PKK, o denli özgür kılınmıştı ki; hükümeti
tehdit eden açıklamalar yapıyor, AKP’nin parti binasını bombalıyor ama hükümet çözüm sürecinden vazgeçmeyeceğini
açıklıyordu. Abdullah Öcalan, “15 Haziran’dan sonra süreç ya büyük bir
anlaşmaya, ya da büyük bir savaşa evrilecektir. Eğer büyük bir savaş çıkarsa
hükümet 3 ay bile dayanamaz” derken; AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, çözüm sürecini kendileri için varlık nedeni haline getiriyor ve “ya biz bu meseleyi çözeriz, ya bu mesele
bizi çözer” diyordu.(x)
24 Temmuz 2015: Terörle
Silahlı Mücadele
AKP Hükümeti, Suruç Olayı’ndan 3 gün, iki polisin Ceylanpınar’da evlerinde
uyurken öldürülmesinden bir gün sonra; 24 Temmuz 2015’te, PKK’ya karşı silahlı
mücadele başlattı. Olaylardan önce tasarlanmış izlenimi veren bu mücadele, “terörün kökünü kazıyacağız” söylemiyle
sürdürülüyor.
AKP hükümetlerinin, PKK’yla ilişkisi ve
yıllarca sürdürdüğü “barış süreci-açılım”
politikaları gözünüze getirildiğinde, bu ani tutum değişikliğinde bir yapaylık,
siyasi bir oturmamışlık göze çarpıyordu.
Türk halkında PKK’ya karşı duyulan nefret ve
yükselen ulusalcı dalga; devlet olanakları ve yandaş basının yayınlarıyla
birleştirildi ve siyasi amaçlar yönünde ustaca kullanıldı. Bu yönde yoğun bir
yaymaca kampanyası başlatıldı. AKP’yi vatan
savunmasına girişen bir parti, onun değişmez
Genel Başkanı konumundaki Recep Tayyip
Erdoğan’ı ulusal kahraman gösteren yaymaca, halkta karşılık buldu ve 7
Haziran seçimlerinden 102 gün sonra yinelenen seçimlerde ciddi bir oy artışı
sağlandı.
Olayları kavrama yeteneğinin, haftalık hatta
günlük gelişmelerle sınırlı olduğu bir ortamda, ani politika değişiminin; neye ve nereye dayandığı, ne amaçla
yapıldığı yeterince irdelenmedi. Yaşanan olumsuzlukların sorumluluğunu
taşıyanlar, yarattıkları sorunların kurtarıcıları olarak ortaya çıktılar.
Türkiye’de, gerçeklerin söylenmediği, içtenlikten yoksun garip bir siyasi süreç
yaşandı. ABD’nin Suriye’de koridor açıp Kürtleri devletleştirmesine,
ses çıkarmayanlar, üstelik dolaylı destek verenler; terörle sonuna dek
mücadele edeceklerini söylediler.
Geçmişten Gelen
AKP hükümetlerinde; İçişleri ve Devlet
Bakanlığı ile Başbakan Yardımcılığı yapan ve PKK’yla yürütülen barış sürecinin eşgüdümünden
sorumlu olan Beşir Atalay, bu sürecin
11 yıl önce başladığını söylüyor. Çözüm sürecinin; Recep Tayyip Erdoğan’ın 2005’deki Diyarbakır konuşmasında dile
getirdiği anlayışla geliştiği ve 2009’da uygulamaya sokulan Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi ile
başladığını açıklıyor.1
Barış süreci, hükümetle PKK
arasında yapılan görüşmelerle 11 yıl sürdürüldü ancak bu düzeyde bırakılmadı. Proje’ye 2009 yılında, çözüm süreci adı verildi ve yasal
dayanakları olan devlet politikası haline getirildi. Çözüm sürecinin sonucu
olarak, Meclis’ten geçirilen, Terörün
Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun;
16 Temmuz 2014’te Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe sokuldu.2
Başlangıç
2009 yılında Oslo’da yapılan MİT-PKK görüşmeleri, çözüm sürecinin
başlangıç tarihi olarak kabul edilir. Konuyla ilgili ilk açıklamayı,
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yapmış ve “Kürt sorunuyla ilgili ilerleyen günlerde
çok iyi şeyler olacak” demişti.3 Bu açıklamadan 13 gün sonra,
Bağdat’a giderken uçaktaki gazetecilere, Barzani’yi
tanıma anlamına gelen sözler söylemiş ve Kuzey Irak için “Kürdistan” tanımını kullanmıştı.4
5 Ağustos 2009’da Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan, Kürt açılımıyla ilgili olarak DTP Başkanı Ahmet Türk’le bir
araya gelerek görüşmeler yapmıştı.5 Yapılanlar Batı’dan destek
görüyor, açılımı savunan açıklamalar yapılıyordu. Economist Dergisi
bile, “Kürt açılımı cesaret verici” başlıklı yazılar yayınlıyordu.6
Aynı günlerde, Abdullah
Öcalan’ın çağrısıyla 34 PKK üyesi, “gerilla giysileriyle” Habur Sınır Kapısı’ndan girip teslim oldu.
Gelenleri karşılamak üzere Şırnak’ın Silopi İlçesi’nde yaklaşık 50 bin kişi
toplandı.7 Sınır kapısında mahkeme kuruldu. Diyarbakır Ağır Ceza
Mahkemesi’nin daha önce örgüt üyeliğinden arama kararı çıkardığı 30 kişi dahil,
gelen tüm PKK’lılar serbest bırakıldı. Mahkeme başkanı, “gelenlerin
tepkisini çekeceği” gerekçesiyle; salondaki Türk Bayrağı ile Atatürk’ün
resmini kaldırttı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Milli birlik
ve kardeşlik projemiz bir hedeftir. Demokratik açılım süreciyle bu hedefe
ulaşacağız. Habur Kapısı’ndaki manzara karşısında umutlanmamak mümkün mü? Bu
bir umuttur. Türkiye’de birşeyler oluyor; güzel şeyler oluyor” dedi.8
Yapılanlar
21 Şubat 2010’da,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, açılımı ve çözüm sürecini
anlatmak ve destek toplamak için 62 sanatçı ile bir araya getirdi ve onlara “açılıma
omuz verin” dedi.9
Özel kanalların
değişik dil ve lehçelerde 24 saat yayın yapmasına izin verildi. YÖK, aynı
amaçla enstitü, araştırma merkezi kurulması yönünde karar aldı; Yaşayan Diller Enstitüsü kuruldu. Yol
denetimlerinin azaltılması ve yayla yasaklarının asgari seviyeye indirilmesi
yönünde valiliklere genelge gönderildi.10
1 Ekim 2013’te,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokratikleşme paketini açıkladı.
Pakette, çözüm süreciyle ilgili olarak; farklı dilde eğitim, eski köy
isimlerinin yeniden verilmesi, öğrenci andının kaldırılması, “x, w, q”
harflerinin kullanılabilmesi gibi yenilikler olduğu belirtildi.11
Hükümet,
Türkiye’nin Yedi Bölgesi’ni temsil eden ve halka çözüm sürecinin
gerekliliğini anlatacak Akil İnsanlar Heyeti adıyla komiteler kurdu.
Dolmabahçe
Sarayı’nda Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan
Ala, AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal ile İmralı Heyeti’nden Sırrı
Süreyya Önder, Pervin Buldan ve İdris Baluken’in katıldığı
toplantıda, 10 maddelik bir anlaşma metni açıklandı. Metin, Sırrı Süreyya
Önder tarafından okundu.
9 Haziran 2014’te,
Diyarbakır’da gösteri yapan bir grup, 2.Hava Kuvveti Komutanlığı’nın arka
kapısının olduğu bölgedeki duvardan atlayarak kışla içindeki Türk bayrağını indirdi.12 Eylemciye karşı önleyici bir davranışta bulunulmadı.
30 Ağustos
2014’te, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, “Hükümet yol haritasını
bize vermedi, basından öğreniyoruz. Keşke görüşümüz sorulsaydı” dedi.13
Doğu ve Güneydoğu’da, PKK tüm
gücüyle örgütlenirken ordu kışlasında tutuldu, operasyona çıkmasına izin
verilmedi. Orduya karşı kumpas davaları sürerken; PKK, mahkemeler kuruyor,
vergi topluyor, gümrükleri denetliyor ve silah depoluyordu.
Terörle Mücadele
AKP’nin “Terörle
mücadelesini” değerlendirmek için, yaşanmış ve yeterince ele alınmamış kimi
sorulara yanıt vermek gerekir. PKK’ya
karşı 24 Temmuz 2015’te başlatılan silahlı mücadelenin 7 Haziran 2015 Genel
Seçim sonuçlarıyla bir ilişkisi var mıdır? ABD ve AB, Türkiye’nin PKK’ya karşı
mücadeleye, geçmişteki sert tepkiyi neden göstermedi? Türkiye, ABD’yle PKK’yla
mücadele konusunda ABD’yle anlaşmış olabilir mi? ABD, PKK’nın ezilmesine ya da
güçsüzleşmesine göz yumar mı? PKK, kazanması olanaksız kent çatışmalarına girip onca
kadrosunu neden harcadı? Bunun nedeni, ABD’nin PKK’ya, “Türkiye’yi meşgul etme” görevi
verip, Suriye’de Kürt koridorundan uzak
tutma isteği olabilir mi?
Seçimler
7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP Meclis’te
azınlığa düştü. Çoğunluğu elde eden diğer 3 parti, seçim çalışmalarında, AKP’den
hesap soracaklarını, rüşvet ve yolsuzlukları soruşturacaklarını söyleyerek
halktan oy istemişti. Şimdi, hükümeti oluşturarak verdikleri sözü yerine
getirme olanağı elde etmişlerdi. Bu durum, sayısız yolsuzluk suçlaması,
özellikle de 17 ve 27 Aralık suçlamalarının muhatabı olanlar için büyük bir
tehlikeydi.
AKP, bu tehlike altında 4 yıl geçiremezdi. Birşeyler yapılmalı, Meclis çoğunluğu
yeniden sağlanmalıydı. Açmazdan çıkış için en uygun yol, erken seçime gitmek ve
çoğunluk şansını denemekti. Üç ay içinde güvenoyu alacak bir hükümet
kurulamazsa, seçime gitmek yasal bir zorunluluktu.
Üç ay, hükümet kurmak için değil, kurmamak
için yapılan partilerarası görüşmelerle geçirildi. Oyalayıcı toplantılar ve
içtenlikten yoksun açıklamalarla süre dolduruldu ve ilk aşama başarıyla gerçekleştirildi. Devlet Bahçeli’nin destek anlamına
gelen garip tutumu, bu sürecin aşılmasında belirleyici oldu. 1 Kasım’da erken
seçim kararı alındı.
Erken seçim kararı kolayca alındı ama ana
sorun oyların meclis çoğunluğunu sağlayacak düzeyde artırmaktı. Olağan seçim
çalışmalarının dışında birşeyler yapılmalı, oy artırmayı sağlayacak bir çıkış
bulunmalıydı. Halk, AKP’nin Kürt ayrılıkçılığına karşı, barış ve açılım süreci adı altında sürdürdüğü politikadan
rahatsızdı. Azınlığa düşmesinin nedeni de buydu. Ülkede, ulusal duyarlılık
yayılıyor, PKK’ya tepki artıyordu.
Önce, yandaş medyada yoğunluğu giderek artan milliyetçi yayınlar yapıldı. Yıllarca demokratikleşmenin, açılımın erdemlerini yazan
kalemler, aniden terör karşıtı savaşçılar haline geldi. Türk halkında PKK’ya
karşı duyulan nefret, devlet olanakları ve yandaş basının yayınlarıyla
birleştirilerek yoğun bir yaymaca kampanyası başlatıldı. Hemen ardından PKK’ya savaş açıldı, 24 Temmuz’da Kandil
bombalanmaya başlandı.
AKP’yi vatan
savunmasına girişen bir parti, onun değişmez
Genel Başkanı konumundaki Recep Tayyip
Erdoğan’ı ulusal kahraman gösteren yayınlar yapıldı. “Milliyetçiliğin ayaklar altına alınacağı” söylemi, “tek bayrak, tek millet, tek vatan” haline getirildi? Televizyonlar,
terörle mücadeleye, o güne dek hiç
vermedikleri kadar yer verdiler. Uzun yıllar ısrarla sürdürülen açılım politikasından, bir anda silahlı
mücadeleye geçmenin gerekçesini; “biz
onlara dost elimizi uzattık onlar bize ihanet etti” sözüyle açıkladılar.
PKK’yla mücadele, halkta karşılık buldu ve
AKP beklenmeyen bir oy artışıyla meclis çoğunluğunu yeniden elde etti.
ABD ve AB’nin “Sessizliği”
ABD ve AB, kurup gelişmesini sağladıkları PKK’yı terör
örgütleri listesine alarak ilişkilerini gevşetmiş görüntüsü vermiş ancak onunla
ilişkisini hiçbir zaman kesmemişti. Türkiye’nin terörle mücadeleyi gündemine
aldığı her dönemde, PKK’ya sahip çıkmışlar, tehdide dayanan açıklamalar
yapmışlardı. Türk Ordusu, 1993’te PKK’yı bitirirken ABD Senatosu’nda; “Türkiye’nin
NATO üyeliğine bakılmaksızın bombalanmasını” isteyen konuşmalar yapılmıştı.14
Avrupa’da, “Kürtleri korumak için, Kosova’da yaptığımızı yapmalı
Türkiye’yi bombalamalıyız” biçiminde
sözler söylenmişti.15
Geçmişte, TSK’nın Irak içinde kara harekatı yapmasına ateş
püsküren Batı ve Irak Yönetimi, son sınır ötesi hava harekatlarıyla ilgili,
birkaç cılız açıklama dışında herhangi bir tepki göstermedi. ABD, “Terörle mücadele Türkiye’nin iç sorunudur” diyerek,
olayları görmezden geldi ve bir anlamda PKK’yı yalnız bıraktı!
PKK’nın ezilmesine göz yummak,
Batı’nın geleneksel tutumuna uygun düşmüyordu. Suskunluk, Batı çıkarlarıyla çelişmeyen bir
pazarlığa ya da gizli bir anlaşmaya dayanıyor olmalıydı. Türkiye’nin
Suriye’ye karışmaması ve üslerini uluslararası kullanıma açması karşılığında,
PKK’yla mücadeleye ses çıkarmama üzerinde anlaşılmış olabilirlerdi. Ayrıca,
ABD’nin PKK için başka planları vardı. Washington, PKK’nın güçlerini
Kuzey Irak’tan Suriye’ye kaydırmasını istiyordu. PKK liderleri, bu
isteğe gönülsüz olduklarını belli eden ve ABD’yi uyaran açıklamalar yapıyordu.
İmralı’dan Öcalan’ın, Kandil’den Karayılan’ın açıklamaları, bu
konuda “net mesajlar içeriyordu”.16
“Reel Politika”
ABD, Ortadoğu’da başat sorun durumuna getirdiği terör
örgütlerini; kuruyor, büyütüyor ve kullanıyor. Kürtlerin onun gözünde
ayrıcalığı var. Barzani’yle, Büyük Kürdistan’a giden yolda ilk
adımını attı. Şimdi kurduğu ve yakın gelecekte tanıyacağı bu devleti Akdeniz’e
bağlayacak Kürt Koridoru’nu
gerçekleştirmek için uğraşıyor. IŞİD’e
karşıymış gibi açıklamalar yapıyor onları bombalıyor görüntüsü veriyor
ancak gerçekte koridor açmada
Kürtlerin önünü açıyor. Suriye’de özyönetim ya da kanton türü
yapılanmalara sıcak bakmadığını ve tanımayacağını söylüyor.17 Çünkü
onun gündeminde, bugünkü aşamada kanton değil, Kuzey Irak’tan Akdeniz’e
ulaşacak merkezi bir Kürt devletini kurmak var. Kantonların tek
başına yaşayamayacağını biliyor.
Koridor konusunda o derece kararlı ki, gözükara bir
politika izliyor. Çok övündüğü “demokratik geleneklerini” perişan
etmekten çekinmiyor. Dünyanın gözü önünde; bir terör örgütünü, başka bir terör
örgütüyle bağını bilmesine karşın kullanmaktan çekinmiyor. Terör örgütü ilan
ettiği PKK’nın Suriye’deki kolu PYD’yi; IŞİD terörüyle mücadele eden ve
desteklenmesi gereken “demokratik bir örgüt” kabul ediyor. Obama’nın
danışmanlarından Hannah, New York Times’da yayınlanan yazısında, önümüzdeki süreçte Suriye’nin 4 parçaya
bölüneceğini söylüyor.18 Kürdistan’ın mimarı Henri Barkey, Türkiye’ye “Suriye’deki
Kürdistan’a alışın” çağrısı yapıyor.19
Türkiye ABD’yle
Anlaştı mı?
ABD’nin Büyük önem verdiği Ortadoğu
politikasına ve bunun içindeki Kürt hareketine ondan izinsiz karışmada
bulunmak; geçmişten gelen ilişkilerle ve yaşanan gerçeklerle örtüşmeyen bir
durumdur. 24 Temmuz 2015’te, “PKK Terörüyle Mücadele” adıyla başlatılan
girişimin, yeni bir gizli anlaşmanın sonucu olduğunu gösteren, olasılığı aşan
güçlü belirtiler vardır.
Kent çatışmalarının olanca şiddetiyle sürdüğü
günlerde, Recep Tayyip Erdoğan ABD’ye gitti ve Obama’yla görüştü.
Obama, ABD’nin her zaman yaptığını yapmadı ve barış sürecinden,
sorunu görüşmelerle çözmekten söz etmedi. “Türkiye’nin güvenliği için
terörizme karşı mücadelesini desteklediklerini ve ortak mücadele çabalarını
arttıracaklarını” açıkladı.20
PKK, hendekli kent çatışmalarına ve canlı
bombalı saldırılarına girişerek, daha önce uygulamadığı değişik bir mücadele
yürüttü. Başarı şansı olmayan bir işe girişti ve daha çok genç militanlarını, “gidin
kendinizi patlatın zaten öleceksiniz bari bir işe yarayın” diyerek ölüme
yollayan bir serüvene girişti. Türkiye’nin dışındaki kamplardan özellikle,
Suriye’den yardım gelmedi. Oysa, Kandil’dekiler bir yana PYD’nin içinde 7-8 bin
PKK’lı vardı ve bunlar Kobani’de
şehir çatışmalarında deneyim kazanmışlardı.21
Son bir buçuk yıl içinde iki kez Türkiye’ye
gelen ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, PKK’nın terör örgütü olduğunu
söyledi ve “biz Türk halkına zarar veren bu örgütlerin karşısındayız…
Bunların hareketlerini önlemek ve terör örgütlerini ortadan kaldırmak için
işbirliğine devam edeceğiz” dedi.22
CIA’nin Rusya ve Ortadoğu uzmanı olarak 30 yıl görev
yapan Amerikalı John Patrick Quirk,
basına yaptığı açıklamada, “PKK, ABD için
gözden çıkarılmış bir örgüt. Süreçte PKK güç kaybetmeye devam edecek. ABD’de
para toplayan PKK dernekleri yolsuzluk yapıyor. Bu dernekler de yakında
kapatılacak… Irak’taki Kürt bölgesi, Kürtlerin en güçlü olduğu merkez yapı
olarak kalacak” dedi.23
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Blinken, 11 Mayıs
2016’da, IŞİD’in elindeki Türkiye sınırına yakın yerdeki Münbiç’ten Mare’ye kadar olan hattın temizlenmesi için Ankara’yla işbirliği
konusunda uzlaştıklarını açıkladı...24
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria
Nuland, ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerde stratejik açıdan büyük
ölçüde bir örtüşme olduğunu söyledi.25
ABD, PKK’ya karşı silahlı mücadelenin
başlatıldığı 24 Temmuz 2015’ten kısa bir süre sonra Ekim 2015’te, Türkiye’ye
akıllı bomba olarak da nitelendirilen “Müşterek Doğrudan Saldırı Savaş
Malzemesi” satışını onayladı.26 Bu malzeme Hava
Kuvvetleri’nin envanterine girdi ve PKK’ya karşı kullanıldı. Ancak, Suriye’de
sınır güvenliğinde kullanmak için istenen Yüksek Mobiliteli Topçu Roket
Sistemi (HIMARS) verilmiyor. Sürekli erteleniyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlu, ABD’nin bunun üzerine “Bu konuda vardığımız anlaşmada ABD
sözünü tutmuyor” diye açıklama yaptı.27
Çavuşoğlu, daha
sonra Le Monde gazetesiyle yaptığı görüşmede, anlaşmanın içeriğiyle
ilgili soru soran gazeteciye; “ABD’yle yaptığımız anlaşma gizli bir
anlaşmadır, açıklayamam” dedi.28
Bu gelişmeler ve sözler; AKP’nin PKK’ya karşı
“Terörle mücadele” adıyla başlattığı silahlı eylemcenin, ABD’yle yapılan
gizli bir anlaşmaya ya da uzlaşmaya dayandığı izlenimini veriyordu. Barış
Süreci’ni AKP’ye dayatan ve 11
yıl uygulatan Batı’nın, ani bir dönüşle, başlatılan silahlı mücadeleye sessiz
kalmasını, başka türlü yorumlamak, yaşanmakta olan gerçeklere uygun
düşmüyordu.
Basında çıkan, “ABD’nin Türkiye’yi
Suriye’deki gelişmelerden uzak tutmak için PKK’ya oyalama görevi verdiğine” yönelik yorumlar, düşünülmesi gereken bir
başka olasılıktır. PKK’nın, ana gücünü Suriye’de bulundururken, deneyimi
yetersiz genç militanlarını sonuçsuz bir çatışmaya sürmesi, bu yoruma gerekçe
yapılmaktadır.
Olanlar, Olacaklar
ABD, Büyük Kürdistan hedefinin ilk
aşamasını, Kuzey Irak’ta Barzani’yle Özerk Kürt Bölgesi’ni kurarak gerçekleştirmiştir. Şimdi,
ikinci adım olarak bu devletçiği Akdeniz’e bağlayıp büyütmeye çalışıyor.
Bunu büyük oranda gerçekleştirmiş durumda. Gelecek adımı, 4 ülkeden (Türkiye,
Irak, Suriye ve İran) toprak alarak sonuçsal hedefine ulaşmak yani Büyük
Kürdistan’ı kurmak olacaktır.
Türkiye, AKP’den önce ve sonra, ABD’nin
Ortadoğu politikasını kabul etmekle kalmamış gerçekleşmesi için destek
vermiştir ve vermektedir. Turgut Özal, Barzani’ye kırmızı pasaport
verirken; Recep Tayyip Erdoğan’ın,
Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eşbaşkanı olduğunu açıklaması bunun
kanıtıdır.
Terörle Müzakere Edenler
AKP, terörle mücadele etmedi, “müzakere” etti. Bu durum, siyasi anlayışının ve dışarıyla kurduğu
ilişkilerin doğal sonucuydu. 7 Haziran seçimlerinde azınlığa düşmese, orduyu
kışlasında tutmayı sürdürecek, terörle silahlı mücadeleye izin vermeyecekti.
Bugün yaptığı; yıllarca müzakere ettiği PKK’yla
mücadele etmesi için, güvenlik güçlerine izin vermekten öteye geçmiyor. Orduyu
hareketsiz kıldıktan, terörle mücadele eden komutanları tutuklattıktan sonra
yaptığı tutum değişikliği; siyasi geleceğinin buna bağlı olduğunu
görmesindendir. Terörle mücadeleyi AKP değil halkın giderek artan baskısı
başlatmıştır. AKP, gerçek düşüncesi olan barış sürecinde ısrar ettikçe
yönetimde kalmayacağını anlamıştır. Bu nedenle; içtenlikten yoksun, çıkarcı ve
güvenilmezdir. Tutum ve davranışı her an değiştirebilir; başka adlarla yeniden barış
süreçlerine dönebilir.
AKP, Kuzey lrak ve Kuzey Suriye’den geçip, terörün gerçek
kaynağı olan ABD ve AB’ye uzanan emperyalist merkezlerden söz etmiyor. Onların
isteklerini yerine getiriyor. Yarattığı terörle Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren
ABD’ye, yardım ediyor. Onlara üslerini açıyor. Kuzey Irak’tan Akdeniz’e
ulaşmakta olan Kürt bölgesinin oluşmasına gözyumuyor. Başını Kilis’in ötesine
çıkaramıyor. Irak ve Suriye’deki parçalanmanın, Türkiye’nin parçalanmasıyla
süreceğini halktan gizliyor. Halkı yanıltan ve gerçeği yansıtmayan açıklamalar
yapıyor. PKK’ya silah ve eğitim veren İsrail’le anlaşıyor. ABD, elindeki bilgi
ve belgelerle AKP’yi teslim almış durumdadır. Ona her isteğini yaptırıyor.
Terör, AKP’nin yürüttüğü politikalar nedeniyle süreğen
(kronik) duruma gelmektedir. Canlı bomba eylemleri büyük kentleri kan gölüne
çeviriyor. Şehit cenazelerinin arkası kesilmiyor. Ülke güvenliğinden sorumlu
olanlar, hiçbir şey olmamış gibi görevlerine devam ediyor. İstifa diye bir
kavram onların kitabında yazmıyor.
Türkiye, bölünmeyle sonuçlanacak bir karmaşa ortamına doğru gitmektedir.
Teröre karşı mücadelenin emperyalizme karşı mücadele olduğu ve bu mücadelenin
yüksek anti-emperyalist bilinç yani Atatürkçü bakış gerektirdiği görülmüyor.
AKP’nin olumsuz gidişi durdurması mümkün değil.
Terörle Mücadele Edenler
PKK’yla mücadele yetkisini siyasi yapıdan gecikmeli
olarak alan, başta ordu olmak üzere güvenlik güçleri, ülke içindeki
mücadelede beklendiği gibi büyük başarı sağladı. Bünyesinde her zaman
barındırdığı savaşkanlık yeteneği ve başarılarıyla, PKK’yı ve yurt dışındaki
destekçilerini bir kez daha şaşırttı. Emperyalizmin ve işbirlikçilerinin amaç
ve ereği ne olursa olsun, yetki aldığında oyunu bozacağını ve Türkiye
karşıtı her girişimin hakkından gelebileceğini gösterdi/gösteriyor.
Türkiye, büyük ve güçlü bir ülkedir. Halkı ve içinden çıkardığı
ordusuyla, politikacılar engel olmadığı sürece, altından kalkamayacağı zorluk
yoktur. Gücünü, kendisi ve bölge güvenliği için kullanıp komşu ülkelere
önderlik ederek, Ortadoğu’daki emperyalist oyunu bozabilir ve dünyanın ezilen
uluslarına yeniden örnek olabilir.
DİPNOTLAR
(X) http://www.milliyet.com.tr/ya-biz-cozeriz-ya-bu-mesele-bizi-cozer/siyaset/siyasetdetay/08.02.2010/1196107/default.htm
1 http://www.aljazeera.com.tr/haber/surece-takvimli-yol-harita
2 a b .c.
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/07/20140716-1.htm
3 http://www.milliyet.com.tr/kurt-acilimi-sinyali/siyaset/siyasetdetay/11.03.2009/1069480/default.htm
4 http://www.haberturk.com/gundem/haber/136247-cumhurbaskani-gul-kurdistan-dedi
5 http://www.ntvmsnbc.com/id/24989239/
6 http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2009/08/090827_economist.shtml
7 http://www.milliyet.com.tr/Siyaset/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&ArticleID=1151953
8 http://www.milliyet.com.tr/Siyaset/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&ArticleID=1162249 ve
www.tarihunutmaz.org
9 http://www.milliyet.com.tr/-acilima-omuz-verin-/guncel/gundemdetay/21.02.20ş10/1201867/default.htm
10 http://www.milliyet.com.tr/acilimda-4- mekanizma/siyaset/siyasetdetay/16.01.2010/1186710/default.htm
11 http://www.ntvmsnbc.com/id/25469387/
12 http://www.radikal.com.tr/turkiye/licedeki_kislada_bayraklar_indirildi-1196235
13 http://www.aljazeera.com.tr/haber/ozelden-hukumete-cozum-sitemi
14 “Haksız
Suçlama” Cumhuriyet 12.02.1999
15 Mine
Kırıkkale Milliyet, 29.05.1999
16 “PKK ABD Kontrolünden Çıktı mı?” Doçent Dr. Birol Ertan
www.gündem.be
17 “ABD-PKK İlişkileri ve Rusya” Cem Küçük haber.star.comtr
18 “ABD ve İsrail’i Kürt Koridoru” Doğu Perinçek,
Aydınlık, 07.11.2012
19 Mehmet
Ali Güler, Aydınlık, 03.11.2012
20 “Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD
Başkanı Obama Arasındaki Görüşmeden Çarpıcı Detaylar” www.hürriyet.com.tr
21 “PKK’ya Türkiye’yi Oyalama Görevi Verildi” Abdülkadir Selvi, www.6n1k.com.tr
22 “Joe Biden PKK’ya Vurdu, PYD’ye
Sustu” www.hürriyet.com.tr
23 “ABD
PKK’yı Gözden çıkardı”
www.yeniasya.com tr
25 Gürkan Zengin, “ABD’nin Tehlikeli İlişkileri”
www.aljazeera.com tr
26 “ABD’den Türkiye’ye Silah Satışına Onay Çıktı” www.milliyet.com.tr
27 “PYD/PKK’ya Silah Veren ABD Türkiye’yi Geri Çevirdi” haber365com.tr
28 “ABD’YE
Gizli Bir Askeri Anlaşma” Aslan Bulut, 6 Temmuz 2016
Metin Bey, bu yazınızı yazdığınız tarihi bulamadım, ama sonradan yanlış öngörülerde bulunduğunuz hususlar olduğunun farkındasınızdır umarım.
YanıtlaSil