4, 18 ve 19 Mart’ta yayınladığım yazılarla arkadaşlarımı, 16 Nisan’da yapılacak referandumda HAYIR için çalışmaya çağırmıştım. Referandum yapıldı ve bildiğiniz olaylar yaşandı. Aldığım iletilerden, arkadaşlarımın büyük bir üzüntü içinde olduğu görülüyor. Benzer duyguları ben de taşıyorum.
Üzüntüyü arttıran ana sorun,
referandum sonucunun EVET olarak açıklanmasından çok, yasa tanımazlığın resmi
tutum haline gelmesidir. Halk iradesinin güvencesiz hale getirilmesidir.
Arkadaşlarım, “bizim bu yapılarla bu ülkede seçim kazanmamız mümkün değildir”
duygusu içindeler.
Bu duygudan mümkün olan en kısa
sürede kurtulunmalıdır. İçine düşülen durumun çaresi vardır ve bu çare,
bugünden başlamak üzere girişeceğimiz mücadelenin içinde saklıdır.
Kısa dönemde, karşı karşıya
kaldığımız yasa tanımazlığa karşı tepkimizi göstermeli ve direnmeliyiz. Uzun
dönemde ise, Atatürk’ün Halkçılık ilkesine yönelen çalışmayı
aralıksız sürdürmeliyiz. Ön uygulamalarını 4 Mart’ta başlattığımız ve umulanın
ötesinde başarı sağladığımız bu çalışmayı, aralıksız sürdürmeliyiz. Halka
ulaşmanın yol ve yöntemini denedik, birçok şey öğrendik. Bu uğraşın yarattığı
ve yaratacağı büyük gücü gördük. Çalışmanın sonuçlarını “REFERANDUM İZLENİMLERİ”
olarak bilginize sunduk.
Bildiri dağıtımı için yaptığım
çağrıya, yurt içi ve yurt dışından 122 arkadaşım olumlu yanıt verdi. Bunlardan
48’i gönderdiğimiz 70 bin bildiriyi bulundukları bölgelerde, yüz yüze görüşerek
halka ulaştırdı. Geri kalan 74 kişi, sayısını saptayamadığımız kadar bildiriyi
kendi olanaklarıyla çoğalttı ve dağıttı.
Bildiri dağıtıcılarını, geleceğin
halk önderleri olarak görüyorum ve hepsini yurtseverliğimin olanca gücüyle
kucaklıyorum. Onlar, yalnızca benim için değil, Türkiye için güç kaynağı oldular
ve çok anlamlı bir eylem gerçekleştirdiler.
Kitle içinde çalışma yapan
arkadaşlarımdan aldığım iletiler, halkın ilgi ve desteğinin olağanüstü boyutta
olduğunu gösteriyordu. Her görüşten insanımız, çıkar gözetmeden kendisine bilgi
getirene değer veriyor, onu dinliyor, sorular soruyordu. Bilgiden yoksun
bırakılmış, gerçekleri göremez hale getirilmişti. Bilgiye açtı ve anladığı
dilden anlatılırsa herşeyi kavrıyordu. Ülkenin, halka bilgi götürecek aydınlara
ihtiyacı vardı. Yalın gerçek buydu.
Biz, İzmir’de bir araya gelen bir
avuç yurtsever olarak, içinde bulunduğu durumu ve geleceği görüyoruz. Tarihin
üzerimize yüklediği sorumluluğu bilincimize çıkardık. Herkes gibi kişisel
sorunlarımız var. Ancak, halka bilgi götürmeyi, onunla kalıcı bağlar kurmayı,
yaşantımızın parçası haline getirmeye karar verdik. Gücümüz ve olanaklarımız ne
ise, bunları halk yolunda kullanacağız. Bunun, insana erinç veren ve zor
olmayan bir iş olduğunu deneyerek gördük. Yaşam bizi bir mücadeleye çağırıyor,
bu çağrıyı kabul ediyoruz.
Sevgili arkadaşlar,
Yılgınlığa, kabuğuna çekilmeye izin
vermemeliyiz. Yaşam, içinde barındırdığı ve bize sunduğu, gizli ya da açık
olanaklarla sonsuz bir süreç. Değişmeyen tek şey değişimin kendisi. Duraganlık,
teslimiyet ve pes etmek; yaşamın kurallarına ters. En olumsuz koşulun bile bir
çıkış noktası vardır. Yunan Ordusu Haymana Ovası’na gediğinde, yılgınlık
kimsenin aklına gelmedi. Ankara’ya gelse Sivas’a, Sivas’a gelse Erzurum’a
gidilecek, ülke; dağ dağ, mezra mezra savunulacaktı.
Referandum iptal edilmezse, iki yıl
sonra, tek egemen hale gelen cumhurbaşkanı seçimi yapılacaktır. Türkiye’de
HAYIR oyu veren yurtseverler olarak, halkın çoğunluğunun desteğini aldığımızı
gördük. Seçim hileleri ve yasa dışı kararlar bu gerçeği değiştiremez. Eski
düzen savunucularının yani Orta Çağ özlemcilerinin, sevinçlerini kursaklarında
bırakabiliriz. Toparlayıcı, dürüst, liyakat sahibi millici bir aday
çıkarabilir, cumhurbaşkalığı seçimini kazanarak; EVET’çilerin peşine düştüğü
gücü, biz elde edebiliriz. Bu gücü, Cumhuriyet ilkelerine dönmek yani tam
bağısızlık ve ulusal egemenliği yeniden elde etmek için
kullanabiliriz.
Sevgili arkadaşlarım sizi,
karamsarlığı umuda, üzüntüyü kararlılığa, edilgenliği etkenliğe dönüştürerek;
çalışmaya çağırıyorum. Ülkenin, gerçek anlamda bize ihtiyacı var. Artık az
değiliz. Gerçekleri görüyoruz ve gördüklerimizi halka anlatmalıyız. Her
birimiz, bir kişiyi aydınlatsa, erişeceğimiz gücü hepimiz göreceğiz. Haklıyız,
bu nedenle kazanacağız.
Metin bey,4,18,19 mart tarihli yazılarınız sitenizi takip ettiğimiz halde neden görmedik?Başka bir düzlemde mi paylaştınız yoksa?
YanıtlaSil