Bu ülkede; ulusal değerler tümüyle yok olmadıysa, ulus
yaşam yeteneğini tümden yitirmediyse, insanlar kendi haklarına
yabancılaşmadıysa ve gelecek kuşaklara acı çekecekleri bir gelecek
bırakılmayacaksa; Atatürk bugün her zamankinden çok önem kazanmış
demektir. Kurtuluş Savaşı ve devrimler, öncesi
ve sonrasıyla dikkatlice incelenmeli, güncelliğini koruyan bu büyük eylem,
günün koşullarına uyumlu kılınarak aynı anlayışla uygulanmalıdır. Bu ülkenin
parçalanmasını önlemek isteyen herkes, Mustafa
Kemal’e başvurmak, savaşımından ders almak zorundadır. Atatürk’ü incelemek, tarihle ilgili araştırma yapmak değil, yaşadığımız
sorunlara çözüm aramak ve onun başarılı olduğu savaşımdan günümüze yönelik ders
çıkarmaktır. Türkiye’de yükselmekte olan ulusal
uyanış, geçmişteki benzersiz deneyimden, kesin olarak yararlanmalı, bu
konuda bilgilenmelidir. Atatürk,
bugün ona en çok gereksinim duyan Türk halkına anlatılmalıdır.
Devrimcinin
Ölümü
“Yaşayan En Büyük Devrimci” ya
da “Atatürk’den Sonra Yaşayan En büyük Anti-Emperyalist” olarak
tanımlanan Fidel Castro, 90 yaşında öldü. Şekerkamışı üreticisi İspanyol
göçmeni bir babanın oğlu olan, hukuk doktoru bu büyük devrimci; 90 yıla
sığdırdığı eylemiyle, insanlık tarihindeki yüksek yeri şimdiden aldı ve
uluslararası dayanışmanın simgesi olarak bu dünyadan göçtü.
Castro, 20.yüzyıl dünya
siyasetine yaptığı etkiyle, ezilen uluslara ve dünya yoksullarına umut ve güç
verdi. Küçük bir ülkede; insanlığa, örnek alıp yararlanabileceği büyük bir toplumsal
gelişme deneyimi armağan etti. “Sosyalist”
ülkeler, çürümüş yönetimleriyle ard arda yıkılırken, ABD’nin dibindeki, tecrit
edilmiş “yoksul” Küba’yı ayakta
tutmakla kalmadı, “paranın pisliğinden” sıyrılmış,
kendine yeten bir ülke haline getirdi. Atatürk’ün 20.yüzyılın ilk
yarısında Türkiye’de yaptığının benzerini, ikinci yarısında Küba’da yaptı.
Güncel
ve Evrensel
Fidel Castro, Atatürk’ü emperyalizme karşı savaşan “en
büyük devrimci” sayar ve eyleminin kendileri için esin kaynağı olduğunu
söyleyerek, güncelliğini evrensel boyutuyla ele alır. Şöyle söyler: “Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptıklarını ben asla
yapamazdım. Gerçek devrimci Atatürk’tür. Büyük bir devrim yaptım ancak Mustafa Kemal’in
yaptıklarını başaramazdım. Devrimci Kemal Atatürk varken Türk gençleri neden kendilerine
başka önder arıyorlar... Atatürk 1919’da, düşmanları kovmak için Bandırma gemisiyle
Samsun’a çıktı ve anti-emperyalist savaş verdi, zafere erişti. Biz Atatürk’ün devrimci
savaşından etkilendik, esinlendik. Yaklaşık 40 yıl sonra, 1956’da Gramsi gemisiyle
Havana’ya çıktık. Ülkemizde emperyalizmi ve işbirlikçi faşist Batista rejimini yıkmak
için biz de zafere eriştik. Bizim ve tüm ezilen halkların esin kaynağı Mustafa Kemal Atatürk’tür”.1
Castro, Atatürk’ün
ülkesi olarak Türkiye’yle yakından ilgilenmiştir. Örneğin, PKK kalkışmasını, “ABD’nin petrol bekçiliği” olarak değerlendirmiş
ve şunları söylemiştir: “Türkiye’deki olayları
yakından izliyorum... Umarım ve dilerim ki, sizin oradaki Kürt hareketi Yankee’nin
petrol bekçisi olmaz. Ancak, gördüğüm kadarıyla bunlar ABD’ne bağımlı, ABD’nin denetiminde
hareket ediyorlar. Kürtlerin hareketi bağımsızlık değil, ABD’ne bağımlılıktır”.2
Atatürk
Güncel mi?
Atatürk’ün
ölümünden günümüze dek yetmiş sekiz yıl geçti. Bu iki kuşak demektir. 1938’de
yirmi yaşında olanların çocukları bugün yaşıyor ve ortalama yetmiş yaşındalar.
Bu iki kuşağın yaşam süresi içinde Türkiye; özgüveni yüksek, geleceğe umutla
bakan, sevinci ve üzüntüsü ortak insanların yaşadığı bir ülke olmaktan çıktı.
Toplumun her kesiminde, yaygın ve etkili bir yozlaşma var. Bugün, Türkiye’de,
çökmekte olan bir ülkenin sorunları yaşanıyor ve yaşanan sorunların tümünde,
çözüm için karşımıza Atatürk’ün
uyguladığı politika çıkıyor. O’nun yarattığı değerler, korunup aşılmadığı için,
yüzyıl önceye geri dönüldü. Atatürk’ün güncel olmasının nedeni bu.
Büyük bir devrim gerçekleştirip güçlü bir ülke
yaratılmışken, insanlar kula kulluktan yurttaşlığa yükselmişken ve aydınlık bir
geleceğin yolu açılmışken; nasıl oluyor da bu denli geri, bölünmüş ve umutsuz
bir ülke durumuna geliyoruz. Geriye düşmenin, karşıtına dönüşmenin ya da
değerlerini yitirmenin bu denli yoğun yaşanmasının nedeni nedir? Bunun
sorumlusu kimlerdir?
Eğitimsizlik
Geri dönüşün nesnel ve öznel nedenleri var. Öznel
nedenden söz edeceksek, sorumluluğun, yöneticiler başta olmak üzere, Atatürk’ten
sonraki iki kuşakta olduğu söyleyebilir. 11 Kasım 1938’de başlayan geri dönüş,
sürekli artan bir ivmeyle, karşıtlıktan düşmanlığa, bireysellikten kitleselliğe
evrildi ve bugüne gelindi.
Yetmiş sekiz yıl süren bu olumsuz sürecin temelinde Kemalizmden
kopuş, bunun temelinde de eğitimsizlik vardır. Atatürk kendi
ülkesinde kendi insanlarına öğretilmedi, ilkeleri tasarlı uygulamalarla ortadan
kaldırıldı. Türk halkı, çoğunlukla, onu kurtarıcı kahraman olarak sevip saydı
ancak ilkelerini öğrenemedi. Bir bölüm insan, yanlış ve kimi zaman kara çalmaya
varan yakıştırmalarla, O’ndan uzaklaştırıldı ya da karşıt hale getirildi.
Günümüzde yapılan saldırıların yoğunluğu, Atatürk’ün
güncelliğinin bir başka göstergesidir. Kurtuluş Savaş’ındaki kuvvacı-padişahçı çatışması, bugün ulusalcı-işbirlikçi gerilimiyle yeniden
gündeme geliyor. Bu gerilim, güncelliğin kanıtı durumunda.
Atatürk karşıtlığı,
Amerikalıların Türkiye’ye girdiği 1946’dan sonra dizgeleştirilerek
(sistemleştirilerek) devlet politikasına yerleştirildi. 1949 yılında imzalanan
eğitimle ilgili ikili anlaşmayla ulusal eğitim ulusal olmaktan çıktı ve Atatürk
ders kitaplarına Amerikalı uzmanların uygun gördüğü biçimiyle girdi.
Gizli
İşgal
Türkiye, bugün askeri değil ancak askeri işgalin amacı
olan, siyasi ve ekonomik işgal altında. Sevr,
toprak paylaşımı dışında hemen tüm koşullarıyla üstelik daha kapsamlı olarak uygulanıyor.
Topraklar silahla el değiştirmiyor ancak yabancıların toprak satın almasıyla,
Anadolu’da hızlı bir mülkiyet değişimi yaşanıyor.
Parayla donatılmış yerli ya da yabancı “misyonerler”, bu ülke için bir şeyler
yapmaya çalışan yurtseverlerden daha geniş olanaklarla serbestçe çalışıyor.
Ulusal haklara saldırmada, hiçbir sınır tanınmıyor. Vatanseverlik baskı altında; hıyanet,
getirisi yüksek bir meslek durumunda. Halk, yoksul ve umutsuz, karamsar bir
edilgenlik içinde. Basın ihaneti yayıyor. Sanki işgal İstanbul’u yeniden
yaşanıyor.
Yapılması
Gereken
Bu koşullarda yapılması gereken, benzer koşullar altında
geçmişte verilen savaşımdan yararlanmak ve bu yönde çalışmaktır. Atatürk’ü
ve başardığı eylemi bugün yeniden gerekli kılan, yaşanmakta olan koşullardır. Samsun’a
çıkan anlayış, Kuvayı Milliye ruhu, Müdafaa-i Hukuk örgütlenmesi önümüzdeki
yakın dönemi belirleyecek biçimde, yeniden gündeme geliyor.
Kurtuluş
Savaşı, öncesi ve sonrasıyla dikkatlice incelenmeli,
güncelliğini koruyan bu eylem, günün koşullarına uyumlu kılınarak, aynı
anlayışla uygulanmalıdır. Bu ülkenin parçalanmasını önlemek isteyen herkes, Mustafa Kemal’e başvurmak, savaşımından
ders almak zorundadır. Türkiye’de yükselmekte olan ulusal uyanış, geçmişteki benzersiz deneyimden, kesin olarak
yararlanmalı, bu konuda bilgilenmelidir.
Kazanımları
Koruyamamak
Bir değerin nasıl kazanıldığını bilmeyen, onu koruyamaz.
Kurtuluş Savaşı’nın hangi koşullarda, nasıl ve kimlere karşı kazanıldığını,
ne bedel ödendiğini, ulusu ayakta tutan kalkınmanın nasıl sağlandığını
bilmeden, Türkiye Cumhuriyeti’ni ayakta tutmak olanaklı değildir.
Yapılanlar çabuk unutuldu ya da unutturuldu. Unuttukça da
geriye gidildi. Ve bugün, içinde sıkışıp kaldığımız sorunlarla dolu koşullara
gelindi. Bu koşullar, nitelik olarak, Osmanlının 20.yüzyıl başında yaşadığı
koşullardır. Bunu artık herkes görmelidir. Dünü
unutursan, yarın hatalara düşmekten kurtulamazsın. Atatürk günceldir ve doğaldır ki emperyalist boyunduruktan
kurtulana dek güncelliği sürecektir. Her kesimden yurtsever, bu nedenle Atatürk’e yöneliyor; Kuvayı Milliye ruhu bu nedenle
yayılıyor, Müdafaa-i Hukukçular bu
nedenle yeniden ortaya çıkıyor.
Kemalist
Olmak
Atatürk’ü incelemek, tarihle
ilgili araştırma yapmak değil, yaşadığımız sorunlara çözüm aramak ve onun
başarılı olduğu savaşımından günümüze yönelik ders çıkarmaktır. Ülkenin
kurtuluşu için savaşım verenler ve verecek olanlar, Mustafa Kemal’in karşılaştığı engellerin benzerleriyle
karşılaşacaklardır. Özellikle onlar, aktarılan bilgileri, eleştirici gözle
incelemeli, bugüne uyarlamalı ve girişilecek savaşımda nelerle
karşılaşacaklarını bilerek hareket etmelidirler.
Atatürk’ü
anlamak ve “izinden gitmek” bilinçli
olmayı gerekli kılar; yaptığını yapmak, insana, üstelik en ağırından,
sorumluluk yükler. Atatürk öldükten
sonra, Atatürkçülerin başına gelmedik kalmamıştır. Bu sorumluluğu yüklenmek
isteyenler, eyleme geçtiklerinde bu işin, “karga
kovalamak” ya da “sarı saç mavi göz”
edebiyatından çok ayrımlı bir iş olduğunu göreceklerdir. Emperyalizmle doğrudan
ve sürekli savaşım demek olan Atatürkçülük,
sert çatışmalara, görünür görünmez engellere her zaman hazırlıklı olmayı
gerekli kılar. Kemalist olmak, kolay bir iş değildir.
Kemalizmin
Önemi
Bu ülkede ulusal değerler tümüyle yok olmadıysa, ulus
yaşam yeteneğini tümden yitirmediyse, insanlar kendi haklarına
yabancılaşmadıysa ve gelecek kuşaklara acı çekecekleri bir gelecek
bırakılmayacaksa; Atatürk bugün her
zamankinden çok önem kazanmış demektir. Bu büyük eylem, her yönüyle incelenmeli
ve başarılmış olan bu yoldan yürünmelidir. Bu, yalnızca geçmişe bağlılık ya da
saygı duymak değil, doğrudan, ulusal varlığın ve geleceğin güven altına
alınması için, yerine getirilmesi gereken bir görevdir.
Nelerin yitirilmekte olduğunu ve gelecekte nelerin
yitirileceğini herkes görmelidir. Çıkış yolu vardır ve elimizin altındadır.
Türk ulusunun gerçek gücünün ne olduğu bilinmeli, bu güç harekete
geçirilmelidir. Bu yolda geç kalınan her gün, kaçınılmaz gibi görünen
gelecekteki savaşım günlerinde, çekilecek acıların artmasına neden olacaktır.
Gerçek dışı sanlar, aldatıcı sözvermeler ve sanal ereklerle halkın kandırılması
önlenmelidir. Bunun tek yolu, Mustafa
Kemal Atatürk’ü ve Türk Devrimi’ni
öğrenmektir.
DİPNOTLAR
1 Jale Özgentürk, Yeni Yüzyıl Gazetesi, ak; www.68dayanışma.org
2 “Fidel Castro ve Kürtler”, Cemal Şener, ahmetdursun374blogcu.com
Atamızın büyüklüğünü bizim yobazlar hariç tüm dünya görüyor.
YanıtlaSilCem Bey sadece yobazlar degil Ataturk dusmani. Bir o kadar tehlikeli olan kendilerine solcu ya da sosyalist diyen Aslinda solcu olmakla alakasi olmayan fasistler de dusman. Bunlar PKK ve HDP sempatizanlaridir.
YanıtlaSil