Aydın eksikliği, etkisini belki de en çok, ikinci Meclis’te gösterdi.
Milletvekillerinin önemli bir bölümü, yenilik atılımlarında önce ikna edilecek,
sonra eğitilecek, daha sonra da uygulama içinde kazanılacaktı. Büyük bölümü,
kısa süre içinde, başarmak zorunda oldukları işin önemini ve gerçek boyutunu
kavradı. İçinde yer alacakları toplumsal gelişmenin kendilerine ve ülkelerine
kazandıracağı değerleri gördüler; tarihsel bir olayın içinde yer almanın
bilinciyle, “gece-gündüz çalıştılar.” Kütüphaneler, Meclis’in yetersiz
odaları, bakanlık koridorları; hazırlanmakta olan yasa önerilerine katkı
koyacak bilgileri toplamak için koşuşturan milletvekilleriyle doluyordu.
Bu yazıyı, İkinci Meclis’in açılış günü olan 11 Ağustos’ta, o dönem
milletvekillerine saygı için yayınlıyoruz.
Seçimler
ve İkinci Meclis
Büyük
Millet Meclisi, 1 Nisan 1923’te önemli günlerinden birini yaşıyordu.
Ulusal bağımsızlık için silahlı savaşımla emperyalizme karşı çıkan, bu eylemiyle
ezilen uluslara evrensel bir örnek yaratan Birinci Meclis, seçimlere
gitmek için çalışmalarına son verecek ve dağıtılacaktı.
Üç yıl süren olağanüstü bir savaşımla; işgalciler ülke
topraklarından atılmış, “millete karşı düşmanla birleşecek kadar çürümüş”1
saltanat yıkılmış ve onun yerine, tam anlamıyla “bir halk hükümeti”
kurulmuştur. Sevr artık, “acı bir hatıradan başka bir şey değildir.”2
Ülke özgürdür ve önü açılmıştır. Bunları başaran Meclis, şimdi kendini dağıtmak
için toplanmıştır. Oturuma katılan herkes heyecanlıdır, duygulu bir ortam
vardır.
Yeni Seçim
Yüz yirmi milletvekilinin
imzaladığı ortak önergede şunlar söyleniyordu: “Ülkenin savunulması amacıyla
toplanan Büyük Millet Meclisi, amacını elde etmekle tarihi bir övünç ve gelecek
kuşakların övgüsüne hak kazanmıştır. Ülke şimdi, barış ve ekonomik kalkınma
gibi, önemli ve kutsal bir başka amaca yöneliyor... Bu durumda, işgal altında
seçim yapamayan bölgelerin de katılımını sağlamaya ve halkın genel oyunu
yenilemeye, kesin gerek vardır. Üç yıllık savaşım içinde gelişen düşünsel
oluşuma uygun olarak yapılacak yeni seçim, milletin kaderinde daha büyük
ilerleme sağlayacaktır.” 3
Birinci Meclis, başka bir ülkede benzeri
olmayan, Türklere özgü bir yönetim organıydı. Batı parlamentoculuğuna değil,
Göktürk toy’larına benziyordu. Yasama, yürütme ve
gerektiğinde yargı (İstiklâl Mahkemeleri) yetkisini kendinde toplamıştı.
Bu yetkiyi, belirli dönemlerde, eylemsel olarak devlet başkanı konumundaki Meclis
Başkanı’na devretmişti. Güçler ayrılığı değil, güçler birliği
ilkesiyle çalışarak; yasa çıkarmış, uygulamış ve yargılamıştı.
Bakanlarını tek tek kendisinin seçtiği “yürütme organı (icra heyeti)”,
yani hükümet, onun denetimindeydi. Görev veren, görevden alan oydu;
Meclis Başkanı aynı zamanda hükümet başkanıydı. Silahlı direnişe dayalı ulusal savaşımın,
meclis kurularak yürütülmesi, yalnızca o güne dek değil, daha sonra da görülmüş
bir olay değildi.
Olağanüstü Meclis
Olağanüstü
koşullarda, olağanüstü işler başaran Birinci Meclis, yüklendiği ağır
sorumluluğun altından kalkmış ve ülkeyi işgalden kurtarmıştı. Şimdi yeni bir
döneme; kalkınıp güçlenme dönemine giriliyordu. Çağı yakalama ve onu aşma
amacıyla; güne yanıt vermeyen eskimiş kurumlar yenilenecek, bu amaçla büyük
atılımlara girişilecekti.
Bunu
başarmak için, aracın amaca uygun olması, yani işgal koşullarında oluşturulan
“Milli Mücadele Meclisi”’nin, toplumsal ve ekonomik değişimleri yapacak “Devrimler
Meclisi’ne”4 dönüşmesi gerekiyordu. Hükümet üyeleri tek tek
değil, kurul olarak ve güvenoyu verilerek görevlendirilmeli, yürütmenin yetkisi
arttırılmalı, yargı “millet adına karar veren bağımsız mahkemelere bırakılmalıydı.”
5
Birinci Meclis’i Uğurlarken
Birinci
Meclis’in yaptıkları ne denli değerliyse, çalışmasına son vermesi de o denli
zorunluydu. Bu zorunluluk Nutuk’ta şöyle dile getirilecektir: “Meclis
yenilenmedikçe, ulus ve ülkenin ağır sorumluluk gerektiren işlerinin
yürütülemeyeceğine artık kimsenin kuşkusu kalmamıştı. Ben de aynı kanıdaydım...
Meclis, devrim tarihimizde önemli bir nokta olan bu kararı vermekle, kendinde
oluşan bu tıkanıklığı kabul etmiş ve milletin duyduğu sıkıntıyı anladığını
göstermiştir.” 6
Duygulu Veda
Meclis’in
kendisini dağıtması anlamına gelen önerge oybirliğiyle kabul edildi. Birinci
Meclis’in bu son toplantısında milletvekilleri söz alarak duygulu
konuşmalar yaptılar. Üç yıllık “varlık yokluk” savaşımı içinde, amaç
birliğinin verdiği yakınlıkla birbirine kenetlenen ve “milletin yazgısını
değiştiren” bir meclisin üyeleri olmanın heyecanı içindeydiler.
Erzurum
Milletvekili Durak Bey, “Hiçbirimiz bir daha aday olmayalım.
Bölgelerimize gidelim, geleceğin gözcüsü olalım. Buraya gençleri gönderelim,
onları çalışmalarında izleyelim. Eğer, ülke yararına bizim gibi çalışmazlarsa
yine gelelim, onlara doğru yolu gösterelim”7 derken; Burdur Milletvekili
İsmail Suphi Bey, “Üç yıl önce, nasıl milletin savunulması için
geldiysek, bugün de, milletin güçlendirilmesi ve barış sorunlarının çözümü için
kendimizi yenileyelim, yine millete başvuralım.. Milletvekilleri milletten
gelirler, gerektiğinde yine millete giderler” 8 diyordu.
Erzurum
Milletvekili Hüseyin Avni Bey’in sözleri şöyleydi: “Türkiye Büyük
Millet Meclisi içinde şerefli bir tarih yaşadık. Dünyada örneği olmayan büyük
başarıları, Tanrı bize nasip etti. Ancak, askerlerimizin İzmir’e girdiği gün,
görevimizi bitirmiş olduk... Halkın, hükümete daha sağlam katılması için seçimi
yenilememiz, üzerimize düşen bir borçtur. Buna bugün karar verelim ve buna
‘mukaddes karar’ adını verelim.” 9
Atatürk’ün Sözleri
Son
konuşmayı, Meclis Başkanı olarak o yaptı. Etkili, bir o kadar duygulu olan
konuşmasında, “Birinci Büyük Millet Meclisi, yüzyıllarca sonra da görev
başında olacaktır. O, ‘Kuvayı Milliye Ruhu’nun kendisidir. ‘Kuvayı
Milliye Ruhu’na muhtaç olduğumuz her zaman, onu karşımızda ve başımızda göreceğiz”
dedi.10
Seçimler
Seçimler,
3 Nisan 1923’de yapıldı ve İkinci Meclis, 11 Ağustos 1923’te toplandı. Katılımcılığın
arttırılmasını amaçlayan yeni Seçim Yasası; seçmen yaşını 25’ten 18’e
indiriyor, milletvekili sayısı her 50 bin erkek nüfus için 1’den, 20 binde 1’e
çıkarılıyor, birinci ve ikinci seçmen ya da milletvekili olmak
için, vergi yükümlüsü olma şartını kaldırıyordu. (O dönemde yapılan seçimler
iki dereceliydi. Birinci seçmen olan halk ikinci seçmeni; ikinci
seçmen de milletvekilini seçiyordu.)11
Seçimlerde, Müdafaa-i Hukuk listesi dışında, Bursa’dan Nurettin Paşa, Gümüşhane’den Zeki Bey gibi birkaç aday milletvekili olabilmişti. Meclis çuğunluğunun, ezici bir çoğunlukla Halk Fırkası milletvekillerinden oluşması, İkinci Meclis’in karşıtçısı (muhalifi) olmayan bir meclis olduğu anlamına gelmiyordu. Birlik anlayışına temel oluşturacak kuramsal çerçevenin henüz oturmamış olması, yenileşme girişimine yön verecek düşüncenin ortak bir ulusal istenç (irade) durumuna gelmesine izin vermiyordu. Aydın eksikliği, etkisini belki de en çok, İkinci Meclis'te gösteriyordu. Milletvekillerinin önemli bir bölümü, yenilik atılımlarında önce ikna edilecek, sonra eğitilecek, daha sonra da uygulama içinde kazanılacaktı.
Devrimler Meclisi
İkinci
Meclis milletvekilleri, başlangıçtaki ikirciliği üzerlerinden
çabuk attı. Atatürk’ün önderliğini
kabullendiler. Söylediklerini öğrenip uyguladı, uyguladıkça öğrendiler. Büyük
bölümü, kısa süre içinde, başarmak zorunda oldukları işin önemini ve gerçek boyutunu
kavradı. İçinde yer alacakları toplumsal gelişmenin kendilerine ve ülkelerine
kazandıracağı değerleri gördüler; tarihsel bir olayın içinde yer almanın
bilinciyle, “gece-gündüz çalıştılar.”
Kütüphaneler,
Meclis’in yetersiz odaları, bakanlık koridorları; hazırlanmakta olan yasa önerilerine
katkı koyacak bilgileri toplamak için koşuşturan milletvekilleriyle
doluyordu. Önderleri gibi, ülkeyi dolaşıyorlar, halkın gereksinimlerini
saptayıp sorunlara çözüm getirecek araştırmalar yapıyorlardı. Temel politika, Çankaya’da
belirleniyor, Meclis inceleyip onaylıyor, herkes bu yönelişe uygun
sorumluluklar yükleniyordu. İkinci Meclis, kendinden sonra gelecek Üçüncü ve
Dördüncü Meclislere öncülük etti ve tam anlamıyla bir Devrimler Meclisi
olarak çalıştı.
İkinci Meclis’in Yaptıkları
İkinci
Meclis; Lozan Barış Antlaşmasını onayladı, Cumhuriyet’i
getirdi, 1924’de ilk Cumhuriyet Anayasası’nı kabul etti. Ankara’yı başkent
yaptı (13 Ekim 1923). Yabancı okullarda dini simgelerin tümünü yasakladı (7
Şubat 1924). Orduda, çiftçi askerlere tarım dersleri verilmesini kabul etti (14
Şubat 1924). Hilafeti kaldırdı (3 Mart 1924). Eğitimin Birliği
ilkesini getirdi (3 Mart 1924). Şer’iye ve Evkaf Vekaleti’ni
kaldırarak laikliğin temelini attı (3 Mart 1924). Şeyh Sait Ayaklanması’nı
bastırdı (15 Nisan 1925). Öşür vergisini kaldırdı (17 Şubat 1925). Şapka
Yasası’nı kabul etti (25 Kasım 1925). Türbe, tekke ve zaviyeleri
kapattı (30 Kasım 1925). Uluslararası saat ve takvimi kabul etti
(26 Aralık 1925). Türk Medeni Kanunu’nu yasalaştırdı (17 Şubat 1926). Yabancıların
Kabotaj Hakkına son verdi (19 Nisan 1926).
DİPNOTLAR
1
“Kuvayı Milliye Ruhu”
S.Ağaoğlu, Kül.Bak.Yay., Ank.-1981,
sf.285
2
a.g.e. sf. 285
3
a.g.e. sf.286
4
“İlk Meclis”
H.V.Velidedeoğlu, Çağdaş Yay., 2.Baskı,
sf.247
5
“Cumhuriyet Dönemi
Türkiye Ansiklopedisi” 10.Cilt, sf.2667
6
“Nutuk” M.K.Atatürk, TTK 4.Baskı, Ank.-1999, sf. 969
7
“Kuvayı Milliye Ruhu”
S.Ağaoğlu, Kül.Bak.Yay., Ank.-1981,
sf.289
8
“İlk Meclis”
H.V.Velidedeoğlu, Çağdaş Yay., 2.Baskı,
sf.239
9
“Kuvayı Milliye Ruhu”
S.Ağaoğlu, Kül.Bak.Yay., Ank.-1981,
sf.288
10
a.g.e. sf. 292
11
“Kemalist Eğitimin
Tarih Dersleri IV” Kaynak Y., 3.Bas.,
2001, sf.140
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder