Siyasi
partilerin gelirlerini giderek artan oranda parti dışından
sağlaması, yaygın ve etkili bir siyasi bunalımın yaşandığını
gösterir.
Üye ödentileri,
akçalı
katkı
sağlayan dayanışma etkinlikleri,
bayrak,
flama,
rozet
gibi yaymaca (propaganda) gereci satışları,
parti
yayınlarından gelir sağlanması
gibi üyeye yönelik eylemler, Hazine’den ya da sermaye kesiminden
gelen hazır paraya alışan yöneticiler için zaman ayırmaya
deymeyen gereksiz işlerdir!. Oysa dayanışma ve imeceye dayanan bu
tür etkinlikler, partinin halka uzanan ve gücünü ondan almasını
sağlayan bağımsızlık araçlarıdır. Partilerin halktan ve ülke
gerçeklerinden kopması, siyaseti topluma
hizmet
aracı olmaktan çıkarmış ve gelir sağlamak amacıyla yapılan
bir meslek durumuna sokmuştur. Durumun doğal sonucu, partilerin,
aynı ülkü çevresinde toplanmış insanların gönüllü olarak
bir araya geldiği demokratik kurumlar olmaktan çıkması ve siyasi
ortamın çıkar sağlamak için çatışılan bir arena’ya
dönüşmesidir.
Paralı
Siyaset
Siyasi
partilerin, özellikle de yönetime gelebilecek partilerin parasal
kaynaklarını, gerçek boyutuyla saptayıp incelemek güç değil,
neredeyse olanaksız bir iştir. Siyasetin her yönüyle paraya
bağlandığı bir ortamda, kişisel araştırma bir yana, hiçbir
yasal düzenleme, partilere yönelen para akışını tam olarak
saptayamaz. Bu durum, yalnızca Türkiye için değil, gelişmiş
ülkeler başta olmak üzere, parlamentoculuğun geçerli olduğu
hemen tüm ülkeler için de geçerlidir. İngiliz araştırmacı
Herbert
E.Alexander’ın
söylediği gibi, “ilk
kaynağı bilinmeden her türlü metaya çevrilebilen para, sonunda
siyasi iktidarı ele geçirmeye yarayan bir araç haline dönüşmüş”
tür.1
Türkiye’de
büyük sermaye güçleriyle, bağlı olarak dışarıyla bütünleşen
partilerin para kaynağı, önemli oranda kayda geçirilmeyen yasa
dışı bağışlardan oluşur. Bunu herkes bilir ancak kimse
kanıtlayamaz. Yasal yardımların ise kuralları bellidir. Üye
ödentileri, dışardan yapılan belgeli bağışlar ya da hazineden
yapılacak yardımın sınırları yasalarla belirlenmiştir. Ancak,
yasal ya da yasadışı yardım ve desteğin bir başka türü daha
vardır. Medya’nın
olayları veriş biçimi, haber ve yorumlarda ustalıkla yapılan
yaymaca, kitleler üzerinde çok etkilidir. Ünlü kişi ve
kuruluşların övücü açıklamaları, kahvaltı ve medyatik
yemekler; ihaleler, teşvikler ya da borç ertelemeler, doğrudan
akçaya dayalı olmayan dolaylı yardımlardır.
Bu
tür yardımların
değeri, kimi zaman paradan yüksektir ve kuşkusuz bunların da
akçalı bir karşılığı vardır. Görsel basında çokça yer
almaya ya da yazılı basındaki fotoğrafların veriliş biçimine
kimse bir şey diyemez. Gazete yöneticileri, bildirmenlerin
(muhabirlerin) çektiği çok sayıdaki fotoğraflardan seçerek,
dilediği insanı; çirkin, saldırgan ya da hırçın, dilediğini
uysal, kararlı ya da duygulu göstermede çok ustadırlar.
Yasal
Denetim
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’nın 69, Siyasi Partiler Yasası’nın
61.başlamı (maddesi), partilerin gelir kaynaklarıyla ilgili
düzenlemeler getirmiştir. Düzenlemelere göre her parti, gelirini
tür ve nicelik (miktar) belirterek, partileri denetleme yetkisi alan
Anayasa Mahkemesi’ne bildirmek zorundadır.
Siyasi
parti yöneticilerine güvenmeyen anayasa yapıcıları, 1961 ve
1982’de getirdikleri yasal (648 ve 2820 sayılı Siyasi Partiler
Yasası) ve anayasal (65 ve 61.başlamları) önlemlerle, parti
gelirlerini denetim altına almaya çalışmıştır. Ancak,
partilerin gelir kaynaklarının denetlenmesinde başarılı
olunamamıştır.
Yasadışıcılık
1983-1998
yılları arasındaki Anayasa Mahkemesi’ne yapılan parti
bildirimlerini inceleyen Doç.Ömer
Faruk Gençkaya
ilginç sonuçlar saptamıştır. Gençkaya
saptamaları, Necmettin
Erbakan’ın
yargılı (mahkum) olduğu Refah Partisi’nin akçalı yönden
yargılandığı dava tutanaklarıyla birlikte ele alınıp
incelenirse, karşılaşılan ilk gerçek; özensiz biçimde
düzenlenen bildirimlerin gerçeği ne kadar yansıttığının
anlaşılamamasıdır.
Eksik
olduğu açıkça belli olan bu bildirimlerde bile, partilere
dışardan yapılan bağışlar
üye
ödentilerinin
çok üzerindedir. 1983’le 1998 arasında kimi partilerde,
bağışlar’ın
toplam parti gelirine oranları şöyledir: ANAP yüzde 20, DYP yüzde
22, RP yüzde 44, CHP yüzde 14, DSP yüzde 23. Üye
ödentileri’nin
toplam gelir içindeki payı ise bağışlar’ın
çok gerisindedir; ANAP yüzde 1, DYP binde iki, RP yüzde 14, CHP
yüzde 4, DSP yüzde 9.2
Devleti
Kullanmak
Günümüz
partilerinin hemen tümü, devletin
küçültülmesini
ve merkezi devlet yetkilerinin yerel
yönetimlere
aktarılması gerektiğini söyler. Onlara göre devlet, ekonomi ve
siyaset başta olmak üzere, güvenlik dışında hiçbir şeye
karışmamalıdır. Partiler, bu tür görüşler ileri sürüp bu
görüşleri uygulamaya sokarken, yasal olan parasal gelirin büyük
bölümünü devlet hazinesinden alır.
Kamusal
işleyiş açısından olumsuzluklar içeren bu durum, aynı zamanda,
devleti
küçültmeyi
ilke edinen partiler için yanıtlayamayacakları bir çelişkidir.
Devlet, devleti yönetmek için yönetime gelenler tarafından
küçültülüp etkisizleştirilmekte, üstelik bu iş devletin
akçalı kaynakları kullanılarak yapılmaktadır. Ortaya çıkan
ilginç durum, bir başka deyişle şöyle açıklanabilir:
Azgelişmiş ülkelerde devlet, devleti “küçültmeyi” ilke
edinen partilere yardım etmekle, kendisini yok edecek bir sürece
katkı koymaktadır. Ayrıca,
ulusun ortak malı olan hazineden partilere para aktarmak, benimsesin
ya da benimsemesin tüm yurttaşların partilere aidat ödemek
zorunda kalması gibi bir durum ortaya çıkarmaktadır.
Hazine
Yardımı
1983
seçimlerinden sonra yönetime gelen ANAP, 2820 sayılı Siyasi
Partiler Yasası’na bir ek başlam koyarak, partilere yapılacak
hazine
yardımının
kurallarını belirledi. Eşitlik içermeyen belirleme, büyük
partileri kayırıyor, küçük partilere herhangi bir parasal yardım
yapmıyordu.
Yasaya
göre, milletvekili seçimlerinde yüzde 10 barajını geçen
partiler aldıkları oy oranında hazineden yardım alacaktı.
Bunlardan başka Meclis’te en az 3 milletvekili olan partilerde %
7’den çok oy alan partiler de başka biçimde akçalı yardım
alacaktı. 1999’a dek yedi kez değiştirilen bu başlama göre;
Genel Bütçe Gelirleri “B”
cetveli toplamının beşbinde ikisi oranında bütçeye ödenek
konulacak, bu ödenek yukarıda belirtilen kurallar içinde partilere
dağıtılacaktı.3
Büyük
Kaynak
1984-1999
arasındaki 15 yılda, partilere toplam olarak 11,1 trilyon lira
hazine yardımı yapılmıştır.4
Bu tutar, o yıllarda geçerli olan döviz kurlarına göre 2.24
milyar dolar demektir. Aynı yıllar içinde, partilerin, hazine
yardımı
dahil toplam gelirleri ise 24.5 trilyon lira olmuştur.5
Sayıların ortaya koyduğu gerçek, siyasi partilerin gösterdiği
gelirler içinde hazine
yardımının
büyük bir payı olması ve bu payın yüzde 45.3 gibi çok yüksek
bir orana çıkmasıdır.
Siyasi
partileri güçlü kılan ve üye dayanışmasının göstergesi olan
üye
ödentileri,
ortalama olarak yüzde 4’ün altındadır. Devletten alınan
yardımın toplam gelirlerin yarıya yakınını oluşturması, bu
oranın bağışlarla
birlikte yüzde 70’leri aşması; siyasi partilerin üyelerinden,
halktan, demokrasiden kopuşlarının ve siyasetin hazır
parayla
yapılan
bir iş
durumuna gelmesinin göstergesi sayılmalıdır.
Sürekli
Artış
Siyasi
Partiler Yasası’nda 1988’de yapılan bir değişiklikle, hazine
yardımı,
genel seçim olan yıllarda yüzde 300, yerel seçim yapılan
yıllarda ise yüzde 200 arttırıldı.6
Bu nedenle, 2003 başında yapılan hazine
yardımı,
büyük oranda artarak yalnızca bir yıllık ödeme için 122
trilyon liraya, yani 85,3 milyon dolara çıktı.7
Partilerin
aldığı hazine
yardımında, 2003 Ocağı ile 2004 arasındaki dönemde adeta bir
patlama yaşandı. Erken seçimin yapıldığı 2003 bütçesi ile
yerel seçimlerin yapıldığı 2004 yılı bütçesinde partilere
103,6 + 51,8 olmak üzere toplam 155,4 trilyon lira yani 111,1 milyon
dolar ödendi. Bu paranın 67,5 trilyon lirasını tek başına AKP
aldı.8
AKP
Yönetimi, sürekli artan Hazine yardımını 2014’te bir kez daha
arttırdı. Yerel Yönetim seçimi olması nedeniyle 2014’te 2 kat;
Milletvekili yenileme seçimi yılı olan 2015’te 3 kat hazine
yardımı alacakken, 2014’te yapılan yasal değişiklikle yardımın
kapsamı genişletildi. 2014 yılında AKP 177,1 milyon, CHP 92,3,
MHP 46,3 milyon olmak üzere toplam 315 milyon yardım aldı.9
Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek
siyasi partilere 2015 yılında yapılacak yardım için 2015
bütçesine 531 milyon lira konduğunu açıkladı.10
Siyasi
Baskı
Kuralları
belirlenerek yasal “hak”
durumuna getirilen hazine
yardımı,
hükümetlerin isteğine göre ayrımlı uygulanabilecek bir işleyişe
sahip değildir. Parayı maliye bakanları öder, nicelik ve ödeme
biçimi isteğe göre değiştirilemez.
AKP’nin
oluşturduğu 59.Hükümet, 2004 ödemelerinde o güne dek görülmemiş
bir uygulamayla, hazine
yardımını
siyasi baskı aracı olarak kullandı. Kamuoyuna gerekçeli bir
açıklama yapmadan, Genç
Parti’ye
bu yardımı ödemedi. Bu uygulamayla hazine
yardımı, siyasi baskı aracı olarak kullanılan bir unsur durumuna
getirilmiş oldu.
Halktan
Kopuş
Siyasi
partilerin gelirlerini giderek artan oranda parti dışından
sağlaması, yaygın ve etkili bir siyasi bunalımın yaşandığını
gösterir. Halkın ve ülkenin sorunlarını çözmek için ortaya
çıkan partiler, niteliği ve kaynağı ne olursa olsun, aldığı
dış yardım
oranında halktan ve ülke sorunlarından uzaklaşmaktadır. Geçim
güçlüğü içindeki halk, partilerin harcamaya alıştıkları ve
giderek yaşamak için zorunlu duruma getirdikleri parayı
karşılayacak durumda değildir. Herşeyi paranın belirlediği bir
ortamda, siyaseti de parası olanlar belirlemekte ve bu belirlemede
doğal olarak halk yer almamaktadır.
Şirket
mi Parti mi
Üye
ödentileri, akçalı katkı sağlayacak dayanışma etkinlikleri,
bayrak, flama, rozet gibi yaymaca gereci satışları, parti
yayınlarından gelir sağlanması gibi üyeye yönelik eylemler,
Hazine’den gelen hazır paraya alışan yöneticiler için zaman
ayırmaya değmeyen gereksiz işlerdir!.
Oysa
dayanışma ve imeceye dayanan bu tür etkinlikler, partinin halka
uzanan ve gücünü ondan almasını sağlayan bağımsızlık
araçlarıdır. Partilerin halktan ve ülke gerçeklerinden kopması,
siyaseti topluma
hizmet
aracı olmaktan çıkarmış ve gelir sağlamak amacıyla yapılan
bir meslek durumuna sokmuştur.
Durumun
doğal sonucu, partilerin, aynı ülkü çevresinde toplanmış
insanların gönüllü olarak bir araya geldiği demokratik kurumlar
olmaktan çıkması ve siyasi ortamın çıkar sağlamak için
çatışılan bir arenaya
dönüşmesidir.
Burada
artık, parti ilkelerinden, izlence (program) ve tüzüklerinden,
ülke ve halkın çıkarlarından söz etmek olanaklı değildir.
Partiler şirket, parti başkanları şirket patronu, yöneticiler de
şirket çalışanı gibidir. Parti yönetimlerine halkı temsil eden
ilkeli halk önderleri değil, genel başkanın belirlediği kişiler
gelebilir.
Bunlar,
atanmış olmanın bağımlılığyla davranırlar ve yukardan gelen
buyrukları yerine getirirler.
Denetimden
Kaçma
Partilerin
gelirini denetleme girişimleri Türkiye’de başarılı
olamamaktadır, çünkü denetlenmesi sözkonusu olan partiler,
yasaya bağlanmış olsa bile, gelir-gider hesaplarını düzenli
tutmamakta ve yasadışı ilişkileri yerleşik davranış durumuna
getirereki, ya gerçek dışı belgelerle çalışmakta ya da hiçbir
belge kullanmamaktadır.
Gençkaya,
bilinmezlikler konusunda şunları söylemektedir: “Bazı
partiler, uzun yıllar il hesaplarını ayrıntılı olarak
bildirmemiştir. Elimizdeki veriler, özellikle il örgütlerindeki
finansman yapısını buzdağının
görünen yüzü
olarak temsil ettiğini göstermektedir... Ülkemizde partilerin ve
adayların seçim
harcamaları,
yasal olarak düzenlenmemiş ve denetlenmemektedir. Yerel ve genel
seçimlerde bazı adayların, partilerin yıllık bütçelerinin
birkaç katı harcama yaptıkları basın organlarında
yayımlanmıştır. Öte yandan, partilerin Anayasa Mahkemesi’nce
denetlenen hesaplarındaki seçim harcamalarına ilişkin
bildirimlerin, gerçeği yansıttığını söylemek de
olanaksızdır.”11
Dipnotlar
- “Cumparative Political Finance in the 1980s” Herbert E. Alexander, Cambridge: CUP, 1989; ak. Doç. Ömer Faruk Gençkaya “Türkiye’de Siyasi Partilerin Başlıca Gelir Kaynakları”, Anadolu Str.Araş. Vakfı – 2002, sf. 7
- “Türkiye’de Siyasi Partilerin Başlıca Gelir Kaynakları” Doç. Ömer Faruk Gençkaya, Anadolu Araştırmalar Vakfı – 2002, sf. 16 ve 18
- Kanunlar, Kasım 1999 (EK – 42)
- “Türkiye’de Siyasi Partilerin Başlıca Gelir Kaynakları” Doç. Ömer Faruk Gençkaya, Anadolu Araştırmalar Vakfı–2002, sf. 12
- a.g.e. sf. 12
- Kanunlar, Kasım 1999 (EK – 42)
- Cumhuriyet 22.11.2002
- Cumhuriyet 15.01.2003 ve 22.11.2002, kıyasla hesaplanan
11 “Türkiye’de
Siyasi Partilerin Başlıca Gelir Kaynakları” Doç. Ömer
Faruk Gençkaya, Anadolu Araştırmalar Vakfı- 2002,
sf.12
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder