Milli Eğitim Bakanlığı, Atatürk’ün
ölümünden hemen sonra, lise ve üniversiteler için yeni bir tarih kitabı
hazırlattı ve 1942 yılında okutulmaya başlandı. Okullarda 1932’den beri Atatürk’ün kendisinin de katılımıyla
hazırlattığı, 4 ciltlik tarih kitabı okutuluyordu. İki kitap arasında büyük
farklılıklar vardı. İngiliz, Fransız ve Alman ders kitaplarından yararlanılarak
hazırlanan yeni kitap; Avrupa uygarlığını yüceltirken, Arap ve İslam tarihiyle ‘uzlaşmaya’, Osmanlı ile ‘barışmaya’ çalışıyordu. Osmanlıyı
yıkıma götüren Tanzimat dönemi, ekonomik koşullardan koparılarak ele alınıyor,
uygarlaşmayı amaçlayan ve Cumhuriyete birikim sağlayan yenilik hareketi olarak
anlatıyordu. Yeni kitap, Türk Tarih Tezini reddediyordu. Türklerin ilk uygarlıklar
üzerinde bir etkisinin olmadığı, Antik dönem uygarlıklarının Türklerle
ilişkilendirilemeyeceği, Türklerin Orta Asya’dan dünyaya yayılmadığı ve büyük
göçler diye bir şey olmadığı söyleniyordu…
Atatürk ve Tarih
Atatürk, gençliğinden
beri ilgi duyduğu dil ve tarih çalışmalarını, 1928 yılında başlattı.
Devrimlerin önemli bölümünü gerçekleştirmiş, sıra dil ve tarihe gelmişti. Türk
tarihi ile ilgili aydınlatılmasını gerekli gördüğü sorunları, yıllar önce
belirlemişti. Girişeceği araştırmada, başlangıç olarak şu sorulara yanıt
arayacaktı: ‘Anadolu’nun en eski yerli halkı kimlerdir?...’, ‘Anadolu’da ilk
uygarlık nasıl oluşmuş, ya da kimler tarafından getirilmiştir?...’, ‘Türklerin
dünya tarihi ve uygarlığı içindeki yeri nedir?...’, ‘Selçuklu ve Osmanlı
İmparatorluklarının kuruluş ve yayılış nedenleri nelerdir?...’, ‘İslam
tarihinin gerçek niteliği ve Türklerin İslam tarihindeki rolü nedir?...’1
Bilinmezlikler ve
ön yargılarla dolu tarihsel olguların, bilimsel değeri olan bir çalışmayla
ortaya çıkarılması, bu çalışmanın içte ve dışta onay gören bir tarih tezi
haline getirilmesi güç bir işti. Bilgiyle donanmış nitelikli araştırmacılara,
sürekliliği olan düzenli bir çalışmaya ve herşeyden önce zamana gereksinim
vardı. 1928’den sonra kendini yoğun olarak bu işe verdi. Okuyor, okutuyor,
tartışıyor ve yurt dışına araştırmacılar göndererek bilgi ve belge
toplatıyordu. ‘Bakanlara, milletvekillerine, profesör ve öğretmenlere
görevler veriyor’, raporlar hazırlatıyordu.2
Türkiye
topraklarında yeni bir devlet kuran ve tarihi unutturulan bir ulusun, kökenini
ortaya çıkaracaktı. Önem verdiği bu işe girişirken; “Güçlü devletler kuran
atalarımız, büyük ve kapsamlı uygarlıklara da sahip olmuştur. Bunu aramak,
incelemek, Türklüğe ve dünyaya bildirmek, bizler için bir borçtur”3
diyordu.
Anadolu
ve Orta Asya
Ona göre Anadolu,
kimi tarihçilerin söylediği gibi kavimlerin gelip geçtiği bir uygarlıklar
köprüsü değildi. Kendi çevresini de etkileyen başlı başına özgünlüğü olan ve ‘birçok
uygarlığın beşiğiydi, geliştiği yerdi”.4 Anadolu göç almış ama
göç vermemişti. Aldığı Türk göçü, 1071’de başlayan yalnızca bin yıllık son
dönemi kapsamıyordu. 11. Yüzyıl göçü, büyük göçlerin sonuncusuydu. Osmanlı
İmparatorluğu’nu Oğuzların küçük bir ucu olan Kayı Oymağı kurmuştu...
Oğuzlar daha önce İran, Irak, Suriye ve Anadolu’ya yayılan Büyük
Selçuklu Devletini kurmuştu.5 Onlardan önce, Orta Asya,
Afganistan, Hindistan ve İran’da; Karahanlılar, Samanoğulları, Gazneliler
devletlerini kurmuş, parlak uygarlıklar yaratmışlardı. Karahanlılar, İslamiyeti
kabul eden ilk Türk devletiydi. İslamiyetten önceki büyük Göktürk
devleti ve daha eski devletler, Türklerin tarihini İsa’dan çok öncelere,
Hititlere, Sümerlere dek götürüyordu.6
“Binlerce yıl deniz dalgaları gibi birbiri ardınca gelen”7 Orta Asya göçlerini anlamak, ‘göç zincirinin halkalarını tamamlamak’ ve ‘Türk
kavmi ile ilgisini bulmak’ için, ‘Anadolu’daki tarihsel temellerimizi
derinlerde aramak’ gerekiyordu.8 Türkiye’nin geçmişini öğrenmek için,
araştırmaların Orta Asya’yla ilişkilendirilmesi gerektiğini gördü ve ilgisini
bu alanda yoğunlaştırdı. ‘Bitmeyen göçler, ‘fetihler’ ve ‘yok
oluşların’ nedenlerini çözme çabası,
bu işe girişenleri ister istemez Orta Asya’ya götürüyordu.
15 Nisan 1931’de Türk
Tarihi Tetkik Cemiyeti’ni kurdu. Çalışmalar, kısa bir süre içinde derleme,
çeviri ve telif yoluyla, 606 sayfalık Türk
Tarihinin Ana Hatları adlı yapıtın ortaya çıkmasını sağladı. Bu yapıt, 100
adet bastırılarak tartışmak-eleştirmek üzere uzman kişilere dağıtıldı.
Eleştiriler değerlendirilerek 1931 yılında, 87 sayfalık bir başka çalışma, Türk
Tarihinin Ana Çizgileri-Giriş Bölümü hazırlandı ve 30 bin adet basılarak
piyasaya sürüldü.
Türk Tarih Tezi
Yeni bir Türk
Tarih Tezi’nin oluşmakta olduğu açıktı. Varılan sonuçlar, en yeni kazıbilim
(arkeoloji) ve insanbilim (antropoloji) araştırmalarının verilerine
dayanıyordu. 1937’de toplanan İkinci Tarih Kongresi’nde, Türk Tarih
Tezi, yabancı bilim adamlarının incelemesine sunuldu. Yabancı bilim
adamları, komisyon ve genel kurullarda yaptıkları açıklamalarda, Türk Tarih
Tezi’ni ‘evrensel bir tarih gerçeği’ olarak kabul ettiler.9
Zaman ve yoğun
emek vererek katıldığı tarih araştırmalarında, Türk tarihinin derinliğini
kavrayarak, çok az bilinen bu tarihin, Orta Asya’nın gizemli geçmişinde
saklı olduğunu ortaya çıkardı. Çok çalışıyordu. Kimi zaman 2-3 gün hiç uyumadan
okuyor, Orta Asya uygarlığının oluşumu kadar, bu uygarlığın dünyaya
yayılışı ve etkisini de araştırıyordu.
Araştırmalar, kısa
bir süre içinde, onun, Türk tarihi ile ilgili sezgilerinde haklı olduğunu
ortaya çıkardı. Sahipsizlik nedeniyle yok sayılan Türk tarihi, Avrupa
kültürünün erişemeyeceği kadar geniş ve onu aşan bir kıdeme sahipti.
Anadolu’nun değişik yörelerinde, yapılan kazılar herkesi şaşırtan sonuçlar
ortaya çıkarmıştı. Eski dönemlerin karanlıkları, somut bulgularla
aydınlatılmış, Türk tarihinin birçok uygarlığa kaynaklık ettiği kanıtlanmıştı.
Tarihle ilgili
savların, kesin olarak belge ve bulguya dayandırılmasını istiyor, “biz her
zaman gerçeği arayan, bulan, bulduklarımızın gerçekliğinden emin oldukça
açıklayan adamlarız. Her şeyden önce dikkat ve özenle seçeceğiniz belgelere
dayanmalısınız” diyor10; “tarih yazmak,
tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan, yapana sadık kalmazsa, gerçekler
değişmeyeceği için, insanlık yanıltılmış olur” diye ekliyordu.11
1937 yılında, İkinci
Türk Tarih Kongresini topladı. Ölümüne yakın; “Türk tezi olgunlaştı,
onun üzerinde yürümek, durmadan çalışmak gerekir. Bazı inançsızlıklar olabilir.
Bunlar yol kesenlere benzer, onlara aldırmayınız” diyerek vasiyet
niteliğinde önermelerde bulundu.12 Bu uyarısında ne denli haklı
olduğu, ölümünden sonra Türk Tarih Tezi’nin başına gelenlerle
görülecektir.
Erken gelen
hastalık ona fazla zaman tanımadı. Önermeleri yerine getirilmediği gibi,
ölümüyle birlikte yaptırmakta olduğu araştırmalar önce yavaşlatıldı, sonra
durduruldu. Üstelik bunu, uzun yıllar birlikte çalıştığı İsmet İnönü
yaptı. Ölür ölmez, liselerde okutulan ve onun çok önem verdiği Tarih Kitabı
öğretimden kaldırıldı, yerine karşı savlarla dolu başka bir kitap okutuldu. Bir
yandan Batıcılar, bir yandan Arapçılar ve ırkçılar, tümü
birden Türk tarihini bir öykü edebiyatı haline getirdiler ve daha sonra tam bir
‘tarih rezaleti’ yarattılar.
‘Yeni’ Dönem; Geriye
Dönüş
İsmet İnönü 11 Kasım 1938’de Cumhurbaşkanı oldu. Yaptığı ilk iş, Meclisi yeniliyerek
Atatürk’e sadık kadroları yönetimden
uzaklaştırmak oldu. Hemen ardından, ABD’ye ‘en ziyade müsaadeye mazhar’ ülke
statüsü verdi, Almanya ile savaş halindeki İngiltere ve Fransa’yla ittifak
anlaşması yaptı. Aynı günlerde, kimsenin beklemediği bir girişimde daha
bulundu. Milli Eğitimde okutulan ve Atatürk’ün kendisinin de katılarak
hazırlattığı tarih dersi kitapları yerine yeni bir tarih kitabının
hazırlamasını istedi. Atatürk’le araya mesafe koymak istediği
belliydi ve bunu kendisi de açıklıyordu. Şöyle diyordu: “Benim için en büyük
tehlike, onun (Atatürk’ün) gölgesi altında erimek ve ezilmekti. Devlet
icraatının bütün sorumluluğu bana ait olmalıydı. Bunun için de, kudretim neyse benim damgamı taşıyacak bir
dönemin başladığının belli olması gerekiyordu”.13
Milli Eğitim Bakanlığı, İnönü’ye bağlılığıyla bilinen Prof. Enver Ziya Karal’dan, lise ve üniversitelerde okutulacak yeni bir kitap için rapor
hazırlamasını istedi. Yüksek öğrenimini devlet bursuyla Fransa’da yapan Karal, Yakın Çağ tarihçisiydi ve
Osmanlı tarihi konusunda uzmanlaşmıştı.
Karal, yeni kitap için kapsamlı bir
rapor hazırladı. Raporda, Atatürk’ün hazırlattığı kitabın eğitbilime
(pedagoji) uygun olmadığını, öğrencilerin düzeyini aştığını, bu nedenle
anlaşılamadığını söylüyordu. Ona göre, uygun olmayan kaynaklar kullanılmış,
yanlış yorumlar yapılmıştı. Bir komisyon kurulmalı, her türlü eleştiri
değerlendirilerek yeni bir kitap hazırlamalıydı. İngiliz, Fransız ve Alman ders
kitaplarından yararlanılmalı, Batı’daki tarih eğitimiyle ilgili yazı ve
kitaplar incelenmeli, belgeler kullanılmalıydı.14
Enver Ziya Karal, komisyonuyla birlikte yeni
kitabı hazırladı ve ‘Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’ adını verdi. Kitap basılıp
okunmaya başladıktan sonra Karal’ın önü açıldı. İçerde ve dışarda ‘Atatürk’ü ve Osmanlı’yı anlattı. İstanbul Üniversitesi,
İstanbul ve Ankara Harp Akedemileri, Siyasi Bilgiler Fakültesi, Gülhane Askeri
Tıp Akademisinde dersler verdi; Talim Terbiye Kurulu Üyeliği yaptı. Ölene dek,
Türk Dil Kurumu Yönetim Kurulu Üyeliği ile Tür Tarih Kurumu Başkanlığında
bulundu.
Türkiye’de iki gençlik kuşağı, Atatürk’ü ve Osmanlı’yı ondan öğrendi.
1945 yılında, DTCF dekanı iken, Millî Eğitim Bakanlığına yazdığı raporla Doçent
Pertev Naili Boratav, Doçent Niyazi Berkes ve Doçent Behice Boran’nın okuldan atılmasını
sağlayan süreci başlattı. İhbar yazısında, “İstanbul'da yayınlanan ve siyasi görüşü ilmî
düşünceyle uzlaşma kabul etmeyen bir dergiye yazı vaadin bulundular, bu durum okuldaki eğitim için
sakınca oluşturuyor” diyordu. Sözünü ettiği dergi, Zekeriya Sertel’in çıkardığı ilerici ‘Görüşler’ adlı dergiydi.15
Komisyon
Yeni kitabı hazırlayacak komisyonda, Karal’ın
yanında Arkeolog Prof. Arif Müfit Mansel ile Osmanlı tarihçisi Prof. Cavit
Baysun bulunuyordu. Mansel, İstanbul Alman okulu ile Fransız St.
Benoit lisesini bitirmiş, Almanya’da eğitim almıştı. Baysun ise, Hukuk
Fakültesini bitirmesine karşın tarihe yönelmiş, Osmanlı tarihçisi olmuştu;
İslam Ansiklopedisinde müdürlük yapıyordu.
Komisyonun,
Türkler hakkında ‘barbar’dan başka bir şey söylemeyen ‘İngiliz,
Fransız, Alman tarih kitaplarından’ yararlandığı belliydi.
Kitap, Batı’ya verdiği önem nedeniyle o günkü yönetimin siyasi eğilimine
uygundu. Kanıtsız bilgiler, bilinçli yok saymalar ve yanlış yorumlarla Batıcı
tarih anlayışına yumuşak geçiş yapılmıştı. Atatürk’ün
büyük uğraş vererek oluşturduğu Türk Tarih Tezi reddedilmişti.
Yeni kitaba göre; Türklerin ilk uygarlıklar üzerinde bir etkisi yoktu. Antik
dönem uygarlıklarının Türklerle ilişkilendirilmesi yanlıştı, Türkler Orta
Asya’dan dünyaya yayılmamıştı; büyük göçler diye bir şey yoktu…
Atatürk dönemi tarih
kitabıyla İnönü dönemindeki kitap karşılaştırıldığında, iki kitap
arasında, konulara yaklaşım ve anlatım biçiminde de büyük farklılıklar vardı.
Yeni kitap, Avrupa uygarlığını yüceltirken, Arap ve İslam tarihiyle uzlaşmaya,
Osmanlı ile barışmaya çalışıyordu. Osmanlıyı yıkıma götüren Tanzimat dönemi,
ekonomik koşullardan koparılarak ele alınıyor, uygarlaşmayı amaçlayan yenilik
hareketi olarak anlatıyordu. Tanzimat ve Islahat Fermanlarının, Cumhuriyete
tarihsel ve düşünsel olarak ilerici bir birikim sağladığı ileri sürüyordu.16
Bu tutum, Cumhuriyet
devrimini Tanzimatın devamı durumuna getiriyordu. Artık ‘devrimi
korumak’ adına rejim korkusu yaşanmayacaktı, çünkü devrimden
vazgeçiliyordu. Cumhuriyete zarar vereceği düşünülen gericilere yönelik sert
tutum değişecek, din siyasi araç olarak kullanılacaktı.
DİPNOTLAR
1 “Atatürk ve
Devrim” Prof.E.Z.Karal, Zir.Bank.Yay., Ank.-1980, sf.98
2 “Mustafa Kemal’den
Yazdıklarım” Prof.A.A.İnan, Kül.Bak., 1981, sf.110
3 “Atatürk Hakkında
Hatıralar Belgeler” Prof.A.A.İnan, TTK, Ank-1959, sf.297
4 “Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrimi” A.A.İnan,
TTK, 1977, sf.193
6 “Tek Adam” Ş.S.Aydemir, III.C.,
Remzi Kit. 8.Bas. İst.-1983, sf.427
7 “Belleten” 42, sf.179; ak. D.Avcıoğlu
“Türklerin Tarihi” Tekin Yay., 1.Cilt, 1995, sf.30
8 “Türklerin Tarihi” D.Avcıoğlu,
1.Cilt, Tekin Yay., İst.-1995, sf.20
9 “Atatürk ve Devrim” Prof.E.Z.Karal,
Zir.Bank.Yay., Ank.-1980, sf.101-102
10 “Atatürk ve Devrim” Ord.Prof.E.Z.Karal,
Zir.Bank.Kül.Yay., 1980, sf.100
11 “Türk tarih Kurumu Atatürk’ün
Mektupları”; ak. a.g.e. sf.143
12 “Belleten” 140, sf.540; ak. Doğan
Avcıoğlu “Türklerin Tarihi” Tekin Yay., 1995, I.Cilt, sf.26
13 “Milli
Şefin Paradoks Gerçeği” httb:blog.milliyet,com.tr
14 http://www.ismetinonu.org.tr/ataturk-doneminde-basilan-tarih-kitaplari-ne-zaman-ve-neden-kaldirildi-1942/
15 ‘40’ların
Cadı Kazanı’, Uğur Mumcu, Tekin Yayınevi, 9. Baskı, Sf. 99
16 Dr. Erinç
Erdal Yıldırım, www.ismetinonu.org.tr
“Atatürk Döneminde Basılan Tarih Kitapları Ne Zaman ve Neden Kaldırıldı?” 1942
TOPLUMSAL BİREY OLARAK, "TÜRK TOPLUMU"NUN BİR ÜYESİ OLAN EĞİTİMLİ HER KİŞİ OKUMALI !!!
YanıtlaSilFevkalade önemli bilgiler öğreniyoruz.Sizin araştırmalarınızdan öğrendiğimiz Rahmetli İnönü'nün icraatlarını zaman zaman Yazdığımızda Kendisini İlerici Aydın zanneden aklı evveler tarafından Hakaretlere maruz kalıyoruz.
YanıtlaSilAtatürkün hazırladığı türk Tarih tezi kitaplarını bulma ve okuma şansımız var mı
YanıtlaSil