Bu yazı, yapılacağı açıklanan ve ‘Kanal
İstanbul’ adı verilen uygulamayı irdeliyor. Bilime uygun açıklaması
yapılmayan, inandırıcı bir gerekçe de ortaya konmayan bu girişim, ilintili
olabileceği düşünülen gelişmelerle, özellikle de ‘Montrö Boğazlar
Sözleşmesi’yle birlikte ele alınıyor. Okuyucu, burada yazılanları
yaratacağı çevre sorunları ve girişimin mali boyutunu da inceleyerek birlikte
değerlendirmeli; ‘Kanal İstanbul’un ne olduğuna ve neden yapıldığına
karar vermelidir.
ABD ve Montrö
2006 Yılında, ABD Senatosu’na bir yasa taslağı verildi. Taslakta; “İstanbul
ve Çanakkale Boğazlarını ilgilendiren Montrö Antlaşması’nın, ömrünü doldurduğu,
bu anlaşmanın günün koşullarına uygun olarak yeniden düzenlenmesi gerektiği” söyleniyordu.1
Bu girişimden kısa bir süre sonra, ABD Türkiye Büyükelçisi Ross Wilson, Ankara’da bir açıklama
yaptı ve Montrö Anlaşması’nı Türk kamuoyunda tartışılabilir duruma getirdi. 3
Mart 2006’da gazetecilere; “Montrö Antlaşması oldukça açık. Ve biz
Karadeniz’in uluslararası sularda bulunmasından kaynaklanan haklarımızdan
yararlanmak istiyoruz. Yani gerektiğinde savaş gemilerimiz buraya girebilir” dedi.2
ABD’nin Möntrö Antlaşması’nı tartışmaya
açmak için yaptığı ani atak nedensiz değildi. Büyük Ortadoğu Projesi
girişiminin hızlanması için; Karadeniz havzasının, Kafkasya ve Balkanların ABD denetimine
girmesi isteniyordu. Bunun için ’her tonaj, tür ve sayıda ABD savaş gemisi’,
Karadeniz’e denetimsiz girmeliydi.
Türk Deniz Kuvvetleri ve Uyum Harekatı
Washington yönetimi, Türk Deniz Kuvvetleri’nin, terörle mücadele
kapsamında 2005’ten beri yürüttüğü ve ticari deniz trafiğini denetim altında
tutan Uyum Harekatı’ndan rahatsız olmuştu. Karadeniz’e yerleşmek için, Montrö
Boğazlar Sözleşmesi’ni fesh ettirmeye çalışıyor, amacına ulaşmak için
Montrö’ye ‘akit devlet’ sıfatıyla sözleşmeyi fesih hakkına sahip
Romanya’yla görüşmeler yapıyordu.3
Deniz hukukçuları ve
strateji uzmanları, ABD’nin Karadeniz, bağlı olarak Montrö ile ilgili isteminin
ne anlama geldiğini açıkladılar. Amerikan isteğini, ABD’nin Büyük Ortadoğu
Projesi aracılığıyla Türkiye’ye yapılan bir tehdit olarak değerlendirdiler.
İsteğin yasal zemininin bulunmadığını açıkladılar.
Recep Tayyip Erdoğan ve Kanal İstanbul
ABD Senatosu’na önerge verilmesinden 5 yıl sonra, o zaman başbakan olan Recep
Tayyip Erdoğan, 26 Nisan 2011 günü bir basın toplantısı düzenledi.
Toplantıda, Karadeniz’i Marmara’ya bağlayacak ve Kanal İstanbul adını
alacak ikinci bir su yolu açılacağını açıkladı.4
Açıklamaya göre, İstanbul’un Batısı’nda; derinliği 25, genişliği
140-150 metre, uzunluğunun ise 47 kilometre olan bir kanal açılacaktı.
Çıkartılan topraklarla Karadeniz’de adalar oluşturulacak ve bu adalar turizme
açılacaktı...5
Açıklama, uluslararası
bir olaymış gibi dış basında büyük yankı buldu. AFP, Reuters, Associated Press ve Bloomberg haber
ajansları kanal projesini son dakika gelişmesi olarak verdi. Washington
Post, New York Times, Finantial Times ve BBC konuyu ayrıntılı
biçimde sayfalarına taşıdı.6
Açıklanan Gerekçe
Basında yer alan haberlere
göre, Kanal İstanbul’un her iki yanına 250’şer binden 500 bin kişinin
yaşayacağı iki kent yapılacak. Kentlerin iki yakasını birleştirmek için;
Karayolları Genel Müdürlüğü 4, İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2 köprü yapacak.
Binalar en çok 6 kat olacak ama tek katlı villalar da yapılacak.7
Gerçek Nedir
Başlangıçta açıklanan tek gerekçe buydu. Gerçek amacının ne olduğu
açıklanmamıştı. Gerekçenin bilimsel geçerliliği yoktu; herhangi bir araştırma açıklanmamıştı.
Bilim çevreleri, bu denli büyük bir yatırıma, bu gerekçeyle yani ‘bina
yapmak için’ girişilmesine bir anlam veremiyordu.
Bir süre sonra, yandaş basında bir ‘gerekçe’ daha ileri sürüldü. Kanal’dan
gelir elde edilecekti. Ancak, bu girişimden ülkenin gelir elde etmesi mümkün
değildi. Geçişler Boğaz’da ücretsizken, Kanal’dan ücret ödeyerek geçiş nasıl sağlanacaktı.
Gelir sağlamak mümkün olmadığına göre bu devasa projeye girişmenin bir başka
nedeni olmalıydı.
Nedenin ipuçları, yandaş basında Kanal’ı olumlayan yorumlarda kendini
gösterdi. Elde edilecek gelirler sıralanırken, gerçek amaç dolaylı biçimde
ortaya çıkıyor ve işin gerçek boyutunun, akçalı değil siyasi olduğu
anlaşılıyordu. Şunlar söyleniyordu; “Türkiye, Montrö Anlaşması’ndaki
kısıtlamalar nedeniyle 28 yılda İstanbul Boğazı’ndan geçen gemilerden elde
edeceği 10 milyar dolar gelirden mahrum kaldı. Kanal İstanbul projesi
tamamlandığında, Montrö by-pas olacağı için kasamıza yılda 8 milyar
dolar girecek. Kanal İstanbul para basacak”.8
Gelir elde edilmesi
mümkün değilken bu yayın neden yapılıyordu?
Montrö Kısıtlama Getiriyor mu, Montrö Nedir
Lozan’da imzalanan Boğazlar Sözleşmesi, Boğazların savunması ve geçiş
koşulları konularında Türkiye’ye kimi kısıtlamalar içeriyordu. Atatürk, bu
sorunun çözümünü aynı Hatay gibi ileriye bırakmış ve 1936 yılında ‘Montrö
Boğazlar Sözleşmesi’yle Türkiye yararına çözmüştü.
Barış ve savaş dönemlerinde farklı geçiş koşulları getiren sözleşme, boğazların
savunmasını ve hükümranlık haklarını tümüyle Türkiye’ye veriyordu. Özetle
şunları kapsıyordu;
Barış zamânında: “Karadeniz’de kıyısı olmayan devletlerin ticâret gemileri serbestçe geçerler.
Savaş gemileri 8-15 gün önceden haber verilmek ve bir arada dokuz gemiyi ve
belli tonajı aşmamak üzere geçebilir... Denizaltılar, uçak gemileri ve 10.000
tondan büyük savaş gemileri hiç geçemez... Sözleşmeye uygun şekilde geçen savaş
gemileri Karadeniz’de yirmi bir günden fazla kalamaz… Karadeniz’de kıyısı
bulunan devletlerin ticâret gemileri serbestçe
geçerler. Bu gemiler, Boğazlar’ın bir limanına uğramaksızın
transit geçerlerse, bu gemilerden hiçbir vergi ya da harç alınmayacaktır”.9
Savaş zamânında: “Türkiye savaşan
ülke ise ya da kendisini yakın bir savaş tehdidinde görüyorsa; ticari gemilerin
geçişini engellemez ama, geçişlere bazı kısıtlamalar getirebilme hakkına
sahiptir. Bu gemiler, barış zamanı kurallarına göre sadece gündüzleri geçebilir.
Türkiye tarafsızsa; ticâret gemileri serbestçe
geçmesine rağmen savaşan tarafların savaş gemileri boğazlardan geçemez.”10
Montrö’yü Tartışılır Kılmak
Koşullar, açıklamalar ve hedefler birlikte değerlendirildiğinde; ‘Kanal
İstanbul’un Türkiye’nin boğazlardaki egemenliğini tanıyan Montrö
Sözleşmesi’yle ilişkili olabileceği, onu tartışılır hale getireceği
görülüyordu. Bu anlaşma, boğaz geçişlerinde, özellikle savaş gemilerine
kısıtlamalar getiriyordu. Geçerlilik süresi 20 yıl olmasına ve 18 yılda imzacı
devletlere sonlandırılması için başvuru hakkı vermesine karşın, 1956’da hiçbir
devlet başvurmamış ve sözleşme bugüne dek geçerli kalmıştı.
Karadeniz’de kıyısı
bulunan Bulgaristan ve Romanya’nın NATO üyesi olmasından sonra; ABD’nin
Karadeniz’e ilgisi artmıştı. Karadeniz, ABD’nin dünya üzerinde serbestçe
giremediği tek denizdi. Montrö nedeniyle büyük tonajlı savaş gemilerini
Boğazlardan geçiremiyordu ve kendisine kısıtlama getiren bugünkü işleyişin
değiştirilmesini istiyordu. Buna karşın, Ukrayna’yla sorun yaşayan, Kırım’ı
ilhak eden Rusya, bu istemden rahatsızlık duyuyordu.
Amiral Yorumu
Deniz Harp Okulu Eski Komutanı Tuğ. Amiral (E) Türker Ertürk, Montrö’nün
masaya gelmesinin Türkiye’nin yararına olmayacağını açıklıyor ve şunları
söylüyor; “Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nde, belirli
şartlar altında herhangi bir değişiklik talebinin veya fesih ihbarının her
zaman mümkün olması, Türk Boğazlarının geçiş rejimine ilişkin hukuki statüsünde
değişikliğe neden olacaktır. Türkiye, 1700 km sahil uzunluğu ile Karadeniz’in
en büyük kıyı devletidir. Ayrıca; Karadeniz’in açık denizlere tek çıkış kapısı
olan boğazların tek egemenidir… Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Karadeniz’e
kıyıdaş olmayan devletlerin savaş gemilerine getirdiği kısıtlamalar, bu denizin
emperyalist devletler arasında rekabet ortamı haline gelmesini engellemektedir…
Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin tartışılması ve masaya gelmesi durumunda
Türkiye, güvenliği ve boğazlar üzerindeki egemenliği açısından, kazanımlarını
çok büyük bir oranda kaybedecektir”.11
Türker Ertürk, Kanal Projesi’yle
Montrö’yü; ABD istekleriyle Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarını ilişkilendiriyor
ve şunları söylüyor; “Hiç tereddüt yok ki bu proje; dışarıdan yerli aracılar
vasıtası ile Erdoğan’a iletilmiş ve ikna edilmiştir. Esas amaç; Montrö
Sözleşmesi’nin diplomasi masasına gelmesi için doğal şartları hazırlamak ve bu
Sözleşme’nin Karadeniz’e kıyıdaş olmayan devletlerin savaş gemilerine getirdiği
kısıtlamaları kaldırmaktır”.12
Kanal İstanbul Yeniden
Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan olduğu dönemde
açıkladığı ‘Kanal İstanbul Projesi’ni Cumhurbaşkanlığı döneminde de
sıkça dile getirdi, konuyu gündemde tuttu. Açıkladığı tarihten 5 yıl aradan
sonra, Güney Amerika seyahati dönüşünde (Şubat 2016), bakanlıklar ve ilgili
kurum elemanlarını topladı ve “Kanal İstanbul Projesi’nin hızlandırılarak
bir an önce tamamlanmasını” istedi.13
2017 yılında Sırbistan’ın Başkenti Belgrat’ta açıklama yaptı ve “İstanbul
Boğazı’na paralel yeni bir kanal açılması başta olmak üzere ki, ‘Kanal
İstanbul’ dediğimiz, bu benim bir hayalim, hülyamdır. İnşallah bunun da büyük
ihtimalle bu yıl sonu veya 2018 başı gibi temelini atacağız” dedi.14
Erdoğan, son olarak 18 Ağustos 2018 günü AKP 6.
Olağan Kurultayı’nda açıklama yaptı yaptığı konuşmada, tasarlanan bu iki kent için
‘butik kent’ tanımını kullandı ve şunları söyledi; “Kanal İstanbul,
43 kilometre. Her iki tarafında inşallah iki butik şehir oluşturacağız. Böylece
Kanal İstanbul ile birlikte dünyaya büyük bir mesaj vereceğiz. Türkiye'nin
en büyük yatırımı olacak bu stratejik projeyi mutlaka
gerçekleştireceğiz”.15
Okuyucu, burada
yazılanları yaratacağı çevre sorunları ve girişimin mali boyutunu da
inceleyerek birlikte değerlendirmeli; ‘Kanal İstanbul’un ne olduğuna ve
neden yapıldığına karar vermelidir.
DİPNOTLAR
1 Cumhuriyet 04.03.2006
2 agg. 04.03.2006
3 “ABD’yle Karadeniz Krizi Kapıda”, Bahadır
Selim Dilek,
Cumhuriyet, 05.03.2006
4 “İstanbul Açıklandı Şimdi Sıra İzmir’de” www.yeniasir.cm.tr
5 “Kanal İstanbul’un Altından Ne Çıktı” Türker Ertürk, odatv.com
6 “İstanbul Açıklandı Şimdi Sıra İzmir’de” www.yeniasir.cm.tr
7 www.internethaber.com
8 “Kanal İstanbul’da Gelir Getirecek Yeni Proje”
aksam.com.tr
9 http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=5498&start=2
10 http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=5498&start=20
12 “Kanal İstanbul’un Altından Ne Çıktı” Türker
Ertürk, odatv.com
13 “Kanal İstanbul Projesi Hızlandı İşte Detaylar” www.internethaber.com
14 “Cumhurbaşkanı
Erdoğan’dan Kanal İstanbul Açıklaması” www.ntv.com.tr
15 http://m.gunes.com/ekonomi/baskan-erdogan-kanal-istanbul-turkiyenin-en-buyuk-yatirimi-olacak-
Bu kanalı adeta köylerde açılan bir su kanalı gibi görüyorlar. Ayrıca AB, ve muhtelif kurum ve kuruluşlar buna onay verir mi? Böyle saçma sapan bir projeyi düşünmek bile yersizdir. Hangi para ile, kime, nasıl yaptıracaklar? 47 kilometre kanalı açıp karadenizde ada mı yapacaklarmış, gülüyor insan bazen bunların haline. Saygılar hocam. Kadir FERİDUN
YanıtlaSilUnknown sen misin Sevgili Kadir.
YanıtlaSilYazı için ellerinizden öpüyorum Türk gençlerinin özellikle Türk denizci sının bu konularda en azından araştırmaya başlama noktası olarak bilgilendirici bir yazı olmuş.
YanıtlaSilSaygılarımla
Sağol Sevgili Meriç.
YanıtlaSilLozan ve devamı möntrö anlaşmaları ABD nin süregelen stratejileri ve darbeleri dayatmaları sonucu en sonunci BOP projeleri çerçevesinde değerlendirilmeli
YanıtlaSildir. İç politikada baskı dış politikada uysal olan iktidar yönetimsizlikte çaresiz kalarak ne yapacağı belinmeyan bir yoldadır. 24 ocak kararları/12 eylülden 13 eylüle 39 yılda geçemedik.Küresel sermayenin yönetiminin paylaşımının rantlarının devam edeceğe benziyor.
O halde yapılacak iş İşbirlikçi İktidara karşı olmaktan 5 i bir yerden başlayan her şeyi tek bir baş a bağlayan garabet nusübet rejime karşı olmaktan geçmektedir.