“Ermeni
soykırımı” kervanına Almanya’da katıldı. Katılımlar sürecek ve
gelecekte somut isteklere dönüşen yeni kararlar alınacaktır. Güçsüz düşerek
egemenlik haklarını yitiren bir milletin, gücün egemen olduğu bir dünyada
karşılaşacağı durumdur bu. Avrupa (ve ABD), Türkiye’nin askersiz işgalle
kendiliğinden dağılmasını beklemekte, buna uygun kararlar almaktadır. Ülke,
hızla Sevr koşullarına gitmektedir. Avrupa Birliği’nin ve son olarak
Almanya’nın, yerleşik bir Batı politikasına dönüştürdüğü Ermeni kararlarının
amaç ve anlamı burada yatmaktadır. Olaylar ve gelişmeler, geçmişten gelen ve
bugünü kapsayan bir bütünlük içinde ele alındığında, ileri sürülen savların
temelinde; “tarihsel bir haksızlığın” Türklere
kabul ettirilmesi gibi basit bir isteğin değil, uygun zamanda somuta
dönüştürülecek olan toprak isteminin yattığı görülecektir.
AB’nin Kürt ve Ermeni Politikası
AB’nin Türkiye’ye karşı uyguladığı “Kürt”
ve “Ermeni” politikalarında, tam bir benzerlik vardır. Her iki konuda da
önce terör örgütleri oluşturulmuş, bunlara siyasi ve lojistik destek sağlanmış,
daha sonra olay siyasileştirilmiştir.
ASALA 1975 yılında Beyrut’ta, PKK aynı yıl Bekaa’da (Suriye) kurulmuştu.
Her iki örgüt de sıradışı bir hızla güçlenmiş ve uyguladıkları terörle,
Türkiye’ye ciddi zararlar vermişti. ASALA’nın 10 yıl süren silahlı saldırı
döneminden sonra 1985’te, Ermeni savları siyasileşmiş ve bu tarihten sonra AB
başta olmak üzere hemen tüm Batılı devletler “Ermeni soykırımı”
kararları almaya başlamıştı. 2000 yılında Batı başkentlerinde ASALA’nın 25.
Kuruluş Yıldönümü kutlanıyordu.1
Kararlar
Avrupa Parlamentosu ilk “Ermeni
soykırım” kararını, ASALA’nın “silah bırakmasından” hemen sonra 18
Nisan 1987 tarihinde aldı. Bu kararda şunlar söyleniyordu: “Avrupa
Parlamentosu, 1915–1917 yıllarındaki Ermeni olaylarını, Birleşmiş Milletler’in
9 Aralık 1948 tarihli kararındaki ‘soykırım’ tanımına uygun bulur ve ilan eder,
Türk hükümetinin de bunu kabul etmesini ister. Türkiye’nin bu olguyu
reddetmesinin Avrupa Birliği üyeliğinin kesin engeli olduğunu açıklar”.2
Karara o günlerde hemen hiçbir tepki
gösterilmedi. Oysa öldürülen 35 Türk diplomatının acıları çok tazeydi ve Türk
kamuoyu bu konuya duyarlıydı. Alınan karar kasıtlı bir yaklaşımı içeriyor ve
Ermeni konusunu , Türkiye karşıtı bir politika durumuna getiriyordu.
Avrupa Parlamentosu, 1987 kararından sonra
“Ermeni soykırımıyla” ilgili olarak; 2000 ve 2002 yıllarında aynı
nitelikte ve hemen aynı söylemlerle iki karar daha aldı. Türkiye’deki
tepkisizlik, AB’nin yalnızca Ermeni “soykırımı” değil, hemen her
konudaki isteğini, dayatmaya dönüştürmesine neden oluyordu.
Avrupa Parlamentosunun 15 Kasım 2000
tarihinde aldığı ikinci Ermeni kararı şöyleydi: “Avrupa Parlamentosu Türk
Hükûmetine ve Türkiye Büyük Millet Meclisine, özellikle modern Türkiye
devletinin kurulması öncesinde Ermeni azınlığın maruz kaldığı soykırımın
kamuoyu önünde kabul etmesi ve Türk toplumunun önemli bir parçasını oluşturan
Ermeni azınlığa taze bir destek vermesi çağrısında bulunur”.3
“Ermenilerin Türk toplumunun önemli bir parçasını oluşturduğu” ve “Ermeni
azınlığa taze bir destek verilmesi çağrısının” ne anlama geldiğini ve ne
amaç güttüğünü yalnızca politik yetki sahipleri değil hemen hiçbir kesim ele
alıp irdelemedi. Türkiye’yi “yönetenlerin” gözü, AB’ye üye olmaktan
başka bir şey görmüyordu.
Dirençsizlik
2000 yılında Avrupa ve Amerika’da Ermeni
soykırım kararlarının neredeyse bir salgın durumuna gelmesine karşın, etkisi
olmayan ve sözde kalan cılız karşı çıkışlardan başka bir şey yapılmadı.
Türkiye’nin dirençsizliği nedeniyle, kendisine serbestçe hareket edebileceği
geniş bir alan bulan AB, Avrupa Parlamentosu aracılığıyla üçüncü Ermeni “soykırım”
kararını 28 Şubat 2002 günü aldı.
“Güney Kafkasya Raporu” adı
verilerek alınan ve içinde “soykırım” savlarını içeren kararın
ötekilerden önemli bir ayrımı vardı. Birçok insanımıza inanılmaz gibi gelebilir
ama Avrupa Parlamentosu, Ermeni “soykırımının” kanıtlanmasını Atatürk’le
ilişkilendiriyor ve aldığı kararda şunları söylüyordu: “Soykırımın Avrupa
Parlamentosu ve bazı Avrupa ülkeleri tarafından tanınması, Birinci Dünya Savaşı
sonunda Türk rejiminin bazı sorumluları soykırım nedeniyle ağır cezalara mahkum
etmiş olması, bu sorunun Türkiye tarafından sonuçlandırılması için, AB’nin
getireceği bir öneriye temel oluşturabilir... Kemal Atatürk, TBMM’nde 10 Nisan
1921 tarihinde yaptığı konuşmada, jöntürkler rejiminin, Birinci Dünya
Savaşı’nda Ermeni halkına karşı soykırım yaptığı sonucuna varmıştı”.4
Avrupa Parlamentosu Atatürk’ün, Türklerin Ermenilere soykırım
uyguladığını kabul ettiğini ileri sürülüp bunu parlamento kararı durumuna
getirirken, TBMM bu garip karara çok “nazik” bir tepki gösteriyor ve
yayınladığı bildiride şunları söylüyordu: “Saygın olarak bilinen bir
parlamentonun tarihi gerçekleri inkâr ederek asılsız Ermeni iddialarını
benimsemesi, Türk tarihini, devletini ve milletini yaralar”.5
Amaç
Avrupa ve Amerika’da Ermenilerle ilgili
alınan kararlar ve yapılan uygulamalar, Avrupa Parlamentosu kararlarıyla
sınırlı değildir. Batılı devletlerin hemen tümünde, değişik biçim ve
aralıklarla, Türklerin 1915 yılında Ermenilere karşı soykırım uyguladığı
yönünde kararlar alınmış, kararlara gerekçe oluşturan anlayış, bütünlüğü olan
temel bir Batı politikası durumuna getirilmiştir. Konu üzerinde sağlanan “görüş
birliğinin”, yöneldiği amaç ve taşıdığı önemin Türkiye’de yeterince
kavranmamış olması; Ermeni “soykırım” kararlarına karşı, yaptırım gücü
olan tutarlı politikaların ortaya koyulamamasına neden olmaktadır.
“Avrupa’da kendimizi iyi tanıtamıyoruz”, “Ermeni
diasporası destek görüyor” ya da “Tarihi tarihçilere bırakalım” türünden ilkel yaklaşımlar, karar yetkisine
sahip çevrelerde sıkça dile getirilmektedir. Oysa, Batılıların somut bir ereğe
(hedefe) yönelmeden ve çıkara dayanmadan; açıklama yapmak ya da tarihsel
olaylarla ilgilenmek gibi bir alışkanlıklarının olmadığı bilinen bir gerçektir.
Fransız Parlamentosu
Fransız Senatosu, Avrupa Parlamentosu’nun
Ermeni kararından bir hafta önce, 8 Kasım 2000 tarihinde; “Türklerin
Ermenilere soykırım uyguladığını” kabul eden bir yasa tasarısını oyladı ve
büyük bir çoğunlukla bu tasarıyı yasalaştırdı. Yasanın hazırlanış ve kabul
edilişi, Fransız Senatosu’nun tarihinde belki de örneği olmayan bir hızla
gerçekleştirilmişti. Tasarı, sabaha karşı 02:00’de, “Acil sorunlar gündemi”
çerçevesinde ele alınmış ve 05:30’da oylanarak kabul edilmişti.
Fransa Parlamentosu, gerçek dışı gerekçelere dayandırarak kabul ettiği
bu yasayla yetinmedi ve daha sonra dünya demokrasi tarihinde görülmemiş bir
yasa daha kabul etti. “Ermeni Soykırımı
Yoktur” diyenlere ceza getiren bir tasarıyı yasalaştırdı.
İtalya ve Diğerleri
Avrupa Parlamentosu’nun Ermeni kararından
iki gün sonra 17 Kasım 2000 tarihinde, bu kez İtalyan Meclisi, Ermeni “soykırımı”
kararı aldı. Karar tasarısında, Avrupa Parlamentosu’nun aldığı soykırım kararı
dile getirilerek, bu kararın desteklendiği belirtiliyor ve Türkiye ile
Ermenistan arasındaki anlaşmazlıkların giderilmesi için çalışma yapılması
isteniyordu.6
Ermeni “soykırım” kararı birçok
Avrupa ülkesinde alındı ama Avrupa’yla sınırlı kalmadı; bugüne dek pek çok ülke
benzer nitelikte kararlar aldılar. ABD Temsilciler Meclisi (1975 ve 1984
iki kez), Kıbrıs Rum Kesimi Parlamentosu (1982), Arjantin Senatosu
(1998), Rusya Duması (1995), Kanada Parlamentosu (1996), Yunanistan
Parlamentosu (1996), Lübnan Parlamentosu (1997 ve 2000 iki kez), Belçika
Senatosu (1998), Fransa Meclisi (1998) Ermenilerin Türkler
tarafından soykırıma uğratıldığını kabul eden kararlar aldılar.7
Ermenilerin “soykırıma” uğradığını yasa durumuna getiren
ülkelerde soykırımı kabul etmemek, yasaya karşı gelmek olarak değerlendiriliyor
ve yargılanmayı gerektiriyor. “Fikir özgürlüğüne saygılı” Batı’nın “demokratik”
kurumları, tarihsel gerçekleri “yasayla” çarpıtıyor ve “yasaya”
göre düşünmeyi, bir zorunluluk durumuna getiriyordu.
Vatikan ve Ermeniler
Katolik Kilisesi’nin lideri Papa İkinci
Jean Paul, 25 Eylül 2001’de, Ermenistan’ı “ziyaret” etti. Bu “ziyaret”,
ikibin yıllık Hıristiyanlık tarihinde ilk kez yapılıyordu; daha önce hiçbir
Katolik lider, Ortodoks Ermenistan’a gitmemişti. Papa II.Jean Paul,
Erivan’daki Ermeni “soykırım” anıtına gitti ve burada şu konuşmayı
yaptı: “20.Yüzyılın başında yüzbinlerce Hıristiyan Ermeni’nin katledilmesi,
Katolik Kilisesi’ni dehşete düşürmüştür”.8
Türkiye’nin sıradışı bu ziyarete ve Papa’nın
söylediği sözlere tepkisi, Vatikan’a bir nota vermek oldu. Nota’da kullanılan
üslup, notadan çok edilgen bir yakınma gibiydi. Türkiye’nin Vatikan Büyükelçisi
Altan Güven’in verdiği notada şunlar söyleniyordu: “Papa II.Jean
Paul, Ermenistan’ı mutlu etmek için sözde soykırım anıtını ziyaret etmekle;
Türk halkını, Türk Hükümeti’ni hiçe saymıştır. Türk tarihini karalayan bir
tutum sergilenmesinden Türkiye derin üzüntü duymuştur”.9
Papa II.Jean Paul’un Ermenistan ziyaretinden 28 gün sonra,
18 Aralık 2001’de bu kez Dünya Ermeni Kiliseleri lideri Papa
II.Karakin “ilginç” bir açıklama yaptı. Karakin Fransa’ya
yaptığı resmi ziyaret sırasında şunları söyledi: “Ermeni soykırımı konusu
Türkiye’de tabu olmaktan çıktı. Artık bu konu rahat bir biçimde
tartışılmaktadır. Fransa Parlamentosu’nun Ermeni soykırım yasasını kabul etmesi
bu konuda önemli rol oynamıştır”.10
Sağlıklı Saptama
Ermeni konusunda en sağlıklı saptama ve izleme Türk Silahlı Kuvvetleri
tarafından yapılmıştır. Genel Kurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer
alan, Ermeni “soykırımıyla” ilgili yazıda şu bilgiler yer alıyor: “...Sözde
Ermeni soykırımı konusu 1973’den sonra ‘Kanlı Ermeni Terörizmi’ne dönüşmüştür.
Bu tarihten itibaren Türkiye’ye yönelik faaliyetleri ‘Dört T’ planı
çerçevesinde uygulamaya konulmuştur. Bu plan, sözde Ermeni sorununun tüm
dünyada tanıtılması (terörizm ile), tanınması (soykırım kabul
aşaması), tazminat alınması (Türkiye’den) ve toprak elde edilmesi
(Türkiye’den) aşamalarını içermektedir”.11
“Batı Ermenistan”
Kendilerine “Batı Ermenistan Halkının
Rusya Temsilciliği” diyen bir örgüt, 20 Kasım 2000 tarihinde, Rus Nezavisimaya
gazetesine verdiği ilanda; Türkiye’nin Doğu bölgelerinden “Batı Ermenistan”
diye söz ediyor, Sevr Anlaşması’nın
bu toprakları Ermenilere bıraktığını, ancak Atatürk’ün Lozan’da bunu ortadan kaldırdığını, bu
nedenle “Batı Ermenistan”
halkının kendi toprakları için savaşım başlattığını açıklıyordu.12
Savaşımın yürütülmesi için sürgünde bir “Batı Ermenistan”
hükümeti ile parlamentonun kurulacağı ve bu iki örgütün amaçlarının şunlar
olduğu söyleniyordu: “Batı Ermenistan Ermenilerinin torunlarına ait yasal
hakların, uluslararası kuruluşlarda temsil edilmesini sağlamak ve Türkiye’yi bu
konuda müzakereler yapmaya zorlamak; Uluslararası örgütlere, Birleşmiş
Milletler ve Uluslararası Adalet Divanı’na başvuruda bulunarak, insanlığa karşı
işlenmiş soykırım suçu için özel mahkeme kurulmasını sağlamak; Osmanlı
İmparatorluğu’nun hukuki varisi olan Türkiye Cumhuriyeti yönetimini,
Ermenilerin maddi ve manevi zararlarını tazmin etmeye mecbur etmek; Batı
Ermenistan Ermenileri torunlarının, kendi tarihsel yurtlarına güvenlik içinde
dönme hakkını elde etmek”13 (Ermenilerin Batı Ermenistan
dedikleri bölge şu illerimizi kapsamaktadır; Kars, Iğdır, Ardahan, Artvin,
Trabzon, Rize, Van, Muş, Bitlis, Gümüşhane, Bayburt, Erzurum ve Erzincan).
DİPNOTLAR
1 “ASALA ve Soykırım
Yalanları” Yalçın Bayer, Hürriyet 24.09.2000
2 Grosser,
A.Le Crime et la Memoire ,
Flammarion, 2002, Paris, 1989; ak. Taner Timur, “1915 ve Sonrası,
Türkler ve Ermeniler” İmge Yay., Ank., 2.Bas., 2001 sf.20
3 European
Parliament, European Parlament resolution on the 1999 Regular Report from the
Commission on Turkey’s progress towards accession (COM–1999)
512–C5–0036/2000–2000/2014 (COS), 15.11.2000, ak. Türk–İş Yayınları “Avrupa
Birliği Türkiye’den Ne İstiyor” sf.5
4 “Avrupa Soykırımda İddialı”
Cumhuriyet 01.03.2002
5 “TBMM: AP Kararı
Yaralayıcı” Cumhuriyet 01.02.2002
6 “İtalya Şaşılaştı ve
Ermeni Tasarısı Geçti” Hürriyet 18.11.2000
7 “Lobi 11 Ülkede Başardı”
Cumhuriyet 19.01.2001
8 “Papa Hem Ermenileri Hem
Türkleri Kızdırdı” 27.09.2001
9 a.g.g. 27.09.2001
10 “Sözde Soykırım
Türkiye’de Tabu olmaktan Çıktı” Hürriyet 19.12.2001
11 “İddialar, Türkiye’yi
Bölmeye Yönelik Politikaların Ürünü” Aydınlık 21.01.2001
12 “Baklayı Çıkardılar”
Hürriyet 22.11.2000
13 a.g.g., 22.11.2000
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder