Dünyanın
‘süper
gücü’
ABD, bugün giderek ağırlaşan toplumsal sorunların etkisi
altındadır. Üretimsizliğin ve mali sermaye ticaretinin yol açtığı
ekonomik açmaz, kamusal yaşamın her alanında kalıcı bozulmalar
yaratıyor. Bir zamanlar yaşam biçimi ve varsıllığıyla ‘göz
kamaştıran’
ABD, bugün “ikinci
sınıf bir ülke olma”
çekincesiyle karşı karşıya. Başka uluslara “sermaye
ve teknoloji bağımlılığı”
artıyor. Nüfusun “yüzde
10’u açlık sınırında”.
Her üç çocuktan birinin “17
yaşından önce bir kamu yardımına gereksinimi var”.
35 milyon Amerikalı “sağlık
sigortasından yoksun”.
Her yirmi beş dakikada bir cinayet işleniyor. Bütçe açıkları
ve devlet borçları hızla artıyor. Eğitim düzeyi düşüyor...
Bunları Amerikalı uzmanlar söylüyor. Amerika’daki gelişmeler
izlenmelidir. Çünkü ABD hala dünyayı etkileyen bir güçtür.
Ülkemizdeki sorunları çözmek için dünyayı tanımak, her
gelişmeyi dikkatlice izlemek gerekir. Amerika’daki gelişmeler, bu
nedenle izlenmeli ve öğrenilmelidir. Aşağıdaki yazıyı bu
amaçla yayınlıyorum.
“İkinci
Sınıf Ülke...”
Gelişmiş
Batı ülkelerinde, bugün çok yönlü ve yüksek boyutlu ekonomik
ve sosyal bir bunalım yaşanmaktadır. Bunalımın yıkıcı
sonuçları, başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın tüm azgelişmiş
ülkeleri üzerine yıkılmak isteniyor. Batılı devletler bunda
kararlılar. Başka çareleri yok. Ekonomik ve sosyal yaptırımlardan
sonra askeri güçlerini de herhangi bir uluslararası anlaşmaya
bağlı kalmaksızın kullanmaya başlamalarının nedeni budur.
Amerikalı
yatırımcı, banker, eski hükümet görevlisi ve Massachuesetts
Teknoloji Enstitüsü’nün
(MIT) dekanlarından küreselleşmeci profesör Jeffry
E. Garten
ABD’nin bugünkü durumunu kaygı ile şöyle açıklıyor: “ABD
bugün ikinci sınıf bir ülke olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Yaşam standartı, sürekli düşmektedir, toplumsal karışıklık
ve başka uluslara sermaye ve teknoloji bağımlılığı
artmaktadır. Nüfusun yüzde 10’u açlık sınırındadır. Her üç
çocuktan birinin on yedi yaşından önce bir kamu yardımına
gereksinimi vardır. 35 milyon Amerikalı sağlık sigortasından
yoksundur. Her yirmi beş dakikada, bir cinayet işlenmektedir.
Federal bütçe açıkları hızla artmaktadır. Eğitim düzeyi
düşmüştür, toplumun fiziksel alt yapısı çökmekte, teknoloji
temellerimiz hızla aşınmaktadır. Bankalarımız karışıklık
içindedir, siyasal kutuplaşma, sinizim yayılmakta
(Sinizm: insanın erdem ve mutluluk için hiçbir değere sahip
olmaması. y.n.), ulusal
yönetim zayıflamaktadır.” 1
CIA
görevlisi Graham
E. Fuller’in
ABD için kaygıları Garten’den
farklı değil: “ABD
eğer, ekonomik ve toplumsal sorunlarını çözmede başarı
gösteremezse, Birleşik Devletler’deki etnik yapı Amerikan
Demokrasisi’ni tehlikeye düşürecek ölçülerde çatlatacaktır.”
2
Bir
başka Amerikalı ekonomist, J.
Bradford De Long,
ABD ekonomisinden, eskiye özleme dönüşen bir umutsuzlukla söz
ediyor ve şöyle söylüyor:“Amerikan
kapitalizminin kalp nakline gereksinimi var. Amerikan kapitalizminin
can damarı haline gelen finansman ticareti yapanların tasfiye
edilmesi ve Amerikan endüstrisinin yeniden doğuşunda can damarı
işlevini üstlenebilecek olan gerçek kapitalistlerin onların
yerini alması gerekiyor.
Amerika’nın
eksiği;
eski
tarz kapitalistlerden, yeni teknolojiler icat eden ve kişisel
varlıklarını, kurdukları şirketlerden edinen büyük
yatırımcılardan yoksun olmasıdır. Amerika artık onları
yitirmiş durumda. Henry Ford, IBM’in Thomas J.Watson’ı ve
J.P.Morgan gibi adamlar, tarihteki en büyük ekonomik gücü, en
yüksek yaşam standartını yaratan sistemin can damarlarıydı.”
3
“Kumarhane
Ekonomisi”
De
Long’ın,
Amerika Birleşik Devletleri’ni “kalp
nakline ihtiyaç duyulacak”
düzeyde ölümcül hasta olarak görmesine yol açan ve
üretimsizlikten kaynaklanan sorunlar; ABD kadar olmasa da tüm
gelişmiş ülkeleri etkisi altına almıştır. “Parayla
para kazanmak”
global ekonominin temel özelliği haline gelmiştir. Uluslararası
para piyasalarında; döviz işlemleri, bonolar, master cardlar,
“paranın
yeniden paketlenip satılması”
için olağanüstü becerikli araçlar haline getirildi. Günün
yirmi dört saati, trilyonlarca dolar, dünyanın belli başlı döviz
piyasalarında, saniyenin binde biri oranında hızlarla dönüp
duruyor. Bu dolaşımda para, kendisini “iyi”
kullanan sahibine “büyük
bir bağlılıkla”,
az riskli ve zahmetsiz yeni paralar getiriyor. John
Maynard Keynes’in
deyimiyle “kumarhane
ekonomisi”,
dünyanın en etkin gücü haline geliyor.
Amerikan
Bank Of International Settlement’ın
verilerine göre, dünya üzerinde bir ülke parasının bir
başkasına çevrilmesi biçimindeki uluslararası mali dolaşımının
günlük hacmi 1991 yılında 640 milyar dolardı. Bu miktar 1995
yılında 1,5 trilyon dolara çıktı. Bu muazzam para hacminin
yalnızca yüzde 10’u, yabancı mal ve hizmet satın alma
gereksinimlerinden doğan, normal döviz ticaretine aittir. Geri
kalan yüzde 90 pay, hergün spekülatörler, borsa cambazları ve
kredi uzmanları tarafından yönlendirilmektedir.4
“Gereğinden
Çok Küreselleşme”
Mali
sermaye, Batılı ekonomistlerin deyimiyle, “gereğinden
fazla küreselleşmiştir.”
Bunun doğal sonucu, üretimsizlikten kaynaklanan; işsizlik, ücret
düşüklüğü, alım gücündeki global düşüşler ve küresel
bunalımlardır. Mali sermayenin ekonomi üzerindeki egemenliği ne
ilginçtir ki artık, gelişmiş ülke yöneticilerini de rahatsız
ediyor. İsviçre’nin kayak merkezi Davos’ta, 2 Şubat 1999
tarihinde toplanan “Dünya
Ekonomik Forumu”’nda
konuşan Almanya Başbakanı Gerhard
Schröder
şunları söylüyor: “Spekülatörler
ulusal ekonomileri yıkıma sürüklüyorlar, binlerce insanın
ümitlerinin yıkıldığını görüyoruz. Dünya ekonomisinde
istikrarsızlığa yol açan; spekülatif sermaye hareketleri ve
küresel finansal yapı üzerinde, zaman geçirmeden bağlayıcı
önlemlerin alınması gerekmektedir.” 5
OECD’nin
bir araştırmasına göre, G–7 adı verilen en gelişmiş yedi
ülkede devlet borçlarının GSMH’ya oranı, 1983–1989 arasında
yılda ortalama yüzde 2.5 artıyordu. Bu artış, 1989–1994
arasında yüzde 5.2’ye çıktı.6
Bu gelişme, Dünya Bankası Direktörü E.
Stern’e
göre; dünya ekonomisini 16 trilyon dolarlık bir “kumarhaneye”
çevirmiştir. Bu “kumarhanede”
para çevirenler, artık finansal sermayeyle de sınırlı değildir.
Bir zamanların “sanayi
imparatorlukları”
olan ülkeler; bugün, “çağdaş
tefeciler”
haline gelmişlerdir. Üretim alanında istihdam azalmıştır.
İnsanlar kendilerine sanayi dallarında değil, özel beceri ve
eğitim gerektirmeyen hizmet sektörünün alt birimlerinde iş
bulabilmektedirler. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1950 yılında
toplam işgücü hacminin yüzde 50’si üretimle ilgili alanlarda
çalışırken, 1991 yılında bu oran yüzde 16’ya düşmüştür.7
1980–1990 arasında, hizmet sektöründe çalışanların, üretim
sektöründe çalışanlara göre artış oranı yüzde 1650’dir.8
Son
elli yılda; para, tahvil ve hisse senedi piyasalarındaki işlem
hacmi olağanüstü artmıştır. Bu tür spekülatif işlemlerin
global toplamı, iki dünya savaşı arasında mal ticaretinin iki
katı iken, bu miktar 1990 yılında 50 katına çıktı.9
Yalnızca New York’ta, 1986’dan 1994’e kadarki 7 yıl içinde
döviz ticareti yüzde 40 arttı.10
Mali sermaye yatırımlarını gerçekleştirenler artık yalnızca
finans şirketleri değildir. Üretim şirketleri de yoğun bir
biçimde faizciliğe yönelmişlerdir. Amerikan sigara devi Philip
Morris,
1984 yılında, ABD dış ticaret açığının doların değerini
düşüreceğini tahmin ederek 2 milyar doları dövize çevirdi ve
bu yolla üç yılda 400 milyon dolar kazandı.11
Amerikan
Yaşam Biçimi; Yok Olan “Mutluluk”
Üretimden
uzaklaşan gelişmiş ülkeler, bu uzaklaşma oranında, işsizlik ve
işsizlikten kaynaklanan sosyal sorunlarla karşılaştılar. Yönetim
sistemindeki çözülme ve “demokrasinin”
çöküşü, Amerikan yaşam tarzının bilinen geleneklerini teker
teker ortadan kaldırmaktadır. Dünyadaki benzerlerinden daha yüksek
standartta yaşayan orta sınıftan Amerikalılar, eski “mutlu”
günlerini artık yitiriyorlar ve kitleler halinde alta doğru sınıf
değiştiriyorlar.
Ekonomik
ve siyasal çözülme, büyük boyutlu yeni sosyal sorunlar
yaratıyor. Düzensiz ve örgütsüz bir sosyal çatışma toplumun
her kesimine yayılıyor. Cinayet olayları sürekli yükseliyor.
1990 yılında cinayete kurban gidenlerin sayısı bir yıl öncesine
göre yüzde 30 daha fazlaydı. ABD o yıl, her yüzbin kişide 10.5
cinayet oranıyla dünya birincisiydi. 1980’ler boyunca adli işler
için yapılan harcamalar; eğitim harcamalarından dört, sağlık
harcamalarından iki kat daha fazla arttı. 1970 ile 1990 arasında
sanık sandalyesine oturan Amerikalıların sayısında yüzde 300
artış oldu, Birleşik Devletler, öteki ülkelerle kıyaslandığında
nüfusun daha büyük bir bölümü cezaevinde yaşayan bir ülke
haline geldi.12
Birçok
azgelişmiş ülkede bile denetim altına alınmış olan tüberküloz
hastalığı, hızlı yoksullaşma nedeniyle ABD’nde artmaktadır
ve bu artış son yedi yıl içinde yüzde 18’e ulaşmıştır.13
Kriminal suçlarla ilgili araştırmalar yapan Andrew
H. Malcolm,
The
New York Times’ta
şunları yazıyor: “Birleşik
Devletler’de yeni bir silahlanma yarışı başlamıştır. Bu kez
yarış bir başka ülkeyle değil, Amerikan Polisi ile Amerikalı
suçlular arasında sürüyor. Bu yarışta yalnızca tabancalar ve
küçük çaplı silahlar değil, yarı otomatik silah çeşitleri de
yer alıyor.” 14
Eğitimde
Çöküş
Amerika’daki
kolej ve üniversitelere dünyanın her yerinden yabancı öğrenci
hâlâ geliyor ama, bu okulları bitirmeden bırakan Amerikalı
öğrencilerin oranı yüzde 25’e yakın. Kent merkezlerinde
yeterli eğitim görmemiş gençler arasında işsizlik oranı yüzde
50’yi buluyor.15
Zenciler ve İspanyol asıllılar arasında bu oran daha fazla. Bu
kesim, hiçbir mesleki eğitim görmüyor. Bunların yüzde 60’ının
en az bir kez cezaevine girdiği, kızların yüzde 87’sinin küçük
yaşta gebe kaldığı belirlenmiş. 17 yaşındaki Amerikalıların
yüzde 13’ünün okuyamadığı, yazamadığı ve toplama çıkarma
bilmediği açıklanmıştır. Yetişkin nüfus içinde cehalet daha
da yüksektir. Amerika’daki işçilerin yüzde 30’dan fazlası
okumayı bilmemektedirler.16
Bu saptamaları Amerikan kaynakları yapıyor. 34 milyon Amerikalı
işsiz. Bugün ABD’nde her gece 600 bin evsiz sokakta yatıyor. Bu
sayının 5 yıl içinde 7 milyonu aşabileceği düşünülüyor.17
Fransa’daki evsiz sayısının 600–800 bin olduğu tahmin
ediliyor.18
Gelir
Dağılımında Ara Açılıyor, Halk Yoksullaşıyor
ABD’nin
tarihsel sorunu gelir dağılımındaki aşırı dengesizlik, artmaya
devam etmektedir. Nüfusun en düşük gelirli yüzde 20’lik kesimi
ulusal gelir toplamından, 1970 yılında yüzde 5.4 pay alırken; bu
pay 1989’da yüzde 4.6’ya düştü. Aynı dönemde en zengin
yüzde 20’nin payı ise yüzde 41.5’den yüzde 44.5’e yükseldi.
1970–1980 arasında yoksulluk sınırı altında yaşayan insan,
sayısı yüzde 4 arttı. Bu 10 milyon yeni yoksul demektir.19
1990 yılı resmi verilerine göre Amerikalıların yüzde 14’ü
yani 32 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor.20
Sermaye
Göçü; Fabrikalar Kapanıyor, İşsizlik Artıyor
Amerikalı
araştırmacılar; Amerika Birleşik Devletleri’nde 1969 ile 1976
arasında fabrikaların kapanması ya da üretimin denizaşırı
ülkelere taşınması sonucu, 22.3 milyon kişinin işinden olduğunu
hesaplamaktadırlar.21
Araştırma 70’li yılların tümüne uygulandığında on yıllık
dönemde bu sayının 35 milyona çıktığı görülmektedir.22
Reagan, Bush
ve Clinton
yönetimleri, milyonlarca yeni işyeri açıldığını tekrarlayıp
durdular ama bu işlerin büyük çoğunluğu, perakende satış
elemanı, hemşire, sağlık hizmetlisi, hastabakıcı, hizmetçi ve
garsonluk türünden işlerdi.23
1957–1975
yılları arasında toplanan verilere dayanılarak yapılan bir
araştırmaya göre; işten çıkarılan otomotiv işçilerinden iş
bulabilenler, çalışmaya devam eden arkadaşlarından yüzde 43
daha az ücret almaktadırlar. Çoğu Kmart,
Mc
Donald’s
gibi yerlerde iş bulmuşlardı. Oysa, küreselleşme ideologları;
“bilgi
çağına”
ulaşan dünyada ölmekte olan “bacalı
sanayide”
çalışan işçilerin, yeni yüksek teknolojili endüstrilerde “iyi
ücretli”,
“temiz”
işlerde çalışacaklarını söylüyorlardı. Fabrikaların
kapatılması nedeniyle işsiz kalan New
Englandlı
674 bin işçiden yalnızca yüzde 3’ü yüksek teknoloji
sektöründe iş bulmuştu.24
Amerikalı işçilerin ücretleri 1992 yılında 1973’e göre
enflasyon düşüldükten sonra net olarak yüzde 9 azalmıştı.25
ABD’nde 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ilk kez 1991 yılında aile
gelirleri enflasyonun gerisinde kalmıştı.26
Ücret
düşüklüğüne karşın sürekli artan işsizlik sorunları,
şimdiye dek 3. dünya ülkelerinde görülen manzaraların
Amerika’da da yaşanmasına neden olmaktadır. Amerika Birleşik
Devletleri’nde, “Politik
platformların ve ulusal ekonomi politikasının oluşturulmasında
yönlendirici bir ses”
haline geldiği söylenen ve The
New York Times’ın
yayın kurulunda bulunan ekonomi profesörü Lester
E. Thurow
“The
Future Of Capitalism”
adlı kitabında şu bilgiyi veriyor: “Orta
büyüklükteki bir metal–seramik firması, saat 17.00’de bülten
panosuna on tane başlangıç düzeyinde iş olanağı açıldığını
belirten bir not astığında, sabaha karşı 05.00’te bu on iş
için başvurmayı bekleyen iki bin kişi sıra oluyordu.”27
Ford
Motor Company,
Kentucky’de açtığı yeni fabrikasına alacağı 1300 işçi için
ilân verdiğinde, tam 110 bin kişi işe girmek için başvurmuştu.28
DİPNOTLAR
1 “Soğuk
Barış”
Jaffry
E. Garten
Sarmal Yay. sf.36
2 “The
Democracy Trap: Theperils of the Postcold World War”
Graham
E. Fuller
Newyork 1991
3 “Multinationales
et Systemes de Communication” Armand Mattclard Anthropos,
Paris 1976, ak.
Serge Latovche, 4 “Dünyanın
Batılılaşması”
Ayrıntı Yayınları 1995, sf.134
4 “Growth,
Income Distribution and Household Welfare in the Indus-trialised
Countries Since the First Oil Shock” A. Boltho,
Innocenti Occasional Papers, (Floransa; UNICEF) ak. Rence
Prendergast ve Frances Stewart, “Piyasa Güçleri ve Küresel
Kalkınma”
Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 1995, sf.57–58
5 “Ulusal
Ekonomiler Yıkıma Sürükleniyor”
Cumhuriyet 03.02.1999
6 OECD
Economic Outlook, Aralık 1992
7 “Manufacturing
Mattes” Stephen S. Cohen–J.Zysman,
New York Basic Books 1987, sf. 4, ak. R.J.
Barnet–J.Cavamagh “Küresel Düşler”
sf.180
8 “US
Department of Labor”
Employment and Earning 12.01.1991 sf.10, ak. Lester
Thurow, “Kıran Kırana”
Ata Yayınları, sf. 184
9 Le
Monde Diplomatique, Ekim 1994
10 “Piyasa
Güçleri ve Küresel Kalkınma” R. Prendergast–F. Stewart,
sf.53
11 “The
Maney Magician at Philip Morris” L. J. Nathans
Business Week, 10.04.1989, sf.78, ak. R
J Barnet-J.Cavanagh “Küresel Düşler”
sf. 180
12 “U.S.
Expands Its Lead in the Rate of Imprisonment” Fox Butterfield,
The New York Times, 11.02.1992, , ak. J.
E. Garten “Soğuk Barış”
sf.219
13 “Dipsiz
Kuyu” Umur Talu,
Milliyet 31.12.1999
14 “Many
Police Forces Rearm to Counter Criminals Guns”,
The New York Times, 04.09.1990, ak. J.
E. Garten “Soğuk Barış”
Sarmal Yay. sf.219
15 “Soğuk
Barış” Jeffry E.Garten, Sarmal
Yay. sf.219
16 “A
Nation in Crisis: The Dropout Dilemma” Byron N. Kunisawa,
National Education Association Today, Ocak 1988, sf. 61; The Congress
of the United States, The 1990 Joint Economic Committee Report
(Washington, D.C.: U.S. Goverment Printing Office, 1990 sf. 6;
“Losing
the War of Letters” Ezra Bowen
Time, 05.05.1986, ak.
J.E. Garten, a.g.e.
sf.219)
17 “Report
to Clinton Sees Vast Extent of Homelessness” John De Parle,
New York Times 17.02.1994 sf.20 ak. Lester
C. Thurow, “Kapitalizmin Geleceği”
Sabah Kitapları sf.25
18 “Homeless
in France”
I.Herald Tribune, 20.12.1994 sf. 1, ak. a.g.e. sf.25
19 “Macroeconomic
Performance and the Disadvantaged” D. Culter–L. Katz
(1991) Brooking Papers On Economic Activity (Washington D.C. Brooking
Institution, ak. Dharam Ghai, “Yapısal
Uyum, Küresel Bütünleşme ve Sosyal Demokrasi” “Piyasa Güçleri
ve Küresel Kalkınma” Rence Prendergast–Frances Stewart
Yapı Kredi Yayınları, sf.57
20 “Küresel
Düşler” Richard Barnet–John Cavanagh
Sabah Kit., sf.233
21 “Küresel
Düşler” Richard J. Barnet–Cohn Cavenagh
Sabah Kit., sf.232
22 “Deindustrialization
and Unemployment in America” Barry Bluestone
sf.31, ak. R.
J. Barnet–J. Cavangh, “Küresel Düşler”
Sabah Yay. sf.232
23 “Küresel
Düşler” Richard J. Barnet–Cohn Cavanagh
Sabah Kit., sf.233
24 “Küresel
Düşler” Richard J. Barnet–Cohn Cavangth,
Sabah Kit., sf.232
25 “Senato
Çalışma Alt Komitesi Önünde Tanıklık” Jeff Faut
ABD Sena-tosu, 07.04.1992, sf. 2 ak. a.g.e. sf.2
26 “Küresel
Düşler” Richard J. Barnet–John Cavanagh,
Sabah Kit., sf.233
27 “Carpenter
Technology” Nicholas Fiore, at Conference on Leveraging
Taiwanese Resources MITEPOCH Foundation, 12–14.10.1995, ak Lester
E. Thurow “Kapitalizmin Geleceği”,
Sabah Kitapları sf.138
28 “Generating
Inequality” Thorow,
ak.
Lester E. Thurow,
a.g.e. sf.148
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder