Girişilecek
ulusal savaşımın üstesinden gelebilmek için; halka ulaşmak, onu
yerinde örgütlemek, yerel unsurlardan halk önderleri çıkarmak ve
bunları ulusal örgütün öncüleri haline getirmek gerekmektedir.
Yerel örgütler, bu amacı gerçekleştirecektir. Ulusal hakların
savunulmasında yer alacak yerel örgütler, yüzyıl başında
kendiliğinden ortaya çıkan Müdafaa-i
Hukuk,
Reddi
İlhak
ve Kuvvayı
Milliye
örgütlerinin günümüz koşullarındaki benzerleri olacaktır.
Benzerliğin nedeni, koşullar arasındaki nesnel örtüşmedir.
Siyasi
Karmaşa
Türkiye’de
pek çok kişi, ülkenin esenliğe kavuşması için ne yapılması
gerektiğini, düşünüyor ve tartışıyor. Olumlu bir gelişme
olarak, örgütlenme gereği tartışmalarda öne çıkmaya başladı.
Ancak örgütlenmenin biçim ve niteliği henüz açıkça ortaya
koyulabilmiş değil. Kafalar karışık.
Çözümü
bir partiye girerek seçimle sonuca gitmekte bulanlar ya da yeni bir
parti kurmakta görenler çoğunluğu oluşturuyor. Oysa, parti
savaşımı halka kapatılmış durumda. Partilere üye olarak ya da
yenisini kurarak siyaset yapma özgürlüğü, kağıt üzerinde var
ancak bu özgürlük, siyasetin dış destek ve akçalı güce bağlı
olduğu Türkiye’de eylemsel olarak ortadan kaldırılmıştır.
Parti
Bunalımı ve Halksız Parlamento
Baraj
geçen partiler denetim altındadır. Bunlar parti olmaktan çok;
ulusal birliği ayrıştıran, orun (makam) ve çıkar sağlanan
kurumlar durumundadır. Birbirleriyle çekişirler ancak yönetime
geldiklerinde dışarda belirlenen aynı politikayı izlerler. Bunlar
Türkiye’nin sorunlarını çözemezler. Halkın bu partilerde
etkili olması ve önderlerini meclise göndermesi olanaksızdır.
Meclis’e girecekleri bu partilerin başkanları belirlemektedir.
Halk belirlenen kişilerin oy vericisi konumundadır.
Günümüz
ortamında yeni parti kurmak da çıkar yol değildir. Yerel
unsurlardan oluşan ulusçu kadroları yaratmadan yapılacak
bir
girişim, halktan kopuk tabela partilerinin 65’incisini açmaktan
öteye gitmeyecektir. Ulusal birlikten yana yurtsever partiler;
siyasi işleyiş, yasalar ve barajlarla meclis dışında tutulmakta,
halka ulaşıp güçlenmelerini önlemek için gizli ya da açık her
türlü yöntem kullanılmaktadır.
Mustafa
Kemal'in
Erzurum’da 1919’da söylediği sözler bugün için de
geçerlidir: Şöyle söylemişti: “Kongre’nin,
siyasi partiye dönüşme önerisini reddetmesi mükemmel oldu. Ben,
siyasi partilerin bugünkü durum içinde aleyhindeyim. Biz, siyasi
partilere değil, milli birliğe muhtacız. Böyle felaketli anlarda
siyasi partiler, milletin bütünlüğünü bozar”.
O
HALDE NE YAPILMALIDIR?
Yerel
Örgütler Kurulmalıdır
Emperyalizme
ve işbirlikçilerine karşı direnerek ulusal egemenliği sağlayacak
tek güç, halkın örgütlü gücüdür. Siyasi savaşımda örgütlü
halk her şeydir, örgütsüz halk ise hiçbirşey. Ulusal bilinçle
donanmış örgütlü halkı yenebilecek bir güç yoktur. Bu gerçek
bilinçte tutularak ulusal birlik amacını sürekli önde tutan bir
anlayışla; il, ilçe, belde ve köylere dek yayılan dernekler
kurulmalıdır.
Bu
örgütlerin var olan kitle örgütlerinden başkalığını ortaya
koyan ayrım; belirli bir kesime değil ulusun tümüne yönelmesi,
her görüş ve inançtan insanı aynı çatı altında toplamaya
çalışmasıdır.
Yeniden
Müdafaa-i Hukuk
Ulusal
hakların savunulmasında yer alacak yerel örgütler, yüzyıl
başında kendiliğinden ortaya çıkan Müdafaa-i
Hukuk,
Reddi
İlhak
ve Kuvvayı
Milliye
örgütlerinin günümüz koşullarındaki benzerleri olacaktır.
Benzerliğin nedeni, koşullar arasındaki nesnel örtüşmedir.
Askeri
işgal yoktur ancak ulusal varlığı dağılmaya götürecek siyasi
ve ekonomik uygulamalar, eskisinden daha ağır ve yoğundur. Askeri
işgale ya da bölünmeye zemin hazırlayan bir konumdadır. Medyanın
bozucu yaymacasını (propagandasını) aşarak askersiz işgalin
yıkıcılığını halka anlatmak güçleşmiştir. Girişilecek
ulusal savaşımın üstesinden gelebilmek için; halka ulaşmak, onu
yerinde örgütlemek, yerel unsurlardan halk önderleri çıkarmak ve
bunları ulusal örgütün öncüleri haline getirmek gerekmektedir.
Yerel örgütler, bu amacı gerçekleştirecektir.
Kendi
Yöresinde Örgütlenmek
Ulusal
duyarlılığa sahip her görüş ve eğilimden insan, bulunduğu
yerde bir araya gelmeli, kendi yöresinde örgütlenmelidir. Ulusal
görev haline gelen ve ilgili resmi kurumlara yasal bildirimlerle
kurumsallaştırılacak bu meşru girişim, Atatürk’ün
Sakarya Savaşı’nda dile getirdiği, “hattı
müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır, bu satıh bütün vatandır”
anlayışının, halkın örgütlenmesi uğraşında uygulanması
olacaktır.
Yerel
örgütlerde biraraya gelen insanlar, çıkarın sözkonusu olmadığı
bir eyleme giriştikleri için, yurt sevgisinin pekiştirdiği bir
yakınlık ve dayanışma içinde olacaklardır. Birbirlerini her
yönden tanıdıkları için; dışardan yapılacak kışkırtma
(provakasyon) girişimlerini, kasıtlı karışmaları ya da sızma
girişimlerini kolayca önleyeceklerdir. Kendi kararlarını
kendileri vererek sorumluluk yüklenecekler, sorumluluğun yarattığı
özgüven duygusuyla, zaman içinde deneyimli örgüt yöneticileri
ve gerçek halk önderleri haline geleceklerdir.
Halk
Önderleri
Yöre
insanının duygu ve düşüncesini, yaşadığı sorunları bilen,
onlarla aynı dili konuşan yerel önderler, kitlelerle bağ kurmada,
onları bilinçlendirip biraraya getirmede, dışarıdan gelen hiçbir
aydının yapamayacağı denli başarılı olacaktır.
Halk,
kendi içinden çıkan, huyunu suyunu bildiği bu insanlara, doğru
bilgiyi doğru biçimde aktardıkları sürece, güvenecektir.
Bilgiyle donanmış, kararlı ve özverili halk önderleri, ulusal
mücadelenin en değerli unsurları olacaktır.
Özgür
Çalışma
Yerel
örgütlerde bilgi ve bilincin yaygınlaştırılması, çalışmaların
temelini oluşturacak, eğitime özel önem verilecektir. Eğitimin
amacı, kuramsal bilgilenmeyi gözardı etmeden ve bilgiyi yaşamın
gerçekliğinden koparmadan edinmektir.
Yeniliği
ve sürekli değişimi içeren yaşam, en güçlü öğreticidir;
gerçeği görmek için, yaşamı bilmek ve onu izlemek yeterlidir.
Ancak, önemli olan gerçeği yaşayarak değil, önceden görmektir;
ne yaşayarak görme ilkelliğine düşülmeli, ne de bilgi diye
yaşamdan kopuk soyut görüşlerle uğraşılmalıdır.
Yerel
örgüt üyeleri, alacakları eğitim ve yaptıkları işin gereği,
bilgiyi bilince yükseltecek; çevreye bilgi ileten, sorun saptayıp
çözüm geliştiren ve bunu eyleme döken, girişimgücü
(inisiyatif) yüksek önderler haline gelecektir. Bunlar
girişecekleri işlerde hiçbir yerden buyruk almayacak,
çalışmalarında özgür olacaktır. Bu özgürlük, onlarda
sorumluluk duygusunu geliştirecektir.
Önderler,
yapılan yanlışları ya da sağlanan başarıyı eylem içinde
görecekler; bunlardan sonuç çıkararak deneyimli örgüt
yöneticileri olarak yetkinleşeceklerdir. Özgür çalışma ve
gönüllü sorumluluğun sağlayacağı yaratıcı ortam, örgütsel
çalışmalarda önceden bilinmeyen ve uygulama içinden çıkan,
birçok yaratıcı yöntem ve eylem biçimini ortaya çıkaracak, bu
yolla yüksek değerde örgütsel bir birikim sağlanacaktır.
Özgür
Çalışma
Yerel
örgütlerde girişimgücünü yükselten özgür ortam; toplumsal
geleneklerle uyumlu, yardımlaşma ve dayanışmaya dayalı,
katılımcı bir yapı ortaya çıkaracaktır. Partilerde ya da
merkezi örgütlerde bulunmayan bu yapı; yerel örgütleri, halk
gücünün ulusal mücadeleye kazanılmasında engel oluşturan
kısıtlayıcı kurallardan ve özellikle genel başkan ya da genel
merkez yetkesinden (sultasından) kurtaracaktır.
Yerel
Örgütler Ulusal Birliği Sağlamanın İlk Adımıdır
Ulusal
birliği sağlama amacıyla; il, ilçe, belde ve köylere dek
yayılacak yerel örgütler, birlik amacını temel almak koşuluyla,
yöre koşullarına uyum gösteren değişik çalışma yöntemleri
geliştirecektir. Yöntem çeşitliliği, örgütler arasında
ayrışma değil, tam tersi, deneyim aktarımlarıyla amaç birliğini
esas alan güçlü bir birliktelik sağlayacaktır. Çalıştıkça
yetkinleşen, yetkinleştikçe güçlenen her yerel örgüt,
benzerlerine örnek olacak, onların kurulup güçlenmesine katkı
sağlayacaktır.
Deneyim
aktarımları, ulusal birlik amacının yarattığı duygu ve düşünce
birliğiyle birleşince, ayrı birimler halinde yapılanmış olsa da
yerel örgütleri, tek bir amaç çevresinde birleşmeye hazır
örgütler bütünü haline getirecektir. Bütünleşme, özgür
istence bağlı olduğu için, güçlü ve kalıcı olacaktır.
Örgütler
Birliği
Yerel
örgütler, yöresel gücünü arttırıp yayılırken, aynı amaçla
kurulan başka yerel örgütlerle ilişkiye geçecek, örgütlenmenin
bir üst aşaması olan bölgesel ve giderek ulusal düzeyde
kapsayıcı bir örgütsel yapıyı gerçekleştirecektir. Amaç için
ilk girişim, yerel örgütlerin il düzeyinde birlikteliğini
sağlamak olacaktır. İlçelerde kurulan örgütler, varsa belde ve
köy örgütleriyle birlikte, kendi üst örgütünü oluşturmak
üzere il düzeyinde biraraya geleceklerdir.
Eşit
ve ayrıcalıksız temsilin geçerli olduğu bu yeni yapı, il
düzeyinde yürütülecek ortak çalışmalarda eşgüdümü
sağlayacak ve ulusal örgütlenmenin ikinci aşamasını oluşturan
bölgesel yapılanmaya yönelecektir. Bölge düzeyinde yapılacak
çalışmalarda eşgüdümü sağlayacak bu yapılanma, aynı zamanda
yerel örgütlerin tümünü temsil eden ulusal düzeydeki üst
örgütün yaratılması için çalışacaktır.
Ulusal
varlığın savunulmasını tek amaç bilen üst örgüt, yerel örgüt
çalışmalarını merkezileştirerek, birimlerde oluşan birbirinden
bağımsız örgütsel gücü tek bir ulusal güç haline
getirecektir. Siyasal, sınıfsal, etnik ve dinsel ayrımları
erteleyen partilerüstü bu yapı; Kurtuluş Savaşı’nın halk
ayağını oluşturan, kurtuluştan sonra Halk Fırka’sına (Parti)
dönüşen Anadolu
ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Dernekleri’ne
benzeyen, onun sağladığı savaşım geleneğini günümüz
koşullarına uyarlayan bir örgüt olacaktır.
Yerel
Örgütler ve Eğitim
Ulusal
eğitimin çöküşüyle birlikte, Türkiye’de, toplumun hemen her
kesimini kapsayan genel ve yaygın bilgisiz ve bilinçsiz bir ortam
oluşmuştur. Eğitimsiz ve örgütsüz kılınan halk, kültürel
yozlaşmayı amaçlayan her türlü yaymacaya açık, korumasız
durumdadır.
Demokrasi,
insan hakları, küreselleşme tanımlarıyla dışarıda belirlenip
içerde uygulanan izlenceler (programlar), bilinçsiz ortam ve
medyanın etkili gücüyle birleşince, yaygın ve kalıcı bir
kültürel bozulma ortaya çıkmıştır. Bilisizlik (cahillik) o
denli yaygındır ki, halkın önemli bir bölümü, olayları
kavrama yetisini yitirmiş, kendisine ve ülkesine karşı olan
politikaları destekler duruma düşmüştür. Doğruyla yanlış,
iyiyle kötü, özgürlükle tutsaklık adeta yer değiştirmiş
yaratılan düşünsel karmaşa içinde gerçekler görülemez
olmuştur.
Halkı
bilgilendirmek, gerçekleri görmesini sağlamak ve bu eylemi ulusal
uyanışa dönüştürmek, yerel örgütlerin her dönemde birincil
görevi olacaktır. Bu görevi başarmak için, ülkeyi ve dünyayı
doğru kavramak, bilgilenmek ve bilgiyi bilince dönüştürerek
halka ulaştırmak gerekir. Bu ise, örgütlenme ve eğitim demektir.
Yerel
Örgütler Kadrolarını Halk İçinden Çıkaracaktır
Toplumsal
mücadelede olay ve olguları önce aydınlar kavrar. Sorun ve
çözümleri belirleyerek, gerçekleri halka onlar ulaştırır; önce
kendileri bilinçlenip örgütlenirler, sonra halkı bilinçlendirip
örgütlerler. Toplumsal gelişim tarihinde bu her zaman böyle
olmuş, bütün devrim ve değişimlerin öncülüğünü aydınlar
yapmıştır.
İlerlemeye
dönük değişimin kıvılcımını aydınlar yakar ama toplumsal
dönüşümün gerçekleştirilip korunması, yalnızca halkın bu
eyleme katılıp kendi öncülerini ortaya çıkarmasıyla
olanaklıdır. Yerel örgütlerde yapılacak eğitim çalışmalarının
amacı, gerçek halk önderlerini ortaya çıkarmak ve onları ulusal
mücadeleye kazanmaktır.
Yerel
Örgütlerin Ulusal Savaşım İçindeki Yeri
Yerel
örgütler, halkı örgütleyip içinden gerçek halk önderleri
çıkardığı oranda gücünü arttıracaktır. Örgüt, kitleler
içinde ne denli yaygınsa ve güven duyuluyorsa, gücü yenilmezliğe
o denli yaklaşıyor demektir. Bilinen bir gerçektir ki, ulusal
haklarını savunmak için örgütlü birliğini sağlayan bir halk,
o denli büyük bir güç yaratır ki, giriştiği mücadelede onu
yenebilecek karşıt bir güç sözkonusu olamaz. Teknolojik
olanaklar, akçalı ve askeri güç üstünlüğü, bu gerçeği
değiştirmez.
Türkiye’de,
ulusal hakların yeniden savunulması zorunda kalınmıştır.
Başarıya ulaşıp ulus varlığını korumak için, kişi ya da
kurum, herkesi içine alan bir savaşımın verilmesi, emperyalizme
karşı direnilmesi gerekiyor. Yaşam Türk insanının önüne,
varlığını ve haklarını korumak için bir savaşım dayatıyor;
bu savaşım kabul edilmelidir.
Yerel
Örgütler Ve Partileşme
Yerel
örgütler, ulusal savaşımın bir parçası, halk örgütlenmesinde
görev üstlenen özgür, katılımcı ve dayanışmacı bir
girişimdir. Ulusal savunma sözkonusu olduğunda, ortaya çıkacak
ulusal direncin örgütlü bir parçasıdır. Olayların gelişimine
ve koşullara bağlı olarak, ikili bir işlevi yerine getirecektir.
Ülke
savunmasının askeri savaşımı gerektirmediği, siyasi çalışmanın
geçerli olduğu dönemlerde, yerel örgütler, dönemin özelliğine
uygun olarak siyasi savaşım yürütecektir. Siyasi savaşım demek
yönetim savaşımı demektir, bu ise ancak siyasi partiyle
yürütülebilir.
Halkın
Partisi
Yerel
örgütler ülke düzeyinde örgütlenip halka ulaşmışsa, yeterli
sayı ve nitelikte halk önderini ortaya çıkarmışsa, ulusal
hakları savunan ve halkı temsil eden bir partinin alt yapısı
hazırlanmış demektir.
Bu
parti, oluşumu ve yapısı gereği, var olan partilerden niteliksel
bir başkalık içinde olacaktır. Yerel örgütlerde yetişmiş,
içinden çıktığı kitleye yabancılaşmamış halk önderleri,
ulusal partinin de önderleri olacaktır. Bu parti, az sayıda
insanın kurup ilişkiye geçmediği halkı kendisine oy vermeğe
çağıran bir parti değil, halkın içinden çıkan önderlerin
kurduğu ve halkı gerçekten temsil eden, kadroları hazır bir
parti olacaktır. Bu parti, halkı doğrudan siyasete katılma
olanağına kavuşturacaktır.
Silahlı
Savaşım
Ülkenin
savunulması eylemsel bir durum alırsa, bu işi yüklenecek büyük
güç, yani ordu, görevini yerine getirecektir. Silahlı savaşım,
yani savaş sözkonusu olduğunda, ulusun görünen ve görünmeyen
bütün güçlerinin harekete geçmesi kaçınılmazdır. Savaş,
yalnızca ordunun değil, onun öncülüğünde bütün milletin
yürüttüğü, yaşamsal bir eylemdir. Ulusun tümü dolaylı da
olsa bu eyleme katılır, katılımın yarattığı halk gücü,
yürüttüğü savaşımda orduya katkı ve destek sağlar.
Halk
içinde örgütlenerek onun güvenini kazanan yerel örgütler, savaş
döneminde, ordunun gereksinimlerini karşılamada görev alacak,
halkın katılım ve desteğini sağlayacaktır. Dönemin gerekli
kıldığı güç görevi yerine getirirken, göstereceği özveriyle,
halk içindeki gücünü ve saygınlığını arttıracaktır. Çetin
savaşımlar içinde olgunlaşıp yetkinleşen halk önderleri,
kurtuluştan sonra devleti halk için yöneten kadrolar olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder