Yol, köprü ve tünelleri, "yap işlet devret" ihaleleriyle yaptıranlar; yanlış
ya da kaçak geçiş yapanlara, geçiş ücretinin 10 katı ceza kesiyorlar. Bu
uygulamayı, yasaya ve sözleşmelere koymuşlar; ayrımsız uyguluyorlar. Kesilen cezanın
15 günde ödenmesi gerekiyor. Ödenmezse bildirim gönderiliyor ve ödenmediği sürece ceza sürekli artıyor. 10 kat cezanın 4 katını işletmeci şirket, 6 katını devlet
alıyor. Şirket ve devlet; pusuya yatmış avcı gibi, ceza kesecek yurtdaş
bekliyor. ‘İhtarnameler’ geç gidiyor,
ceza yediğini bilmeyen insanlar, arabalarının değerinden daha yüksek cezalarla
karşılaşıyor; mahkemelere koşuyor.
Ceza
İstanbul’da bir şirket aracı, Mart ve Nisan aylarında haftanın 4 günü
Avrasya Tüneli’nden gidip geliyor. Geçiş ücretini saptayan HGS ve OGS aygıtının bozuk olduğunu fark etmiyor. Bu nedenle ücretsiz geçiş yapmış oluyor.
Ücretli geçişin her biri 24.90 TL olması nedeniyle, 41 geçiş için 1020 lira
isteniyor. Ancak, 1020 liraya, 11070 lira ekleniyor ve 12 bin 90 lira ödenmesi
gerektiği bildiriliyor. 11070 liranın ceza olduğu söyleniyor.1
Yol, köprü ve tünelleri, “yap işlet
devret” ihaleleriyle yaptıranlar; yanlış ya da kaçak geçiş yapanlara, geçiş ücretinin 10
katı ceza kesiyorlar. Bu uygulamayı, yasaya ve sözleşmelere koymuşlar; ayrımsız
uyguluyorlar. Kesilen cezanın 15 günde ödenmesi gerekiyor. Ödenmezse bildirim gönderiliyor ve ödenmediği sürece ceza sürekli artıyor.
10 kat cezanın 4 katını işletmeci
şirket, 6 katını devlet alıyor. Şirket ve devlet; pusuya yatmış avcı gibi, ceza
kesecek yurtdaş bekliyor. ‘İhtarnameler’
geç gidiyor, ceza yediğini bilmeyen insanlar, arabalarının değerinden daha
yüksek cezalarla karşılaşıyor; mahkemelere koşuyor.
“Deli Dumrul” Köprüsü
‘Deli Dumrul Öyküsü’, Türk tarihinde çok sayıdaki kahramanlık mitolojisinden birisidir. Biçimini
Korkut Ata söylencelerinden alır. Öyküye göre, Deli Dumrul isminde cesur ve bir o kadarda gözü kara bir eşkıya yol
kesicilik yapıyor. Tuna Nehri üzerine kurduğu büyük bir köprüden geçenden 30
akçe geçmeyenden ise döverek 40 akçe alıyor.
Yol ve köprülerden bugün geçenler, ‘20 akçeyi’ ödüyor ve ‘dayak
yemiyor’. 10 kat ceza yiyenler, 40 değil 200 akçe öderlerse ‘dayaktan’ kurtuluyor. Yol ve
köprülerden hiç geçmeyenler yani halkın büyük çoğunluğu ise, sorgusuz sorusuz ‘40 akçeyi’ üstelik sürekli ödüyor.
Çünkü, geçmeyen araçlar için tüneli yapan şirkete ödenen parayı, onun
vergisiyle oluşan Hazine ödüyor.
Kamu Yönetimin İflası
Kamu yönetimi ve denetiminin, şirket çıkarlarını gözetir duruma gelmesi,
bir insanlık sorunudur. Toplum yaşamını çürüten, çıkarı tek değer yapan,
insanlar arasında gerilimi sürekli kılan ve gücü temel alan ilkel bir düzendir
bu. Burada; yardımlaşma, dayanışma, paylaşma ortadan kalkmış; birlikte
yaşamanın temel dayanakları büyük oranda zedelenmiştir. Gelişen zaman içinde,
güçlü daha güçlü, güçsüz daha güçsüz olmaktadır.
Türkiye’de böyle bir dönemi yaşıyoruz. Köprülerde yollarda yaşananlar,
talana dayalı bozuk düzenin çarpıcı örnekleridir. Olumsuzluklar küçükten
başlayan dalgalar halinde yayılıyor ve her geçen gün daha çok insan
olumsuzlukları yaşar hale geliyor. Buna karşın, geniş bir kitlenin hala köprü
ve yollardan övgüyle söz edebilmesi, ciddi bir ulusal sorunla karşılaşıldığının
göstergesi durumundadır.
Cezalarda ve ödemelerde somutlaşan olumsuzluklar, artarak
sürecektir. Yollar, köprüler, tüneller; yüksek yapım bedelleri, ve ücret
artışlarıyla; sıkıntı kaynağı olarak halkın günlük yaşamına yerleşmektedir.
Devlet bütçesi, şirketlere büyük paralar öderken, bu büyük yükün ağırlığını
bilmeden taşıyan halk, gerçeği yaşayarak görecek ve yapılanların ne olduğunu
anlayacaktır. Arabasının değerinden daha yüksek cezalarla karşılaşıp
mahkemelere koşanlar, gelecekte yayılacak genel hoşnutsuzluğun öncülleridir.
Avrasya Tüneli
Avrasya Tüneli, 5,4 kilometresi deniz tabanı altında, çapı 13,7 metre, iki katlı;
2 gidişi ve 2 gelişi olan gösterişli bir mühendislik yapıtıdır. İki Güney Kore
şirketi bir Türk şirketiyle, Avrasya Tüneli İşletme İnşaat ve Yatırım A.Ş.
(ATAŞ) adlı bir şirket oluşturmuşlar ve tüneli yapmışlar. Şimdi işletiyorlar.
26 yıl boyunca da işletecekler.
Geçiş ücreti 2017 için, (tek geçiş) binek arabalarda 4, minibüslerde 6
dolardır. Tünel, kent içi geçiş olduğu için, ücreti gidiş-dönüş olarak
hesaplamak gerekiyor. Yani, gerçek kullanım ücreti, bugünkü kurla otomobillerde
34, minibüslerde 48 YTL.
Tünel geçiş ücretleri, her yıl ABD Tüketici Fiyat Endeksi’ne uygun olarak
artacak. Devlet, yılda 25 milyon geçiş garantisi vermiş. Bu kadar araba geçmese
bile, Hazine bu parayı ödeyecek.
Avrasya Tünel Projesi’nin ihale bedeli 1,245 milyar dolar. Şirketin
özkaynak yatırımı 285 milyon, kredi tutarı 960 milyon dolar. Kredide Hazine
garantisi var, şirket borcunu ödemezse devlet ödeyecek.
Yapımcı şirketin imtiyazlı kullanım süresi 26 yıl (25 yıl, 11 ay, 9 gün).
Tünel’den geçiş ücreti; 26 yıl boyunca hiç artmasa, dolar hiç değer kazanmasa
bile, halkın 1,245 milyar dolarlık yatırıma karşılık, ödeyeceği para 12,1
milyar YTL.’dir. Oysa, biliyoruz ki, geçiş ücretleri artacak, dolar değer
kazanacak.
Sözleşme, şirket kazancını sağlama almış ve ücret
artışını ABD tüketici endeksine bağlamış. Bu endeks, 2016 için yüzde 1,6 dır.
Erken Gelen Zarar
Avrasya Tüneli’nde, günlük 68 bin araç geçiş garantisi verilmiş. Ancak,
2017’nin ilk 5 ayında ortalama 34 bin geçiş olmuş. Geçmeyen günlük 34 bin
aracın bedelini Hazine şirkete ödüyor.2 Eksik geçiş böyle devam
ederse, devlet şirkete ayda 26 milyon (8,5 milyon dolar), yılda 310 milyon lira
(101 milyon dolar) ödeyecek.
Orhangazi ve Yavuz Sultan Selim Köprüleri’nde de, araç
geçiş sayılarına ulaşılamadı. 2017’nin ilk 4,5 ayında Hazine; geçmeyen araçlar
için, bu iki köprü ve Avrasya Tüneli için, şirketlere toplam 803 milyon TL
ödüyor. Geçişler bu biçimde sürerse; yıl sonunda şirketlere 2 milyar 410 milyon
TL ödenecektir.3
‘Çivisi Çıkan’ Kamu Düzeni
Ülke üretimsizliğin
çok yönlü olumsuzluklarını yaşarken; üretim dışı alanlara, bütçede karşılığı
olmayan büyük yatırımlar yapılıyor. Bu nedenle borçlanılıyor. Ödenmesi
olanaksız borçlarla halk, altından kalkamayacağı yüklerin altına sokuluyor.
Ülkenin geleceği ipotek altına alınıyor. Bunlar yapılırken, ulusal yararlar
değil, şirket çıkarını gözeten kararlar alınıyor; uygulamalar yapılıyor.
Yaşanan
Köprü ve yollarda kural ihlaline ‘10
kat ceza’ uygulaması, dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Köprü ve yol
geçişlerinde, ‘pusuya yatıp’ geç
bildirim göndermek de yok. ‘Arabanın
değerinden çok ceza isteme’, hiç yok.
Geçmişte hükümetlerin sıkça uyguladığı, bayramlarda köprülerden ücretsiz
geçme artık yapılamıyor. ‘Yap işlet
devret’ yatırımcıları, buna izin vermiyor. Şirket egemenliği, bayram falan
dinlemiyor. Hükümet onlara birşey söyleyemiyor.
Halkın sinirini bozan şirket uygulamalarında; toplumsal
geleneklerin ve insani değerlerin yeri yok. Geçmişimize yakışmayan, geriliğin
egemen olduğu bir çapul döneminde yaşıyoruz. Burada; birlikte yaşamanın incelikleri,
halka hizmet, yardımlaşma ve dayanışma gibi kavramlar artık yok. Herşeyi güç
belirliyor.
DİPNOTLAR
1 ”Mahkemeden
Avrasya Tüneli Cezasına ‘Dur’ Kararı” www.milliyet.com.tr
2 “Osmangazi Köprüsü’nde Devletin Zararları
Büyüyor”, www.birgun.net
3 “Osmangazi
Köprüsü’nde Devletin Zararları Büyüyor”, www.birgun.net
15 yıldır bu zihniyete oy veren,sırtında taşıyan, tahammül eden bu halka bu yapılanlar az bile diyeceğim ama dilim varmıyor.
YanıtlaSilHırsız vaaaaar.
YanıtlaSilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilÖyle sanıyorumki arada bir cihazları kapatıp kaçak geçiş yaptırıp sonrada cezaları gönderiyorlar.
YanıtlaSilCihazların arızalanmasından sürücüler kusurlu olamazlar ama kaçak sarayada parlar yetmiyor.
Spesifik çok önemli bir konu, harika yazı. Devletimizin millet karşısındaki tutumunu bende yaklaşık 20 senedir Deli Dumrul olgusuna benzetirim. Bunu Neoliberal ideolojinin insanı insan olarak değil tüketici-müşteri olarak görerek şekillenmesi, burjuvazinin kamu yönetimini kendi çıkarları lehinde ahlaksızca yönetmesi, bugünkü hükümetin yaptığı talanın yanında, bir görmemişlik abidesi olarak neden olduğu feci israfın sonuçlarını bağlamanız çok güzel. Özetle batıyoruz. Tüm bu açmazların karşısında, bunları hangi sahip olduğumuz öz niteliklerle ve Atatürkçü düşünce ile nasıl düzeltebileceğimizi anlatabilecek ilk insan olarak size, bu politikaların savunucularının modası geçmesine rağmen (1980, 1990, 2000ler Altanlar, Çandarlar ...) yine yer yok geniş kitlelere ulaşalabilecek imkanlarda. Dibi bulmadık, karanlık yeterli değil heralde bir şeylerin değişmesi için.
YanıtlaSil