“Kerkük’ün Kürt Devleti
içinde kalması, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tepkisine yol açabilir. Askerlerde,
ABD’ye duyulan güvensizlik daha da derinleşebilir ve Kürtler’in yanında yer
almayı sürdüren ABD, TSK’nın güvenini tümüyle yitirebilir. Bu nedenle, ABD
konuyla ilgili politikasını açıkça yürütmemelidir. Askerler, Kerkük’ün
Kürtler’e verilmesini bir operasyon yaparak önleyebilecek durumda değil. Buna;
hükümet, TÜSİAD ve TÜSİAD eksenli basın, AB’yi de yanlarına alarak şiddetle
karşı çıkar. Askerin manevra alanı yalnızca ‘sinirlenmekle’ sınırlı kalabilir...
Türkiye’nin tehlike algılaması artık homojen değil. Sistemin stratejik düşünme
mekanizması zayıf ve giderek parçalanmaya başladı.”
Penagon-CIA-ABD
Dışişleri Bakanlığı OrtakToplantı Kararı
“Siyaset Analizcileri”
ABD
Dışişleri Bakanlığı’nda 28 Mayıs 2004 tarihinde, bir toplantı yapıldı. Henri
Barkey, Alan Makovsky, Judith Yappe ve Stephan Cook’un
konuşmacı olduğu toplantıya, Pentagon, CIA, Dışişleri
Bakanlığı ile Amerikan ordusundan 20 “seçkin siyaset analizcisi”
katılmıştı. Toplantıda, “İsmi açıklanmayan bir Ortadoğu ülkesinden de toprak
alarak Kuzey Irak’ta kurulacak Kürt devleti” görüşülmüş, Türkiye’de bu
girişime karşı oluşabilecek tepkilerin neler olabileceği ele alınmıştı.1
Basına yansıyan bilgilere
göre; toplantıda, “Kerkük Kürt eyaleti içinde kalırsa TSK’nın tepkisi ne
olur?”, “AKP’nin Kürt-İslam milliyetçiliğine bakış açısı nasıldır?”, “AKP
içindeki Kürt asıllıların Başbakan Tayyip Erdoğan üzerinde etkisi nedir?”,
“Yaklaşan ekonomik ve siyasi krizler içinde AKP’nin geleceği ne olur?” gibi
konular irdelenmiş ve şu yargıda bulunulmuştu: “Kerkük’ün Kürt Devleti
içinde kalması, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tepkisine yol açabilir. Askerlerde,
ABD’ye duyulan güvensizlik daha da derinleşebilir ve Kürtler’in yanında yer
almayı sürdüren ABD, TSK’nın güvenini tümüyle yitirebilir. Bu nedenle, ABD
konuyla ilgili politikasını açıkça yürütmemelidir. Askerler, Kerkük’ün
Kürtler’e verilmesini bir operasyon yaparak önleyebilecek durumda değil. Buna;
hükümet, TÜSİAD ve TÜSİAD eksenli basın, AB’yi de yanlarına alarak şiddetle
karşı çıkar. Askerin manevra alanı yalnızca ‘sinirlenmekle’ sınırlı kalabilir...
Türkiye’nin tehlike algılaması artık homojen değil. Sistemin stratejik düşünme
mekanizması zayıf ve giderek parçalanmaya başladı.”2
“Türkiye'de Rejim Değişti”
Amerikalılar,
“stratejik düşünme makanizmasının” parçalandığını söylerken Avrupalılar “Türkiye’deki
rejimin” değiştirildiğini ileri sürdüler. İngiliz The Guardian
gazetesi, işgal altındaki Irak’la, Avrupa Birliği peşindeki Türkiye’yi
kıyasladı ve “Avrupa tarzı rejim değişikliğine hoş geldiniz” başlıklı bir
yorum yayınladı. Bu yorumda, cumhuriyetle kurulmuş olan rejimin, Avrupa
Birliği’nin “barışçı programlarıyla” değiştirildiği yazıldı.
Yazıda şunlar söyleniyordu: “ABD
Irak’a savaş helikopterleri, biz ise Türkiye’ye insan hakları savunucuları
gönderdik. ABD’nin diğer bir Müslüman ülke olan Irak’ta şok ve korkuyla
gerçekleştirdiği rejim değişikliğini, Avrupa Birliği Türkiye’de barışçı programlarla
gerçekleştirdi.”3
“Özerklik Statüsü”
Türkiye’nin
Irak Özel Temsilcisi Osman Korutürk, 21 Haziran’da Mesut Barzani’ye,
Türk Hükümeti’nin, Irak’ın siyasi birliğinin, toprak bütünlüğünün korunması
koşuluyla, “Irak’lı Kürtlerin özerk statüsünü” tanıyacağını bildirdi.
Aynı sözler, Ankara’ya gelen Celal Talabani’ye de söylendi.4
Dışişleri Bakanı Abdullah
Gül, basında yer alan İsrail’in “Kürt gerillalarını eğitmesi”
ve “Kürt özerkliğinin tanınması” gibi haberleri yalanladı. Gazetecilerin
sorduğu sorulara, “biz Irak’ta olan biteni yakından takip ediyoruz. Zaman
zaman gelen haberlere gerekli itinayı gösteriyoruz” demekle yetindi.5
İsrail: “Sabrımız Tükeniyor”
İsrail
Dışişleri Bakanı Silvan Şalom, 22 Haziran’da, İsrail Meclisi Dış
İlişkiler ve Savunma Komitesi’nde, R.Tayyip Erdoğan’ın şahsında Türkiye
Cumhuriyeti’ni tehdit eden bir konuşma yaptı. Erdoğan, Filistin’deki
eylemleri nedeniyle Türk kamuoyunda tepki gören İsrail’i yeren konuşmalar
yapmış, parti gurubunda eleştiri niteliğinde sözler söylemişti.
Silvan Şalom, bu
sözlere yanıt veriyor ve “sabrımız tükeniyor” yaklaşımıyla, “İsrail,
Başbakan Erdoğan’ın eleştirilerine yanıt vermemekte kendini uzun süre
tutamayabilir” diyordu.6
İsrail’e Ödün
İsrail,
Kürtlere gerilla eğitimi verip, Türkiye’yi tehdit eden açıklamalar yaparken,
Türkiye aynı günlerde İsrail’e, egemenlik haklarından ödün veren sıradışı
haklar tanıyordu.
İsrail
bir süre önce, Türk Hükümeti’nden, “Türkiye’ye turist olarak giden İsrail
vatandaşlarını korumak için”, Türk havaalanlarında “silahlı MOSSAD
elemanlarının” görev yapması için izin istemişti. İsrail’i eleştiriyor
görünen Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanı olduğu 59.Hükümet, bu istemi
kabul etti ve “157 MOSSAD elemanının” İstanbul, Antalya ve Dalaman başta
olmak üzere, silahlı olarak havaalanlarında “çalışmasına” izin verdi.
Türk Dışişleri Bakanlığı, 18
Haziran’da, “İsrailli güvenlik güçlerinin” yalnızca havaalanları içinde “görev
yapacağını”, havalimanları dışında “görev” yapmalarının sözkonusu
olmadığını açıkladı.7
Ortak Cephane
22 Haziran’da
gazetelerde İsrail-Türkiye ilişkileriyle ilgili bir başka haber vardı. Haberde,
Türkiye ile İsrail’in “ortak cephane, techizat ve harp sistemleri depoları
kurma arayışında” olduğu yazılmıştı. Arayışa göre, “iki ülkeden birine
saldırılması halinde, diğer ülke tarafından depolanan malzemelerin kullanıma
açılması” planlanıyordu.8
İsrail’in kimlerle savaştığı
belli, Türkiye’nin ise kimlerle savaşacağı belli olmadığı bir ortamda ortaya
çıkan bu arayışın ne anlama geldiği konusunda, hükümet herhangi bir açıklama
yapıladı.
“Kürtlerle İyi İlişkiler”
İsrail
Başbakanı Ariel Şaron, 3 Temmuz’da yaptığı açıklamada; ülkesinin “Kuzey
Irak Kürtleri’yle”, kendisinin de “Kürt liderler Barzani ve Talabani’yle
iyi ilişkiler içinde” olduğunu, ancak Kürtler’e askeri eğitim
vermediklerini söyledi.9
İsrail’in Kuzey Irak’ta
Kürtlere askeri eğitim verdiğini haber yapan ünlü Amerikalı gazeteci Seymour
Hersh, Şaron’un bu üzerine 22 Haziran’da yaptığı karşı açıklamada, “İsrail,
Türkiye’ye doğru söylemediği için haberi yalanlamaktadır” dedi.10
“Sevr
Benzeri Durum Yaratılacak”
İngiliz düşünce
kuruluşu Chatham Hause, Nisan 2015’te, Amerikalı uzmanların da
katılımıyla, “Yedi Haziran Seçimleri sonrası Türkiye ve Ortadoğu”
konulu bir toplantı düzenledi. Toplantıda, Türkiye “Osmanlının son
dönemine” benzetilerek bundan “yararlanılması gerektiği”
söyleniyor ve “Sevr benzeri bir durum yaratılacağı” ileri sürülüyordu.
“Fırsat Projesi” diye tanımlanan
kararlarda şunlar söyleniyor: “Ortadoğu’da gündemin birinci maddesi Kürt
devletinin kurulmasıdır. 2015’ten sonra yapılacak ABD Başkanlık seçimlerini
Cumhuriyetçilerin kazanması kesin gibi. Cumhuriyetçiler, Kürt Devleti ve İran’ın
durdurulması konusunda sert politika izleyecek. Bu konuda hazırlıklar başlamış
durumda. Ortadoğu ve Türkiye hedefte, Suriye konusu da masada. Sevr benzeri bir
durum yaratılacak. Türkiye’deki Kürtlere özerklik verilmesi kaçınılmaz. Bu
konuyu artık tartışmamalıyız. Türkiye, istenenleri yapmak zorunda, buna mecbur;
PKK’yı tanıyarak bu konuda yeterince malzeme verdi. AKP hükümeti zorda.
Tek dertleri kendi gelecekleri. Bu da uygun bir ortam yaratıyor. Muhalefet
partilerinden yapılacaklara bir itiraz gelmeyecektir. Bu fırsat iyi
değerlendirilmelidir.”11
Türkiye'nin
Önemi
ABD Başkanı Bill
Clinton, 1999’da; “21.Yüzyılın büyük ölçüde, Türkiye’nin bugünkü ve
yarınki rolünü nasıl tanımlayacağına bağlı olarak şekilleneceğini umuyorum” demişti.12
Mart 2001’de, ABD
Dışişleri Bakanlığı, Merkezi Haberalma Örgütü (CIA) ve Ulusal İstihbarat
Konseyi (NIC) tarafından ortak olarak hazırlanan yazanakta, Türkiye için şu
saptama yapılmıştı: “Türkiye’deki her gelişme, global oluşumları dolaysız
etkileyecektir. Türkiye’nin 2015’e kadar iç istikrarı ile jeopolitik
konumundaki gelişmeler; bölge, Batı dünyası ve Amerikan çıkarları üzerinde büyük
etki yapacaktır.”13
2015’e gelindi. Türkiye’nin bugün geldiği yer ve
söylenenler ortada. Emperyalizm Türkiye’yi adım adım istediği yere getirdi.
Onbeş yıl önce, Türkiye’nin önünde “Bağdat Yolu” (Kemalizm) ve “Barselona
Yolu” (Batıyla bütünleşme) olarak iki seçenek olduğu, hangi
yolu seçerse seçsin, birbirine karşıt olarak “21.Yüzyılı belirleyeceği”
söyleniyordu. Ordu üzerinde oynanan oyundan sonra, Türkiye’nin Barselona
Yolu’na girdiğine
inanıyorlar ve yeni Sevr uygulamalarına hazırlanıyorlar.
DİPNOTLAR
1 “Türkiye
Parçalanmaya Başladı” Aydınlık, 13.06.2004,
sf.13
2 a.g.d.
13.06.2004 sf.13
3 “Türkiye’de
Rejimi AB Değiştirdi” Yeni Çağ 27.09.2005
4 “Ankara’dan
Özerkliğe Yeşil Işık” Cumhuriyet 22.06.2004
5 “Gül
Haberi Yalanlamadı” Cumhuriyet 22.06.2004
6 “İsrail
Erdoğan’a Sert Yanıt” Cumhuriyet, 23.06.2004
7 “MOSSAD
Ajanlarına Türkiye’de Çalışma İzni” Cumhuriyet 20.06.2004
8 “Türkiye-İsrail
Ortak Cephaneliği” Cumhuriyet 22.06.2004
9 “Kürtlerle
Aramız İyi” Cumhuriyet, 04.07.2004
10 “İsrail
Doğruyu Söylemiyor” Cumhuriyet 23.06.2004
11 ”Yedi Haziran Sonrası Türkiye Projesi”
ilkay Akkaya,
Aydınlık, 04.05.2015
12 “Clinton’u
Nasıl Okumalı” Ali Sirmen, 11.11.1999
13 “ABD
ve Batının Geleceği Türkiye’nin Elinde”, Hürriyet, 07.03.2001
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder