Son
dönemde yazılı ve görsel basında, sosyal medyada; güncelliği
olmayan ve Türkiye’yi ilgilendirmeyen, karalamaya dayalı düzeysiz
bir tartışma yaşanıyor. Sincan
Uygur Özerk Bölgesi’ne
yönelik gerçekleri yansıtan her öğretici yazı, yazarına küfür
olarak geri dönüyor. Gerçekler, yalana dayalı yaymacayla
örtülmeye çalışılıyor. Türk töresine uymayan garip eylemler
yapılıyor, Türkiye’nin konuğu olan turistler dövülüyor.
Bilgisizliğin karanlığı içinde önce sanal düşmanlar
yaratılıyor, sonra bu düşmana savaş açılıyor. Sincan Uygur
konusunun gerçek boyutunun özet de olsa ortaya konması gerekiyor.
Sincan
Uygur ve Geçmiş
Çinlilerin
Sincan (Sintzyan) adını verdiği Uygur bölgesi, Orta Asya’nın
doğusunda yer alan, geçmişinde yüksek bir uygarlığın yer
aldığı Türk ülkesidir. Tarihi, Çin’le olan çatışmalı
ilişkiler ve başka Türk boylarıyla sürüp giden savaşımlar
tarihi gibidir. Uygurlar için Çin’le ilişkiler, içiçe geçen
1350 yıllık uzun bir süreçtir. Kimi zaman Türk boylarına karşı
Çin’le birlikte davranılmış, kimi zaman Çin’e karşı Türk
boylarıyla birlik olunmuştur. Örneğin, Uygur Beyi Tumitu
Göktürklere
karşı Çin’in desteğini alarak, 744’de devletini kurdu. Bu
işbirliği Göktürk
Birliği'nin
dağılmasına neden oldu. Uygurlar, 751’de Talas’daki Çin-Arap
Savaşı’nda Arapların yanında yer aldı ve Türk bölgelerine
büyük zarar veren Arap egemenliğinin gerçekleşmesini sağladı.
Uygurlar,
8.Yüzyıl ortasıyla 9. Yüzyıl ortasına dek geçen yüzyıl
içinde, yüksek bir uygarlığa ulaştılar. Ticaret dini olarak
nitelenen Manieizm’e
inandıkları bu dönemde, tarım ve ticareti geliştirerek toplumsal
gönenci yükselttiler; eğitim, sanat ve bilimde çağını aşan
bir kültür yarattılar. Ancak, bu uygarlığı koruyup
geliştiremediler. MS. 840’da Kırgızlara yenildiler ve devlet
olarak tarih sahnesinden çekildiler.
Uygurlar,
850’den günümüze dek 1165 yıldır devletten ve bağımsızlıktan
yoksun olarak yaşadılar. Cengiz
Han’ın
Moğol
egemenliği dışındaki tüm zamanlarda Çin’in etkisinde
kaldılar.
1949
Çin Devrimi, ülkenin tüm eyaletleri gibi Sincan Uygur bölgesi
için de dönüm noktası oldu. 10 milyon (9 706 961)
kilometrekarelik bu büyük ülke, Batılılarca sömürge durumuna
getirilmiş, işgaller görmüş ve Çin halkı çok yoksul düşmüştü.
Hastalıklar ve kıtlıklar milyonlarca insanı öldürüyor, sefalet
iç bölgelerdeki kentlerde ve kırlarda felaket haline geliyordu.
Ülkenin en Batısında ve en uzak ucunda bulunan Sincan Uygur’da
yoksulluk, uzaklığı kadar derin, büyüklüğü kadar yaygındı.
1949
yılında Çin nüfusunun yüzde 90’dan fazlası kırlarda
yaşıyordu. Birbiriyle ilişkisi olmayan birçok bölge, kendi
silahlı gücüne sahip büyük savaşçı beylerin denetimi
altındaydı. 55 ayrı ırk, başta Budhacılık,
Lamacılık
ve İslamiyet
olmak üzere birçok din, onlarca dil ve yüzlerce yaşam biçimi
vardı. Beş bölge, 29 il ve 69 yönetim birimi varlığını
sürdürüyordu.
Dağlarda
ve vahalarda klanlar halinde, feodalizm öncesi ilişkilerle yaşayan
göçebe insan toplulukları bulunuyordu. Sanayi, ulusal varsıllığa
hemen hiç katkıda bulunmuyordu, çünkü yoktu. Oysa
kullanabileceği hammadde kaynakları ve sınırsız işgücü vardı.
Çalışan az sayıdaki işletme sömürge tipi işletmeydi.
Genellikle yabancı sermayeye ait bu işyerlerinde Çinli işçiler,
on iki saat işgünü, çift vardiya koşullarında, düşük
ücretle, kadın ve çocuklar da dahil olmak üzere çalıştırılıyordu.
Kalkınma
Çin,
çok kısa süre içinde, “mucize” olarak nitelenen kalkınmasını
sağladı. Atatürk’ün
1930’larda bulup uyguladığı Karma
Ekonomi
ya da sosyal
piyasa ekonomisi denilen
yöntemle görkemli bir gelişme sağladı. Önce halkını yoksulluk
ve hastalıktan kurtardı. 1978 ile 1985 arasındaki yalnızca 7 yıl
içinde mutlak yoksulluk içindeki 170 milyon insanı açlıktan
kurtardı. Bu sayı Japonya’nın nüfusundan çok, Almanya ve
İngiltere’nin toplamının iki katıydı.
Yeni
yönetim, sanayi yatırımlarına önem verdi, yıllık ortalama
yüzde 10 büyüme hızıyla bu büyük ülkeyi sanayi ülkesi
durumuna getirdi. Eğitimde, sağlıkta, ulaşımda yüksek
teknolojide olağanüstü gelişme sağladı. Ekonomide ABD’yi
geçip birinci güç oldu, küresel ticarette dünya devi durumuna
geldi.
Çin
bugün dünyanın geleceği için özgün bir rol oynuyor.
Emperyalist yöntemleri kullanmadan, emperyalist ülkelere karşı
mücadele ediyor. Dış yatırımlarının çoğunu azgelişmiş
ülkelere yapıyor.
Özerklik
ve Sincan Uygur
Çin’de
400 civarında etnik topluluk bulunuyor. Bunlardan 55’şine,
azınlık
konumuyla resmi
statü kazandırılmış. Çinliler dışındaki 55 etnik yapıya,
yoğun biçimde yaşadıkları bölge,
“Bölgesel Özerklik”
alanı olarak ayrılmıştır. Bunların, kendi abeceleri
(alfabeleri) ve anadilde eğitim hakları vardır. Mülk edinme,
çalışma, işyeri açma, seyahat etme, örgütlenme gibi haklar
yasal güvence altına alınmıştır. Güvenlik gücü kurabilir,
milis oluşturabilir, yerel yasa çıkarabilirler. Eğitimde
kontenjan kullanmakta, iş kurmada vergi bağışıklıklarından
yararlanmaktadırlar.
Sincan
Uygur Özerk Bölgesi,
55 özerk bölgeden biridir. Çin’in altıda birini oluşturan 1
milyon 665 bin kilometrekare yüzölçümüyle, ülkenin en büyük
özerk bölgesidir. Resmi dili Uygurca
ve
Çincedir. Bölge nüfusunun yüzde 45’i (8,5 milyon) Uygur, yüzde
40’ı (7,5 milyon) Çin kökenlidir. Çin’in kullandığı
pamuğun yüzde 90’ını, petrol ve doğal gazın yüzde 30’unu
Sincan üretmektedir.
Sincan
Uygur, devrimin kazanımlarından ve Çin’deki gönenç
yükselişinden, öbür özerk bölgeler gibi payını almış,
tarihinin en hızlı gelişmesini yaşamıştır. 20. Yüzyıl
ortasında, açlık ve hastalık içinde işsiz ve yoksul, adeta
terkedilmiş bir bölgeyken, bir kaç on yılda temel gereksinimleri
karşılanan ve sürekli gelişen bir yurt durumuna gelmiştir.
ABD
başta olmak üzere Batı, Çin Devrimi’nden çok rahatsız
olmuştur. Türk Devrimi’ne yaptığı gibi; gizli-açık,
görünür-görünmez, silahlı-silahsız tüm gücüyle ve sürekli
olarak saldırgan bir tutum izlemiştir. Kore Savaşı gerçekte
Çin’e karşı bir savaştı. Vietnam da öyle. Çin direnip
güçlendikçe geri adım attı ancak tutumundan vazgeçmedi.
Saldırgan aracılar, işbirlikçiler ve terör örgütleyerek
tutumunu sürdürdü. Şimdi Pasifik’teki egemenlik için Çin’le
çatışmaya hazırlanıyor. Çin’e karşı küresel bir kampanya
başlatmış durumda.
ABD,
Sincan
Uygur’u
küresel düzeyde yürüttüğü bölme politikasının bir parçası
olarak kullanmaktadır. Bu kullanım yeni de değildir. NATO’yu
kurduktan sonra pekçok yerde yaptığı gibi, Sincan’da da eyleme
geçti. 1950, 1953, 1958, 1962, 1965 ve 1968’de altı kez
karışıklık çıkarmaya çalıştı. Başarılı olamadı ancak
tutumundan vazgeçmedi. Ellili ve atmışlı yıllar, Yeni
Dünya Düzeninin kuruluş,
sosyalist bloğa ve Çin’e karşı savaşımın yoğunlaştığı
yıllardı.
Amerikalılar,
uzunca bir süre Sincan Uygur’a yönelik doğrudan bir girişimde
bulunamadı. Dışarda yaşayan Uygurlulardan işbirlikçi yetiştirip
bunları örgütlemeğe çalıştılar. 1992’de, Rıza
Bekin adlı
Türk Ordusundan emekli bir General, İstanbul’da bir vakıf kurdu
ve Doğu
Türkistan Milli Kurultayı diye
bir kurultay düzenledi. Rıza
Bekin, 1949'da Almanya’da askeri istihbarat, 1953'te ABD'de subay muharebe, 1959'da yine ABD'de stratejik
istihbarat konularında eğitim almış Uygur kökenli bir subaydı.
İstanbul’daki
kurultaya benzer bir kurultay Almanya’da Münih’te yapıldı. Bu
iki kurultay ve başka küçük kurultaylar, 2004’te
birleştirilerek Dünya
Uygur Kurultayı
oluşturuldu. Başkanlığına ABD Enformasyon
Ajansı
başta olmak üzere Batının hemen tüm haberleşme kurumlarıyla
çalışan Erkin
Alptekin
adında
Uygur kökenli bir kişi getirildi. Aynı yıl, Sürgündeki
Doğu
Türkistan Hükümeti kuruldu.
Erkin
Alptekin,
yalnızca
Uygur
sorunuyla değil, Çin’e karşı hemen tüm etkinliklerde yer aldı.
Örneğin, yanına Tibet’ten ve İç Moğolistan’tan kaçan kimi
ayrılıkçıları da alarak, “Doğu
Türkistan, Tibet, İç Moğolistan Federasyonu” adlı
bir örgüt
kurdu.
Daha sonra ABD’nin desteğiyle küresel düzeyde etkinlik gösteren
ve ayrılıkçılığı yayan “Temsil
Edilmeyen Ülkeler ve Milletler Örgütü”nü
kurdu. Kürtleri de içine alan bu örgüt, küreselleşme
ideologlarının; “küçülme”,
“parçalanma” ve
“kabileselleşme” söylemleriyle
“1000
ülkelik bir Dünya” olarak
tanımladığı
yeni dünya düzeninin ayrılıkçı politikalarını yürüten bir
örgüttü.
Dünya
Uygur Kurultayı’nın
bugünkü
Başkanı Rabia
Kadir adında
Eski Çin yurttaşı Uygurlu bir kadındır. Ülkesinde casusluktan 8
yıl ceza almış, ABD’nin ısrarlı ricasıyla salınmıştı.
Şimdi aynı Fetullah
Gülen gibi,
ABD Hükümeti’nin koruyuculuğu altında orada yaşıyor. Sincan
Uygur’daki ayrılıkçı eylemleri yönetmeye çalışıyor.
Terör
ve Urumçi Olayları
ABD,
Orta
Asya ülkelerinin Sovyetler Birliği’nden ayrılmasıyla buradaki
varsıllığın sahipsiz kaldığına inandı ve Orta Asya’ya
girmeğe karar verdi. Bu karar, bölgede ve özellikle bölgenin
büyük ülkesi Sincan Uygur’da yeni bir terör dalgasının
yayılmasına neden oldu.
2008
yılında düzenlenen Yaz
Olimpiyatları, tüm
dünyada büyük beğeni kazanmış, Çin’in eriştiği teknik ve
toplumsal düzey görkemli bir gösteriyle ortaya konmuştu.
Ekonomistler, küreselciler dahil, Çin’deki ekonomik gelişmenin
“başdöndürücü”
bir
hızla sürdüğünü ve yakında ABD’yi geçeceğini söylüyordu.
Urumçi
olayları bu dönemde, 2009’da ortaya çıktı. Uzun süren
kışkırtmalar sonunda çatışmaya hazırlanmış bir küme, bir
gözaltı olayını bahane ederek gerilimi etnik çatışmaya
çevirdi. Yönetim binası önünde gösteri yapmak isteyen bir küme,
güvenlik güçlerince gözaltına alınca olaylar başladı.
İnternet iletişimi, özellikle yurtdışı bağlantısıyla
kışkırtmada etkili olmuştu. Uygur kökenliler, Çinlilere
saldırmış; 14 ev, yüzlerce araba yakılmış, 200 dükkanı
tahrip edilmişti. Güvenlik güçleri duruma müdahale etmiş, 183
kişi yaşamını yitirmişti. Ölenlerin 46’sı Uygur 137’si Çin
kökenliydi.
Urumçi
olayları
üzerine, yazılı ve görsel basında Batı merkezli yalan ve
yanlışa dayalı büyük bir kampanya başlatıldı. Dünya
Uygur Kurultayı ve
onun başkanı Rabia
Kadir,
bu kampanyada yoğun biçimde kullanıldı. Rabia
Urumçi’de
3
bin Uygurlunun öldürüldüğünü açıkladı. Uluslararası
Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü, İslam Konferansı
gibi
malum örgütler, olayı şiddetle kınadılar. TC Başbakanı Recep
Tayyip Erdoğan,
olayı “vahşet”
olarak
niteledi
ve
“Sincanda
Müslümanlara karşı soykırım uygulandığını”
söyledi. Çin Hükümeti, bu açıklamayı “akla
ve mantığa uymayan” sözler
olarak niteledi.
Urumçi
olayları
üzerine Reuters
Haber Ajansı’nın
tutumu,
Batı basının genel yaklaşımına bir örnektir. Reuters,
bir
küme sivilin çok sayıda silahlı polisle çevrilmiş bir fotoğraf
yayınladı. El
Cezire Televizyonu’na
çıkan
Rabia
Kadir fotoğrafı
göstererek, Urumçi’de
orantısız
güç kullanıldığını söyledi. Oysa, fotoğraf başka bir olaya
aitti ve Sauthern
Metropolis Weekly’de
daha
önce yayınlanmıştı. Reuters
bu
yayın nedeniyle okuyucularından özür diledi.
Benzer
nitelikte yayın yapan ancak özür dilemeyen yayın organları da
vardı. Türkiye’de; Hürriyet,
Milliyet, Posta, Radikal ve Sözcü, ölülerle
dolu bir fotoğrafı, 7 Temmuz’da “Sincan’da
Müslüman Katliamı” başlığıyla
birinci sayfadan verdi. Bu fotoğrafın, Çin’in başka bir
bölgesinde, Hangcau’daki
bir
trafik kazasına ait olduğu ortaya çıktı. Bu gazeteler
okuyucularından özür dilemedi.
2014
Olayları
Urumçi
olaylarından
sonra merkezi hükümetin aldığı birleştirici kararlar, olayların
durulmasını sağladı, ekonomik gelişme gözle görülür bir
gönenç yükselmesine yol açtı. Ancak, Çin’in ABD ekonomisini
geçtiği 2014’te olaylar yeniden başladı.
Bu
kez, olaylar nitelik değiştirmiş, kitlesel eylem gücünü yitiren
ayrılıkçı devinim, terör eylemlerine girişmişti. 1 Mart
2014’te, ülkenin Güneyindeki Kunmink’te,
elleri
palalı 8 kişi istasyonda savunmasız 37 kişiyi palalarla öldürdü.
“Çin’in
12 Eylül’ü” diye
tanımlanan bu kırım, Çin’de büyük bir öfke dalgasının
yayılmasına neden oldu.
22
Mayıs 2014’te, Urumçi’de
pazara
yapılan bir canlı bomba saldırısında, her iki etnik kökenden 39
kişi öldü.
Uygurların
Sahip Olduğu Haklar
Sincan
Uygur Özerk Bölgesi,
1984’te çıkarılan, “Bölgesel
Etnik Özerklik” Yasasının
tüm koşullarından yararlandığı gibi, bölgeye özel kimi ek
ayrıcalıklara da sahiptir. Sincan’da yaşayan Çin kökenliler,
“Uygurların
kendilerinden daha çok hakka sahip oldukları için” ciddi
düzeyde rahatsızdırlar.
Uygurlar;
eğitim, siyaset, aile planlaması, yargı bağımsızlığı
uygulamalarında seçenekli politikalara sahiptir. Yönetim
organlarına yüksek temsil, tek çocuk politikasından muafiyet,
üniversite sınavlarında ek puan, Uygurların kullandığı
ayrıcalıklardandır.
Urumçi
olaylarından
hemen sonra, Sincan Uygur’un geleceği için tarihi önemi olan,
Birinci
Sincan Ulusal Çalışma Konferansı
düzenlendi. ÇKP’nin tüm önder kadrosu, Hükümet, üst düzey
askeri ve sivil görevlilerin katıldığı Konferansta, “Kalkınmada
Sıçrama” adı
verilen bir program kabul edildi. ÇKP, programın başarıya
ulaşması için olanaklarının tümünü kullanacağını açıkladı.
Konferansta,
Sincan Uygur’daki kişi başına düşen ulusal gelirin 2015’e
dek, ülke ortalamasına çıkarılması kararlaştırıldı. Alınan
kararlara uygun olarak, azgelişmiş olan Güney Sincan’a 350
milyar dolarlık sabit yatırım yapıldı. Sinopek
Petrol, Cahina Petrol gibi
enerji devleri, vergilerini Sincan’da ödemeye başladı. Üstelik
vergiler artık, miktar bazlı olarak değil katma değer biçimiyle
ödenecekti. Bu uygulamayla iki şirketin Sican’da ödediği vergi
6 kat artmıştı.
Sincan
Uygurlu şirketlere, kapsamı geniş vergi bağışıklığı
(muafiyeti) getirildi. Vergilerde indirim yapıldı. Orta Asya’ya
açılan kapı durumundaki Kaçgar
serbest
ekonomik bölge ilan edildi. Sincan’daki devlet kuruluşlarında
çalışanların yüzde yetmişini Uygur kökenli olması
kararlaştırıldı.
2010’da
Pekin’de yapılan ve Sincan Uygur bölgesinden 19 toplum önderinin
de katıldığı, Sincan
Kalkınma Konferansı düzenlendi.
Konferansta,
gelişkin Doğu
illerinin Sincan’a bütçe desteği vermesi kararlaştırıldı.
Şanghay,
bütçesinin yüzde 0,6’sı Sincan’a ayrıldı. 2011’de bölgeye
1,4 milyar dolar aktarıldı.
Turistlere
Saldıranlara Öğüt
Gazetelerin
yazdığı doğru ise, “Uygurları
ezen”, “Müslümanlara işkence çektiren”, “Doğu
Türkistan’ı sömürgesi yapan” Çin’e
karşı kitlesel gösteriler yapıyor, denetimden çıkan bir öfkeyle
ona buna saldırıyorsunuz. Türkiye elden giderken, yirmi yıldır
evinizden çıkmadınız, şimdi sokağa çıkıyor, “çekik
gözlü” turist
dövüyorsunuz.
Türkiye
AB ve ABD’ye tutsak olurken, ceza yasalarından Türklüğe ve
ulusal değerlere hakaret çıkarılırken, ulus malları
özelleştirme adıyla peşkeş çekilirken, yabancılara toprak
satışı sürerken, madenlere el konulurken ses çıkarmadınız.
“Çözüm
süreci”
adıyla terörün canlanıp güçlenmesini, askerin kışlada
tutulmasını, ordunun en değerli subaylarının tutsak edilmesini,
yolsuzlukları yalnızca izlediniz. İlkokullarda okunan ve Türk
töresini yansıtan andın yasaklanmasına, “Türk
milliyetçiliğini ayaklar altına alacağım” sözlerine,
Fırat
Yılmaz Çakıroğlu’nun
öldürülmesine kayıtsız kaldınız. Kıbrıs çözülmeye gider
Yunanistan’ın adalarımıza el koyarken, Suriye’de teröristlere
silah gönderilirken, eğitilirken sustunuz. Türkmenlerin
yurtlarından atılmasına, etnik temizlik yapılmasına, Kürt
koridorunun ilerlemesine karşı çıkmadınız.
Şimdi;
“Doğu
Türkistan’da Müslümanlara oruç tutturulmuyor”
yalanıyla sokağa çıkıyor, eylem yapıyorsunuz. Çok dikkatli
olmalısınız. Ülke bölünmeyle karşı karşıya. Genç, dinamik
ve atılgan insanlarsınız. Anadolu’nun yoksul halkının yanında
yer alıp ülkemizin esenliğe çıkarılması için
çalışabilirsiniz. Türkiye’yi yüceltecek onurlu savaşımda
yerinizi alabilir, Atatürk’ün
kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni koruyabilirsiniz. Emperyalizmin
oyununa gelmeyin. Sanal düşmanlar yaratmayın. Hastalıklı
siyasetlerden uzak durun. Gerçekleri görmeğe çalışın. Okuyun,
araştırın, irdeleyin. Dünyayı tanıyın. Dostun ve düşmanın
ayırdına varın, bilinçli olun. Olası müttefikleri şimdiden
kaybetmeyin.
cin'de liselerde muthis bir uyum, disiplin, ve insanlik var, cok az kaynakla ogrencilerini cok iyi yetistirebiliyorlar, kucuklere sevgi ve buyuklere, ogretmenlere saygi var, kultur var, cok ileri bir medeniyet, bu acidan Turkler gibi, Turkiye gibi, Asya'da batinin bir savas kazanma ihtimali yok, cin'in ve asya'nin liderligini ve gelecegini gormemek icin aptal olmak gerekiyor, abd kamcatkaya cikti komunist devrimine karsi, bati cin'in safligindan yararlandi, cin'de ayni osmanli gibi, sosyal tabaka ve irkcilik uygulayan polis sistemi yoktu, bunlar vahsi batidan cok daha ileri medeniyetlerdi, amerikali yerliler de oyle, osmanli da oyle, kendi halkini bile pis sehirlerde fabrikalarda somurerek dunyayi somurdugu gibi karsilamiza cikan vahsi bir bati ile karsilastik, bati halen irkcilik uzerinden isliyor, kapitalist sistemin kokeni bu, bati yenildikten sonra dogu dunya liderligini aldiktan sonra bu sinifci, irkci sistem son bulacak. amerikali turkler maalesef poker suratlilik ile, sosyal statu sergilemek icin amerika gerceklerini anlatmiyorlar, su anda 7. sinif vatanda durumundalar, super irkci fasist orwelian bir propaganda makinasinin icinde yasiyorlar, 50li yaslarinda buyuk bir saglik sorunu ile karsilasmamis birine raslamadim, gundelik irkcilik va fasism insanlarin ruhuna islemis, insanin kalbi ve beyni dayanamiyor bu kadar insanlik disi , yalan , dolan hipokrasi sistemine. script elinize veriliyor , buna gore konusup hareket etmediniz mi bir geleceginiz yok. yalanlari tekrarlayip beyaz adama super kolelik yapmadikca hayat yok kimseye amerika'da cunku insanlar da, sistem de super fasist, insan karsiti, hic bir sansiniz yok, birakmiyorlar, zenirliyor olduruyor, her turlu yalan ve dolan ile saldiriyorlar, polis, hukuk hepsi bu sistemin bilincli katilimcilari, hersey palavra. bati dogunun ustunlugunu, bilgeligini bilmiyorr, katliam ve somuru ile kurduklari medeniyetsizligi demokrasi ve insan haklari medeniyeti diye satiyorlar, satin aliyorlar, koleler var, kole suruleri var, para ile herseyi yapan, her milletten koleleri var, dolar icin her seyi yapabilecek kadar super psikopatlar var, sistem boyle donuyor, askeri guc ile desteklenen dolar, dolar ile satin alinan ve kolelestirilen bir dunya, bir hirsizlik, katillik sistemi, tepede ahtapot gibi herseyi para ile kontrol eden bir psikopat toplulugu var, tanri inanclari olmadigi icin super psikopatlik yapiyor, insani her acidan, biyolojik, ilac, saglik,egitim kontrol altina aliyorlar, hedefleri butun insanligi kolelestirmek, mutlak kontrol altina almak, 11 eylul hacli seferleri olarak, asya'ya karsi olarak, dolar icin...askeri-politik-kulturel operasyon olarak yapildi. muthis bir kulturel, bilgisel algi operasyonu yapiliyor muslumanlara karsi, medeniyet kuruyorlar bu yalanlar uzerine, cunku medeniyetleri yok , katliam ve kolonizasyon ve somuru uzerine irkci, insan karsiti bir sistemleri var, akil sagliklarini tamamen yitirmis, muthis bir psikolojik operasyon altindalar. maalesef turkiye'de elitler araciligi ile, neoliberal yapida, ayni sistem uygulaniyor. turkluge ve muslumanliga, kendi karakter ve kulturumuze geri donmemiz gerekyor. maalesef gunah cikaranlar musluman degil, turkluk ve tanri'nin mesaji siliniyor. farkli kostumler ile ayni oyunu oynuyorlar. ilk once dogu ve asya liderligi, sonra esitlik, kardeslik. bati yenilmeden olmaz bunlar.
YanıtlaSilSevgili Atalay, yorumun çok nitelikli. Yayınlansa çok iyi olur. Örneğin, facebook hesabıma okur paylaşımı olarak göndersen yorumundan birçok kişi yararlanabilir.
YanıtlaSilistediginiz gibi alip paylasabilirsiniz, bir entellektuel hak talebim yok, facebook hesabimi kapattim, soylemeyi unuttum, Amerika'da New York'ta liselerde ogrencilerin yarisini mezun edemiyorlar, mezun olanlar da mahvolmus durumda, mezuniyeti haketmemiz, egitilememis ve cahil durumda, bunun nedeni super irkcilik ve sinifcilik, ogrenciler guruplasiyor, gecinemiyor, kabadayilik, ezme, psikopatlik kulturu, bunlar Amerika'nin kulturel nitelikleridir, Amerikan toplumunun yarisi ya kacak gocmen, ya deri rengi nedeniyle, ya alt sinif oldugu icin, sosyal sinif ve statu yoklugundan ki bunun nedeni irkcilik ve sinifcilik, gundelik hayatini super kole olarak gecirir, gunu zor kurtarir devlet yardimlari ve minimum maas ile, her turlu ekonomik ve cinsel somuruye aciktir, hukuk sistemi icinde hic bir hakkini savunamaz ve talep edemez durumdadir, gunluk olarak asagilanir ve somurulur, cunku irkci ve sinifci sistem ona karsidir, hakim, savci, avukat, hepsi cooook tarafli davranir, yalanlar ve dolanlar ile hic bir hakkini elde etmesine izin verilmez. Amerika zaten yalan dolan cal oldur kulturudur. buna demokrasi ve insan haklari denir, hollywood ile cok farkli imaj cizilir. empati ve sempati dolu karakterler ve doktorlar gosterilir, halbuki amerika'daki bu sistem (turkiye'de de uygulanan bu sistem) sosyopat ve psikopat yaratmak icin, halki bolmek ve gucsuzlestirmek icin dizayn edilir ( bunun temel nedeni yahudi problemidir, yahudiler amerika'nin ruhunu ele gecirmis durumdadir, beyinler ve kalpler yahudiler tarafindan dizay edilir, bir yahudi 10 amerikaliyi maymun gibi oynatir, 500 bin super guclu ve etkili yahudi vardir, dunyaya yeter bu kadari, ogretmezler, kendi cocuklarini egitirler, butun pozisyonlari ele gecirirler, sorunlari temelinde tartisilamaz yahudi problemi vardir, bu kultur icin de ermeniler de psikopatliklarini yansitmak icin turkleri hedef secer, toplum vahsi olunca boyle bir psikoloji oluyor, turkler bir kac ay icinde sosyopatligi secer ve uygular, bir kac yil icinde herkes psikopatligi ogrenir ve uygular, surekli etraflarindakileri asagilama ve ezme geregi duyulur psikolojik tatmin icin, bunun nedeni hapishane kulturu, vahsi kulturdur, kultur ve insanlik yoktur) Amerika televizyonda gorulenden cok farkli bir yer. arabasi ve evi iki kati olan bir turkun hayat standarti turkiyedekilerin onda biri kadardir, cunku gunluk ezme , asagilama, ve irkcilik kulturu icinde bir de muslumanlarin seytanlastirilmasi eklenince, zaten vahsi bu kulturde , turk demek de en kotu musluman demek, cok kotu ve dayanilmaz bir muamele goruluyor etraftan, beyin kanamasi gecirmeden, kalp krizi gecirmeden, kanser olmadan 50li yaslarini geciren turklere rastlamadim. faturasi cok agir oluyor, 11 eylul sonrasi cok daha agir. neyse, yuzde elli super kole, yuzde doksan kole, yuzde on yonetici, yuzde bir dizayn edici, karar verici, yaratici konumunda, ulkenin yuzde ellisi turklerin yasayamayacagi kadar sosyal olarak iflas etmis durumda, liselerin mezuniyet orani yuzde elli, mezun olanlar da niteliksiz, cunku vahsi, insanlik olmayan ortamda okuyamiyor cocuklar, savas makinasi, dolar, ve beyin gocu ile ayakta duruyorlar, bu vahsetin disari yansitilmasi gerekiyor, cunku toplum yok , millet yok, propaganda kulturu var, orkestre etme kulturu var halki, beyin yikama, o yuzden cok tehlikeliler, orta dogu icin ne planladiklari anlamak icin 11 eylul, isid gibi musluman karsiti operasyonlara bakmak gerekiyor, medeniyetsizlikleri ile medeniyet kurdular muslumanlari seytanlastirarak, dusman tanimlayarak, cunku negative identification huylari var, cunku kendi kisilikleri ve kulturleri yok, birseylere karsi tanimliyabiliyorlar kendilerini, cunku kendileri oldurme, calma, cirpma, yalan, dolar, palavra, aldatmaca kulturu, bu yuzde muslumanlar vahsi, demokrasi karsiti, ozgurluk karsiti olarak tanimlanip , bunun uzerine medeniyet insa ediliyor, kultur insa ediliyor, olmayan ulke insa edliyor.
YanıtlaSilSevgili Atalay, blogda daha önce yayınladığım, "Çözülen İmparatorluk ABD" adlı yazımı yenilemek istiyorum. Okuyup görüşünü bildirirsen sevinirim.
YanıtlaSilhemen okuyacagim, ingiltere gibi olacak, etkisiz bir guc olacak, hindistan'i kafalamak ve Cin'e karsi kullanmak, Turkiye'de yaptiklari gibi ele gecirmek ve mutlak somurge yapip, oradan Asya'da etkili olmak ve bir gelecek elde etmek istiyorlar. algi operasyonlari yapiyorlar. 11 eylul, siyonist kuresel bankerler tarafindan ( amerikan merkez bankasi ), dolar basma gucunu korumak icin ( ayni zamanda hacli seferleri ) yapildi, cunku bankerler altinlari varmis gibi yapip dolar bastilar. dolarin omru uzadigi icin butun savaslar bedavaya geldi. dolar, savas makinasi, ve propaganda makinasi ( hollywood, media ) ile donen bir makina. her acidan iflas etmis durumda, beyin gocu ile teknolojik yapi ayakta durabiliyor. sosyal, politik, ve moral acisindan tamamen iflas etmis durumda. bu yuzden dusman tanimlamak gerekiyor, negative identification, vahsi muslumanlarin zitti olarak bir kimlik ve kultur tanimlayarak ayakta kalmak ve bunun uzerine medeniyet insa etmek planlari var. iran'i bombalamak, muslumanlara karsi topyekun bir savasa girmek, orta doguyu almak ve kolonilestirmek, ve boylece Asya'yi da korkutup sindirip kontrol altina almak gundemde. butun orta doguyu vahsi bolunmus etnik ve dini olarak savasan bir bolgeye donusturme planlari var onumuzdeki 30 yil icinde, yokedilmesi gereken bir medeniyet olarak tanimlayacaklar orta doguyu ve muslumanlari. askeri guc, savas makinasi, dolar makinasi kaldi geriye, bunu sonuna kadar kullanmak istiyorlar. cok tehlikeli bir durum var, cikis yollari ariyorlar. Turklerin uyumamasi gerekiyor bu gecis doneminde.
YanıtlaSilÇok ilginç. Sanki yazıyı siz değil de komünist çin propaganda merkezi yazıp servis etmiş. Türk kanı taşıyan birisi nasıl olur da Doğu Türkistanı çine gözü kapalı yem eder? Doğu Türkistanda uygur nüfusu bir zamanlar yüzde doksanlara yakınken çinlikerin iç göç politikasıyla bugün uygurların nasıl azınlık konumuna düştüğünü nasıl görmezsiniz. 1950 lerde çin ordusu neden D.Türkistana girdi, Uygurlar neden Sultan Abdülhamide bağlılık sancağı gönderdi, işgal de mi yalan, Abdülhamide bağlılık ta mı Amerikan oyunuydu, yurtlarını terk eden on binlerce Uygur da mı ABD oyunuydu yapmayın lütfen. Tibetlilerin verdiği bağımsızlık mücadelesi de mi yalan, çinin tibette türkistanda ne gibi işgal hakkı var? Benim uygur arkadaşlarım var çinde kendi tarihleri hakkında en ufak bilgileri yok. Eski uygurca sözlük vermek istedim korkudan onu bile çine götüremediler Türkiyede bıraktılar. Cep telefonlarındaki resimleri dahi çin polisi tek tek inceliyor üstelik bunlar kız öğrenciler siyasetle ilgileri yok. Doğu türkistanda sağlam cami kalmamış çin hükümeti onarım ödeneği vermiyor. Kurşuna dizilen binlerce Tibetli rahibin Altay Dağlarında çin işgaline kahramanca direnirken idam edilen Osman Baturun hesabını kim verecek? Komünist çin devriminin politikaları sonucu açlıktab ölen milyonlarca çinliye karşın çin devrimini nasıl olur da zafer gibi yansıtırsınuz? Çin insan haklarının dünya üstünde uğramadığı tek büyük ülkedir. Türk tarihini iyi okumamışsınız. Çinin yönetimi altına girip te yok olmayan tek Türk topluluğu yoktur. Sistematik katliamlar kültür emperyalizmi ve zorunlu göçler çinin tarihi stratejileridir. Doğu Türkistan çöllerinde yapılan çin nükleer denemelerden haberiniz var mı? Uygurların radyasyona maruz kaldığını biliyor musunuz? Bin beş yüz yıllık kaşgar kentinin sistematik olarak yok edilip yerine plaza ve uydu kent projelerinin yapıldığını biliyor musunuz? Uygurları asimile etnek için uygurlarla evlenecek çinlilere ekonomik teşvikler sağlandığını biliyor musunuz? Uygur kızlarının çinin içlerine çalışmak vaadi ile otobüslerke götürülüp çinli kadın tüccarlarına pazarlandığını biliyor musunuz? Çünkü çin kadın pazarında uygur kızları değişik görünümlerinden ötürü daha çok alıcı buluyor. Uygur çöllerinin altındaki zengin petrol yatakları çin tarafından sömürülürken uygurlar at arabalarında kerpiç evlerde sefalet içinde yaşıyorlar. Altay dağlarında çin tarafından sömürülen devasa altın rezervlerinden söz etmiyorum bile. çinliler ve farslar Binlerce yıldır aralıksız ölümüne savaştığımız iki büyük düşmanımız. Ruslar ise bu sıralamanın son bin yıla yakınlık sürecini oluşturuyorlar.
YanıtlaSil