Osmanlı yönetimine karşı ilk Kürt ayaklanması,
İngilizlerin bölgeye geldikleri yıllarda, 1806’da ortaya çıktı. İngilizler,
padişahtan izin alarak yasallık kazandırdıkları Doğu Hint Şirketi’yle bölgeye
gelmişlerdi. Şirket; misyoner, mühendis, arkeolog ve antropolog görünümlü
casusların görev aldığı bir ihtilal örgütüydü... İngiltere’nin Ortadoğu’daki
etkisini arttırarak Hindistan-Mısır arasındaki kara parçasında etkin olmak için
çalışmalar yapıyordu. Arap ve Kürt aşiretlerine; para dağıtıyor, “insan satın alıyordu”… AKP’de Bakanlık
yapan Efkan Ala, Mehdi Eker, Taner
Yıldız; 15 Nisan 2018 günü,‘Çözüm süreçlerini incelemek’ için İngiltere’ye
gitti. PKK’nın İngiltere temsilciliği olarak adlandırılan ve kısa adı DPI olan (Democratik
Progress İnstitute), kuruluşta, Kürt temsilcileriyle basına kapalı görüşmeler
yaptılar. Bu ziyaret, Türk kamuoyundan saklandı. DPI, İngiltere derin
devletinin bir kuruluşuydu ve başkanlığını ‘Kürt asıllı liberal’ olarak
tanıtılan PKK’lı Kerim Yıldız yapıyordu. Toplantıya, Kerim Yıldız yanında, İrlanda eski Dışişleri Bakanı Dermot Ahern ve İngiliz ordusunun
askerleri de katılmıştı.
İngilizler'in
Kürt İlgisi
İngilizler, 19.yüzyıl’a girildiği yıllarda, Osmanlı
topraklarında yaşayan Kürtlerle ilgilenmeye başladılar. On yıllık bir ön
çalışmadan sonra, sömürgecilikte uzmanlaşmış ünlü Doğu Hint Şirketi’nin bir
şubesini, Bağdat’ta açtılar. Şirketin görünen amacı; bölgede “serbest ticareti” geliştirmek, yerel
üreticinin ürünlerini “dünya pazarına
açmak” ve “refahı arttırmak” tı.
Oysa amaçları, İngiltere’nin Ortadoğu’daki
etkisini arttırarak Hindistan-Mısır arasındaki kara parçasında denetim altına
almaktı. Şirket temsilcisi James Richard,
yanına yardımcısını alarak ilerlemiş yaşına karşın, Kürt aşiretlerini
dolaşıyor, satın alınacakları saptıyordu. Paranın gücü ve buyruğundaki Hintli
askerlerle, o denli güçlü ve özgürdü ki, vali başta olmak üzere, herkese buyruk
veren bir derebeyi gibi davranıyordu.1
Kürtleri
Kullanmak
James
Richard 1820’de öldüğünde, bölgedeki
İngiliz siyaseti sağlam bir temele oturmuştu. Sonra gelenler, çalışmalarını
onun bıraktığı yerden sürdürdüler; üstelik İran’ı da içine alacak biçimde
genişlettiler. İngiltere ve Hindistan’dan gelen İngiliz subayları, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu’da, Kürtlerle Ermenilerin yaşadığı bölgeleri dolaşıyor, Irak
ve İran’daki Kürt aşiretleriyle “görüşmeler”
yapıyordu.
1820’den sonra Londra’ya gönderilen yazanaklarda
(raporlarda) niteliksel bir değişim göze çarpar. İngiltere’nin o güne dek süren
Kürt politikası, biçimlenmeye başlamıştır. Yazanaklarda; Kürt ve Ermenilerin, “Osmanlı yönetimine karşı” nasıl
kullanılması gerektiği, “bölgeye yönelen
Rus tehdidine karşı” ne gibi önlemler alınabileceği ve yönetime karşı
silahlı savaşımın her an başlatılabileceği gibi konular yazılmaktadır.
1829 yılında, giderlerini Doğu Hint
Şirketi’nin karşıladığı iki İngiliz subayı, Kuzey Irak’ta Kürtlere askeri
eğitim veriyor ve Londra’ya gönderdikleri yazanaklarda: “Kürtler artık her an için, Britanya İmparatorluğu’nun politikaları
uğruna istenilen hedefe yöneltilebilecek duruma getirilmiştir” diyorlardı.2
İlk
Ayaklanma
Osmanlı yönetimine karşı ilk Kürt ayaklanması,
İngilizlerin bölgeye geldikleri yıllarda, 1806’da ortaya çıktı. Kuzey Irak’ta,
Süleymaniye çevresinde yaşayan, Babanlar aşireti reisi Babanzade Abdurrahman, İngilizlerin Bağdat’ta “şirket” açmasından bir yıl sonra ayaklandı.3
Babanzade
Abdurrahman Ayaklanması’nın önemi;
Osmanlı Devleti’ne karşı girişilen, ilk ciddi Kürt ayaklanması ve İngilizlerin
bugün de sürmekte olan ikiyüz yıllık Kürt politikasının bu ayaklanmayla
yürürlüğe sokulmuş olmasıydı.
Revanduz Ayaklanması
1835-1837’deki Revanduz
Ayaklanması’na, “ilk Kürt bağımsızlık
hareketi” hatta “Revanduz İhtilali”
diyenler olmuştur. Oysa, bu ayaklanmanın bir öncekinden ve doğal ki
sonrakilerden önemli bir ayrımı yoktur. Bölgedeki çalışmalarını genişleterek,
Kürt politikasında yetkinleşen İngilizler, olayların hem başlatıcısı hem
yönlendiricisiydiler.
Ayaklanmanın ayrımlı yanı, bağımsızlık
isteminin açıkça dile getirilmesiydi. Şeyh
Mehmet, Osmanlı Devleti’ne kafa tutan ve İngilizlerin gözyummasıyla Mısır’ı
ele geçiren Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ya
özenmiş ve İngiliz desteğiyle benzer bir yönetim birimi oluşturmak istemişti. Revanduz Ayaklanması ve onu örnek
alarak, 1842’de ortaya çıkan Bedirhan Ayaklanması,
kısa sürede bastırılmıştır.
Rus
Karışması
Rusya, Kürt ve Ermenilerle 19.yüzyıl başlarında “ilgilenmeye” başladı. “İlgi”, 1820’den sonra yoğunlaştı ve
Ruslar yaklaşmakta olan 1827-1829 Rus-Osmanlı Savaşı’na “bir hazırlık olmak üzere” Kürt aşiretleri üzerindeki çalışmalarına
hız verdiler. Savaşta kimi aşiretleri yanlarına çekmeye, kimilerini de
yansızlaştırmaya çalıştılar.
Afriyanof
adlı bir Rus subayı, yanındaki ekiple
birlikte, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Kuzey Irak’ta dolaşarak altın
dağıtıyor, siyasi sözverilerde bulunuyordu.4
Türk-Rus
Savaşı ve Yitikler
1827-1829 savaşları, yalnızca Ruslarla yapılmadı ve
Osmanlı İmparatorluğu’na büyük zarar verdi. Batı desteğiyle başlayan Yunan
ayaklanması bastırılmak üzereyken; Rusya, İngiltere ve Fransa, Osmanlı
donanmasını Navarin’de yok etti. 1829’da, Edirne’de yapılan anlaşmada,
Yunanistan’a önce özerklik (1829), bir yıl sonra da bağımsızlık (1830) verildi.
Aynı yıl, Fransızlar Cezayir’e girdi, Sırbistan özerk oldu. Doğu Güneydoğu Anadolu’dan
bir Kürt aşireti Rus vatandaşlığına geçti.5
Rus vatandaşlığına geçen Kürtler, Dağlık
Karabağ bölgesine yerleştirildi. Botan, Revanduz, Badinan ve Hakkari aşiretleri
Osmanlı uyruğunda olmalarına ve “devlete
asker vermekle yükümlü” bulunmalarına karşın, asker vermediler ve “yansız” kaldılar. Böylesi bir tutum,
geleneksel Osmanlı Kürt ilişkilerinde ilk kez yaşanıyordu. Aynı dönemde, Hasan Ağa yönetimindeki Yezidi Kürtler,
Rus saflarında Osmanlı Devleti’ne karşı savaştılar. Bu tutum da bir başka ilkti.6
1855
Ayaklanması
1855 yılında, Yezdan
İzzettin Şer Bitlis’te ayaklandı; Nasturi ve Mesihilerin desteğiyle Van’ı
aldı ve ayaklanmayı, Bağdat’a dek geniş bir alana yaydı.7 Tüm gücünü
Kırım Savaşı’na (1853-1856) ayıran Osmanlı Devleti, ayaklanmayı güçlükle de
olsa, 1855’te bastırdı.
Ayaklanmanın hazırlığında ve yürütülmesinde
önemli payı olan Rus binbaşısı Lihotini,
ayaklanmadan bir yıl önce (1854) Moskova’ya gönderdiği raporda şunları
yazıyordu: “Osmanlıların aldığı
vergilerden Kürtleri muaf tutacağımıza ve adaletli davranacağımıza onları
inandırırsak, bu yoksul ve mazlum halk derhal bize dönecektir”.8
Şeyh
Ubeydullah İhaneti
Rus binbaşının tanımıyla “yoksul Kürt halkı” ne o dönemde, ne de daha sonra Ruslar’dan yana “dönmedi”. Ancak, Ruslar, sayıları az da
olsa kimi aşiret reisini, para ve kandırmayla yokluk ve yoksulluk içinde
savaşan Türk askerine karşı kullanmayı başardı.
Nakşibendi tarikatından Şeyh Ubeydullah bunlardan biriydi. Ubeydullah, çevresindeki aşiretlerle
anlaşarak, 1878’de, Rusya’yla savaşan ve ciddi gıda sıkıntısı çeken Türk
Ordusu’na erzak sattırmadı. Osmanlı Devleti, ulaşım yollarının yetersizliği
nedeniyle ordusuna, kendi ülkesinde yiyecek bulamaz duruma düştü. Halkın “Doksanüç Harbi” adını verdiği 1878
savaşında Türk Ordusu “Ruslar’a değil,
açlığa ve tifüse” yenilmişti.9
Şeyh
İbeydullah Ayaklanıyor
Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilgisiyle sonuçlanan
savaştan hemen sonra, 1880’de, Şeyh
Ubeydullah 220 aşiret reisini Şemdinan‘da topladı ve başlatacağı ayaklanma
için destek istedi. Ardından; Ermenileri, Keldanileri ve Nasturileri yanına
çekmeye çalıştı. Rus Çarı, Mısır Hidivi ve Mekke Emiri’yle bağlantı kurarak
onların da desteğini istedi.10
1880’de başlayan ayaklanma; Osmanlı, Rus ve
İran sınırları arasında, geniş bir Kürt devleti kurulmasını amaçlamıştı.
İngilizlerin ilgi ve desteği bu nedenle yoğundur. Ubeydullah, “Kürt milleti
için mücadeleye girdiğini” ileri sürüyor ve amacının “kendi topraklarında bağımsız bir Kürt devleti kurmak olduğunu”
açıklıyordu.11 Ayaklanma, 1880’de İran ve Rusya’nın dolaylı
desteğini alan Osmanlı Ordusu tarafından bastırıldığında, kimi Kürt
araştırmacıların “ilk milli Kürt
Hareketi” adını verdiği, 19.yüzyılın son Kürt ayaklanması bastırılmış
oluyordu.
20.Yüzyıl
Ayaklanmaları
20.Yüzyıl Kürt ayaklanmaları ve bunların büyük
devletlerle ilişkileri ayrı ve geniş bir konudur. Burada ayaklanmaların
yalnızca ad ve tarihlerinin verilmesiyle yetinilecektir.
20.Yüzyıldaki ilk Kürt ayaklanması, 22
Haziran 1906’da Bitlis’te ortaya çıktı ve 1937’ye dek büyük çoğunluğu dış
bağlantılı, büyüklü küçüklü 23 ayaklanma ve ayaklanma girişimi oldu. Çoğunluğu
Cumhuriyet’in ilk 7 yılında ortaya çıkan ayaklanmalar ve bastırma girişimlerinin
yalnızca tarih, ad ve yöreleri şöyledir: 1908
Diyarbakır Ayaklanması ve telgrafhane
işgali; 1913 Molla Selim Ayaklanması
(Siirt-Bitlis); 11 Mayıs-19 Ağustos 1919
Ali Batı Ayaklanması (Mardin-Savur-Cizre-Nusaybin); 14 Şubat-17 Haziran 1921 Koçgiri Ayaklanması,
(Zara-Refahiye-Kemah-Divriği); 12-28
Eylül 1924 Nasturi Ayaklanması (Hakkari); 13 Şubat-31 Mayıs 1925 Şeyh Sait Ayaklanması (Bitlis-Elazığ-Diyarbakır-Urfa);
9-12 Ağustos 1925 Rackotan ve Raman Tedip
(yola getirme) Harekatı (Garzan-Silvan-Beşiri-Sason);
10-27 Ağustos 1926 Yakup Ağa ve Oğulları
Ayaklanması (Eruh-Zilan-Adıyaman); Kasım
1926-Şubat 1927 Ertuş, Güyan, Jirki, Şerefhan Ayaklanması (Çömelek-Beytuşşebap-Nordüz); 1925-1937 Sason Ayaklanması
(Sason-Batman dağlık bölgesi); 16
Mayıs-17 Haziran 1926 1.Ağrı Ayaklanması (Muson-Demirkapı-Doğubeyazıt); 7 Ekim-30 Kasım 1926 Koçuşağı Ayaklanması
(Ovacık-Çemişkezek-Beylan); 26 Mayıs-25
Ağustos 1927 Mutki Ayaklanması (Bitlis Mutki-Selas ve Kalmas
Dağı-Zorikli-İnler); 13-20 Eylül 1927
2.Ağrı Ayaklanması (Ağrı Dağı); 7
Ekim-17 Kasım 1927, Biçar Tedip ve Tenkil (Yola getirme-Tepeleme) Harekatı (Urfa-Cizre-Cibir-Lis); 22 Mayıs-3 Ağustos 1929 Asi Resul
Ayaklanması (Eruh-Midyat-Tanzi); 14-27
Eylül 1929 Tendürük Tenkil Harekatı (Ağrı Dağı-Karaköse); 26 Mayıs-9 Haziran 1930 Savur Tenkil
Harekatı, (Savur-Midyat-Cizre); 20
Haziran-7 Eylül 1930 Zeylan Ayaklanması (Erciş-Muradiye-Patnos-Diyadin); 16 Temmuz-10 Ekim 1930 Oromar Ayaklanması
(Oromar-Şemdiyan); 7-14 Eylül 1930 3.Ağrı
Harekatı (Ağrı Dağı); 8 Ekim-14 Kasım
1930 Pülümür Harekatı (Erzincan-Aşkirik-Dağbey-Haryi); 1937-1938 Tunceli (Dersim) Tedip
Harekatı (Tunceli-Pertek-Hozat).12
Tunceli’den
Günümüze
Tunceli Ayaklanmasından PKK’nın eyleme geçtiği 1983
yılına dek, 46 yıl boyunca herhangi bir Kürt ayaklanması ortaya çıkmadı.
1980’den sonra başlayan ve aldığı dış destekle uluslararası bir örgüt durumuna
gelen PKK, etkisini sürdürüyor.
200 Yıl süren ve büyük çoğunluğu emperyalist kışkırtma
ve desteğe dayanan ayaklanmalar, Türkiye’ye ve Kürt halkına büyük zarar
vermiştir. Ancak, PKK dahil bu ayaklanmalar birtakım aşiret yönetimleriyle
sınırlı kalmış ve halklar arasında kitlesel bir çatışmaya dönüşerek Türk-Kürt
birlikteliğini bozacak bir kırıma ulaşmamıştır.
Türkiye bugün, örneği pek görülmeyen çekinceli ve
ilginç bir süreçten geçmektedir. Varlığı dış desteğe bağlı politikacılar; 200
yıllık İngiliz karışması, onlarca ayaklanma, 40 yıllık terör mücadelesi ve
dökülen onca kan ortada dururken; ‘barış süreci’ aymazlığı yaşanmışken, İngiltere’de
Kürt temsilcileri ve İngiliz politikacılarıyla toplantı yapılabiliyor.
AKP’de Bakanlık yapan Efkan Ala, Mehdi Eker, Taner Yıldız; 15 Nisan 2018 günü, ‘Çözüm
süreçlerini incelemek’ için İngiltere’ye gitti. PKK’nın İngiltere temsilciliği
olarak adlandırılan13 ve kısa adı DPI olan (Democratik Progress
İnstitute), kuruluşta, Kürt temsilcileriyle basına kapalı görüşmeler yaptılar.
Bu ziyaret, Türk kamuoyundan saklandı.
DPI, İngiltere ‘derin devletinin’ bir kuruluşuydu ve başkanlığını
‘Kürt asıllı liberal’ olarak tanıtılan PKK’lı Kerim Yıldız yapıyordu.Toplantıya, Kerim Yıldız yanında, İrlanda eski Dışişleri Bakanı Dermot Ahern ve İngiliz ordusunun askerleri
de katılmıştı.
Türkiye’de yürütülmekte olan yanlış
politikalar sürdükçe, ülke tehlike sınırı giderek genişleyen bir karmaşa
ortamına sürüklenecektir. Eğer önlem alınmazsa, halkın kendiliğinden sürdürdüğü
birlik duygusu ve bu duygunun oluşturduğu ortak direnç, sonsuza dek süremez.
Siyasi ve yönetsel aymazlığa son verilerek zaman yitirmeden Atatürk politikalarına dönülmesi
gerekmektedir. Bu yapılmadığında, emperyalist kışkırtma, sonunda başarılı
olacak ve etnik köken ayrılıkları giderek yerleşik çatışmalara
dönüştürülecektir. Bu ise, Türkiye Cumhuriyeti’nin dağılması anlamına
gelecektir.
DİPNOTLAR
1 “XIX Yüzyılda Kürdistan Üzerine
Mücadeleler” Halfın, Komal Yay., 2.Bas. 1992, sf.29
2 “XIX Yüzyılda Kürdistan Üzerine
Mücadeleler” Halfın, Komal Yay., 2.Bas. 1992, sf.31
3 “Kürtler, İsyan-Tenkil” Hıdır Göktaş,
Alan Yay., 3.Basım 1991, sf.13
4 a.g.e.
sf.38
5 Büyük
Larousse, Gelişim Yay., 14.Cilt, sf. 8940 ve a.g.e. sf.38
6 “XIX Yüzyılda Kürdistan Üzerine
Mücadeleler” Halfın, Komal Yay., 2.Bas. 1992, sf.39
7 “Kürtler, İsyan-Tenkil” Hıdır Göktaş,
Alan Yay., 3.Basım 1991, sf.17
8 “XIX Yüzyılda Kürdistan Üzerine
Mücadeleler” Halfın, Komal Yay., 2.Bas. 1992, sf.48
9 “Cumhuriyet Dönemi Sağlık Hizmetlerinin
Tarihçesi” Prof.Dr. Ahmet Saltık, Bilim ve Ütopya Dergisi, Şubat 1998, Sayı
44, sf.17-19
10 “Kürtler, İsyan-Tenkil” Hıdır Göktaş,
Alan Yay., 3.Basım 1991, sf.18
11 a.g.e. sf.86–
87
12 “AKP, ‘PKK’lı’ Denilen Kuruluşu Ziyaret
Etti”, www.sozcu.com.tr
13 “AKP, ‘PKK’lı’ Denilen Kuruluşu Ziyaret Etti”,
www.sozcu.com.tr
Merhaba hocam;
YanıtlaSilOsmanlının zayıfladığı ve zaten milliyetçilik akımlarının tüm imparatorlukların çökmesine neden olduğu yıllarda kürt ayaklanmaları gayet normal bunu anlayabiliyorum.1938 den sonra 46 yıllık durgunluk gösteren ayaklanmalar PKK ile marksist bir yaklaşımla başlıyor.1983 marksizm için geç bir tarih değil mi sizce de!?dış dürtmeler olmasa kürtler hiç ayaklanmayacakmış gibi bir görüşe inanıyor musunuz!?çok fazla dinamik var bu konuda farkındayım.Lakin kürtlere sesimi duyurabilsem şunu sormak isterim ve bence yüksek sesle sorulması gereken tek soru bu:SİZ KENDİNİZDEN Mİ BIKTINIZ,TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN KANUNLARINDAN MI!?bazen eşini boşamakta acele eden kişilere de bu soruyu şöyle soruyorum:seni eşin mi yordu yoksa hayat mı!?
saygılarımla..dilek emek.
Güzel soru... daaa... faydası ne???
SilKürt halkının Cumhuriyet’le ve çıkardığı yasalarla bir sorunu yok Sevgili Adsız. Onlar, çevre ülkelerdeki Kürtlerden daha ileri bir ülkede, daha ileri haklarla, eşit yurttaşlar olarak yaşadıklarını biliyorlar. Türkiye, kötü yönetilmese bu nedenle güçsüz düşmese, emperyalizm bu ülkeye giremez ve Kürtleri kışkırtamaz. 46 yıllık çatışmasızlık süreci bunun kanıtıdır. PKK’ya Marksist demek Marksizme yapılacak en büyük hakarettir Sevgili Adsız.
YanıtlaSilBizim köyde bir laf vardır. 'Bizim inek düzgünce ahıra gelecek ama köyün veletleri dölek durmuyorlar'( taşla sopayla ineği yolundan şaşırtıyorlar), dış karışmalara karşı önlem alamaz ajanlara kendi toprağında cirit attırırsan bu olanlar az bile. Saygılar çok teşekkürler hocam
YanıtlaSiltamda bugünlerde yani seçim öncesinde hdp ile ittifak arayışı var gibi yani 20 Mayıs tarihinde demirtaş kahraman gibi serbest kalacak galiba..belki de bu apar topar seçim kararının nedeni budur öyle ki, Suriye'nin en son bombalandığı tarihin ertesi günü bombalar az geldi deyip haftasında seçim kararı almaları yeni bir projenin devreye sokulduğunu gösterir gibi... 15 Nisan tarihininde seçilmesi ayrıca tesadüf değildir
YanıtlaSilsu uyur akepe uyumaz!!!yine yeniden yeni numaralar yeni planlar yeni tezgahlar pesindeler!!!
YanıtlaSilBekir kayık.akp nin uyuduğunu bupun eşbaşkanlığını göremiyecekkadar körleşen akp liler bu belalar çözüm rezaleti devameder hale taner yıldız ve ekibi ne arıyorlar çakalların ininde sorguluyabilseniz işler değişir sayidi nursi dindargeçinir fakat yahudiden hırıstiyandan yaniabd emperyalistlerden medetuman hem inanca hakaret hem milleti emperyalis düşkünü yapar da akp lilerde göremez çünkü ingilizler suyu baştantutuyorlar bari dinimizi savunmasalar yobaz diyince içerideki avanaklar kızıyor bari ALLAHA kulakverin çünkü ilişkiyi yasaklamışdır saygılar
YanıtlaSil