Dünya
Savaşı sonrasında dünyanın hemen her yerinde yaşanan; ekonomik,
politik ve askeri olaylar, dünyanın yeni bir çatışmaya doğru
gittiğini gösteriyordu. Emperyalist devletler, kendi aralarında
savaşım içindeyken, birlikte ya da ayrı ayrı Sovyetler Birliği
ve Ulusal Bağımsızlık devinimleriyle uğraşmak zorundaydı...
Kendi aralarındaki güvensiz ve çıkara dayalı ilişkiler,
taşıdığı yüksek çatışma eğilimiyle dünyayı, yeni ve kanlı
bir savaşa götürüyordu. Avrupa ve Uzakdoğu’da politik
ilişkiler, uluslararası sürtüşmelerin yarattığı denetimsiz
bir güçle ısınmayı sürdürüyordu.
Güven
Vermeyen Barış
29
Eylül 1918 Bulgaristan, 30 Ekim 1918 Türkiye ve 11 Kasım 1918
Almanya’nın teslim olmasıyla I.Dünya Savaşı sona erdi. Sıradan
insanlar dört yıllık acılı dönemi sona erdiren anlaşmaları
barış şenlikleriyle kutlarken; büyük sanayi ve finans çevreleri,
hükümet yetkilileri ve politikacılar, amacına ulaşmamış bir
savaşın getirdiği barışı kutlamağa değer bulmuyordu.
Savaş
bitmiş ancak savaşın nedenleri daha da ağırlaşmış olarak
ortada duruyordu. Kısa süren kutlamalardan sonra savaşı
kazananlar, eskinin yıkıntılarından yeni bir dünya kurmak için
Paris’te toplandı. Düşük savaş kazanımları, birbiriyle
çelişen önceden verilmiş sözler, gerilim içeren karmaşık
istemler; küresel düzeyde sıkıntılı bir ortam yaratıyordu.
Savaşın
Getirdiği
Rus
Çarlığı yıkılmış ve 22 milyon kilometrekarelik Rusya, ayrı
bir dünyaya yönelmişti. Rusya’ya yatırılan Fransız ve İngiliz
sermayesinin tümü yitirilmişti. Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış
ancak Anadolu’da ulusal haklarına duyarlı yeni bir devlet
kurulmuştu. Kolay elde edilen Düyun-u
Umumiye
gelirleri, kapitülasyon hakları ve hukuksal ayrıcalıklar elden
gitmişti.
Almanya
ve Macaristan’da Rusya’dakine benzer sosyalist ayaklanmalar
ortaya çıkmış, Budapeşte’de dört ay yönetimde kalan Bolşevik
bir hükümet kurulmuştu. İtalya’da yönetime gelen ve karmaşık
sözler veren Faşist hükümetin ne yapacağı belli değildi.
Japonya başına buyruk bir yayılmacı eğilim içindeydi.
İngiltere’de
işsiz sayısı 2,5 milyonu aşmış ve beysoylu (aristokrat)
varsılların, “mallarına el koyacağından korktuğu” İşçi
Partisi,
İngiltere tarihinde ilk kez hükümete girmişti. Fransa’da tarım
ve ticaret sorunları süreğen bir çözümsüzlük içine
girmekteydi. Savaştan yengiyle çıkan devletlerin durumu 1914’den
daha iyi değildi. Savaşa neden olan sorunlar giderilemediği gibi,
daha kapsamlı bir çatışmayı içinde barındıracak biçimde
artmıştı. Silah bırakılmıştı ancak savaş henüz bitmemişti.
Yitikler
Dört
yıl süren savaş süresince silah altına alınan Fransızların
yüzde 10’u, Almanların yüzde 9,8’i, İtalyanların yüzde
9,5’u ve İngilizlerin yüzde 5,1’i ölmüştü. Yaralı sayısı
10 milyonu aşkındı.1
“Avrupa’nın
kanını donduran savaş, savaşan ülkeleri yıkıma sürüklemiş
ve Avrupa’nın dünya çapındaki üstünlüğünden de iz
bırakmamıştı”.2
İsveç, Norveç, Hollanda ve İsviçre savaşa girmemeyi başarabilen
birkaç Avrupa ülkesiydi ve bunlar savaşın yıkımından
kendilerini uzak tutabilmişti.
Ganimet
Paylaşımı
Kendilerini
galip ilan eden 32 devlet, savaş ganimetlerinden pay alma hırsıyla
bir araya geldiler. Almanya’ya verilecek yeni biçim, çözülmesi
gereken ilk sorun olarak tam 7 ay bütün yönleriyle tartışıldı.
Almanya birbirinden ayrı küçük eyaletlere mi bölünmeliydi?
Ekonomisi nasıl yok edilmeliydi? Topraklarının ne kadarı elinden
alınacaktı? Afrika ve Pasifik’teki sömürgeleri nasıl
paylaşılacaktı?
Almanya
için karar, 28 Haziran 1919’da Versailles’da
verildi. Almanya, 1871’de İmparatorluğunu ilan ettiği Versailles
Şatosu
Aynalar Galerisi’nde bu kez, kendisine verilen ağır cezaları
kabul ettiği anlaşmayı imzaladı. Alman topraklarından bir bölümü
halk oylaması dahil değişik biçimlerle dağıtıldı.
Alsace-Lorraine
ve Saar
havzasındaki maden yataklarının 15 yıllık işletme hakkı
Fransa’ya, Schleswing’in
bir bölümü Danimarka’ya, Doğu bölgesi ve Danzig
Polonya’ya verildi.
Silezya,
Polonya, Çekoslavakya ve Almanya arasında paylaştırıldı.
Polonya, Baltık Denizine inen koridoru elde etti. Eupen,
Malédy
ve Moresnet
Belçika’ya verildi. Sömürgelerinin tümü elinden alındı ve
buralardaki Alman mallarına el kondu.
Ordu,
ağır silahlara sahip olmadan 100 bin kişi ile sınırlandı ve
Almanya’nın silah dışalımı yasaklandı. Deniz kuvvetleri
dağıtıldı, tersanelerde yapılmakta olan tüm gemiler yok edildi,
üniversite ve spor kulüplerinde askeri konularla ilgilenilmesi
yasaklandı. Bütün bunların yanında Almanya savaş suçlusu kabul
edildi, ödenmesi olanaksız savaş ödencelerine (tazminatlarına)
çarptırıldı.
Almanya
dışında, Bulgaristan’ın savaş öncesi elde ettiği toprakların
tümü, Sırbistan ve Yunanistan’a verildi. Polonya Almanya’dan
sonra Avusturya’dan da toprak aldı. Anadolu dışındaki Türk
topraklarından; Irak, Ürdün, Suudi Arabistan, Yemen ve Filistin
İngiltere’nin koruyuculuğu altına girdi. Güney Tiroller
Avusturya’dan alınıp, İtalya’ya verildi. Galip devletler pek
sevdikleri, politik çıkarlara dayalı harita yenilemeyi yaygın bir
biçimde gerçekleştirdiler.
Sönümlenmeyen
Çelişki
Ancak,
özellikle Paris’le Londra arasındaki çelişkiler giderilemedi.
İngiltere’nin Ortadoğu petrolleri üzerinde söz sahibi
olmasından kaygı duyan Fransa, İtalya’yla birlikte savaş
sonrası paylaşımdan yeterince pay alamadıklarına inanıyordu.
Almanya,
Fransa’nın umutla beklediği savaş tazminatlarını ödeyemiyordu
ve Fransa bunu güç kullanarak almayı tasarlıyordu. 1923 yılında
düzenlediği askeri eylemceyle (operasyonla) Ruhr’u
elegeçirmek istedi ancak tepkiler nedeniyle başarılı olamadı.
Almanya
Almanya’nın
durumu Versailles
koşullarına
uzun süre dayanamayacak denli kötüydü. Ekonomik yaşam neredeyse
durmuş, 500 bin Alman açlıktan ölmüştü. Yaşam kaynakları
tıkanan Almanya, bedel ödetme çılgınlığıyla acımasız bir
ekonomik kuşatım altına alınmıştı.
19
Ekim 1923’de bir Amerikan dolarının değeri 12 milyon Mark iken,
1 Kasım 1923’de 120 milyon Mark, 20 Kasım 1923’de ise 4 milyar
Mark olmuştu.3
Devimsel (dinamik) Alman toplumunun kendisine dayatılan koşulları,
güçlü bir karşı çıkışla reddedeceğini düşünmek için,
fazla akıllı olmaya gerek yoktu.
İngiltere,
Fransa’nın karşı çıkmasına karşın Almanya üzerindeki
baskının azaltılmasına karar verdi. Kısa sürede yıkılamayacağı
anlaşılan Sovyet yönetimi, çevresini daha çok etkiler duruma
gelmiş ve başarısız da olsa Almanya’da bir sosyalist ayaklanma
olmuştur.
Ağır
koşulların sürmesi durumunda Almanya’nın Sovyet etkisine girme
olasılığı İngiltere’yi düşündürmektedir. 16 Ekim 1925 günü
İsviçre’nin Locarno
kentinde İngiltere, Fransa, İtalya, Belçika, Polonya ve
Almanya’nın katılımıyla toplanıldı. Almanya toplantıya, ilk
kez yenilmiş devlet olarak değil, eşit devlet olarak çağrılmıştı.
Bu toplantının gerçek nedeni Sovyetler Birliğine duyulan
kaygıydı.
Amerika
Birleşik Devletleri
Savaştan
en kazançlı çıkan ülke ABD idi. Savaş ticaretinin kazanımları,
ekonomik büyüme, dışarıya açılma olanakları, doğru
değerlendirilmişti. Savaşı kazanan ve yitiren Avrupalı
devletler, ABD’ne borçluydu. ABD dünyanın bankası durumuna
gelmişti. Pasifik’te etkinliğini arttırmış, Güney Amerika’da
en büyük güç olmuştu. Birleşik Devletler’deki üretim ve
servet artışı genel bir toplumsal varsıllık yaratmıştı.
1920-1929
arasında kişi başına gerçekleşen vergiler yüzde 25 artmış,
başta inşaat ve motorlu taşıtlar olmak üzere tüm sanayi
dallarında yüksek üretim artışları gerçekleşmişti. Aynı
gelişme ulaşım ve iletişim alanlarında da yaşanmıştı.
1920’de tüm Amerika’da 500 binden az radyo varken, bu sayı 1929
yılında 13 milyonu bulmuştu.4
Uzakdoğu
Birinci
Dünya Savaşı’ndan
sonra Uzakdoğu’da önemli gelişmeler oldu. Sanayi gücünü
sürekli arttıran Japonya yeni pazar arayışlarını kararlılıkla
sürdürüyordu. Çin’de Sun
Yatsen’in
önderliğinde, Sovyetler Birliği’nin desteğini alan ulusçu bir
devinim gelişmekteydi. Vietnam’da bağımsızlık yanlısı
örgütlerin sayı ve güçleri artıyordu.
ABD’nin
Pasifik’te güç durumuna gelmesiyle buna gösterilen tepki,
Japonya ve ABD arasındaki politik ilişkilerin gerilmesine neden
oluyordu. Uzakdoğu pazarlarına ancak metal, pamuk ve yağ
ticaretiyle girebilen ABD, Japonya’nın ipek sattığı tek
pazardı. ABD bu kozu kullanmaktan çekinmiyordu. Japonya, ABD’nin
Pasifik’te yayılmasına; ABD de Japonya’nın Çin’e girmesine
karşıydı.
İngiltere
ve Fransa ise, sınai ve mali gücünden çekindikleri ABD’nin
Çin’e egemen olmasını istemiyordu. 1919 Paris barış
görüşmelerinde, Japonya’nın ‘Çin’i
koruma’ istemini
desteklemiş ve ABD kuvvetlerinin Çin’e girmesini önlemişlerdi.
ABD ordusu ve özellikle donanması o dönemde Japonya ile savaşı
göze alabilecek güçte değildi.
1917
Aralık ayında 70 bin kişilik Japon ordusu, Kore ve Mançurya’nın
Sovyetler’in eline geçmemesi için Kuzey Sibirya’ya girdi.
Bundan iki ay sonra da İngiliz, Fransız ve ABD güçleri Kuzey
Rusya’ya çıkarma yaptı. Birbirlerine güvenmemelerine karşın
bu dört ülke Sovyetler Birliği’ne karşı birleşti.
Karmaşık
İlişkiler
Çin’de,
Japonya’yı destekleyen İngiltere, borçlu olduğu ABD tarafından,
borç ödemeleri konusunda baskı görmeye başlayınca bu desteği
çekti. 1922 yılında Washington’da yapılan görüşmelerde,
İngiltere ABD’nin istemlerini tümüyle kabul etti. Bu gelişme
İngiliz-Japon birlikteliğini sona erdirdi ve ABD’ni, Çin
pazarındaki en büyük paya sahip ülke durumuna getirdi. Dolar
Pasifik’te en güçlü para oluyordu.
Çin
üzerindeki emperyalist çekişme durmadı. Çok uluslu işgal
altındaki bu büyük ülkede 1925-1927 yıllarında güçlü bir
ulusçu devinim gelişti. Yarışma içindeki büyük güçler, her
zaman olduğu gibi, ulusçu devinim karşısında birleşti.
Çin’de
merkezi bağımsız bir ulusal devletin kurulmasından ürken ABD,
Japonya’nın Uzakdoğu’daki eylemlerine göz yummağa başladı.
Ulusal devrim korkusu, örtülü baskı politikalarını bir kenara
itti ve emperyalizm, barış maskesini çıkararak ulusal güçlerin
etkin olduğu Nanking’i bombaladı. Eylemceyi; ABD, İngiltere ile
birlikte yürüttü. Japon birlikleri, stratejik bölgeleri ele
geçirmek üzere Şantung’a girdi. 1931 yılında da Mançurya’yı
ele geçirdi.
ABD
ve İngiltere Mançurya’nın elegeçirilmesine, bu girişimin bir
Sovyet-Japon savaşına neden olacağı düşüncesiyle ses
çıkarmadı. Ancak, gerek Sovyetler Birliği’nin askeri gücü ve
gerekse doğuya yaptığı yığınak Japonya’nın Sovyetlere
saldırmasını önledi. Bu kez de ABD ve İngiltere Sovyetler
Birliği’ne saldırmadığı için Japonya’ya karşı tavır
aldı. Japonların tekstildeki ataklarından rahatsız olan İngiltere
etkili karışma isterken; ABD, o dönem için askeri sürtüşmelere
girmek istemedi ve donanmasını dünyanın en güçlü donanması
durumuna getirecek atılımları genişletti.
Japonya
bunlara, Pasifik’teki çıkarlarını belirleyen ve Nisan 1934
yılında yayınladığı Amov
bildirisiyle yanıt verdi. Hemen ardından 1922 yılında imzaladığı
Washington
Deniz
Sözleşmesini
iptal ettiğini resmen açıkladı.
Yeni
Savaşa Hazırlık
I.Dünya
Savaşı sonrasında dünyanın hemen her yerinde yaşanan; ekonomik,
politik ve askeri olaylar, dünyanın yeni bir çatışmaya doğru
gittiğini gösteriyordu. Emperyalist devletler, kendi aralarında
savaşım içindeyken, birlikte ya da ayrı ayrı Sovyetler Birliği
ve Ulusal Bağımsızlık devinimleriyle de uğraşmak zorundaydı...
Kendi aralarındaki güvensiz ve çıkara dayalı ilişkiler,
taşıdığı yüksek çatışma eğilimiyle dünyayı, yeni ve kanlı
bir savaşa götürüyordu. Avrupa ve Uzakdoğu’da politik
ilişkiler, uluslararası sürtüşmelerin yarattığı denetimsiz
bir güçle ısınmayı sürdürüyordu.
DİPNOTLAR
1 “Avrupa
1920-1929” Jacques Chastenet,
20.yy. Tarihi, Sayı 28, sf. 563
2 a.g.e.
sf. 563
3 “Fransa
ve Almanya 1919-1924” Maurice Baumont,
20.yy Tarihi, Sayı 28 sf. 569
4 “Amerika
1920-1929” J.M.Roberts,
20.yy Tarihi, Sayı 28 sf. 556
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder