Para bugün, yaşamın hemen tüm alanlarında belirleyici güç
olmuştur. Toplumsal ilişkiler paranın tutsağı olunca, bilim ve teknolojinin de
paranın tutsağı olması kaçınılmazdır. Tekel kazancı için her yolun geçerli
sayıldığı bir ortamda, bilgi öncelikle ona sahip olan şirketlerin kazanç
isteğine hizmet eder. Bu nedenle, bilgi çağı diye yüceltilen günümüz
koşulları, toplumların gelişimine uyumlu ileri bir uygarlık düzeyini değil,
bilginin insanlığa karşı kullanıldığı gerici bir düzeni temsil eder. Binaları
yıkmadan insanları ve tüm canlıları öldüren bombalar ya da toprak altındaki
hedefleri bulup yok eden ‘akıllı füzeler’, ileri teknoloji ürünüdür ancak
bilimsel buluş değildir.
Teknoloji
Çağı
İnsanlar ya da ülkeler arasında
ayrıcalıklı konuma gelmek, güce, güç de teknolojik gelişmeye bağlıdır. Bu
gerçek, tekerlekten bilgisayara, oktan nükleer füzeye dek, insanlık tarihinin
her döneminde yaşanmıştır. Teknoloji her zaman üstünlük sağlamanın etkili bir
aracı olmuştur.
Günümüz dünyasında her gün, insan beyninin düşünce
sınırlarını zorlayan yeni “teknolojiler”
ortaya çıkıyor. Dünün, tasarım gücü yüksek bilim kurgu senaryoları bugün
kanıksanan gerçekler durumuna geldi. Her yeni buluş bir başka yeni buluş
tarafından kısa sürede eskitiliyor. Bilim ve teknolojide baş döndürücü bir
gelişme yaşanıyor.
Bilim
ve Teknoloji
Teknolojik gelişmenin, yaşamı
kolaylaştıran ve insana hizmet eden bir yanı vardır. Ancak, bu yan teknolojinin
bilimle olan ilişkisinin tartışma konusu yapılmasını önlemiyor. Her teknolojik
gelişme bilimsel midir? Ya da, teknolojik yenilikleri ne zaman bilimsel gelişme
sayabiliriz? Bilimle teknoloji arasında ikilem nedir? Böyle bir tartışma doğru
mudur?
Bilimi insana ve insanlığa hizmet ettiği sürece bilim
sayan ve teknolojik her gelişimin bilim olamayacağını düşünenlerin sayısı az
değildir. Elektrik üreten santraller, ilaca dönüşen kimya sanayi ya da ulaşımı
kolaylaştıran sivil havacılıktaki bilimsel gelişmelerle, bu gelişmeleri
öldürücü silahlara dönüştürülmesini bir tutmak kuşkusuz doğru değildir. Tüm
teknolojik gelişmeler bilimsel çalışmaya dayanır ancak teknolojik her gelişmeyi
bilimsel ilerleme sayamayız.
Teknoloji Kimin Elinde, Nasıl
Kullanılıyor
Bugün dünyada,
araştırma-geliştirme harcamalarına büyük fonlar ayıranlar, kapsamlı bilgi
merkezlerine sahip olanlar ve teknolojik gelişmede söz sahibi olanlar;
uluslararası şirketler ve ait oldukları gelişmiş ülkelerdir. Şirketler,
çalışmalarını insanlığın hizmetine sunan kuruluşlar değildir. Tek amaçları
vardır, o da kazançtır.
Her kuruluşun kendi amacına uygun
davranması ve elindeki olanakları bu yönde kullanması doğaldır. Teknolojik
gelişmeye egemen şirketler, böyle davranır ve teknolojiyi kazanç hırsının aracı
durumuna getirir. Bu gelişmenin kaçınılmaz sonucu, teknolojinin bilimden
uzaklaşmasıdır. Artık her yeni buluş, sağlayacağı kazanç oranında değer
kazanır.
Bilim ve teknolojideki yenilikler, kazanca dönüşmesi
oranında uygulamaya sokulur. Şirketler için yalnızca kazanç sağlayacak buluşlar
iyidir. Bu anlamda örneğin suyla çalışan motor yapmak, dünya petrol tekelleri
için büyük bir buluş değil, yok edilmesi gereken çekinceli bir buluştur.
Uluslararası şirketlerin araştırma-geliştirme belgeliklerinde (arşivlerinde)
uygulama sırasını bekleyen binlerce yeni buluş vardır.
Küreselleşme ve Çalışanlar
Yeni Dünya Düzeni’ni kutlayan küreselleşme düşüncüleri
(ideologları) dünyanın yeni bir bolluk çağına girdiğini, evlerin “elektronik
villalara” dönüştüğünü ve insanların ara sıra “faturalarını ödemek” için
çalıştıklarını söylemektedir. Bu durumda olan çok küçük bir azınlık kuşkusuz
vardır. Şirket iyeleri (sahipleri), büyük hissedarlar, borsacılar, eğlence
sektörü yapımcıları, politikacılar, pop şarkıcıları, küresel tanıtımcılar
(reklamcılar), uluslararası yüzdelikçiler (komisyoncular), kara para
varsılları, ünlü sporcular... bu durumda olabilirler. Çalışan kesimin durumu
çok başkadır.
Bu kesimin en üst gelir kümesini
oluşturan genel müdürler, pazarlama uzmanları ya da teknik yetkililer bol para
alır ancak evlerinden uzak kalarak uzun süren yolculuklara çıkıp dururlar.
Yaşantılarının önemli bir bölümünü havada geçirirler ve yaşama yabancılaşırlar.
Kendilerine, çocuklarına ya da eşlerine ayıracak zaman bulamazlar.
Bunların altında çalışanların
durumu kuşkusuz daha kötüdür. Bölüm şeflerinden, fabrika bantlarında her 1,5
dakikada bir cıvata sıkan işçilere dek; üretim sürecine katılan herkes, iş
tutsaklığı, ezilmişlik duygusu ve ücret yetersizliği altında çalışır durur.
Günümüzün “şeytanları” bilgisayarlar beceri
isteyen birçok iş yapabilir ancak kendi kendini yükleyen bilgisayar henüz
bulunmadı. Gerçi tarayıcılar saatler süren yorucu okuma ve göz emeğinden
artırım (tasarruf) sağlar ancak verilerin veri bankalarına aktarılması insan
emeği ister. Bunu yapabilen ve eğitimli ücretliler olan profesyonel veri
yükleyicileri, aynı otomobil endüstrisinin insanı aptallaştıran üretim bantları
gibi, uzun saatler bir ekran karşısında sandalyelere “çivilenirler”.
Verimlerini sürekli arttırma baskısı altında düşük ücretlerle, bilgisayarlara
yükleme yaparlar.1
Bilgi ve Bilgi Toplayıcılar
Şirket kazancı açısından önemi her
geçen gün artan bilgi, artık bilgi toplayıcı şirketler aracılığıyla fiyatı her
geçen gün artarak pazarlanan mal durumuna gelmiştir. Bilgi şirketleri, gerekli
basit işleri en ucuza yaptıracağı geri kalmış ülkelere üşüşmüştür.
İletişim teknolojisindeki
ilerlemeler, ileri veri işlemlerinin taşınmasını bile basitleştirmiştir.
Örneğin 1985 yılında bir Amerikalı tarafından kurulan Equidata Philippines
Inc. bilgi şirketinin Uzakdoğu şubesi, saatte en az 10 000 karakter
tuşlayan yüzden fazla yüksek öğrenimli veri yükleyici eleman çalıştırmakta,
buna karşılık kendilerine ayda 150 dolar, ücretsiz tıbbı yardım ile hiç
devamsızlık yapılmaması durumunda birkaç kilo pirinç vermektedir. Buradaki
toplam ücret, Avrupa’da yeni başlayan bir veri yükleyicinin kazancının altıda
biri kadardır.2
Filipinlerin en eski özel yazılım şirketlerinden Saztec’in
çalışanları, Pomana, California, ya da
Greennsboro hastanelerinin hasta dosyalarını, İngiliz vatandaşlarının tüketici
kredi raporlarını ve ABD’deki Stride Rite ayakkabıları müşterilerinin isim ve
adreslerini, bilgisayara yüklemekte, Mountain Bell ve Pacific Bell telefon
dizgelerini (sistemlerini) bağlamakta; Playboy ile Christian Science Monitör
dergilerinin yazılarını, ABD Başkanı’nın konuşmalarını, Fransız romanlarını,
Avrupa patent kayıtlarını vb. çok düşük ücretlerle sürekli yazmaktadırlar.3
ABD’nde Durum
Teknolojik gelişmede dünyanın önde
gelen ülkelerinden küreselleşmenin önderi ABD’nde, işçilerin çalışma koşulları
birçok alanda, gelişmekte olan ülkelerden daha iyi değildir. 1980’lerden sonra
Amerika’nın hemen her büyük kentinde atölye ve fabrikalar açılmıştı. Bu tür
işyerlerindeki çalışma koşullarını inceleyen News Week şunları
yazıyordu: “New York Manhattan’daki harap atölyelerde işçiler kemerlere
boncuk takmakta ve bu işçilere El Paso’da (Meksika) blucin diken
kadınların ücretleri ödenmektedir... Tıpkı yüz yıl öncesinde olduğu gibi,
bugünün köle fabrikaları da bir emek-yoğun üretim alanı olan konfeksiyon
işindedir”.4
ABD’ndeki işçi ücretlerindeki yetersizliğin bir
belirtisi, hayır kurumlarının dağıttığı yemeklere istemin artmasıdır. Federal
Hükümet’e göre, 1993 yılında Amerikan iş gücünün yüzde 18’i haftada 40 saat
çalışıyor, buna karşılık yoksulluk sınırının altında yaşamalarını sağlayabilecek
ücret alıyordu.5 Washington Post’ta yayınlanan bir araştırmada; çocuk işçi çalıştırmanın azgelişmiş
ülkelerden, New York, California ve Teksas’a da taşındığı ve ABD’ndeki çocuk
işçi sayısının hızla arttığı açıklanmaktadır.6
Teknoloji
Gelişirken İşsizlik Artıyor
Yeni Dünya Düzeni’nin
savunucusu ABD’li ‘kuramcılar’ bacalı
sanayinin ölmekte olduğunu, buralarda çalışan işçilerin, yüksek teknolojiye
sahip endüstrilerde, ‘iyi ücretli ve temiz’ işlerde çalışacağını
söylüyordu. Ancak, sonuç ‘kuramcılar’ın,
söylediği gibi olmadı.
Örneğin bacalı sanayi denilen
fabrikaların kapandığı New England’da 670 000 işçi işsiz kaldı. Bunlardan
yalnızca yüzde 3’ü ileri teknoloji sektöründe iş bulabildi. İş bulabilen
diğerleri ise Kmart, Mc Donald’s
gibi iş yerlerinde garson, bulaşıkçı gibi işlerde çalıştılar.7
Çalıştığı şirketin, fabrikalarını Uzakdoğu’ya taşıması nedeniyle işsiz kalan 25
yıllık Pennsylvanialı bir çelik işçisi neden lokantacılık okuluna gittiğini
şöyle açıklıyordu; “Kim bir hamburger ya da tavuk kızartma için denizaşırı
ülkelere sipariş verir ki?”8
1980 ile 1987 arasında ABD’nde
bulunabilen yeni işlerin yarısını geçici işçilikler, yarım günlük işler ve
sözleşmeli çalışma oluşturuyordu.9 Bunların büyük çoğunluğu
erkeklerin kazandığının ortalama yüzde 69’unu kazanabilen kadınlardı.10
Seri üretim dönemlerinin sağlık sigortası ve başka ek haklar artık yoktur.
Amerikalı işçilerin şanslı olanları, perakende satış elemanı, hemşire,
hastabakıcı, hizmetçi, garson vb. işler bulabilmektedir.
Dünya işçi pazarında bulunan yüzmilyonlarca işsiz genci
bekleyen son, eğer şanslı iseler; düşük ücretli, niteliksiz geçici işler
bulabilmektir. Onların, ne küresel işyerlerinde ve ne de başka herhangi bir
türden iş yerinde sürekli işleri olmayacaktır. Düzensiz ve düşük gelirleri nedeniyle
endüstriyel ürünlerin tüketicileri de olamayacaklardır. İşsizlik, yoksulluk, az tüketim ve ulusal ekonomilerin güçsüzleşmesi aynı zamanda uluslararası
şirketlerin oluşturduğu Yeni Dünya Düzeni’ni de sarsacaktır.
DİPNOTLAR
1 “Küresel Düşler” R.J.Barnet-J.Cavanagh
Sabah Kitapları, sf.265
2 “Wall Street Journal”
10.05.1991, ak. R.J.Barnet-J.Cavanagh, Sabah Kit., sf.266
3 “Entangling Alliances Seven Locks
Press” John Maxwell 1990, sf.27 ak. a.g.e. sf.266
4 Newsweek 10.09.1990, sf.51-52 ak.R.J.Barnet-J.Cavangh
Sabah Kit., sf.261
5 “Küresel Düşler”
R.J.Barnet-J.Cavanagh Sabah Kitapları, sf.261
6 Washington Post 06.03.1991 ak.R.J.Barnet-J.Cavanagh
Sabah Kit., sf.263
7 “Küresel Düşler”
R.J.Barnet-J.Cavanagh Sabah Kitapları, sf.232
8 “Washington Post” 04.04.1992,
ak.R.J.Barnet-J.Cavanagh “Küresel Düşler” sf.232
9 “Future Work” Joseph F.Coates,
Futurist Mayıs-Haziran 1991, sf.13, ak. a.g.e. sf.233
10 “State of Working America” Mishel -
Frankel sf.266, ak. a.g.e. sf.233
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder