Türkiye
İşçi Partisi’nin
güçlenmesi ya da güç yitirmesi, her partide olduğu gibi, izlenen
politik çizgiye bağlı kalmıştır. Ülke gerçeklerine dayanan
izlence (proğram) ve çalışma biçimi büyüme nedeni olurken,
siyasi yabancılaşmaya yol açacak davranışlar partiyi küçültü.
Gelişmeye neden olan çalışmanın temel özelliği, ulusal
bağımsızlığa önem verilmesi ve bu öneme bağlı olarak
Kurtuluş Savaşı’nın tüm kazanımlarıyla birlikte
sahiplenilmesiydi. Aybar’ın
Genel Başkan olduğu dönemde kabul edilen tüzük ve izlencede,
“ulusal
bağımsızlığın her şeyin üstünde”
tutulacağı, bütün uluslarla “Kurtuluş
Savaşı Türkiyesi’ne yaraşır biçimde”
barışçı bir dış politika yürütüleceği, “ilerici
aydınlar ve Atatürkçü gençlik”in
“halkla
yazgı birliği”
yaparak Türkiye’nin gerilikten kurtarılacağı söyleniyor,
söylenenler parti politikalarına yansıtılıyordu.
Sosyalist
Kitle Partisi
Sosyalist
Partiler içinde, ülke gerçeklerine yaklaşım ve halka ulaşma
konusunda, Türkiye
İşçi Partisi'nin (TİP) ayrı bir yeri vardır. 1961 yılında on bir sendikacının kurduğu,
daha sonra Mehmet
Ali Aybar
başta olmak üzere kimi aydınların katılımıyla güçlenen bu
parti, kapatıldığı 1971 yılına dek on yıl boyunca, etkili bir
karşıtçılık (muhalefet) yürüttü ve Türk siyasi tarihine, en
yüksek düzeyde kitleselleşen
sosyalist
parti
olarak geçti. 1965 ve 1969’da katıldığı iki genel seçimden,
ilkinde on beş ve öbüründe iki milletvekili çıkardı, 1966’da
katıldığı senato yenileme seçiminde ise bir senatörlük
kazandı.
Aybar
Dönemi
Türkiye
İşçi Partisi’nin
yükselme dönemi, Mehmet
Ali Aybar’ın
Genel Başkanlık yaptığı 1962-1967 arasındaki ilk beş yılıdır.
1964’te İzmir’de yapılan Birinci Büyük Kurultay’da kabul
edilen izlence, ülke sorunlarına yeni yaklaşımlar
getiriyor ve Türkiye’nin gerçeklerine ters
düşmeyen kimi somut çözümler öneriyordu. İzlencede; emekçi
kitlelere ulaşmanın amaç edinildiği açıklanıyor, başta işçi
ve köylüler olmak üzere çalışan kitlelerin sorunlarına
çözümler getiriliyor, Türk halkına yabancı gelmeyen
yaklaşımlarla ulusçu önermelerde bulunuluyordu. İzlence,
partili-partisiz kimi bilim adamı ve uzmanın katıldığı
toplantılarda saptanmıştı. Anti-emperyalist
ve anti-feodal
ereklerin oluşturduğu demokratik açılımlar içeriyor, sosyalizm
sözcüğü izlencede yer almıyordu.1
Kurtuluş Savaşı’nın ulusal bağımsızlık çizgisi, Cumhuriyet
döneminin devletçiliğiyle birleştirilmişti.
Kitleselleşme
Ayakları
yere basan
izlence, 60’lı yılların Türkiyesi için önemli sayılacak
oranda ilgi gördü. TİP, aydınlardan ayrı olarak kimi büyük
kentlerde işçiler ve yoksul bölgelerde topraksız köylüler
tarafından da desteklendi. Komünizmle
Mücadele Dernekleri’nin
yoğun saldırılarına karşın, kısa bir süre içinde Türkiye’nin
hemen her ilinde örgütlendi.
1965
genel seçimlerinde, halktan yüzde üç oy aldı. Ancak, TİP’in
yükselişi uzun sürmedi. 1968’de Sovyetler Birliği’nin
Çekoslovakya’yı
işgal etmesi gerekçe yapılarak başlatılan parti içi çatışma,
Milli
Demokratik Devrim-Sosyalist Devrim
tartışmalarıyla düşüngüsel (ideolojik) bölünmeye yol açtı.
Aybar
Sonrası
Mehmet
Ali Aybar,
Genel Başkanlık’tan ayrıldı. O dönemde hızla yayılan
sosyalist akımlar, partiyi kuruluş dönemindeki çizgiden
uzaklaştırarak sovyet
çizgisinde politika
yürüten ortodoks
bir “sosyalist”
parti durumuna getirdi. Bir türlü bitmeyen halka uzak düşüngüsel
tartışmalar, partiyi kitlelere yabancılaştırdı ve hızla güç
yitirmesine yol açtı. Dış saldırıların yapamadığını parti
içi tartışma sağlamıştı.
Edindiği
yeni siyasi çizgi nedeniyle güç yitiren TİP, yeniden güçlenmek
için, ayrılıkçı Kürt kümelerine yöneldi ve bunlarla yoğun
bir ilişki içine girdi. Devrimci
Doğu Kültür
Ocakları
(DDKD)
ve Fikir
Kulüpleri Federasyonu
(FKF)
ile birlikte, Diyarbakır’da gizli olarak kurulmuş olan Kürdistan
Demokratik Partisi’nin
(KDP)
de desteğini alarak Doğu
Mitingleri
düzenledi. Bu gelişmeler sonunda, Doğudan umduğu oy desteğini
bulamadığı gibi, Türk halkının desteğini de yitirmiş oldu.
Kapatıldığında, kendiliğinden kapanacak denli güçsüzleşmişti.
Küçülme
Türkiye
İşçi Partisi’nin
güçlenmesi ya da güç yitirmesi, her partide olduğu gibi, izlenen
politik çizgiye bağlı kalmıştır. Ülke gerçeklerine dayanan
izlence ve çalışma biçimi büyüme nedeni olurken, siyasi
yabancılaşmaya yol açacak davranışlar partiyi küçültü.
Gelişmeye neden olan çalışmanın temel özelliği, ulusal
bağımsızlığa önem verilmesi ve bu öneme bağlı olarak
Kurtuluş Savaşı’nın tüm kazanımlarıyla birlikte
sahiplenilmesiydi.
Aybar’ın
Genel Başkan olduğu dönemde kabul edilen tüzük ve izlencede,
“ulusal
bağımsızlığın her şeyin üstünde”
tutulacağı, bütün uluslarla “Kurtuluş
Savaşı Türkiyesi’ne yaraşır biçimde”
barışçı bir dış politika yürütüleceği, “ilerici
aydınlar ve Atatürkçü gençlik”in
“halkla
yazgı birliği”
yaparak Türkiye’nin gerilikten kurtarılacağı söyleniyor,
söylenenler parti politikalarına yansıtılıyordu.2
Kuruluş
Çizgisi
Mehmet
Ali Aybar’ın
Genel Başkan seçildikten hemen sonra, 8 Şubat 1962’de yaptığı
basın açıklaması, Türkiye
İşçi Partisi’ni
başarıya götüren girişimin hangi anlayışla başlatıldığını
göstermesi bakımından önemlidir. Aybar
bu açıklamada şöyle söylüyordu: “Partimiz,
programındaki anlayışı benimseyen herkese, hangi sınıftan
olursa olsun açıktır... Devlet sektörünün ağır bastığı
planlı ekonomi düzeninde, özel sektör daha uzun yıllar, ulusal
kalkınmamızda yararlı olacağı için korunacak ve teşvik
edilecektir... Ulusal bağımsızlığımıza zarar vermeyen dış
yardımlardan yararlanılacaktır... Ölümsüz Atatürk’ün
söylediği gibi, herhangi bir hakkı ancak çalışarak
kazanabiliriz... Amacımız, emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı
ilk kurtuluş savaşını veren Türkiye’yi, her bakımdan tam
bağımsız, ülkesi ve ulusu ile bölünmez, halkçı, emekten yana,
devletçi, laik, insan haklarına ve sosyal adalete dayanan
demokratik bir Cumhuriyet olarak çağdaş uygarlık yolunda hızla
ilerlemekdir...”3
Yabancılaşma
Aybar
ayrıldıktan sonra, partiye; ülke gerçeklerinden kopuk, özgünlüğü
ve yaratıcılığı olmayan, sert söylemli bir anlayış egemen
oldu. Atatürk
ve Kurtuluş Savaşı ile ilgili olumlu değerlendirmeler önce
ortadan kalktı sonra açık ya da örtülü, karşıt söylemlere
dönüştü. Artık, sürekli olarak; sınıf
mücadelesinden,
sosyalizmden,
faşizmden
ya da enternasyanalizmden
söz ediliyor, sanayileşmiş Batı ülkelerinde bile tartışılmayan
düşüngüsel konular Türkiye’de tartışılıyordu.
1970’te
Genel Başkan olan Behice
Boran’ın
8 Ocak 1971 günü yaptığı basın açıklaması, TİP’deki
düşüngüsel değişimi ortaya koyan bir belge gibidir. Siyasi
yabancılaşmayı, yalnızca anlayış olarak değil, kullanılan dil
bakımından da ortaya koyan bu açıklamada, Boran
şunları söylüyordu: “Faşizm,
parlamenter bir kılığa büründürülmüş ya da üniforma
giydirilmiş biçimiyle kapı ağzında boy göstermiştir... Faşizm,
burjuva diktatörlüğünün açık teröre dayanan en keskin
biçimidir... Faşizmin baş hedefi işçi sınıfıdır... Faşizm
şoven ve ırkçı bir milliyetçiliği körükler... Anayasamız
Türkün tarifini, Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı
olmak biçiminde yaptığı ve dil farkı gözetilmeksizin bütün
yurttaşları eşit saydığı halde; yurttaşlarımız olan ve
sayıları milyonlara varan Kürt halkına ırkçı şoven bir
milliyetçilik anlayışıyla baskı yapılmakta, insanlık dışı
muameleler reva görülmektedir. Kürt halkının Anayasa’nın
tanıdığı demokratik özgürlüklerden, eşitlikten yararlanması
önlenmektedir... Milli Güvenlik Kurulu, Anayasa’nın tanımladığı
‘Milli güvenlik ile ilgili kararların alınmasında ve
koordinasyonun sağlanmasında yardımcılık etmek üzere gerekli
temel görüşleri Bakanlar Kuruluna bildirir’ bir kurul olmaktan
çıkmış, bütün ülke sorunlarını ele alıp ülkeyi doğrudan
yönetmeye yönelmiştir...”4
Dipnotlar
- “Türkiye İşçi partisi (1961 – 1971)”, Artun Ünsal, Tar.Vak.Yurt Yay., İst.– 2002, sf. 3
- “Tip Olayı 1961 – 1971” Prof. Sadun Aren, Cem Yay., İst. 1993, sf. 52 ve 59
- a.g.e. sf. 40, 41, 42
- a.g.e. sf. 142, 144
«Liberal ve sevimli kimseler(den)» Prof. Osman Okyar’ın aslında tam bir ‘yavşak’ olduğunu yine bir TiP ağır topundan öğreniyoruz [bkz: (1) Dr. Yahya Kanbolat, “Olduğu gibi”, Bayır Yayınları, Anı dizisi 1, Birinci basım Nisan 1979, Akademi Matbaası Tel. 25 15 14 - Ankara, s.69 ve (2) Oya Baydar & Melek Ulagay, “Bir dönem iki kadın”, Can Yayınları 1948, © 2011 Can Sanat Yayınları Ltd. Şti., ISBN 978-975-07-1273-9, 2. Basım Mart 2011 Ekosan Matbaası, s.152].
YanıtlaSil