvenli bir yer ve kültürümüz için açık bir alan yapmak
olacaktır; bu amaca ulaşmak için epey katliam yapacağız”
diyen ve sözleri dikkate alınan bir kişidir.7
Yunanistan’ın
Sevinci
Amerikan
Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde yayımlanan harita, taşıdığı
benzer anlayışları uzun yıllar taşımış olan Yunanistan’da,
kıvançlı bir ilgiyle karşılaştı; askeri yetkililer konuyu
irdeleyip görüşlerini açıkladılar.
Haftalık
Kosmos
Tou Ependiti
gazetesinin sorularını yanıtlayan Yunan Genel Kurmay yetkilisi;
Kürdistan devletinin aşamalı olarak kurulacağını, kurulduktan
sonra bu devletin yaşamak için yeterli yeraltı kaynaklarına sahip
olacağı, Musul ve Kerkük gibi büyük petrol kaynakları, Fırat
ve Dicle’nin suyu ile Bor’un, Kürdistan’a güç vereceğini
ileri sürdü ve şu açıklamayı yaptı: “Bağımsız
Kürdistan devletinin kuruluşu yolunda ilk adım ‘olgunlaşmış
bölge’ olarak Kuzey Irak’ta atıldı. Kürt halkı için çok
önemli olan bu ilk adımın atılmasının ardından, sıra Suriye
ve İran’dan
koparılacak
topraklara geliyor. Kuruluşun son aşaması ise, Türkiye’nin
Güneydoğusundan alınacak topraklarla tamamlanacak. Washington,
bölge ülkelerinin sınırlarında büyük değişiklikler yapan ve
bölgede yeni devletlerin kurulmasını öngören haritayı tepkileri
ölçmek amacıyla yayımladı. Diplomatik, askeri, siyasi ve medya
merkezli olarak ölçülecek tepkilerin ardından, siyasi kulis
faaliyetleri başlayacaktır.”8
Siyasiler
Tepkisiz, Yanıt Askerlerden
Harita’ya
ve Türkiye’yi bölme anlayışına, askerlerden başka tepki
gösteren olmadı. Hükümet ve büyük basın hiçbir şey olmamış
gibi sessiz kalırken, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker
Başbuğ
yaptığı değişik açıklamalarda, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
ayrılıkçı terör yok edilinceye dek mücadele edeceğini söyledi.
Genel
Kurmay Başkanı Yaşar
Büyükanıt,
28 Ağustos 2006’da yapılan devir-teslim töreninde, “Türkiye’nin
çevresinde oluşan belirsizlikler ve risklere ilave olarak, silahlı
bölücü terörün dışında, silahsız terör diyebileceğim iç
ve dış oluşum ve girişimlerle Türkiye Cumhuriyeti ’nin üniter
yapısına hiç bu kadar saldırılmamıştır”
dedi ve Türkiye’nin parçalanması isteklerine karşı şunları
söyledi: “Bazı
kişiler, iyi niyetli de olsa, Türkiye Cumhuriyeti’nin Sevr ile
tekrar karşılaşacağını ifade etmektedirler. Türk Silahlı
Kuvvetler Komutanlığını teslim almak üzere olduğum şu anda
açık ve kesin olarak ifade etmek isterim ki; bazı mihraklar bu tür
çabalar ve diğer bazıları da bu tür beklentiler içinde olsa
bile, ben milli gücümüzün tüm unsurlarını alt edecek
Türkiye’yi yeniden Sevr’e mahkum edebilecek bir gücün mevcut
olduğunu ya da olabileceğini düşünmüyorum. Türk milleti ve
devlet güçlüdür. Hep ifade ediyorum, kendimizi güçsüz
görmeyelim. Emelleri ve hayalleri olanlar olabilir. Ancak, biz
onların hayallerini sürdürme güç ve kararlılığına sahibiz.
Bundan kimsenin şüphesi olmaması gerekir.”9
ABD,
Ortadoğu’da destekleyip denetlediği ayrılıkçı Kürt
hareketlerini büyük “Özgür
Kürdistan Devleti”nin
kurulmasına yönlendirmiş ve “Bulgaristan’dan
Japonya’ya dek uzanan bölgede en Amerikan yanlısı devlet olacak”
dediği bu girişimi, önem verip uygulamaya geçtiği Büyük
Ortadoğu Projesi’nin
temeline yerleştirmişti.
PKK’yla
Görüşme
Milli
İstihbarat Teşkilatı,
Milli
Güvenlik Kurulu’nun
Ağustos 2006 toplantısına bir yazanak (rapor) sundu. Yazanakta,
ABD’nin, Türkiye’ye haber vermeden PKK’yla gizli görüşmeler
yaptığı, bu görüşmelerde PKK’ya silahları bırakıp siyasi
mücadeleye geçmesi durumunda “Türkiye’yle
masaya oturma”
sözü verdiği belirtiliyordu.
Basında
yer alan yazanak metnine göre; Türkiye ile masaya oturun önerisine
PKK temsilcisi, “bunu
biz kabul etsek bile Türkiye kabul etmez, yirmi yıldır
yaşananlardan sonra Türkiye bizimle masaya oturmaz” yanıtını
veriyor; Amerikalılar buna,
“mevcut durumu uzun süre devam ettirmek zor; sizin silahları
susturmamız bizim işimizi kolaylaştıracak. Masaya oturmanın alt
yapısını sağlayacağız; bu konuda çok ciddi çalışmalarımız
var” yanıtını
veriyordu.10
Dünyanın
birincil sorununun terör olduğunu, terör örgütleriyle hiçbir
biçimde görüşülmeyeceğini sürekli yineleyen ABD yönetimi,
‘terör listesine aldığı’ PKK’yla görüşüyor, örgüt
yöneticilerine Türkiye adına sözler veriyordu. Terör örgütüyle
bu düzeyde ilişki kuran bir devletin ona herhangi bir zarar vermesi
elbette söz konusu olamazdı. Bu gerçek ortadayken, Türk
istihbaratı durumu saptayıp yazanak halinde devlet yetkililerinin
önüne koyuyor; ancak, AKP Hükümeti “terörle
mücadele için”
ABD’ye başvurup onun atayacağı “koordinatör”ü
bekliyordu. Bunu yaparken, ABD isteğiyle Lübnan’a asker
göndermeyi de ihmal etmiyordu.
ABD’ne
Bağımlılık
Türkiye’nin
geldiği noktayı gösteren aykırı durum; bilinen ancak
söylenmeyen, uygulanan ancak açıklanmayan, bağımlılıklar
sürecinin doğal sonucuydu. ABD’ye bağımlılığı değişmez
politika haline getirip hak elde etmeyi başkasının yardımında
arayanlar, onların istediği biçime girmek zorundadır.
Bağımlılığın iç yönetimde girişimgücünü (inisiyatif) yok
ederek toplum yaşamında onarılması güç bozulmalara yol açması
ve ulusal bütünlüğe zarar veren karmaşa yaratması
kaçınılmazdır. Türkiye’nin içinde bulunduğu durum budur.
Amerika
Birleşik Devletleri’nde Türkiye’nin parçalanıp Doğu ve
Güneydoğu bölgesinin “Özgür
Kürdistan”a
bağlama hesapları yapılırken, Türkiye’de ABD’nin Ortadoğu
ve Avrupa politikasına “daha
etkili biçimde”
katılma kararı alınıyor, katılımın kuramsal çerçevesini
belirleyen ve yeni bir ikili anlaşma niteliğindeki “Stratejik
Ortak Vizyon Belgesi”
imzalanıyordu.
Dışişleri
Bakanı Abdullah
Gül,
25 Nisan 2006’da, Ankara’da ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza
Rice’la
birlikte yaptığı basın açıklamasında şunları söylemişti:
“Türkiye
ve ABD’nin ortak vizyonlar, ortak hedefler ve ortak çalışmaları
vardır. Bunları daha da güçlendirmeye, kuvvetlendirmeye karar
verdik. İlişkilerimiz, sağlam temeller üzerine oturmaktadır,
çünkü ortak değerleri paylaşıyoruz... Çok yakın işbirliği
içindeyiz. Bu amaçla çok daha yakın çalışmanın gerektiğine
karar verdik ve Türk-Amerikan stratejik ortaklığını geleceğe
taşıyacak bir vizyon belgesi hazırlamaya karar verdik.”11
ABD,
zaten hazır olan Ortak
Vizyon Belge’sine
iki ay içinde son biçimini verdi ve Ankara’yı imzaya çağırdı.
Çağrı, PKK eylemlerinin arttığı, Türkiye’yi parçalayan
haritaların yayımlandığı ve İsrail’in ABD desteğiyle
Lübnan’a saldırmaya hazırlandığı bir dönemde yapılmıştı.
Abdullah
Gül,
Washington’a gitti ve uygulanması durumunda Türkiye’yi kendi
bölgesinde politika üretemeyen bir ülke durumuna sokacak belgeyi
imzaladı.
“Ortak
Vizyon Belgesi”
“Büyük
Ortadoğu Projesi’nin Uygulama metni”12
olarak tanımlanan “Ortak
Vizyon Belgesi”,
hükümet üyelerinin ya da üst düzey devlet görevlilerinin sıkça
yinelediği; “dostluk”,
“karşılıklı
güven”,
“ittifak”,
“barış”,
“demokrasi”
gibi bilinen sözcüklerle başlıyor, iki ülkenin “bölgesel
ve küresel hedeflerinin aynı”
olduğu ileri sürülerek, “uluslararası
krizlerde birlikte ve etkin olarak”
davranılacağı belirtiliyordu.
Belgede
özet olarak şunlar söyleniyordu: “Türkiye’yle
ABD arasındaki ilişkinin belirleyici unsuru; güçlü dostluk
bağları,
ittifak,
karşılıklı
güven
ve vizyon birliğidir. Bölgesel
ve küresel hedeflerimiz,
aynı
değerler ve idealler bütününü paylaşmaktadır.
Bunlar barış, demokrasi, özgürlük ve refahın geliştirilmesidir.
Bu nedenle, Türkiye ve ABD, birlikte çaba harcamalarını gerekli
kılan ortak sınamalar ve fırsatlarla karşı karşıyadır...
Geniş Ortadoğu’da barış ve istikrarın demokrasi yoluyla
yaygınlaştırılması... Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren Arap
İsrail ihtilafının çözülerek kalıcı bir çözüme
ulaştırılması... Ortak endişe kaynağı olan uluslararası
krizlere birlikte, etkin ve çok taraflı çabaların teşvik
edilmesi gerekmektedir.”13
Emperyalizmi
Sahiplenmek
Amerikalılar,
uyguladıkları dış politikanın tam olarak emperyalizme denk
düşmesine karşın, kendilerine yöneltilen emperyalist
tanımını 20.yüzyıl boyunca reddettiler; ABD’nin emperyalizmi
değil demokrasiyi
temsil ettiğini söylediler. Ancak, 21.yüzyıla girildiği
günümüzde bu tanımdan rahatsız olmadıkları gibi, kimi zaman
açık olarak, kimi zaman “sözcük
olarak kullanmaya gerek duymaksızın”14
kabulleniyorlar; “dünyayı
yönetme sorumluluğunu üstlendikleri için”
bu durumun doğal ve zorunlu bir sonuç olduğunu söylüyorlar.
ABD
Dışişleri Bakanlığı, Dış
İlişkiler Konseyi Üyesi
Meks
Boot,
“Amerikan
Emperyalizmi mi? Bu Etiketten Kaçmaya Gerek Yok”
başlıklı araştırmasında, ABD dış politikasının uygulamada
emperyalist olduğunu söylüyor, bu durumun utanılacak bir durum
olmadığını ileri sürerek; “Amerikan
yönetimi emperyalizmi kelime olarak kullanmaya gerek duymaksızın
onu uygulayarak kucaklamalıdır. Bunun için özür dilemesine gerek
yoktur... Buna emperyalizm denecekse densin”
diyor.15
İmparatorluklara
Övgü
kitabının yazarı, bir başka Amerikalı Deepak
Lal
ise, Ortadoğu’da barışın sağlanması için ABD’nin bölgeye
karışması (müdahalesi) gerektiğini ve “Amerikan
Barışı’nın en önemli görevi”
olan bu karışmanın “emperyalizmin
ta kendisi”
olduğunu ileri sürüyor; şunları söylüyor: “Amerikan
Barışı’nın
en önemli görevi, Ortadoğu’da yeni bir düzen yaratmanın
yollarını bulmak olmalıdır... Orada düzeni kurmak için duyulan
ihtiyaç emperyalizmin
ta kendisidir.”16
ABD
Ordusu’nun silah donanımı ve mali güç olarak rakipsizliği,
ABD’yi bu gün insanlık için Nazi Almanyası’ndan daha
tehlikeli duruma sokmuştur. ABD askeri stratejisi, dünyayı
kendisinin yöneteceği “beş
birleşik bölgeye”
ayırmış, orduyu bu ayırıma göre konuşlandırmıştır.17
Amerikalı
Strateji Uzmanı Robert
Kaolan,
bu stratejinin ABD için gerekliliğini savunurken, girişimi
Hitler’in
Jeopolitik Kuramcısı Karl
Haushofer’ın
aynı amaçla geliştirdiği öğreti (doktrin) ye benzetir ve
“İkinci
Dünya Savaşı’nda bir dünya imparatorluğu kurmayı amaçlayan
Almanya’yı dize getiren ABD, bugün kendi imparatorluğunu kurması
için ne gerekiyorsa hepsini ele geçirmiş durumdadır”
der.18
Harvard
Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Michael
Ignotieff,
ABD’yi Roma İmparatorluğu’yla birlikte değerlendirir, ABD’nin
dünya ülkelerini kendine bağlı sözde bağımsız “alt
egemenlikler”
haline getireceğini söyler. Bu düşüncesini, ABD
Deniz Kuvvetleri Dergisi’ne
yazdığı bir yazıda şöyle dile getirir: “Nereye
el atarsa bunu kendi çıkarı için yapacak olan ABD, kuramda
insancıl, ama uygulamada elkoyucu ve yayılmacı olacak, sözde
bağımsız gerçekte öyle olmayan alt egemenlikler yaratacaktır.”19
ABD’nin
bugünkü konumuyla ilgili değerlendirmelerin belki de en uygununu,
yine bir Amerikalı yapmıştır. Araştırmacılığıyla tanınan
J.B.Foster.
Konuyla ilgili on üç uzun yazı yazmış ABD yayılmasına
eleştirici gözle bakan bu yazılarda, yasal ya da ahlakçı hiçbir
kurala bağlı kalmayan koşulsuz saldırganlık olan ABD
politikaları için; “dünyanın
tümünü etkileyen çıplak
emperyalizm”
tanımını kullanır.20
DİPNOTLAR
- “Parçalama Planı” Cumhuriyet 07.07.2006
- “Deli Saçması mı?” Erdal Şafak, Sabah 08.07.2006
- “Parçalama Planı” Cumhuriyet 07.07.2006
- a.g.g. 07.07.2006
- a.g.g. 07.07.2006
- “Çırılçıplak Emperyalizm” Prof.Türkaya Ataöv, Cumhuriyet, 07.08.2006
- “Deli Saçması mı?” Erdal Şafak, Sabah 08.07.2006
- “Yunanistan Haritayı Sevdi” Cumhuriyet, 20.09.2006
- “25.Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Devir-Teslim Töreni Konuşması” 28.08.2006
- “Teröristle Pazarlık” Cumhuriyet, 24.08.2006
- “Ortak Vizyon Belgesi” Cumhuriyet, 26.04.2006
- “Yeni Bir Harita Doğuyor” Cumhuriyet, 29.07.2006
- a.g.g. 29.07.2006
- “Çırılçıplak ABD Emperyalizmi”, Prof.T.Ataöv, Cumhuriyet, 07.08.2006
- a.g.g. 07.08.2006
- a.g.y. Cumhuriyet, 07.08.2006
- “Çırılçıplak ABD Emperyalizmi”, Prof.T.Ataöv, Cumhuriyet, 07.08.2006
- a.g.y. Cumhuriyet, 07.08.2006
- a.g.y. Cumhuriyet, 07.08.2006
- a.g.y. Cumhuriyet, 07.08.2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder