Dünya Bankası’nın
ana sözleşmesi, başka uluslararası antlaşmalarda olduğu gibi, ‘insani amaçlarla’ doludur. Yoksul
ülkeler kalkındırılacak, bu ülkelere yatırım kredileri verilecek, üretim gücü
ve verimliliği arttırılacaktır. Kredi alan ülkelere teknik hizmet yardımında
bulunulacak, teknoloji getirilecek ve yatırımların uygulanmasında, ‘görev alınacaktır’... Ancak, gerçek
yazılanlardan çok başkadır. Kredi verilir ancak koşullar tam olarak Banka
tarafından belirlenir. Ulusal ekonomiyi geliştirecek yatırımlar, kredi
verilmeyecek yatırımlardır. Kaynaklar, genel bir kural olarak, uluslararası
şirketlerin gereksinimlerini karşılayan; ulaşım, iletişim ve erke (enerji) gibi
alt yapı yatırımlarına ayrılmıştır. Yatırımın biçimi, kapsamı, boyutu,
yöneticileri, çoğu kez işi yapacak firmalar bile Dünya Bankası’nca belirlenir.
Büyük yatırımlar için gerekli olan araç ve makinaların alınacağı ülkeler,
ödenecek bedeller ve markalar, kredi koşulu olur. Dünya Bankası, piyasa değerlerinin
çok üstünde saptadığı bedelleri kaynakta keser ve firmalara kendisi ödeme
yapar. Ödeme tutarını kredi toplamından düşer.
Dünya
Bankası
Gelişmiş
ülkeler, dışarıya açılmanın yoğunlaştığı 19.yüzyılda, gittikleri yerlere
çeşitli alt yapı yatırımları yaptı. Özellikle dış dünya ile dolaysız bağlantısı
olan bölgelerde, limanlar, demiryolları, telgraf ve telefon işletmeleri kurdu. Sömürge
tipi işletmeler denilen bu yatırımların İlk yatırım sermayesi,
emperyalist merkezlerden getirildi. Ancak bu bedel, yerel hükümetler borçlandırılarak sonradan
fazlasıyla geri alındı.
Uzun yıllar,
ayrıcalıklı koşullarla çalıştırılan bu işletmeler, yatırım amaçlarını
tamamladıktan sonra, bulunduğu ülkelere satıldı. Bugün yaygınlaştırılmakta olan
Yap-İşlet-Devret’in ön girişimleri olan bu uygulamalarla büyük kazanç elde
edildi ve sonunda ülkelerin kendi yatırımları, bir anlamda kendilerine ikinci
kez satılmış oldu.
Sömürge Yatırımcılığı
Sömürge
ve yarı-sömürgelere alt yapı yatırımları yapılmasının amacı, bu yatırımlardan
elde edilecek kredi faizi ya da işletme kazancı değildir. Bunlar ek
gelirlerdir. Yatırımların gerçek amacı, tecimsel ve akçalı sermaye gönderilecek
denizaşırı ülkeleri pazar durumuna getirmektir. Bunun için, ulaşım ve iletişim
gereksiniminin alt düzeyde de olsa karşılanması gerekiyordu.
Getirilecek malları
satmak, götürülecek hammaddeleri taşımak için yollar, limanlar gerekiyordu.
İletişimsiz tecim yapılamazdı. Bu tür girişimlerle, bir yandan sömürü araçları
sağlandı, bir başka yandan geri kalmış yörelere çağdaşlık götüren uygarlık
temsilcileri görünümüyle siyasi yaymaca yapıldı.
20. Yüzyıl
Dünya Bankası,
yukarıda özetlenen sömürgeci yöntemi 20.yüzyılın ikinci yarısındaki dünya
koşullarına uygulamak amacıyla kuruldu. Dünyanın bütün toprakları ve üzerinde
yaşayan insanlar, bir merkezden yönetilen pazar ilişkileriyle birbirlerine
bağlanacaktı.
Dışsatımlanacak
sermaye için, alım gücü yüksek olmayan, alt yapısı yetersiz azgelişmiş ülke
topraklarının, ekonomik değeri olan pazar durumuna getirilmesi gerekiyordu. Bu ülkelerde
ulaşım, iletişim ve enerji yatırımları son derece yetersizdi. Birçoğu,
yatırımcı şirket ölçülerine göre pazar durumunda değildi. Bu ülkelerin yatırım
yapmaya değecek kadar “kalkınması”;
bunun için de yerleşim birimlerini birbirine bağlayacak yollar, elektrik
üretecek santrallar, iletişim sağlayacak yatırımlar, su dağıtım şebekeleri vb.
gerekiyordu.
IMF'nin Kardeşi
Dünya
Bankası’nın görevi, bu tür gereksinimlerin karşılanmasına yardımcı olmaktı.
IMF, ülkeleri akçalı açıdan bağımlı hale getirirken; Dünya Bankası, bağımlı
kılınan ülkeleri, işlerliği olan pazar durumuna getirecekti.
Banka,
IMF’den ayrımlı olarak; kredi kaynakları yanında, teknik yardım olanaklarıyla
da donatıldı ve yalnızca azgelişmiş ülkelerine yönelik çalıştı. Ülkelerin
yapacağı alt yapı yatırımlarının biçimi, kapsamı, boyutu, yöneticileri ve hatta
çoğu kez işi yapacak firmalar bile Bankaca belirlendi. Bu belirlemelere
uyulması koşuluyla kredi verildi. Büyük yatırımlar için gerekli olan
dışalımlanacak araç ve makinaların alınacağı ülkeler ve hatta markalar, kredi
koşulu oldu.
Ülkeler bu koşullarla
borçlandırıldı ve yatırımlar tamamlandı. Devlete verilen kredilerle
gerçekleştirilen yatırımların daha borçları bitmeden bu yatırımlar özelleştirme
adı altında, işbirlikçi yerli ya da doğrudan yabancı şirketlere devredildi. Bu
devirler, Dünya Bankası’nın bilgi ve denetimi altında
yapıldı.
Örgütsel
Yapı
Dünya Bankası,
üç ayrı kurumun birlikteliğinden oluşmuştur. Bankanın temelini, aynı IMF gibi, Bretton Woods anlaşmalarından sonra,
1946’da kurulan, Uluslararası İmar ve
Kalkınma Bankası (IBRD) oluşturur. Gelişmekte olan ülkelerin hükümetlerine
ya da hükümet güvencesi altında olan kuruluşlara, uzun süreli ve düşük faizli
krediler veren IBRD, bir BM örgütüdür ve merkezi Washington’dadır.
Dünya Bankası’nı oluşturan ikinci örgüt, Uluslararası Kalkınma Birliği’dir.
1960 Yılında kurulan bu örgüt, dünyanın en yoksul ülkelerine dönük olarak
çalışır. Bu ülkelere, yalnızca yüzde 1 komisyon alarak, faizsiz ve 50 yıla
varan uzun süreli kredi verir. Pazar değeri çok düşük olan bu ülkeleri, yatırım
yapılabilir duruma getirmeğe çalışır.
Bankayı
oluşturan son örgüt, 1956 yılında kurulan, Uluslararası
Finans Kuruluşu’dur. Bu
kuruluş, sermaye yatırılacak ülkelerde siyasi dayanaklar yaratmak için,
işbirlikçi sermaye kümelerine dolaysız kredi vererek, onların güçlenmesini
sağlar.
Dünya Bankası’nın
kullandığı mali sermaye, esas olarak
üye ülkelerin yatırdıkları fon paylarından oluşur. Kredi faizleri ile sermaye
piyasalarına sunulan tahvillerden elde edilen kazanç başka gelir kaynağıdır.
Bunların en yetkili organı, üye ülke temsilcilerinin katılımıyla oluşan ve
yılda bir kez toplanan Guvernörler Konseyi’dir.
“Soylu Amaçlar”
Dünya Bankası’nın ana sözleşmesi, başka tüm uluslararası antlaşmalarda
olduğu gibi, ‘insani amaçlarla’
doludur. Yoksul ülkeler kalkındırılacak, bu ülkelere yatırım kredileri
verilecek, üretim gücü ve verimliliği arttırılacaktır. Kredi alan ülkelere
teknik hizmet yardımında bulunulacak, teknoloji getirilecek ve yatırımların
uygulanmasında, ‘görev alınacaktır’...
Ancak,
gerçek yazılanlardan çok başkadır. Kredi verilir ancak koşullar tam olarak
Banka tarafından belirlenir. Yönetim, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin
elindedir. Organlardaki temsil hakları göstermeliktir. İzlenecek politikalar
tam olarak, ABD çıkarlarına göre belirlenir.
Dünya Bankası eski
başkanlarından Eugene R.Black’in
sözleri bu durumu açık olarak ortaya koymaktadır: “Dış yardım programlarımız Amerikan iş dünyasına çok belirgin yararlar
sağlamaktadır. Başlıca üç yarar şunlardır: (1) Dış Yardım, ABD malları ve
hizmetleri için derhal ve önemli bir pazar sağlamaktadır. (2) Dış Yardım, ABD
şirketleri için yeni yeni dış pazarların geliştirilmesine yardımcı olmaktadır.
(3) Dış yardım, ulusal ekonomileri, ABD firmalarının gelişebilecekleri bir tür
girişim düzenine doğru yönlendirmektedir”.1
Kredi Koşulları
Dünya Bankası’ndan kredi almak isteyen ülkeler,
krediyi kullanacakları yatırım alanını Banka’ya bildirir. Banka her
başvuruya olumlu yanıt vermez. Ulusal ekonomiyi geliştirecek yatırımlar, kredi
verilmeyecek yatırımlardır. Kaynaklar, genel bir kural olarak, uluslararası
şirketlerin gereksinimlerini karşılayan ve üretime dönük olmayan alt yapı
yatırımlarına ayrılmıştır.
Son
zamanlarda tarımsal yatırım alanlarına da kredi verilmektedir. Tarım kredileri,
ülkelerin ulusal tarım üretiminin geliştirilmesi için değil, almaşık
(alternatif) tarım üretimi adı altında, ulusal tarım üretimini güçlendirmeyecek
olan yatırımlara verilir. Uluslararası piyasalara çıkarılabilmiş olan yerel ürünler,
genel bir tutum olarak kredi dışı bırakılır.
Borçlanan
ülke, aldığı borcu, Banka’nın belirlediği koşullarda kullanmak zorundadır.
Kredi sözleşmesini imzaladığı anda, yatırımda kullanacağı yabancı ‘uzmanları’, ücretlerini, proje ve
yüklenici firmayı, dışalımlanacak donanımın ülkesini kabul etmiş olur.
Sözleşmeye bağlanmış
bu tür zorunlulukların pazarlık şansını ortadan kaldırması, dünya piyasalarının
üzerinde bedeller istenmesine yol açar. Borçlu ülke bunları ödemek zorundadır.
Banka bu bedelleri kaynakta keser ve şirketlere kendisi öder.
Danışma Şirketleri
Yatırım
tasarıları (projeleri) genellikle, ABD kökenli danışma ve mühendislik
şirketleri tarafından yapılır. Bu şirketler tasarıların kendileri tarafından
yapılacağını önceden bilirler ve ‘hizmetlerinin’
karşılığı olan abartılmış faturaları, borçlanan ülke hesabından düşmek üzere, Dünya Bankası’na gönderirler.
Dünya Bankası’nın
Tayland’daki Yanhee
Enerji Projesine verdiği kredinin koşulları, çarpıcı bir örnektir: “Projenin uygulamasında, Tayland Hükümeti
yetkililerinin dışında, karar yetkisine sahip ayrı bir kurulun oluşturulması,
Enerji Bakanlığı’nda genel müdür dahil bütün atamalarda Banka’nın onayının
alınması ve Dünya Bankası’nın kabul ettiği danışman mühendislerin onayı
alınmadıkça hiçbir ara sözleşmenin yapılmaması vb... Dünya Bankası, bağımsız
uluslar üzerinde sert bir denetim kurmaktadır”.2
Yatırım Kararları
Kredi
verilecek yatırımlarda, yatırım biçimine ve niteliğine de Banka karar verir.
İlgili organın verdiği kararlar, borçlanan ülkenin sorunlarını çözmeye değil,
yeni sorunlar doğurup dışa bağımlılığı arttırmaya yöneliktir. Örneğin, ulaşım
yatırımları için verilecek kredide, kredinin demiryolları ya da denizyolları
ulaşımına değil, en pahalı taşımacılık olan karayollarına yatırılmasını koşul
koyar. Toplu ulaşım çözümlerine karşı çıkar, ülkeyi uluslararası otomotiv
endüstrisinin, yedek parçaya ve petrole bağımlı pazarı durumuna getirir.
Dünya Bankası,
1990’da bir dizi kömürlü enerji santrali yapmak koşuluyla, Hindistan’a 400
milyon dolar kredi verdi. Santrallar tamamlanınca üretilen enerji, gereksinimin
yalnızca yüzde 2.5’nu karşılayacaktı. Ancak, yaratacağı çevre bozulmasının
boyutu çok büyüktü.
Uluslararası Kamu Çalışanları Federasyonu’nun
(PSI) Dünya Bankası’nın 50.kuruluş yılı nedeniyle, yayınladığı kitapta şöyle
söylenilmektedir: “Dünya Bankası
yönetimince hazırlanan ‘yapısal değişim programlarının’ uygulandığı ülkelerde
yoksulluk arttı, işçilere kemer sıkma politikaları uygulandı, sosyal
harcamaların kısılması sonucu temel hizmetler durdu, pek çok kamu çalışanı
işini yitirdi, grev ve gösteriler hükümet güçleri tarafından bastırıldı...
Dünya Bankası ve ikiz kardeşi IMF, dünyayı fethe çıkan sermayenin müfreze kolu
durumundadır”.3
İç Yapı
Dünya Bankası,
bir başkan ve yılda bir kez toplanan Guvernörler
Konseyi tarafından yönetilir. Kredi konusundaki kararları 22 yürütme
görevlisi yönetmen verir. Kredi oylamalarında üye ülkeler eşit oy hakkına sahip
değildir. Ülkelerin oy sayıları, banka sermayesine katılım paylarındaki
oranlarda belirlenir. Bu nedenle, varsıl ülkelerin Banka üzerinde saltık
(mutlak) bir denetim gücü vardır.
1990
Yılında üye sayısı 159’a çıkan Dünya
Bankası, 1970’de 4.5 milyar dolar kredi verirken bu nicelik 1990’da yüzde
2127 artarak 95,70 milyar dolara çıkmıştır.4 Guvernörler Konseyi, 1988 yılında aldığı bir kararla sermaye
tavanını 171 milyar dolara çıkarmıştır.5
Türkiye, Dünya Bankası’na, başka uluslararası örgütlerde olduğu gibi, konuyu
incelemeden, 14 Şubat 1947 tarih ve 5016 sayılı yasayla üye oldu. Bu tarihten
sonra ülkeyi yöneten hükümetler, söz birliği etmişçesine, Türkiye’nin o güne
dek uyguladığı ulusal politikasını terkederek, bu politikayı Dünya Bankası’nın
genel politikaları içinde yok ettiler.
DİPNOTLAR
1 “The
Domestic Dividens Of Foregn Aid in Columbia Journal of Word Business” Eugene
R.Black, Vol 1, Fall 1965, sf.23, ak. Harry Magdoff, “Emperyalizm Çağı”
Odak Yayınları, sf.226
2 “Puplic
İnternational Development Financing in Thailand” New York, Şubat 1963, sf.
81-83, ak. a.g.e. sf.188
3 ”Dünya Bankası Çizgili Taşlama”
Cumhuriyet 24.05.1996
4 ”World
Dept Tables” (Washington D.C.; The World Bank, değişik yıllar) ak. Neşecan
Balkan “Kapitalizm ve Borç Krizi” Bağlam Yay., 74, 1994, sf.142-143
5 “Dünya
Bankası” “Grolier International Americana” Sabah Yay., 5.Cilt, sf.143
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder